VAROLUŞUMUZ

Edirne Balkan Şehitliği
Hemen hepimiz, "Kurtuluş Savaşımız" hakkında yaşanan her şeyi büyük bir açıklıkla biliyoruz.
Bu nedenle bugün yazacaklarım; bir başka destanın, ülkemin bugünlere gelişinin kısa bir destanı olacak.

Önce hatırlayalım.
Bugün; bizleri, utanç verici "Sevr Antlaşması"yla tutsak kıldığını düşünenlere tüm dünyanın gözleri önünde meydan okuduğumuz bir günün yıl dönümüdür.
Bugün; boynuna yok edilme paftası asılmış bir ulusun, bu durumu tersine çevirdiği bir gündür.
Bugün; mazlum ulusların örnek alıp, bağımsızlıklarına ilk adımı atmaya karar verdikleri bir günün yıl dönümüdür.

Biliyorsunuz!
"Birinci Dünya Savaşı"nda yenik

VOLKAN KONAK: DEPREM BENİ İLGİLENDİRMİYOR!

Haber şöyle: “Ünlü şarkıcı Volkan Konak önceki akşam Arnavutköy’de dostlarıyla yemek yedi. Bir ara yemeği bırakıp dışarı çıkan Konak, çorap satan kızla çiçekçiye 100 TL bahşiş verdi. Gecenin sonunda gazetecilere; 
- Ben sanatçı değilim, müzisyenim, sorularınızı sanatçılara sorun diyen ünlü şarkıcı, 
- Van’daki depremzedeler için bir yardım projesinde yer alacak mısınız? sorusuna, 
- Deprem beni ilgilendirmiyor. diyerek etraftakileri şoke etti!.(1)

Volkan Konak’ın bu sözlerine ne denir bilmiyorum ama bana kalırsa; ülkede düşünce özgürlüğü varsa, Volkan Konak'a da tahammül etmek zorundasınız. Aslına bakarsanız ve elbette bana göre; Volkan Konak, bu ülkede dilinin ucuna gelip de bir türlü söyleyemeyen belki de milyonlarca insanın gerçek düşüncesini dile getirmiş

29. GÜN

En büyük bayram olan yirmi dokuzuncu gün, hepimize kutlu olsun. 
Allah; bizi insana kulluk etmekten kurtarıp kendisinden başka hiç kimsenin kulu olmadığımızı hatırlatan ve yurttaşlığın ne olduğunu tanımamıza neden olan herkesten, başta Atatürk olmak üzere tüm hayırlı kullarından razı olsun.

Amin!

BİNALAR DEĞİL MANTIKLAR ÇÜRÜKTÜR!


Bizim oralarda eskiden kandil günleri helva yapıp komşulara dağıtmak adettendi. Yanılmıyorsam özellikle ilk kandil olan "Mevlid Kandili"nde mutlaka helva yapılır ve komşulara dağıtılırdı. Şehir merkezlerinde bilinen ismi her ne kadar “Kandil Helvası”, “İrmik Helvası” veya “Un Helvası” ise de, bizim yörede bu helvanın bilinen adı “Öküz Helvası”dır. Unun, ocakta yağla birlikte hafifçe kavrulup, üzerine şeker şerbeti ilavesiyle yapılan basit bir tatlıdır Öküz Helvası.
Henüz çocuk yaşlarda sayılırdım. Yine böyle bir kandil günü akşamı anam; “Bugün falanca bize helva getirmişti. Kabul etmedim, geri çevirdim. Hem bize düşmanlık ediyorlar, hem de helva getiriyorlar, başlarından kalsın onların helvası melvası.”

UTANIYORUM ŞEHİDİM!


İçimden hiçbir şey yazmak gelmiyor.

Gelmiyor da bir tek, "On yıldır başta bulunanların ağlama, lanetleme, intikam, misliyle cevap alacaklardır, hesapları görülecektir, kanları yerde kalmayacaktır, üzüntümüz büyüktür" demelerini ve "topu her sıkıntı veren işte olduğu gibi yine başkalarının kucağına bırakma gayretlerini" utanarak, kınayarak, kahrolarak izliyor ve "Bu sözleri yazdığım için beni de içeri tıkarlar mı?" diyerek buraya kaydediyorum.

* 
Teröristler üç hafta önce ne yapacaklarını açıkladılar.
Bunu sanki, kendilerinin keşfettikleri bir taktik değişikliğiymiş gibi anlatan yandaş, koldaş, yoldaş televizyoncu ve yorumcularaysa mide bulantılarım geçene kadar hiçbir

TRT, ŞİKE, MÜSTEMLEKE


Şaşırmamak elde mi?
Türkçeyi güzel konuşan insanların yurdu TRT, son zamanlarda şaşkına çeviriyor insanı.
Program yapan, program sunan insanların çoğu; Türkçeyi katletmek için ellerinden geleni yapıyorlar. En acısıysa bunlara göz yumulması…

Hangi birini anlatsam ki?
TRT Haber'de "Uçuyorum" diye bir program ve sunucu kızımız Slovakya'yı anlatıyor.
Aman Allah'ım! Hiç gereği yokken, hatta durup dururken; bir şeye hayran olduğunu ve şaştığını anlatabilmek için "WUAW!" diye bir ses çıkarıyor.
O kadar çirkin o kadar kaba o kadar uygunsuz o kadar batıcı ve konuştuğumuz dille o kadar uyumsuz ki; bu yapmacık sesi çıkarma gayreti karşısında, o an programı izleyen

KUR’AN TÜRKLER HAKKINDA NE DİYOR?


Türk ve Türklük düşmanları her ne kadar bazı tenkitler yönelterek kabul etmeye yanaşmasalar da Hz. Peygamber’in hadislerinde Türklerden bahsedilmektedir. Hatta Hz. Peygamber Türkler hakkında son derece iyi şeyler söylemenin yanında, Arapları Türkler konusunda bilhassa uyarma gereği duymaktadır. Muhtelif kitaplarda Hz. Peygamber’in sefer sırasında Türk yapımı bir zırh giydiğinden ve “Kubbet’it Türk” ismi verilen bir Türk çadırı kullandığından bahsedilmektedir. Hatta meşhur Hendek Savaşı sırasında Hz. Peygamber, ordusunu bu çadırdan sevk ve idare etmiştir. Yine rivayete göre; Hz. Peygamber’in yakın çevresinde az sayıda da olsa Türkler bulunuyordu. Öyle ki; İslam’ın ilk kadın şehidi Sümeyye’nin de bir Türk kızı olduğu ve asıl adının Pamuk olduğu söylenmektedir.(1)

İşte bütün bunlar, bize, Hz. Peygamber’in Türklerle karşılaştığını ve Türkler hakkında az çok bir fikir sahibi olduğunu, dolayısıyla Türkler hakkındaki hadislerin de sahih olduğunu düşündürmektedir. Hatta bu hadislerin pek çoğu, hadis bilginleri tarafından

ANAMI AĞLATAN ADAM YETER Kİ SEN AĞLAMA

Öncelikle her Müslüman’ın ölen Müslüman kardeşinin arkasından yapması gereken duayı yapıyorum: Allah, Merhume Tenzile Erdoğan’ın taksiratını affetsin ve kendisine rahmet eylesin. Başta Sayın Başbakan olmak üzere; Erdoğan ailesine başsağlığı diliyorum.

Önceki gün cenaze namazını kılarken Başbakan'ın, annesinin arkasından ağladığını görünce ister istemez yüreğim burkuldu ve kendi annem aklıma geldi. 2009 yılının Haziran ayı idi. Başbakan'a ve partisine yaranmaya çalışanlardan hukuk ve nizam tanımayan bir grup zorba, yaklaşık 21 senedir çalışmakta olduğum kurumdaki sözleşmemi feshetmiş ve beni resmen işsiz bırakmışlardı. Artık diğer tüm işsizler gibi sokaktaydım. Emekli olmama henüz 22 ay vardı ve emekli de olamıyordum. Dolayısıyla

"ERMENİ MESELESİ"NE BİR DOKUNUŞ


Gazeteyi elime aldım, manşette;
- "Pimi sökülmüş bir el bombası atacağım" şeklinde bir cümle…
Allah Allah bu da ne derken, devamını okuyunca tüylerim ürperdi.
Sözlerin sahibi Fransa Cumhurbaşkanı olan zattı.
Nicolas Sarkozy. 
Macar kökenli bir babadan ve Musevi kökenli Fransız anneden 1955 yılında doğan, babasının ailesini terk etmesinden sonra zor koşullarda büyümüş Sarkozy...

TERÖR ÖRGÜTÜ YANDAŞI ALMAN VAKIFLARI


2008 yılı baharıydı. Türkiye Diyanet Vakfı’nda müfettiş olarak çalışıyordum. Fatih Altaylı’nın hazırlayıp sunmuş olduğu “TEKE TEK” isimli programındaki bir konuşmasından dolayı Prof. Dr. M. Saim Yeprem’e e-posta olarak bazı sorular yöneltmiştim. Hoca, o tarihlerde TDV Yayın Kurulu Başkanı ve DİB Din İşleri Yüksek Kurulu (E) Üyesi olduğu ve özellikle ikinci sıfatı ile sık sık televizyonlarda çıkıp DİB adına açıklamalar yapabildiği için beni ciddiye almasını sağlamak düşüncesiyle TDV Müfettişi sıfatımı özellikle kullanmıştım. Ancak hoca sekreteri vasıtasıyla haber göndererek sormuş olduğum sorulara yazılı cevap veremeyeceğini, eğer istersem sözlü olarak bazı açıklamalar yapabileceğini söyleyince 15 Mayıs 2008 günü kalktım hocanın yanına gittim. İlk o zaman görmüştüm masasında duran ve üzerinde “Konrad Adenauer Stiftung e.v.” yazan kartviziti.

Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra 2 Mart 2009 günü yine bir vesile ile ziyaretine gittiğimde masasındaki “Konrad Adenauer Stiftung e.v.” tarafından verilmiş kartvizitin hâlâ masasında ve herkesin dikkatini çekecek şekilde durmakta olduğunu görünce

CAMİLER HAFTASI VE MESÂCİD-İ DIRAR KONUSU


Uzunca bir süredir, 1-7 Ekim tarihlerine rastlayan hafta, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “Camiler Haftası” olarak kutlanmaktadır. Son yıllarda bu haftaya “Din Görevlileri” kavramı da eklenmek suretiyle haftanın adı “Din Görevlileri ve Camiler Haftası” olmuştur. Yeni isimlendirmeden de anlaşılacağı gibi; Diyanet İşleri Başkanlığı, küçük bir cinlik yaparak, kendi çalışanlarını, yani din görevlilerini camilerin önüne geçirmiş bulunmaktadır. Buradaki asıl maksat, muhtemelen camiler üzerinden, yani cami kavramı kullanılmak suretiyle Diyanet çalışanlarının haklarını savunmak ve Diyanet'in kurumsal sorunlarının dile getirilmesidir.

Bu konuda gerçekten de başarılı olunmuştur. Zira geçtiğimiz yıl içinde Yeni Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu çıkarılarak Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarının özlük haklarında iyileştirmeler yapılmış ve kurum, statü olarak sıradan bir genel müdürlük iken, yeni kanunla bünyesinde birçok genel müdürlük olan ultra süper bir Müsteşarlık
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.