DOĞAN GRUBU'NA SORUYORUM: BİRAND'I...

Programı Hazırlayan ve Sunan: Mehmet Ali Birand
Bu gece, 27.1.2011 tarihli programın tekrarı olan 32.Günü izledim. 
M. Ali Birand ile Arif Doğan'ın karşılıklı soru, cevap oyunu oynadığı bu programda, M. Ali Birand bir kez daha tüylerimi diken diken etti.

Yeterli değerlendirmeyi yapmaktan yoksun insanları etkileyecek şekilde, karşısındaki konuğu zayıf ve zavallı durumlara düşürecek, hatta akıl hastası mertebesine itecek "ifade ve üslubunun" ters teptiğine, kendisinin komik ve zavallı duruma düştüğüne şahit oldum.

Üstelik, konuğunun en önemli konulara girdiği

İSLAM DÜNYASI'NIN PUTLARI PEŞ PEŞE DEVRİLİRKEN


Bilindiği gibi İslam’ın ilk ve en büyük mücadelesi, putlarla ve putperestlerle olmuştur. Bu mücadele, öyle büyük ve öyle ihtilalcidir ki; İslam Dini’ni henüz doğmadan boğacak ve İslam Peygamberi’ni öldürtecek derecede büyük tepki çekmiştir. İslam’ın puta taparlık karşısında almış olduğu pozisyon sebebiyle “Müşrik” olarak isimlendirilen putperestler, Hz. Peygamber’i öldürmeye kalkışmışlar ve işte bu sebeple Hz. Peygamber, baba ocağı ve ana vatanı olan Mekke’yi terk etmek zorunda bırakılmıştır. Hz. Peygamber’in Mekke’den ayrılışı, İslami literatürde “Hicret” olarak isimlendirilse de bu ayrılış, gönüllü ve istekli bir ayrılış değildir. Lütfen bağışlayın ama Hz. Peygamber’in Mekke’den ayrılıp Medine’ye gitmesi

ALMANLARIN MEZHEBİ

Birkaç gün önce, Gazete’mizde yazan yeni bir kimlikle karşılaştık. Laiklik üstüne bir makâlesi vardı. İlk bakışta bir cümle görmüştük ki, yazıyı tamâmen okuduktan sonra itiraz edeceğimiz husus yalnız bu olmuştur. Cümle şöyleydi: Bugün Alman halkı kâmilen Protestan mezhebindendir. Hayli mâlûmat sâhibi görünen yazar bunu nasıl atlamıştı ki, hayret! Yazının bütünü içindeki laiklik bilgisi ve yazarın kendi görüşleri bir yana, o cümlesi ve onun ifâdesi yazar için tâlihsizlik olmuştur. Çünkü, bilineceği üzere Alman halkı tümden Protestan değildir! 

Buradaki amacımız, şahsen tanımadığımız "Sayın Yazar"la polemiğe kalkışmak değildir. Fakat ortada bir yanlış vardır. Bunu düzeltmek bahânesiyle yazmış bulunmaktayız. Tabiî ki, birkaç satır da bizim eklentimiz olacaktır. 

Öncelikle, Alman halkından ne kastedildiğini anlayabilmiş değiliz. Yâni yalnız Almanya mı kastediliyor, yoksa dünyânın bütün Almanları mı!? Eğer Almanya idiyse buranın kuzey

KULÜP TUTMAK!

Bahadır Keşan:Tiren-mizah.milliyet.com.tr

Küçüklüğümden beri, pek hoşlanmam futboldan. 
O günden bu yana, maç başladığında ya televizyonu kapadım ya da müziğin sesini açtım.
Evde izleyen varsa hemen ortamdan kaçtım.

E, hâliyle top koşturan insanlara bir hayli yabancıyım.
Devre arasında takımların yer değiştirdiğineyse son birkaç senedir

GİDİYORUM! TİKSİNTİM GEÇİNCE DÖNECEĞİM

Az önce benden uzun zamandır istenen bir yazıyı yazmak için bilgisayara doğru yöneldim.
Televizyonun yanından geçerken, şeytan dürttü; "Aç da bir bak bakalım, neler var?" diye...


Açtım. Kanalları, o anki yayınında neden söz edildiğini anlayabilmeme yetebilecek  bir hızla değiştirirken, birden tüylerim diken diken oluverdi.
Balçiçek İlter'in bir programıydı bu...
Hay, televizyonun önünden geçmez olaydım! 
Hay, kumandasını bulup açmaz olaydım!

RABBİM! CANIM SIKİLAYİ, DARALAYRUM!


Şarap ve kadın; tarihin hemen her devrinde mesele ve tartışma konusu olmuştur. Şairler, belki de en güzel şiirlerini şarap ve kadınlar üstüne yazmışlardır. Müzisyenler, en güzel bestelerini şarap ve kadın üstüne yapmışlar, edipler en güzel eserlerini yine şarap ve kadınlardan ilham alarak vücuda getirmişlerdir. Bazen de şarap ve kadınlar, koskoca orduların gırtlak gırtlağa savaşmalarının sebebi olmuştur. Dinler bile bu iki konu ile yakından ilgilenmiş, peygamberler bu iki konuda ümmetlerine tavsiye ve nasihatlerde bulunmuşlardır. Özetle; şarap ve kadın, ta ilk çağlardan beri, belki de Âdem ve Havva’dan

ASLIHAN ve NESLİHAN TULUN'UN MUHTEŞEM KONSERİ

Aslıhan Tulun ve Neslihan Tulun Düet Yaparken 
-İkizler Büyüledi,
-İkiz Sanatçılar Büyük Alkış Aldı,
-İkiz Sanatçılara Büyük Alkış,
-İkiz Sanatçılar Dinleyenleri Büyüledi...

Bunların hepsi yazı başlığı...
Üstelik de manşetten ve bizim yayınlarla da ilgileri yok.
[İHA] İhlas Haber Ajansı'yla bölgesel ve yerel gazetelerden alınmış başlıklar, haber manşetleri...

BULGARLAR ve POMAKLAR 2


Başlangıcı “Bulgarlar ve Pomaklar 1″de
Gördükleri hizmetin niteliği bakımından, Voynuklara Bulgarcada Pomagaçi dahî denmiştir ki, sözün anlamı yardımcı demektir. Türkler, bu sözü zamanla kendi ağızlarına uydurup Pomak yapacaklardır. Aynı söz, Bulgarcada da değişiklik gösterip, Pomatsi'ye dönüşmüştür. Pomatsi veyâ Pomakların Bulgaristan içinde hâlen yaşadıkları alanlar; kuzeyde Lofça, Selvi, Plevne ve Rahova'yla birlikte güneyde boydan boya Rodop Dağları bölgesidir.

Buradan sonra, şimdi yazımızın başına dönelim. Persler Trakya'da ilerlerlerken iki bölgede büyük dirençle karşılaşmışlar, bunu ancak sayısal üstünlükleriyle alt edebilmişlerdir. Hattâ, Perslerin Rodoplardaki başarıları kuşkuludur. Ölümüne direnenlerden Getlerin bölgesi; Lofça, Selvi, Plevne ve Rahova dolaylarıydı. Odomantiler, Bessiler, Saplar ve Trausiler ise Rodoplarda yaşıyorlardı. Durum ayniyle

SESSİZLİĞİN SESİ'YLE MERHABA!

Bursa Kız Lisesi
Merhaba Dostlar!
Sinedil'den teklif gelince; yazarlık iddiam olmadan, sadece yaşanmışlıkların aktarımında hizmetim olur umuduyla "Evet!" dedim.
Ve aldım kalemi elime...

Nedense aklıma hemen 60'lı, 70'li yıllar düştü. 
O yıllar; insanoğlunun dejenere olmadığı, paranın hükümranlığını

YA ALLAH! BİSMİLLAH! NASRALLAH?

Başbakan Erdoğan’ın heykel hakkındaki yorumu ile tartışma konusu yapılarak yargıya taşınan içki düzenlemesinin perde arkasında iktidar partisinin İslami hassasiyetlerinin olduğu su götürmezdir. Resmî açılış veya temel atma törenlerinde önünde duran kurdeleyi kesmek için makası her eline aldığında “Ya Allah, Bismillah” çeken bir Başbakan’ın, bu tür hassasiyetlerinin olmadığını düşünmek kabil değildir. Üstelik Başbakan’ın, şarap içmek yerine pekmez içilmesine ve üzüm yenilmesine ilişkin sözleri ile “Tıksırıncaya kadar içiyorlar!”şeklindeki özdeyişleri ortada iken...

BULGARLAR ve POMAKLAR 1

Pomakları araştırmak için kaynak aramaya koyulduğumuzda, doğrusu, bunun bu kadar güç olacağını düşünememişizdir. İstanbul'daki Rodoplular Derneği'nin yayımladığı iki kitapçık ise, Pomakların bir takım etnik kaygılarıyla yazıldığından, bilimsel hiçbir değer taşımamaktadırlar. O kadar ki, târihimizin en açık gerçeklerinden biri çarpıtılıp, Rumeli'nin Osmanlı dönemindeki Evlâd-ı Fâtihan örgütü içine, Pomaklar da sokulmuşlardır! Oysa, anılan Örgüt Yörüklerin altı ve Tatarların dört öbeğinden müteşekkil ve tamâmen onlardan ibârettir. Bundan başka, bâzı kaynaklarda bölük pörçük bilgilere rastladığımız da olmaktadır. Böyle kaynaklar, dolaylı olarak veyâ karîneyle Pomaklardan bilgi vermektedirler. Bu yazımızda, işte bu bilgileri değerlendirip hemen her zaman birlikte anılan Bulgarlar ve Pomakları anlatmaya çalışacağız. Konuya Bulgarlarla giriyoruz.

Trakların yurdu demek olan Trakya, MÖ 513-479 arasındaki otuz dört yıllık bir dönemi, ünlü Darius (I.Dara) önderliğindeki Perslerin işgâl ve egemenliği altında yaşamıştır.

YUHALANAN BAŞBAKAN DEĞİL FENERBAHÇELİ RECEP'TİR!

Türk Telekom Arena Stadı’nın açılışında yaşananlar, aklı başında her Galatasaraylı gibi beni de üzmüştür. Sayın Başbakan’a yapılan muamele elbette yakışık almamıştır. Ancak benim üzüntümün sebebi bu değil, Galatasaray Kulübü’nün haksız yere maruz bırakıldığı hakaret ve maksatlı olarak kulübü acz içinde gösterme çabalarıdır. 
Açık söylemek gerekirse; Başkan Adnan Polat da bu tür çabalara, ha bire çanak tutmaktadır.

ASHAB-I KİRAMDAN HZ. ERTUĞRUL GÜNAY (R.A.) BUYURDU Kİ!

Şu Ertuğrul Günay’ı bir türlü aklım almıyor. 
Bir zamanların hızlı solcusu ve yanılmıyorsam devrimcisi olarak adını duyurdu. CHP Genel Sekreterliği’ne kadar yükseldi. Arkasından partisinden koptu ve uzun süre serbest avukatlık yaptı. İşte bu sırada muhtemelen Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin cemaati ile ilişki kurdu ve böylece hidayete erdi! 
Eriş o eriş. Arkasından bütün ikbal kapıları sonuna kadar açıldı ona. AKP’ye girdi ve bakan oldu.

Galiba serbest avukatlık yaptığı yıllardı.
Bazen öğle yemeğinden sonra arkadaşlarla yürüyüş yapardık.

EFES PİLSEN

Zaman zaman yazılarımda belirtiyorum; ben bir İmam-Hatipliyim ve emekli bir Diyanet mensubuyum. Bu sebeple içkinin haram olduğuna da inanırım. 
Hayatımda bir damla dahi olsa alkol nevinden herhangi bir içki içmedim. 
Bununla birlikte, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Üst Kurulu tarafından yürütülen ve son günlerde iyiden iyiye tartışma konusu yapılan çalışmaları anlamakta güçlük çektiğimi belirtmem gerekir. Çünkü medyaya yansıdığı kadarıyla

UCUBE ŞEHİR: KARS!

Hedefteki Heykeller 
İçinde bulunduğumuz haftanın önemli tartışma konularından birisi, Başbakan tarafından Kars’ta yapmış olduğu bir konuşmada kullanmış olduğu, ucube sözü olmuştur. Daha doğrusu Başbakan’ın, Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un eseri olan, İnsanlık Anıtı isimli heykele yapmış olduğu hakaret...
Başbakan’ın konuya ilişkin sözleri şöyledir:
- Burada Hasan Harakani Hazretleri’nin hemen yanı başında bir ucube… Oraya koymuşlar, garip bir şey dikmişler. Tabii bu oradaki tüm vakıf eserlerinin, o sanatkârane eserlerin olduğu yerde böyle bir şeyin olması düşünülemez. Konuyla ilgili olarak Belediye Başkanı’mız görevini süratle yerine getirecektir ve bunu süratle bekliyoruz. İnşallah ilk gelişimiz de göreceğiz.(1)

İSLAM'DA PİŞMANLIK YOKTUR: ÖYLE Mİ?

Son yapılan hukuki düzenlemelerle CMUK’un 102. maddesi çerçevesinde serbest kalan bir örgüt mensubunun:
- “10 sene yattınız, pişmanlık var mı? Özeleştiri yaptınız mı?” diye sorulan bir soruya vermiş olduğu cevap, insanın kanını donduran türden.
Adam şöyle diyor:
- Neden pişman olacağız ki, biz Müslüman’ız. İslam’da pişman olunmaz ki(1)

Oysa İslam’da pişmanlık vardır. Hem de öyle bir vardır ki; Kur’an’ın en çok üstünde durduğu kavramlardan birisidir pişmanlık. Çünkü Kur’an’da üzerinde en çok durulan kavramlardan birisi “tövbedir ve kelimenin Arapça söylenişi olan “tevbe” kelimesi, Türkçede tam da pişmanlık anlamına gelmektedir.
Hatta Kur’an’ın en uzun sürelerinden birisi olan 9. surenin adı “Tevbe”dir.

SULTAN KANUNİ SÜLEYMAN KİMİN ECDADI?

Sultan Kanuni Süleyman
Bir dizi filmin ilk bölümü yayınlandı, kızılca kıyamet koptu.
Yok efendim, "Sultan Kanuni Süleyman ecdadımızmış da o kadınlara düşkün, içki içen biri olarak gösterilemezmiş." Diziyi yapanları mahkemeye vereceklermiş. Osmanlı âşıkları ya da belli bir kesimin yandaşları her otuz saniye de bir, "RTÜK"e mail atarak durumu kınıyorlarmış. Dizi derhâl yasaklanarak, yayından kaldırılmalıymış.


Allah Allah! Niye? Doğruları ortaya koymak neden suç oluyor ki?
Bre acayip insanlar. Mustafa Kemal Atatürk atanız değil miydi ki ona her türlü küfrü her türlü çirkin yakıştırmayı uygun buldunuz. Bu ahlaksızca yakıştırmaları yapanlar ortalıkta figür saçarken bir tekiniz çıkıp da "Durun!" dediniz mi?
Demediğiniz gibi, bu çirkinlikleri; kendinizi güçsüz hissettiğiniz 
zamanlar gizliden, güçlü hissettiğiniz zamanlarsa açıkça ve yüksek perdeden desteklediniz.

KAYIP KENTİN KÂŞİFİ

Kahramanmaraş’ta ortaya çıkarılan antik kentin öyküsü gittikçe ilginçleşiyor.

Olayın başlangıcı 2007 yılı…
Anlatılanlara göre; Dulkadiroğlu Mahallesi'ndeki bir evin bodrum katında, bölgede dönem dönem yaşanan kaçak kazılardan biri daha yapılmaktaymış.  

Amaç, kimine göre arkeolojik kimine göreyse evin genişletilmesiymiş. İşte bu kazı esnasında ev sahibi bir takım mozaik

HADİSE ÇIKARAN HADİSLER II

Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine'ye gelerek Müslüman oldular. Medine'nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı. Ellerini ve ayaklarını kesti. Gözlerini oydu. Çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi.

Böyle bir hadis, (Resulüm) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ/107) ve Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. (Âl-i İmrân/159) ayetleri başta olmak üzere hiç Kur’an ayetleriyle bağdaşır mı?(1)

Âlemlere rahmet olarak gönderildiği ve son derece hoşgörülü olduğu bizzat Allah tarafından söylenen bir peygamberin, söz konusu hadis metninde geçen merhametsizliği ve gaddarlığı yaptığı nasıl düşünülebilir.
Bu, peygambere büsbütün bir iftira değil de nedir?

HADİSE ÇIKARAN HADİSLER I

"Diyanet’ten Sahte Hadis Projesi ve Uydurma Hadisleri Sahihleştirme Operasyonu" başlıklı yazımızı ve  söz konusu yazıda yer verdiğimiz hadisleri okuyan ve aynı zamanda benim dostum da olan  emekli bir Diyanet yetkilisi telefonda arayarak; savaşta kadınların öldürülmesine ilişkin hadisin, söz konusu yazıda belirtildiği gibi kaynaklarda bulunmadığını; hatta bahse konu hadisin belirtilen kaynaklardaki (Buhari, Cihad/146; Ebu Davud 113) versiyonunun tam tersine savaş sırasında kadın ve çocukların öldürülmesini men ettiğini söyledi. Bununla birlikte, "Müslim’in Sahihi"nde “Müşrik çocuk ve kadınlarının da savaş sırasında tıpkı müşrik erkekler gibi muamele göreceği” anlamına gelecek biçimde bir hadis olduğunu söyledi. 
Bu dostum, ayrıca, keçinin Recm ayetini yemesine ilişkin hadisin de sadece İbn Mâce’de geçtiğini söyledi.

Yani Diyanet’ten emekli bu üst düzey yetkili dostum, “Böyle bir hadis metni yok” demedi. Sadece kaynakların yanlış yazıldığını (karıştırıldığını) demeye getirdi lafı.
Doğrudur.
Benim istifade ettiğim kaynak öyle belirtiyordu ve ben de hiç dokunmadan olduğu gibi

Bir Kitap: KUR'AN-I KERİM'İN APOCRYPHA'SI

Aralık ayı başlarında piyasaya sessiz sedasız bir kitap çıktı. Konusu ilginç...
İlginç dedim ama kaynağı hepimizin çok yakından tanıdığı bir kitap: Üzerindeki ilgi, son yirmi yıldır gittikçe yükselen Kur'an-ı Kerim... Yüceler yücesi Rabb'imizin, bizlere yolladığı kutsal kitap...

Eserin tam adı: 
KUR'AN-I KERİM'İN APOCRYPHA'SI
KUR'AN'A DAİR BİR TA'LİKAT...
"Apocrypha"nın yazarı, Nimet Erenler Gülkökü, yayıneviyse CBN Kitap Cafe Yayıncılık...
Gülkökü; Kur'an-ı Kerim-i, değişik bir yönden yola çıkarak

DİL YARASI

Son zamanlarda, televizyon kanallarında daha düne kadar esamesi okunmayan, ismi cismi duyulmamış, köşede bucakta sümsük sümsük yaşayan ne kadar BİLİRKİŞİ varsa ikinci dil hakkında konuşmaya, ahkâm kesmeye başladılar.
Bu ülkenin aklı başında akademisyenleri, düşünürleri, yazarları, çizerleri, öğretmenleri, siyasetçileri, seçilmişleri, seçilmemişleri kısacası hiç kimseden de tabirimi bağışlayın tık yok.

Ben Erzurum da doğdum, büyüdüm ve okudum.
Mahallede komşularım, okulda arkadaşlarım, çarşı pazarda

ABD ve KİM KARDASHIAN'IN YATAK ODASI

Sessizliğin Sesi Grubu olarak abonesi olduğumuz, "Yeni Azerbaycan" gazetesinde Amerika Birleşik Devletleri'nin dış ilişkilerdeki tutum ve politikalarını çok ağır sözlerle eleştiren bir makale yayınlandı.

Aşağıda sunduğumuz bu makale; filmlerde bile eleştirilmeye tahammül edemeyen, itiraz edildi mi "Özgürlük var!", kendisine yapıldı mı "Kaldırın yayından!" diyebilen Amerika'nın; Azerbaycan'la olan ilişkilerini gerebilecekmiş gibi gösteriyor. 

Bizim Basın, korku ve gaflet beşiğinde sallanırken;  soydaşlarımız bu zavallılığa dayanamamış olacaklar ki bizler adına ABD ve Ermenistan'a karşı kükremişler. Bizim Basın'da bugüne dek hiç ama hiçbir kalemde rastlanmayan cesaret ve açık yüreklilikle yazılmış bu makale, ABD dış politikasıyla ilgili önemli saptamalar içeriyor. Bunlar;

BABİL'DEN BU YANA YILBAŞI KUTLAMALARI I

Yeni yılı kutlamak amacıyla dünyanın tüm ülkelerinde çeşitli törenler düzenlenir, gösteri ve eğlenceler birbirini izler. Bazı toplumlarda yeni yıl kutlamalarında dinsellik, bazılarında ise eğlence ağırlık kazanır.
Hz. İsa’nın doğumunu simgeleyen yılbaşının geçmişi çok eski yıllara kadar inmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar ilk yılbaşı kutlamalarının Babil’de, baharın başlangıcını kutlamak amacıyla yapıldığını ortaya koymuştur. Asurlular bunu, Eylül ayının ortasına alarak sonbaharın gelişiyle birlikte kutlamışlardır. Eski Mısırlılar, Fenikeliler, Persler de 21 Eylül’ü yeni yılın başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. MÖ V.

BABİL'DEN BU YANA YILBAŞI KUTLAMALARI II

Hz. İsa’nın doğumuna dayanılarak 25 Aralık’ta başlatılan Hristiyan yortusunun, Roma Almanakları dikkate alınacak olursa "MS 336’da kutlandığının yazılı oluşu" da başka bir görüşü ortaya koymaktadır. Kudüs’ün dışında kalan doğu ülkelerinde, 6 Ocak’ta kutlanan “Epifanyat” yortusunda İsa’nın doğumu ile vaftizi birlikte kullanılmaktadır. MS IV. yüzyılda Doğu kiliselerinin büyük çoğunluğu Hz. İsa’nın doğumunu 25 Aralık’ta kutlarken Kudüs buna uzun süre karşı koymuş, sonunda bu tarihi benimsemek zorunda kalmıştır. Buna karşılık Ortodoks kiliseleri 25 Aralık’ı hiç bir zaman kabul etmeyerek 6 Ocak’taki kutlamalarını sürdürmüşlerdir.
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.