Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bilindiği üzere padişahın vurdumduymazlığı, beceriksizliği ve aç kurtların etrafını sarmış olmasından dolayı ülke, tarihten silinmek üzereydi.
Halk bitmiş, tükenmiş, çaresiz bir durumdayken bir lider çıktı ortaya.
O lider Mustafa Kemal’den başkası değildi.
Kendisine inananlarla birlikte MİLLÎ MÜCADELEYİ başlattı.
Savaşarak geçen uzun yıllar süresince düşüncesi hep cumhuriyet rejimiydi.
Mustafa Kemal, yanlış hatırlamıyorsam, arkadaşları ile birlikte ülke sorunlarını tartıştıkları bir toplantıda, hem konuşmayı dinliyor hem de elindeki kalemle bir şeyler çiziyormuş. Yanındaki arkadaşı bakmış ve bir şey anlamamış. “Ne çiziyorsun ?” diye sorduğunda “Geleceğin Türkiye sınırlarını.” diye cevap vermiş. Bu haritanın o dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları ile alakası olmadığını gören arkadaşı gülmüş. “Hayal peşinde koşma.” demiş.
O hayal, çok zor olsa da, Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından gerçekleştirildi.
Gerçekleşen bu hayal , özellikle yurdumun üzerinde çirkin emelleri olanlar tarafından asla unutulmadı. Onlar bu çirkin emellerini bize bugün, tıpkı ocakta pişirilen bir yemek örneği gibi, pişirip kotardıkları bir kukla ile uygulamaya koymuş durumdalar.
Ne yaparlarsa yapsınlar, bizlerden, toplumun kalbinden Atatürk sevgisini asla silemeyecekler. Buna güçleri yetmeyecek.
Hain ve ihanet içinde olan kişiler her daim vardı, var olacaktır da...
Ülkemin dört ulusal bayramı var ve bunların hepsinde de Atatürk var.
Ülkeyi yönetemeyen yöneticilerin bu bayramlarımızdan, özellikle de Atatürk’ümüzden nasıl nefret ettiklerini hepimiz biliyoruz. Saklamıyorlar da üstelik. Buna en güzel örnek de Çankaya Köşkü yerine, alelacele bizlerin parasıyla yapılan, sanırım değeri eski parayla bir katrilyon TL ‘yi bulan kaçak saray(!), kutlamalara sahne olacak.
O beğenmedikleri, yıkmak için uğraştıkları cumhuriyetin özgürlük ortamından her şekilde faydalanıyorlar.
Öf, öff.. sıkıldım bu bilinen kanunsuzlukları tekrarlamaktan. Adamlar ve yandaşları, eşittir kanunları, adaleti çiğnemek!
Uzun yazıları okumak sıkıcı oluyor ama şunu da eklemeden geçemeyeceğim. Osmanlı’nın son padişahı tahtının selametini o dönemde İngiltere’ye bağlamıştı. Bu dönemdeki ise ABD’ye.
Aslında birazcık tarih bilgileri olsaydı, Türklerin var olduklarından beri özgürlüklerine düşkün olduklarını bilirlerdi!
Bu, şu an aklıma Mehmet Akif Ersoy’un,
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.” dizelerini getirdi.
Özgürlüğü çok güzel bir şekilde ifade eden bu sözler, kendini ulusuna adayan Mustafa Kemal’in de yeminiydi.
Ve bu yemin, 1923 yılının 29 Ekim akşamı saat 20.30’da, yüz bir pare top atışıyla ilan edilen Cumhuriyetti...
Büyük bir destan yazarak özgürlüğümüze kavuşmamızı sağlayan tüm kahramanlarımızın, Mehmet’lerimizin ve onların önderi, o büyük kahraman, başkomutan, saygın devlet adamı, Kemal Atatürk’ümüzü sevgi ve saygıyla anıyorum.
Canay Davran