ÖMER SAĞLAM *Mansur Yavaş'ın Tavrı Peygamber'in Tavrıdır




Mansur Yavaş'ın bu sabah (25.12.2019) FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın programında anlattığına göre; Sinan Aygün, günlerdir ülkenin gündemini işgal eden problemin çözümü için, yani Mansur Yavaş ile arasını bulması için CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu devreye sokmaya çalışıyor.

Mansur Yavaş, Kılıçdaroğlu ile bu konuda yapmış olduğu görüşmede özet olarak diyor ki: "Sayın Genel Başkan, biz Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nin (Ak Partililer de dahil) bütün üyeleri olarak, ranta geçit vermemek üzere karar aldık. Şimdiye kadar hiç bir ranta geçit vermedik. Bu konudaki kararları belediye meclisinde oy birliği ile aldık. Şimdi Sinan Aygün'ün talebini kabul     
   edersek, emsal teşkil eder, bunun arkası gelir. Biz hukuk ne derse onu uygulamakta kararlıyız..."

ÖMER SAĞLAM *Han Duvarları'ndaki Meçhul Asker: Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış





1970'li yıllarda Çankırı'da geçen ortaokul yıllarımdan beri kulaklarımda çınlayan şiirlerden birisidir Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Han Duvarları" isimli şiiri. İyi bir şiir okuyucusu olan Edebiyat öğretmenimiz Ömer Nihat Uzel'den dinlemiştim ilk olarak. Ömer Nihat Hoca, ders kitabının şiirin bulunduğu sayfasını açmış sonra da başlamıştı elinde kitap olduğu halde sınıfta gezinerek bu güzel şiiri okumaya:

"Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,"


Ancak ne yalan söyleyeyim şiirin en can alıcı ve en etkileyici kısımları, Faruk Nafiz'in kendi mısraları değil, şiirine alıntı yaptığı halk şiiri tarzında yazılmış dörtlüklerden

ÖMER SAĞLAM *Hz. Adem 6400 Yaşında

Bir dostumuz bizde ilim vehmederek özetle şöyle bir soru sormuş: 
"Kuran-ı Kerim Al-i İmran süresi 96. ayete göre Kâbe yeryüzündeki ilk mabettir. Göbeklitepe'deki mabet ise 12 bin yıllık. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?" 

Dostumuz Mekke'nin kuruluşuna dair en eski tarihi de günümüzden 8 bin yıl öncesi olarak vermiş.

Öncelikle belirtmek gerekirse; mabet, yani ibadet yeri olduğu söylenen Göbeklitepe'deki yapı, Kâbe'den çok daha eski olsa bile, acaba insanların "Mabet" dediği bu yer, Allah katında "Kâbe" anlamında bir mabet midir? Yani Allah kendi kabul ettiği standartlar çerçevesinde, mesela başka Tanrılar veya Tanrıcalar için değil de kendisine ibadet edilmesi için yapılmış ilk mabedin "Kâbe"

GÜNAY TULUN *MGT Sağlıklı Yaşam ve Zayıflama Sistemi


I] AMAÇ ve SİSTEM
Bu sistem, sağlıklı yaşama uzanan bir yoldur. Zayıflama amacıyla üretilmemiş olsa da  hakkıyla uygulandığında, reklamı yapılan tüm zayıflama metotlarından daha yararlı olacaktır.

Hedef, sağlıklı yaşam yolunda başarıyla yürümektir. Bu uygulamayı sürdürdüğünüzde bedeninizdeki fazla yağlardan da kurtulacak, kas kaybına neden olmadan vücudunuzun hafiflediğini, zayıfladığınızı ve hareketlerinizin hızlandığını göreceksiniz.


Unutmayalım ki; “Can boğazdan geldiği gibi yine boğazdan gitmektedir.”.

Her konuda olduğu gibi beslenmede de ölçülü davranmak gerekir. 

II] SİSTEMİN İŞLEYİŞİ 
# Bu sistemde sabah bunu, öğleyin şunu, akşam onu yiyin sözleri yerine, "uzak

ÖMER SAĞLAM *Peygamber Hanginiz

Müslümanlar İslam Peygamberi'ni tanımıyorlar. Tanıyanlar da yanlış veya işlerine geldikleri gibi tanıyorlar. Mesela Peygamberin çocukluğunda çobanlık yaptığını söyleyen bir güruh vardır. Bu güruh, Hz. Peygamber'in çocukluğunda çobanlık yaptığını söylemekle yetinmez, sanki kendisini koyun otlatırken oralarda görmüşlercesine, Mekke'nin çeşitli yerlerinin fotoğrafını çekerek "Peygamber'in koyun otlattığı yerler" diye kitaplarına basarlar! Üstelik de bu tür kitapları Diyanet yayını olarak devlete yayınlatırlar!

Dolayısıyla; İslam Dünyası, Hz. Muhammed'i çoban olarak nitelendirmekten vazgeçmedikçe, Müslüman yöneticiler, halka sürü gözüyle bakmaktan asla vazgeçmezler. Çünkü onlara göre; peygamberin bu konuda hadisi vardır! "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüz sürüden sorumludur" demiştir. Ulema bu hadisi yorumlayarak işi devlet yönetimine kadar vardırmış ve devlet başkanını çoban,

ÖMER SAĞLAM *Allah Adem’i Cennetten Dünya ile Birlikte mi Çıkardı?

Okumak için geç kaldığım kitaplardan birisinin kesinlikle Erıch Von Danıken'in "Tanrıların Arabaları" isimli kitabı olduğunu okuyunca anladım.

Kitap Türkiye'de 1973 yılında yayınlanmış ama ben henüz okudum.

Gerçekten harika bir kitap.

Sorgulayıcı ve eleştirel akla sahip herkes okumalı ya da kitabın insan aklını sorgulamaya yönelten bir tarafı var demek istiyorum.

Kitabı iki günde okuyup bitirdikten sonra mesela Hz. Adem'in cennetten çıkarılıp dünyaya atılmak yerine, Cennetten dünya ile birlikte çıkarılmış olabileceklerini düşünmeye başladım ben!(1).

Daha doğrusu dünyamızın, uzayda dünya ile aynı özellikleri gösteren çok daha büyük bir gezegenden koparak bağımsız bir gezegen pozisyonuna geçmiş olabileceğini düşünüyorum artık!

ÖMER SAĞLAM *Ahlaklı ve Dürüst Olmak İçin Dindar Olmak Şart mı?


İlahiyat Fakültesi'nin kuruluş yıldönümü, neden Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi içinde kutlanır bilmiyorum ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Ankara Ü.İlahiyat Fakültesi'nin Beştepe'de yapılan 70. yıl kutlama töreninde yapmış olduğu konuşma yine tartışma yarattı kamuoyunda. Özellikle şu sözleri:

"Şimdi biz bir zamanlar ben dindar bir gençlik dedim bana imam hatipliler bile saldırdı. Geçmişimde imam hatip var, 'nereden çıktı bu iş, nereden çıktı bu tespit' gibi sözde köşe yazarı onlar bile bize saldırdı. 'Dindar bir gençlik istiyoruz, yetiştireceğiz dediğim için. İnşallah dindar bir gençlik sizin ellerinizde yetişecek. Bunu başardığımız takdirde çarşıda, sokakta, pazarda o zaman tinercisini Allah'ın izniyle görmeyiz. O zaman hırsızını Allah'ın izniyle görmeyiz veya minimize ederiz. Alkolikleri görmeyiz. Niye? Çünkü dindar gençlik bilecek ki alkol haramdır. Dolayısıyla o yola tevessül etmeyecek. Ve bu konularda atılacak adımlarla dindar neslin olduğu bir ülkede ben inanıyorum ki tüm manevi değerler bir anda yüksek bir sıçrama yapacak ve birbirini Allah için seven bir millet ortaya çıkacaktır. Menfaat için değil, makam mevki için değil. İşte bunu siz sağlayacaksınız. Ve bu adımları atma noktasında yeni bir sürecin içerisinde olmamız gerekiyor. Aksi takdirde yıllara

ÖMER SAĞLAM *Cumhuriyete Bağlıyız Çünkü Cumhuriyet Adam Olmaktır


*****


Cumhuriyetin önemi ve büyüklüğü, ona hangi güçlükle, hangi zorlukla ulaşıldığı ile yakından alakalıdır. Zira Mustafa Kemal Paşa, bu konuda neredeyse yapayalnızdır. Milli Mücadele'nin önder kadrosu içinde yer alan belli başlı isimler bile cumhuriyete karşıdırlar. Kimisi hem saltanata ve hilafete, kimisi ise hilafete sonuna kadar bağlıdırlar. Mustafa Kemal Paşa, işte bütün bu zorlukları aşarak Cumhuriyeti kurmuş, arkasından da en yakın arkadaşlarını bile şaşkına çeviren inkılapları hayata geçirmiş bir liderdir. Mustafa Kemal'in büyüklüğü ve dehası da zaten buradadır. O sadece dış düşmanları değil, yerli güç odaklarını da yenmiştir. En yakın arkadaşlarının yanından bir bir ayrılıp kendisini adeta yalnızlığa terk etmelerin en önemli sebebi de zaten budur. Yani,

ÖMER SAĞLAM *Fetih Suresi Okuyarak Zafer Kazanılır mı


Rivayet edilir ki; Mısır'ın fethini müteakip ulemadan bir grup, Muzaffer Kumandan ve Padişah Yavuz Sultan Selim'e gelerek "Hünkârım Allah'ın yardımı ve bizim de dualarımızla muzaffer oldunuz..." gibisinden sözlerle Padişah'ı kutlamak, belki de yaranmak isterler.

Yavuz Sultan Selim, bu acizleri kırmak istemez ve onlara "Eksik olmayın hocalar. Bu konuda hakkınız var..." dedikten sonra yanında duran devasa boyutlardaki kılıcını işaretle "Ancak bunun hakkını da teslim etmek gerekir" diyerek bitirir sözlerini(1).

Falih Rıfkı Atay'ın aktardığına göre; Şükrü Saraçoğlu'nun, mecliste Arap kültürü diye tutturması üzerine meclisteki hocaların ayaklanıp işi Saraçoğlu'nu dövmeye kadar vardırmaları ve araya girenlerce kurtarılması üzerine, Mustafa Kemal kendisine "hata ettiğini, bu tür şeylerin yapılacak işleri geciktireceğini" ihtar

İŞTE O FOTOĞRAFLAR [III]: Mektuplar [Günay Tulun]


Ermenilerin düzenlediği sahte belgeler konusunu ele alan son yazılarımın hemen ardından çok sayıda belge gelmeye başladı. Memleketim dedikleri bölgelerde yaşananları ya da ailelerinin başına gelenleri en ince ayrıntısına kadar anlatanlar var. Sağ olsunlar, var olsunlar. İnşallah bir gün onları da yayınlarım. En çok merak edilense sayfalarıma defalarca konuk olan "Ermeni Kafataslarından Yapılan Piramit" öyküsü... 

Bu konuyu yıllar önce birkaç kez dile getirmiştim. O yazılardan biri bu sitede de var. Eğer sayfaları karıştırırsanız o yazıya ulaşabilirsiniz. Kolay erişim sağlamanız için bu paragrafın hemen altına o ünlü resmi kaydedeceğim. Her zaman kullandığım fotoğraf sözcüğü yerine birkaç anlam taşıyan resim sözcüğünü tercih ettiğimi mutlaka fark etmişsinizdir. O yazılarımı bugüne dek okumamış olanlar, kafataslarıyla dolu aşağıdaki resmin üzerini tıkladıklarında, "Ermeni Kafataslarından Piramit ve Kargalar" yazısına ulaşabilecek ve ne demek istediğimi

ÖMER SAĞLAM *CHP'ye Burdan Kemik Düşmez

Köyün imamı, bir gün çağrılı olduğu sofrada kuru fasulyeyi fazla kaçırmış ve birikmiş gazıyla birlikte camide cemaate namaz kıldırırken zaaart diye osurmuş. Sonra da mahcup olmuş, bu mahcubiyeti köyü terk etmeye kadar vardırmış. 

Aradan uzun yıllar geçtikten sonra, "nasıl olsa bu hadise unutulmuştur" diyerek, köylülerle hasbıhal etmek için aynı köye gitmeye karar vermiş.

Köyün yakınlarına vardığında, köyün genç kızlarının çeşmede su doldurduklarını ve kendi aralarında sen büyüksün, ben küçüğüm gibisinden yaş tespit etmeye çalıştıklarını duyunca hemen bir ağacın arkasına siper alarak kızların tartışmalarını dinlemeye koyulmuş.

GÜNAY TULUN *İŞTE O FOTOĞRAFLAR [II]: Oxford Mariana'nın Dibinde



BİLİM YUVASI (!) OXFORD MARİANA'NIN DİBİNDE NE ARAR 
Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan Profesör Donald Bloxham imzalı “The Great Game of Genocide: Imperialism, Nationalism and the Destruction of the Ottoman Armenians - Soykırımın Büyük Oyunu: Emperyalizm, Milliyetçilik ve Osmanlı Ermenilerinin Yıkımı (yok edilişi)” adlı kitabıyla ilgili yazımı okuyanlar; soykırımcı Ermeniler lehine ve tabii ki Türkler aleyhine hayali olaylar, belgeler ve bu belgelere meşruiyet kazandıracak deliller üretildiğini anlamışlardır. Bilim yuvası olduğunu iddia eden Oxford’un başka bir şey olduğunu da…

Sahte belgelerden yalnızca biri olan “ekmekli Türk” olayına; "…İlk konumuz; 2005’ten bu yana piyasaya sürülüp duran ve ‘Türk resmi görevlisi açlıktan ölmek üzere olan Ermeni çocuklara ekmek göstererek alay ediyor’ alt başlığı taşıyan ünlü zulüm fotoğrafı... Bu fotoğraf, bilim yuvası olması gereken Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan bir kitabın içinde yer alıyor. Çocukluğumdan gelen imajla ciddi bir kurum olduğunu sandığım Oxford için beslediğim tüm saygıyı yok eden 

GÜNAY TULUN *İŞTE O FOTOĞRAFLAR [I]: Soykırım Sahtekârlıkları




Ermenilerin yarattığı "sahte belgeler dünyası" fotoğraflarla sınırlı değil. İşin içinde çok sayıda anı kitabı, doğmadıkları için hiç yaşamamış insanların katıldığı olaylar, ABD elçisinin çok yakın ilişki içinde olduğu Ermeni şoförüyle Ermeni kâtibine yazdırdıktan sonra üzerine kendi adını kazıttığı kitap, nüfusla ilgili belgelerin çarpıtılması, İngilizlerin ünlü "Mavi Kitap"ı, Almanların yaptığı Salome raksı ve düzmece belgelerden oluşturulmuş bir "sahtekârlıklar dünyası" var. Bunların hepsini başka makalelerde anlattığım ve tekrar anlatacağım için şimdilik yalnızca bilgisini veriyorum. Çünkü konumuz; çok gezen, çok dolaşan, çok kullanılan yani fahişeleşen o fotoğraflar. Hadi bakalım, şu ünlü fotoğrafları biz de görelim. Ne menem şeylermiş birlikte bakalım.

ZALİM TÜRK (!) ZULMEDİYOR
İlk konumuz; 2005’ten bu yana piyasaya sürülüp duran ve “Türk resmi görevlisi açlıktan ölmek üzere olan Ermeni çocuklara ekmek göstererek alay ediyor” alt başlığı taşıyan ünlü zulüm fotoğrafı... Bu fotoğraf, bilim yuvası olması gereken Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan bir kitabın içinde yer alıyor. Çocukluğumdan gelen imajla ciddi bir kurum olduğunu sandığım Oxford için beslediğim tüm saygıyı yok eden o kitabın adı, “The Great Game of Genocide:

GÜNAY TULUN *Soykırımdan Utanan Fotoğraflar




Dünyada durup durup dolaşıma çıkarılan birkaç fotoğraf var. Tümü Türklerin ne denli zalim olduğunu anlatıyor. Çok çarpıcılar. Fotoğraflardan biri 50 yıldır karşımıza çıkarılıyor ve “Ermenilerin kafataslarından piramit yapan Türkler” başlığı taşıyor.
Bir başkasıysa 2005’ten bu yana piyasaya sürülüp duruyor ve “Türk resmi görevlisi açlıktan ölmek üzere olan Ermeni çocuklara ekmek göstererek alay ediyor” alt başlığıyla yayınlanıyor. Diğerlerindeki yakıştırmalar da bunlar gibi... Genelde de hepsinin ya üst ya da alt başlığında "önce kopyala, sonra yapıştır" metoduyla eklenmiş aynı yazılar var. Tek farklılık, ifadelerdeki Türk sözcüğünün, bazılarında Osmanlı olması...

Vay be! Şu Türklere bakın!
Önceden görmüş olanlar da fotoğrafları yayınladığım zaman dikkatle baksın. 

Lütfen iyice bakılsın! Bir daha bir daha bir daha, döne döne bakılsın!.. 
Görün, bakın, öğrenin; en çok soykırıma uğratılan ulus olan biz Türkler amma da zalimmişiz (!)...

ZULMÜN BELGESİ OLAN FOTOĞRAF
Zulmü belgeleyen bu fotoğraflardan ilkinin hem öyküsünü hem de nerede sergilendiğini “Ermeni Kafataslarından Piramit ve Kargalar” adlı yazıda anlatmıştım. İkincisiyse Erivan’daki Soykırım Müzesi’nde sergileniyor. Hatta müzenin en nadide parçalarından biri… Bu sözleri yazmakla ne demek istediğimi gelecek yazımda göreceksiniz. Ermeni el çabukluğu sanatlarının doruğunda gezen bir eser...

ÖMER SAĞLAM *İyi Parti Nereye koşuyor

30 Ağustos Resepsiyonu'nda İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birden çok kez tokalaştığına ilişkin görüntüleri görünce, kendi kendimize "Hayırdır bu ne muhabbet!" demiştik. Sayın Akşener'in, Erdoğan ailesiyle tokalaşma merakını, Elmalı Yağlı Güreşleri sırasında oğul Erdoğan'a kadar uzattığını görünce de "Hımmm" diyerek iyiden iyiye şüphelenmeye başlamış ve not defterimize (sosyal medya hesabımıza) şu notu düşmüştük: 
"Hayırdır Meral Abla, bugünlerde Erdoğan ailesine pek bi düşkün oldunuz!
Önce babasının, sonra oğlunun elini sıkmalar filan. MHP'den rol çalmayalım lütfen. Bak Bilal Erdoğan ayağa kalkmaya bile tenezzül etmiyor tokalaşırken. Değil sizin gibi lider olmaya çalışan birisi, sıradan bir kadının karşısında bile yapılmaz bu umursamazlık. Üstelik yanınızda devleti temsil eden koskoca Antalya Valisi Münir Karaloğlu da var..."

Bazı sosyal medya kullanıcıları, Meral Hanım'ın Antalya Elmalı Yağlı güreşleri sırasında Bilal Erdoğan'la tokalaştığı sahneyi savunma derdine düşerek, bu davranışı "Devlet umuru görmenin bir gereği" olarak açıkladılar. Onlara şu cevabı vermiştim yine sosyal medya vasıtasıyla:

GÜNAY TULUN *Muavinlik Kesinleşti Diyorlar


"Yurt dışı ve içinde kurduğu dünya devleriyle yarışacak kadar büyük 17 şirket ve hâlihazırda bilinen 30 gemiciklik filosuyla" çocuklarının üstünden de olsa dört dörtlük bir armatör olan eski tersane işçi ve mühendislerinden Bay Binali'nin yükselme serüveni tüm haşmetiyle sürüp gidiyor. Hem de "yetmiş iki kısım tekmili birden"... Bu büyük "deniz ve devlet adamı"mızın "İkinci adam"lığa atanma işi son aşamadaymış. "Haram Saray"daki odasının hazır olduğu yolunda söylentiler var. Yazı fazla uzamasın diye bu tür haberlerin tamamını bir yana atıp, hiç bekleme yapmadan, hemen konuya giriyorum.

NASIL BİRİNİ ÜLKEM TÜRKİYE'NİN İKİNCİ ADAMI YAPIYORLAR
Bakın, hiç kimsenin yediği, içtiği, gelmişi, geçmişi, karakterli ya da karaktersiz oluşu beni hiç mi hiç ilgilendirmez. Yalnız konu sevgili ülkem Türkiye olduğunda,
o insanın ülkemi yönetip yönetemeyeceğini yine hakaret etmeden ama örnekler

ÖMER SAĞLAM *30 Ağustos Zaferi Aziz Türk Milletine Kutlu Olsun

"Kocatepe'de gün doğumu sonsuz bir sessizlik ve bekleyiş; Mustafa Kemal bir taşın üstünde oturuyor. Arkasında ayakta Kolordu Komutanı Bekir Sami, Fevzi ve İsmet Paşalar, Mustafa Kemal konuşmuyor, düşünüyor...Birden gökleri yırtan, sessizliği paramparça eden topçu barajı ateşi başlıyor. Kocatepe ara ara ışığa boğuluyor. Sonra Mustafa Kemal ayağa kalkıyor, dediklerini kimse işitmiyormuş gibi sesleniyor: 'Rabbim! Yunanlıların kazandığını gösterme bana, onlar kazanacaksa şu gök kubbe benim başıma yıkılsın daha iyi. Anacığım bize dua et...' Ve gözlerinde pırıl pırıl gözyaşı taneleri..."(1)

Bu hadise midir, yoksa benzer bir hadise midir, Hasan Rıza Soyak da yer vermiş böyle bir hadiseye kitabında. Yaver'i Muzaffer Kılıç'ın Hasan Rıza Soyak'a aktardığına göre; 25 Şubat 1922 akşamı Başkumandan, Afyonun 20 km. kadar güneyindeki Şuhut Kasabası'ndaki karargâhında akşam yemeğini yedikten sonra harita üzerinde iki tarafın pozisyonunu inceler. Yaverine Dumlupınar Mevkii ile

GÜNAY TULUN *Malazgirt Bizans Kapı Yalanlarıyla Hainlerce Yok Edilen Büyük Taarruz


Acaba Ata'mın öz parasıyla kurup halkına armağan ettiği toprakları; şahsi, ailesel ve YYKY'lerinin çıkarı için yok eden ve üzerine saray yaptıranların baktığı yerden, biz "Gerçek Türkler" ve "Türkiye'nin Gerçek Sevdalıları" çok mu aptal görünüyoruz. 

Bugün 26 Ağustos!
"Türk Ulusu"nun ulusal bayramlarını yok etmenin peşinde koşanlar, "Türk Ulusu"nun önemli bir zaferini bu densizliğe alet eme çabasındalar. Zaferi bir başka zaferle örtme oyunu son birkaç yıldır geldi akıllarına... Baktılar ki işler amaçladıkları rotadan çıktı, "Gelin şu Türklere bir de bu oyunu oynayalım." dediler. Yanlarına da Türk milliyetçisi olduğu savıyla Türklük ülküsüne bağlanmış kitleleri kandıran adamı ve onun "Hakkı âliniz var, emriniz olur efendim"cilerini de alıp "Karagöz Tiyatrosu"

GÜNAY TULUN *Yalancı Talancı Kundakçı Ormancı


Hiç kimse doğru dürüst konuşmuyor.
Hiç ama hiç kimse!..
“Tek Kişilik İktidar” her zaman yaptığı gibi olayların dozunun azalacağı ana kadar bekleyip susuyor. Yanan yerlerdeki hesaplar tamamlanıp tepkilerin dozu azalınca, ortalığa çıkıp, her zaman yaptığını yapacak ve Metro Goldwyn Mayer’in dişleri dökülmüş arslanı gibi kükreyecek.

Onun, görevli YYKY’leri de her zamanki gibi... Her taşın altından, her delikten çıkıp her kapının altından, her televizyonun ekranından “Cırk cırk” nidalarıyla odalarımızı istilaya çalışıyorlar. Şükür ki hem bizde hem de bir alt katımızda birer elektronik kovucu var. Bu ikisiyle işbirliği yaparak, Akka kalesini Napolyon’a karşı savunan Cezzâr Ahmed Paşa gibi tüm apartmanı koruyoruz.   

ONURLU (!) BİR MESLEKTİR YYKY 
YYKY olmak harika bir meslek (!). Biyoloji kitaplarında bile koca koca yer vermişler. İlgili bölümün  başlığında "OMURGASIZLAR" yazıyordu. Bizim aklımız almıyor ama

SUNAY DEMİRCAN *Altın Karşılığı Mezar Kazılır

Bir zamanlar, anlı şanlı akademisyenler (çoğu İTÜ) Bergama'da Eurogold şirketinin o rezilliklerine bilimsel (?) rapor yazarak destek vermişlerdi. Raporu da TÜBİTAK adına sundular üstelik.

"Çevreye hiç bir zararı yoktur"...

İstanbul'da bir toplantıda itiraz etmeye kalkmıştım da raporda imzası olan çok ünlü bir çevre mühendisi hocadan fırçayı yemiştim:
Siyanür öyle sizin düşündüğünüz gibi zararlı birşey değil, bilir bilmez konuşmayın!

Medya da destek verdi, bürokrasi de...
O gün bugün memleketin dört bir yanı delik deşik oldu altın uğruna...

ÖMER SAĞLAM *FETÖ Bir Haçlı Terör Örgütüdür

FETÖ öyle bir hain ve kalleş örgüttür ki; altına imza attığı her hadisenin, seçtiği her tarihin ve kullandığı her kavramın ayrı bir önemi ve anlamı vardır.

Bu yönüyle bakıldığında; FETÖ'nün batılı bir üst akıl tarafından kurdurulup yönetildiği, eylem planlarının da yine batılı bir üst akıl tarafından yapıldığı o kadar açıktır ki; başında sıradan bir din adamının bulunduğu yerli bir akıl, bu kadar kompleks ve komplike düşünemez, bu kadar detaylı analizler yapamaz dedirtiyor

GÜNAY TULUN *Marmara Adası'nda Neler Oluyor

Yazıya koyduğum başlığa aldırmayın.
Marmara Adası'nda özel hiçbir şey olmuyor.
Türkiye'de ne olmaktaysa Marmara'da olan da o!
Yani farklı hiçbir şey yaşanmamakta... Eğer sıradan vatandaş olan bendenizin, "Bu Vatan Gözünüzde Bu Kadar mı Değersiz" ve "Yakmayın" adlı yazılarını okuduysanız ya da şimdi o adların üstünü tıklayıp okursanız şunu göreceksiniz; Marmara da Türkiye'nin kaderini paylaşıyor.

Dönüp dolaşıp aynı şeyleri yazmayacağım.
Bu işin altında rantiyeciler olsa da olmasa da gerçek kundakçıların yakalanmasını bekliyoruz. Umudumuz, işin, yakalanacak olan birkaç garibanla sınırlı kalmaması...

TÜLAY BAĞCIOĞLU *Çocukların Ulusu Yok


Başlarını tutuşları, bakarken gözlerindeki aynı merak, ağlarken aynı seslerinin tonu, çocuklar çiçeği insanlığımızın…
Güllerin en hası en goncası, sarışın bir ışık parçası kimi…
Kimi kapkara üzüm tanesi…

Babalar çıkarmayın onları akıllardan! 
Analar koruyun çocuklarınızı…
Susturun, susturun söyletmeyin, savaştan, yıkımdan söz ederse biri…

GÜNAY TULUN *Bu Vatan Gözünüzde Bu Kadar mı Değersiz

 

ELİNİZ DE KOLUNUZ DA DURSA BİR BAŞKA YERİNİZ DURMUYOR 
Allahaşkına durun. Durun be!
Türkiye'mden ne istiyorsunuz?
  • Denizlerimizi Yunan'a vermeniz size yeterli gelmedi mi?
  • Topraklarımızı Yunan'a peşkeş çektiniz, yetmedi mi?
  • Ermeniler tüm dünya ülkelerine "Türkler bize soykırım yaptı!" yalanını tek tek kabul ettirirken neden hiç sesiniz çıkmıyor? Doğruları ortaya döküp gerçeklerle karşı tarafı neden mahkûm ettirmiyorsunuz? Neden neden neden? Amacınız ne?
  • Topraklarımızı verdiğiniz Yunan ve Rum tarafı iyice azıttı. Onlara soykırım yaptığımızı ilan edip bunu anma günleriyle dünyaya duyuruyorlar. Sizden neden işin doğrusunu anlatacak hiçbir çaba gelmiyor?
  • Millî bayramları neden yok seviyesine düşürdünüz?
  • Neden mini mini yavrularımızın tarikatların elinde; Türklük, Türkiye ve gerçek dinimize düşman olarak yetiştirilmesine göz yumuyor, hatta yol açıyorsunuz?
  • Neden kindar bir nesil yetiştirme gayretindesiniz? Kime karşı kindar olacaklar,

ÖMER SAĞLAM *Bush Ecevit'in Karşısında Neden Eğildi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarın sürekli başkalarından emir aldığını söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu'na, iki gün önce yapılan genişletilmiş il başkanları toplantısında şöyle yüklendi:

"O, sizin cibilliyetinizde var, sizin geçmişinizde olanların ABD’deki liderler karşısında nasıl el pençe divan durduğunu biz çok iyi biliriz. Biz bugüne kadar hiç kimseden emir almadık, masada oturduk ve konuştuk. Hiçbir zaman da ecdadımızdan nasıl öğrendiysek, bundan sonra da yolumuza öyle devam ederiz. Bunun önemli adımlarından birisi de S-400’dür, Doğu Akdeniz’dir, Kuzey Suriye’dir. Emir alıyor muyuz? Almıyoruz. Ama sen alırsın, senin cibilliyetinde o var. Senin o güvendiğin teröristler, seni kurtaramayacaktır. Onlarla el ele, kol kola Ankara’dan, İstanbul’a yürümen seni kurtarmayacaktır. Onları şimdi inlerinde vuruyoruz, vurmaya devam edeceğiz. Ama sen onlarla beraber yürüyorsun. Senin adamların
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.