Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Yeni Heyecanlar"...
Nihayet okulun açılma zamanı gelmişti. Bizimkiler hafta sonunda beni Ankara'ya getirip yurda yerleştirdiler. Yatakhane kalabalıklaşmış, yurdun dört bir yanından gelen kız öğrenciler Bülten Sokak'taki yurdu doldurmuştuk. Galiba içlerinde evine en yakın olan bendim. Bu defaki gurbetim 100 km. lik bir mesafeydi ve hafta sonları evime gidip dönmem hiç mesele değildi. Onun için bir burukluk hissetmiyor, sadece yeni bir yaşama başlamanın heyecanını duyuyordum içimde.
Yeni ve kalabalık bir ortama girdiğinizde önce sizin için herkes aynıdır ancak bir süre sonra, elektrik diyorlar ya şimdilerde, biz de öyle diyelim, elektrik alıp vermeye başlarsınız ve bazıları size kardeş kadar yakınlaşır, bazıları ise o kadar nötr kalır ki bir
süre sonra onların ismi bile kalmaz hafızanızda.
süre sonra onların ismi bile kalmaz hafızanızda.
Bülten Sokak'taki yurtta da öyle oldu. Hayatımda yer eden en yakın arkadaşlarımdan birini, ona kardeşim desem abartmış olmam, orada tanıdım. Zeynep, Ödemişliydi. İzmir Amerikan Kız Koleji'ni bitirmiş, Sosyoloji Bölümü'nü kazanmıştı. Fakültelerimiz ayrıydı ancak ODTÜ deki yıllarım süresince yaşamımı en fazla paylaştığım, birlikte olmaktan en çok keyif aldığım arkadaşım o oldu. Hatta bazen bizi kardeş sananlar bile oluyordu.
Zeynep'le kısa sürede kaynaşıp yine şimdilerde moda olan deyimiyle "kanka" olunca, yurda alışmamız da hiç zor olmadı. Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde küçük bir lokanta keşfetmiştik. Güzel ev yemekleri yapıyordu, akşam yemeklerimizi orada yiyorduk. Yine aynı cadde üzerinde Flamingo Pastanesi vardı, arada oraya uğrayıp bir şeyler atıştırıyor, bazen de paket yaptırıp yatakhaneye getiriyorduk.
Burada Flamingo Pastanesi'nde şahit olduğumuz fıkra gibi bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Bölgede Amerikalılara ait işyerleri olduğundan Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde yaşayan pek çok Amerikalı aile vardı. Bir gün biz pastanedeyken Amerikalı genç bir karı koca geldi pastaneye. Adam tezgâhtaki gence bir çörek tepsisini göstererek İngilizce "Bunun adı ne?" diye sordu. Tezgâhtar sıkılarak "Fazla anlamam!" deyince adam hiç istifini bozmadan "Bana yarım kilo fazla anlamam" dedi. Zeynep'le önce birbirimize baktığımızı, ardından da güldüğümüzü belli etmemek için kendimizi dışarı zor attığımızı hatırlıyorum.
Bülten Sokak'ın civarında politikacı, bürokrat, sanatçı pek çok ünlü yaşadığından her an bir ünlüye rastlamak olasıydı. İlk gördüğümüz ünlünün merhum Necdet Tokatlıoğlu olduğunu hatırlıyorum. Sokağın başındaki eczanede onu gördüğümüzde önce gözlerimize inanamamış, daha sonra eczanenin önünden geçerken hep orada mı değil mi diye bakmadan geçememiştik.
Albümlerimde Bülten Sokak'taki yurdu gösteren bir fotoğraf var mı diye çok aradım ama ne yazık ki bir tek tane bile bulamadım. Bu yıl Ankara'ya gittiğimde belki yurdu bulur da bir fotoğrafını çekerim diye Bülten Sokak'a gittim. Ama ne mümkün, bizim yurt binası yıkılmış, yerine bambaşka bir bina yapılmıştı.
Anı dizisi, gelecek yazı olan, "İlk Günler" ile devam edecek
Semiramis Kanbak