ÖMER SAĞLAM *30 Ağustos’un Sırrı

Türk tarihi incelendiğinde görülür ki; devletin başındaki lider ne zaman milletiyle bütünleşmiş ve Büyük Atatürk'ün deyimiyle; onun çelikleşmiş iradesi olan ordusunun başında olmuş, işte o zaman zaferler ve başarılar gelmiştir.

Bilge Kağan Orhun abidelerinde kendi başarısını sırrını anlatırken, aslında yukarıdaki gerçeği, yani genel olarak milletlerin başarısındaki, orduların zaferlerindeki sırrı anlatır gibidir:
"Milletim için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Az milleti çok, aç milleti tok yaptım. Çıplak milleti giyimli, yoksul milleti varsıl yaptım...Küçük kardeşim Kültigin ile ölesiye çalıştım.."

Osmanlı döneminde de böyle olmuştur; padişahların ordunun başında sefere çıktığı dönemlerde başarılar peş peşe gelmiş, padişahların milletten ve onun çelikleşmiş iradesi olan ordudan kopup

ÖMER SAĞLAM *Hz. Peygamber Kovit-19 Hastası mıydı

Diyeceksiniz ki; ne saçmalıyorsun Ömer Sağlam?
Hayır, saçmalamıyorum; ben sadece sizin saçmalıklarınızı düzeltmeye çalışıyorum.
Nasıl mı?
Anlatayım...

Ayşe Sucu'nun Sözcü'de yer alan "Cehaletle savaşan din, cehaletin elinde" başlıklı yazısından öğreniyoruz ki: “Neden maske takıyoruz, mukadderata mani değil mi” diyenler de varmış, “Ayasofya açıldı, yanında put/dikilitaş duruyor, onu ne zaman yıkacağız” diyen de.

Anlaşılan yobaz, Sultanahmet Meydanı'ndaki Dikilitaş'ı ve biraz ötesindeki Çemberlitaş'ı yıkmayı aklına koymuş; illa yıkacak! Ondan sonra da bütün büst ve heykelleri tabii; en başta da Atatürk heykellerini! Zaten ötede beride Atatürk anıtlarına saldıran ve "Meczup" denilerek geçiştirilen ve üzerlerine gidilmeyenler yok mu ülkede; hem de kıyamet gibiler! Zaten sözüm ona bir ilahiyat profesörü de, Ayasofya'daki Fahişe Zoe freskinin sökülmesini teklif etmemiş miydi geçenlerde?

Oysa biz tam aksine, ferskler ve duvar resimleri namaz kılmaya engel değildir, freskleri kaldıracağınıza 3-5 yüz yıl önce, Ayasofya'nın duvarlarındaki resim ve freskleri kapatmak için yazılan

İLKAY TULUN *KANLI ORTAKLIK - Çatışma


Perşembe gecesi sözleştiğimiz yerde duvarın dibine yaslanmış sigara içerken buldum Korkut’u… Bana, kardeşlerin son birkaç günde yaptıklarını, gelen gideni ayrıntılarıyla anlattı. Dikkatini çeken orta yaşlı bir adamın dükkâna gelip 10-15 dakika kadar kaldıktan sonra dükkândan ayrıldığını, arkasından Hicri’nin de çıkıp 3-4 saat kadar sonra elinde bir kargo paketiyle döndüğünü söyledi. Büyük ihtimal ödeme almışlardı. 

– Adamın fotoğrafını çekecektim ama şu koca parmaklarla telefonun tuşuna basana kadar adam içeri girdi. Çıkarken de ayarladığım hâlde net çekemedim bir türlü…

– Çeksen şaşardım zaten! dedim. Sanki ben çekmek istesem becerebilecekmişim gibi… Pis pis baktıktan sonra “Ama arabasının plakasını aldım.” dedi. Uzağa park etmişti ama yakaladım binerken. Katlanmış bir kâğıda yazılmış plakaya bakarken içimden

ÖMER SAĞLAM *Beşer Peygamber Hz. Muhammed [Ömer Sağlam]

"Hz. Muhammed Fil Senesi'nde doğdu (M.S.570/571). O doğmadan önce babası Abdullah öldüğü için yetim kalmıştı. 2 yaşında iken Halime isimli Süt Anne'ye verildi.  6 yaşında annesi Amine ile birlikte Medine'deki akrabalarını ziyaretten dönerken Ebva köyü yakınlarında annesi Amine de öldüğü için öksüz de kaldı. Ona önce dedesi Abdülmuttalip, o ölünce de amcası Ebu Talip Sahip çıktı. Doğduğunda  sırtında iki kürek kemiğinin arasında güvercin yumurtası büyüklüğünde Nübüvvet Mührü vardı(Üzerinde "Lailahe illallah Muhammed'ür Rasulullah" yazdığını söyleyenler de az değildir!). Çocukluğunda çobanlık yaptı. Eğitim görmedi Ümmi idi (okuma-yazma bilmezdi). Gençliğinde, kervancılık yapan amcalarıyla yazın  Suriye taraflarına, kışın körfez taraflarına seferlere katılarak ticareti öğrendi. Bu seferlerden birisinde bugünkü Suriye topraklarındaki Busra kentinin rahibi Bahira ile karşılaştı. Bahira, O'nun beklenen son peygamber olduğunu anladı ve amcalarına bu gence sahip çıkmalarını tavsiye etti. Gençliğinde "Hılful Fudul" isimli gençlik hareketinin içinde yer aldı. 

Amcalarıyla Ficar savaşlarına katıldı ama bu savaşlarda muharip güç içinde yer almadı, geri hizmetlerde görev yaptı. Düşman tarafından atılan okları toplayıp amcalarına verdi. Güvenilir birisiydi ve bu yüzden "El Emin" sıfatıyla anıldı. Bu sıfatına istinaden Kâbe'nin tamiri sırasında Hacer'ül Esvet

İLKAY TULUN *KANLI ORTAKLIK – Eroin Kemal



- Amirim tanıyamadım, kim ki bu? dedi güvensiz titrek bir sesle...
Bal gibi de tanıyorsun, oğlum beni bırak, kendini bile inandıramıyorsun. Yalan söyleme konuş adam gibi… İş pisleşmeden halledelim.
- Vallahi abi ben tanımıyorum hiç bizim oralar… 

Kemal cümlesini bitiremeden Korkut üstüne çullanıverdi bir anda. Önce omzundan tutup bez bebekmiş gibi kaldırıp sonra midesine indirdiği sert bir yumrukla ayaklarını yerden kesti.
- Kaçıncı kattayız?
- Ne, öhhhöh ne? karnına yediği yumruktan nefesi kesilen Kemal iki büklüm konuşmaya çalışıyordu ama bir türlü toparlanamıyordu.
- Kaçıncı kattayız dedim ulan!
- Abi ne bileyim. Kendime daha yeni geldim.
Korkut bir anda adamı bez bebekmiş gibi sallayarak bağırmaya devam

İLKAY TULUN *KANLI ORTAKLIK - Cenaze

Aslında cenazeleri severim. Yok yok, öyle değil! Yani sapık düşünceleri olan ruh hastalarınınki gibi değil. Biri öldü diye koşa koşa gidip başkalarının acılarını zevkle izlemiyorum tabii ki… Öyle bir adam değilim. Sevdiğim bir yanı var demek daha doğru olur galiba, o da gün sonunda üzüntüden çok gülüşmeler olması. Uzun zamandır görülmemiş dostlarla karşılaşıp, sanki hiç kopmamışız gibi bir muhabbete dalınıp merhumla ilgili anılar anlatılması, hâliyle hepsi de eğlenceli ya da komik anılardır bunların. Zaten cenazedeyiz bir de gidip kötü günleri anacak hâlimiz yok herhâlde. 

- Hani beraber sandal yapmıştık. Bir hafta uğraşıp durduk, suya koyar koymaz batmıştı. Nasıl atlayacağımızı şaşırdık. Bi’ de Selçuk yüzme bilmiyormuş başladı mı bağırmaya...
- “Babası gördü bunu motor kullanırken, anaaa herif atladı motordan bildiğin kaçıyor Turgut Amca da durdurdu arabayı indi aşağı başladı mı peşinden kovalamaya. Araba yolun ortasında, motosiklet yerde bunlar cadde boyunca kovalamacadalar.” gibi anılar işte.

Zaten benim yaşıma gelince çevrenizdekiler yavaş yavaş eksilmeye başlıyor, hepimiz yaşını başını almış olduğu için de arkadan pek de öyle uzun uzun ağlayan olmuyor. Hüzünlü havayla başlayan

TAMER UYSAL *"Umut" ve Yılmaz Güney





Yılmaz Güney Sineması ve Umut
Devrim Sineması deyince Türkiye Sineması’nda Yılmaz Güney geliyor aklımıza... “Devrimci sinema yol gösteren değil düşünmeye sevkeden filmlerdir” demişti Güney. O bir Efsaneydi sinemamız için . O’nun “Umut” filminden de sözetmek gerek.

“Güzel adam, bizim toplumun adamı değildir, ağam... Amerikan sinemasının adamıdır” diyordu Yılmaz Güney. Sinemamızının “Çirkin Kral”ının adı sansürle, yasakla, mahpusla, kelepçeyle anılmıştı hep. Fırtınalı yaşamın kollarında oradan oraya savrulurken yazdı, yönetti, üretti Yılmaz Güney. “Hep halkımın karakterini oynadım” diyordu.

“İlk oynadığım filmlerde yarattığım tip aşağı yukarı ezilmiş bir adamdır,dürüst bir kişiliği canlandırdım, bunu düpedüz yaşamın getirdiği deneylerden çıkardım” diyordu. Umut filmiyle birlikte devrimci kişiliğinden sözetmek gerek Yılmaz Güney’in...
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.