ÖMER SAĞLAM *Kur'an'da Geçen Fil Vak'ası Bir Virüs Salgını mıydı


Kutsal kitabımız Kur'an'da şöyle buyrulmaktadır: "Görmedin mi Rabbin ne yaptı fil sahiplerine! Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar saldı. Onlara balçıktan pişirilmiş sert taşlar atıyorlardı. Sonuçta onları yenilip ezilmiş ekine çevirdi"(1) 

Toplam ağırlığı 1.5 gr. olan(2) bir virüsün, dünyada 3 milyon insanı enfekte ettiğini, 1/5'inden daha fazlası (56.000) ABD'de olmak üzere, dünyada 210 binden fazla kişinin ölümüne sebep olduğunu görünce, Kur'an-ı Kerim'de, Fîl Suresi'nde anlatılan yukarıdaki hadiseyi, çok daha net anlıyor insan. Hele de virüsten en çok zarar gören ABD'nin, ekonomi, teknoloji ve silah üstünlüğü bakımından adeta bir Fil haline geldiği, bu gücüne dayanarak dünyayı adeta tek başına yönetmeye kalkıştığı, dünyaya tek başına ayar vermeye çalıştığı şu zamanda. 

Tefsir ve tarih kaynaklarında anlatıldığına göre; o zaman Habeşistan'ın yönetiminde bulunan Yemen’in genel valisi Ebrehe, her yıl Mekke’deki Kâbe’yi ziyaret eden Arap hacılarını Sana’ya çekmek için burada Kulleys veya Kalîs (kilise) denilen büyük bir katedral yaptırıyor. Çeşitli bölgelere propagandacılar göndererek mâbedi ziyaret etmeleri için halkı Sana'ya çağırıyor. Ancak bu ümidi gerçekleşmeyince Kâbe’yi yıkmaya karar veriyor ve muhtemelen M.S.570 yılında, içinde fillerin, atların ve develerin de bulunduğu 300 bin kişilik ordusuyla Mekke'ye ulaşıyor. Mekke halkının şehri ve Kâbe'yi savunacak güçleri yoktur. Ancak Allah, bir kırlangıç türü olan Ebabil kuşlarından oluşan bir sürü kuş gönderiyor. Kuşlar gagalarıyla ve ayaklarıyla taşıdıkları pişmiş toprak, yani bir nevi tuğla veya kiremit parçalarıyla Ebrehe'nin ordusunu mahvediyorlar. Ebrehe ise kuşların saldırısından canını zor kurtarıyor,  yaralı olarak Yemen'e dönüyor ve orada ölüyor. Yaygın kanaate

ÖMER SAĞLAM *Zülkarneyn Hz. Musa mıdır








Kanaatimize göre ve elbette ortaya çıkan yeni araştırmalar da gösteriyor ki; Kur'an'da vasıfları tasvir edilen Zülkarneyn'in, Hz. Musa olması en güçlü ihtimaldir. Esasen, Kehf Suresi'nin nüzul sebebi olarak gösterilen ve Yahudi alimlerinin, Mekkeli Müşrikleri, Hz. Muhammed'e diğer bazı soruların yanında "Zülkarneyn" hakkında da soru sormaları için tahrik etmeleri de gösteriyor ki; Yahudiler, Hz. Muhammed'in kendi peygamberleri olan Musa hakkındaki kanaatini öğrenmek istemişlerdir!

Şu halde Yahudiler, kendi peygamberleri olan Musa'yı, neden "Zülkarneyn" şeklinde, yani "İki Boynuzlu" olarak tasvir etmişlerdir? Önceki yazılarımızda Kur'an'da geçen Arapça "Karn" kök kelimesi ile bu kelimeden türetilmiş bazı kelimelerin ve bu kelimelerin birlikte kullanıldığı bazı tamlamalar şu anlamlara gelmektedir: "Boynuz" anlamına geldiği gibi; birden çok nesnenin bir araya getirilip toplanmış hali/cem'i, dizge/dizi, yiğitlik-celadet-güç-kuvvet, denk, nesil, göbek, kuşak, nefis/heves, okluk/sadak, boynuzun büyüklüğü, boynuzu büyük olan koç veya koyun, dağın çıkıntı yapan en üst kısmı/zirve, kadının perçemi/kakülü, çölün ucu, doğuşu sırasında güneşin ilk görünen ucu/ilk ışık hüzmeleri, şeytanın başının bir yanı.(1) 

Râğıb El İsfahani, "Karn" kelimesine yukarıdaki anlamları verdikten sonra devamla şöyle diyor: 
"Bu kullanımların tümünde de boynuza benzetme yapılmıştır. Zülkarneyn: İyi bilinmektedir, Allah Resûlünün,

ÖMER SAĞLAM *Kur'an'da Geçen Zülkarneyn Büyük İskender midir [Ömer Sağlam]





Öncelikle Kehf Suresi'nin 83-101 ayetlerinde anlatılan Ye'cüc Me'cüc ve Zülkarneyn kıssasını aktaralım özetle:

Zülkarneyn iktidar, yani güç sahibi birisidir ve ihtiyaç duyduğu her şey kendisine verildiğine göre Allah'a inanan bir mümindir. Önce batı yönünde, güneşin deniz veya bataklık bir bölge (kara balçık) üzerinden battığı yere kadar bir sefer düzenliyor. Gittiği yerde cezalandırılması veya ıslah edilmesi gereken insan topluluklarıyla karşılaşıyor. Sonra yönünü doğuya çevirip doğu yönünde bir sefer düzenliyor. Doğuda ulaştığı yer yeşilliği olmayan kurak bir bölge belki de bir çöl. Arkasından yönü, yani hangi tarafa gittiği belli olmamakla birlikte üçüncü bir sefer daha düzenliyor ve gittiği yerde bir kavim Ye'cüc ve Me'cüc denilen bozguncu bir kavimden şikayetçi olarak kendilerini onların şerrinden korumasını, Ye'cüc'le Me'cüc ile kendi aralarında bir set/engel yapmasını istiyorlar ve hatta bunun için kendisine bedel ödemeye hazır olduklarını söylüyorlar. Zülkarneyn ise herhangi bir bedel talep etmeksizin onların da emek ve malzeme yardımıyla iki dağın arasına demir ve bakır alaşımından (Tunç'tan) bir set yapıyor ve böylece Ye'cüc ve Me'cüc'ün geçişine engel olup, kendisinden yardım isteyen kavmi kurtarıyor! Ayetlerin devamında da Ye'cüc Me'cüc benzeri

İDİL TULUN *Karantina ve Gelgitli Ruh Hâllerimiz




KARANTİNA GÜNLÜKLERİM "12.04.2020" 
Tarihler boyu dünyayı etkileyen büyük salgın hastalıklar olmuş. Jüstinyen vebası, Kara veba, kolera salgınları, İspanyol gribi, Asya gribi vb. gibi uzun zaman süren hatta tekrarlayan, dünyayı etkisi altına alan salgınlar... Bizim çağımıza düşen de Korona virüs pandemisi oldu. Ufak ufak Kuş gribi, Ebola virüs, Domuz gribi, Sars, Mers derken bir anda bu son ikisinin karışımı olan Covid-19 adı verilen bir virüs türeyiverdi 20 Aralık 2019 günü Çin’in Wǔhàn kentinde... Açılımı şöyle: CO, Korona'nın cosu; VI, virüs D, december yani aralık ayı, 19 da 2019...

Bu hastalığın, Çin pazarında satılan yarasadan çorba yapan bir Çinlinin virüs kapmasıyla Çin halkına bulaştığı söyleniyor. Oradan uçak yoluyla İtalya, İspanya derken ver elini bütün dünya...
Hah, bize de bu düştü. İçinde bulunduğumuz çağa...

Tabii ki Türkiye de tüm dünya gibi payına düşeni aldı ve yaşıyor. Daha doğrusu yaşamıyor, hayat durdu. Dünyada hayat durdu. Durdu derken durmadı da yaşam akışı kesildi. “Sosyal mesafe” diye

ÖMER SAĞLAM *Ye'cüc Me'cüc ve Zülkarneyn Üzerine




"Kovit-19 Ye'cüc Me'cüc müdür?" başlığıyla yayınlamış olduğumuz yazı, Yeniçağ yazarı Sayın Orhan Uğuroğlu tarafından da "Ye'cüc Me'cüc Kovit-19 mudur" başlığı ile yayınlandı, oldukça da ilgi gördü. Birçok yorum aldı, özelden de bazı mesajlar gönderildi. Bu mesajların bir kısmı destek, bir kısmı, tepki, bir kısmı da alay içerikli
                             idi. Sağ olsun Sayın Uğuroğlu kendisine gönderilen bazı mesajları da bana iletti.

Destek mesajları, belli ki yeni fikirlere, yeni yorumlara ve açılımlara susamış insanlarımızdan geliyordu. Tepki mesajları, haliyle geleneksel düşüncelere sık sıkıya bağlı, değişime kapalı ve dini dokunulmaz bir tabu olarak görenlere aitti. Alay içerikli mesajlar ise muhtemelen dinden ve kutsal metinlerden bihaber kişilere aitti.

Bu mesajlardan en ciddilerinden birisinde; "Korona salgınının dinsel metinlerle alakası yok" diyen bir vatandaş, 1999 yılında Moskova'da Nostradamus'un "Kehanetler" kitabının Rusça baskısını

MÜNİRE ALTOK *İki Dudak Bir Yasak

 
Saat 22.15...
"İki saat sonra cumartesi pazar sokağa çıkma yasağı başlayacaktır" diyen yöneticileri hak etmiyoruz. 
                        Böyle yönetim şeklini protesto ediyorum. 

İktidarın kriz yönetimi sıfır!  

İnsanlarin eksik ihtiyaçlarını karşılamak üzere sosyal mesafeyi dikkate almadan alışveriş yapmalarını hepimiz izledik. 
Kararlar ve uygulamalar bir kişinin dudakları arasında... 
Bakanların söylemlerinden de anlaşılmıyor mu? 
Cumhurbaşkanımızın takdiri gibi... 

ÖMER SAĞLAM *KOVİT-19 Ye’cüc Me’cüc müdür




Kur'an'da, geçmişte yaşadıklarına ve gelecekte de ortaya çıkacaklarına dair atıflar bulunan Ye'cüc ve Me'cüc, insanlardan oluşan bir topluluk, bir kavim değil de acaba insanlığın başına bela olacak, onları, sığınaklarına ve barınaklarına kapatacak bir virüs olabilir mi!

Soruyu biraz daha açık soralım; İncil'de Gog ve Magog, Kur'an'da Ye'cüc ve Me'cüc olarak zikredilen varlıklar, Koronavirüsü, yani Kovit-19 olabilir mi?

"Kehf sûresinde Ye’cûc ve Me’cûc’den zaman ve mekân belirtilmeden geçmişte yaşamış bir topluluk şeklinde söz edilmekte, onların etrafa zarar verdikleri ve Zülkarneyn’in yaptırdığı büyük sed sayesinde engellendikleri bildirilmektedir (18/93-97). Enbiyâ sûresinde ise Ye’cûc ve Me’cûc’den gelecekte ortaya çıkacak bir topluluk olarak söz edilir, burada da yer ve zamana değinilmeden

GÜNAY TULUN *Hayda! Al Başına Belayı: Yine mi Çernobil





Hayda, bir bu eksikti.
Dünya COVID-19 denen viral bir belayla uğraşırken bu kez de Çernobil hortladı.
O Çernobil ki, her şeyi unutmakla ünlü ülke insanlarımızın üzerinde çok kötü sonuçlara yol açmıştı. Tabii ki bu kötü etkiler yalnızca Türkiye'mizde sorun yaratmadı. Dünya gezegeninin birçok ülkesi bu korkunç olaydan nasiplendi ama ne biz ne de onlar ders almayı başardık. Korona salgınına verilen tepkiler, bu sözümün doğruluğunu ispatlıyor.

ÇERNOBİL'DE YİNE OLAY VAR
Evet, Çernobil'de yine olay var. Yazıya başladığım ana dek anlı şanlı YYKY basınımızda da sayısı tek elin parmaklarıyla gösterilecek kadar azalan gerçek basınımızda da üyesi olduğum Euronews'ta da yeterli bir bilgiye ulaşamadım. Bu da beni olaya her zamankini aşan aşırı bir dikkatle yaklaşmak zorunda bıraktı. İnsanımızın sağlığı adına, Ukrayna üzerinden ulaştığım bilgilere de yer vereceğim. Buyurun!

ÇERNOBİL'DE NELER OLMAKTA 
Geçtiğimiz cumartesi Ukrayna'nın ölü kenti Prypyat'a bağlı Vladimirovka Kotovskogo köyü civarındaki 200.000 m2'lik ormanda yangın çıkar. Hemen ertesi gün de bu kez Ragovka köyü yakınlarında yaklaşık 50.000 m2'lik orman yanmaya başlar. Yangınların "Dışlama Bölgesi" olan bu yasak bölgede olması ve art arda gelmesi tabii ki şüphe çeker. Güvenlik güçleri olayları araştırır,

ÖMER SAĞLAM *23 Nisan'da Minarelerden İstiklal Marşı İnlemeli


Yeniçağ Gazetesi yazarı Orhan Uğuroğlu'nun "bu 23 Nisan'da minarelerden İstiklal Marşı çalınsın" şeklindeki teklifini hararetle destekliyorum. Meclisin ruhuna ziyadesiyle uygun mantıklı bir tekliftir(1).

Zira Meclis, 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmıştır.
Mustafa Kemal ve arkadaşları, Cuma gününü özellikle tercih etmişlerdir.
Mustafa Kemal Paşa, bu konuda 21 Nisan 1920 tarihinde bir genelge yayınlayarak, bu genelgede o gün yapılacak aktiviteleri ve özellikle dini ritüelleri tek tek sıralamış, özetle: "Meclisin 23 Nisan Cuma günü, Hacı Bayram Camii'nde kılınacak Cuma Namazı'ndan sonra, o günün manevi ikliminden de istifade edilerek, Kur'an ve dualar okunarak, kurbanlar kesilerek, Peygamberin sakalı ve kutsal sancak eşliğinde meclisin açılacağını.." duyurmuştur(2).

Ve meclis, Mustafa Kemal Paşa'nın bu genelgesi mucibince, Hacıbayram Camii'nde kılınan Cuma namazı sonrasında, camiden meclis binasına (bugünkü Kurtuluş Savaşı Müzesi) kadar Tekbir, Tehlil,

İDİL TULUN *Corona Günlükleri "20. Gün"

KARANTİNA GÜNLÜKLERİM "06.04.2020"
Bir ay özlemek için yeterli bi’ zaman mıdır?
Şöyle düşünün, uzağa giden ve dönüşü belli olmayan birini daha ilk günden özleyebilirsiniz. İşte öyle bir şey benimki de. Normalde hiçbir zaman özlemeyeceğim şeylere karşı bile tekrar ne zaman yapacağımı bilmemekten dolayı bi’ özlem var içimde. Söylendiğim her şeyi özlüyorum.

Metronun yürüyen merdivenlerinde kural vardır ya; merdivenin sağında beklersin, sol tarafta bekleme yapmadan merdivenden çıkman gerekir. İşte kurala uymayıp sol tarafta bekleme yapan

ÖMER SAĞLAM *Topal Osman Ağa: Katil mi Kahraman mı




Bugün 02 Nisan 2020.  Topal Osman Ağa'nın 97. ölüm yıl dönümüdür. Zira 02 Nisan 1923 tarihinde öldürülmüştür Topal Osman.

Kimdir Topal Osman? Milli Mücadele döneminin en tartışmalı isimlerinden birisi olduğunda kuşku yoktur.

Hayat hikayesine bakılırsa; Balkan Savaşlarından, Koçgiri ve Düzce-Hendek ayaklanmalarının bastırılmasına, Ermeni ve Pontus çetelerinin bertaraf edilmesinden, Yunan kuvetlerinin denize dökülmesine kadar birçok olayda onun ismini görüyoruz.
Balkan Savaşı sırasında Trakya'ya kadar ilerleyen Bulgar kuvvetleriyle çatışırken bir Bulgar topunun şarapneliyle bacağından yaralandığı için topal kalmış.
Topal Osman Lakabı oradan geliyor.
Muhtemelen bazılarının sandığı gibi Giresun dağlarında fındık toplarken uçurumdan düşerek ya da Karadeniz'de balık avlarken motordan düşüp bacağını kırdığı için topal kalmamıştır.
Yani o bir Kahraman Gazi'dir aslında!
Gelin görün ki; gerek Karadeniz sahillerindeki faaliyetleri sırasında, gerekse Milli Mücadele yıllarında ismi bazı karanlık işlere karıştığı için, öldükten sonra hak ettiği değeri pek bulamamış bir
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.