Trakların yurdu demek olan Trakya, MÖ 513-479 arasındaki otuz dört yıllık bir dönemi, ünlü Darius (I.Dara) önderliğindeki Perslerin işgâl ve egemenliği altında yaşamıştır.
Persler; günümüzün Azerîleriyle Türkmenleri ve bir miktar da Arap ve diğer azınlıklar sayılmazlarsa, Medler ve Partlarla birlikte Îran halkının ataları sayılırlar. Eskinin Part ve Pers, şimdinin Fars sözlerindeki yakınlığa dikkati çekerek burasını geçiyoruz. Çünkü burası ancak ayrı bir yazının konusu olabilecek kadar geniştir.
Trakya'daki Pers egemenliği otuz dört yıl sürmüştür ama, bu öyle otuz dört günde filân gerçekleşmemiştir. Meselâ, Trakların Karadeniz kıyısı halkları olan Melanditler, Thynler, Tranipsalar, Skyrmiadler ve Nipsalar, Perslere hiç güçlük çıkarmadan teslim olurlarken, Balkan Dağları kuzey yüzündeki Getler (Getae-Getai) ile Rodop Dağları halkları olan Bessiler, Odomantiler, Saplar, Trausiler ve belki daha da başkaları, Darius'un Perslerine ölümüne direnmişler, sayısal yetersizlikleri sonucunda bütün güçleri tükenince ancak teslim alınabilmişlerdir. Hattâ, Rodopların hiçbir zaman teslim alınamadıkları da söz konusudur ki, bu husus akla yakındır da! İşte bu direnç, bizi, varacağımız kişisel yargıya götüren çıkış noktası olmuştur. Yukarıda adı geçenlerden Getler üstüne şöyle bir not düşmeyi, târih bilgisi açısından yararlı görmekteyiz: Bazı târih kaynakları, Traklar arasında yaşayan Getleri, Traklar değil, Tuna kuzeyindeki İskitlerden saymaktadırlar, Bu bilgiyi vermiş olarak devam edelim.
Trakya'nın başka birçok geçici işgâl ve istilâlara sahne olduğunu bilmekteyiz. Bölge, Osmanlılardan önce sırasıyla Makedonlar, Romalılar, Bizanslılar ve Bulgarların kalıcı egemenliğini görmüştür. Bölge Bizans yönetimindeyken, MS 581'de tamamlanan İslâv istilâsı gerçekleşmiştir. Kuzeyli İslavlar, kendilerinden öncekilerle ortak olarak ülkeyi paylaşarak bunun üstünde bir düzen kurmaya çalışırlarken, MS 679'da hepsinin üstüne kuzeyden bir otorite inmiş bulunmaktadır. Bu sonuncular, Volga boylarından yola çıkan ve Kumanlarla amca çocukları kadar yakın olan Bulgar Türkleriydiler. Bulgarlar, başlarında Kubrat oğlu Asparuh (İsperih) Han olduğu hâlde, bugün Bulgaristan denilen topraklarla bunun biraz daha genişine yayılıp yerleşerek, kendi adlarını taşıyan Bulgarya'yı kurmuşlardır. Asparuh'tan sonraki; Tervel, Krum, Omurtag, Malamir, Simon, Asen, Petr ile Kaloyan adıyla tanıdığımız diğer Hanlardan son üçü Kuman (Tatar) Türkü, öncekilerin tamamıysa Bulgar Türküdürler. Ancak, ilgi çekici nokta şudur ki, yeni oluşacak Bulgar ulusunun birer alt öbeği olan Çitak, Gacal ve Gagavuz Türkleri dillerini sonuna kadar korurlarken, devleti kuran ve yöneten Bulgarlar, yeni ulusa adlarını verip kendilerini İslavlara karıştırmışlardır. Her şeyden önce de dillerinden vazgeçerek. Daha sonra Hristiyan olacakları gibi, burada da siyâsî amaçları bulunduğunu hemen belirtelim.
Artık, Bulgar adı altında uluslaşmaya doğru giden bir toplum vardır. Bu toplumun nüfus üstünlüğü İslâvlardadır. Ayrıca, devlet kuran Bulgarlar, özlerini bir ölçüde olsun koruyabilmiş Traklar ile Roma egemenliği sırasında Latinleşmiş Traklar, eski Makedonlar (Şimdikiler İslâv kökenlidirler.), daha sonra Çitak, Gacal ve Gagavuz adlarıyla anacağımız Kuman, Uz (Guz-Oğuz), Peçenek Türkleri, buralardan gelip geçenlerden kalanlar, gene gelip geçenlerin bıraktıkları genleri, Bulgar ulusunun oluşumuna katkıda bulunmuşlardır. Günümüz Bulgar ulusunun ne kadar Türk olduğu hususu da böylece aydınlanmış olmaktadır. Şu var ki, Çitak ve Gacallar'ın daha sonra İslâma girip, Osmanlı Yörüklerine katılarak onlarla karıştıkları unutulmamalıdır.
Bulgarlar, bir ulus olarak ortaya çıktıktan sonra, zaman içinde şöylece beş öbeğe bölünmüşlerdir: Balkantsiler, Polyantsiler, Ruptsi (Rupalani)ler, Peçeneklerden indikleri sanılan Şopilerle (Şoplar) Makedonlar. Bulgarların içindeki en azılı Türk düşmanlarının Şopiler olmaları, bu yüzden ilgi çekici başka bir nokta olarak görülebilecektir.
Günümüz Makedonları, Bulgar ulusu içindeki İslavlardan bir biçimde ayrılacaklardır. Makedon nüfusunun ezici çoğunluğu, I. Dünya savaşı ardından kurulan Yugoslavya'nın Makedon özerk bölgesinde yaşamaktalar iken, bu devletin yakınlarda parçalanıp dağılması üzerine bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Günümüzün Makedonları adlarını yaşadıkları ülkeden almaktadırlar. Ülke'nin Makedonya adıyla anılmasıysa, Büyük İskender'in ulusu olup, günümüz Yunanlılarıyla karışarak târih sahnesinden çekilen asıl ve eski Makedonlardan gelmektedir. Asıl Makedon dediklerimiz, eski Yunanlılarla esâsen akraba olduklarından, ikisinin karışıp kaynaşması bu yüzden pek de zor olmamıştır.
Osmanlılar, Balkanlarda Yeniçeri ocağına benzeyen fakat Bulgar ağırlıklı bir örgüt kurmuşlar, adına Voynuk denilen örgütü uzun yıllar işler hâlde tutmuşlardır. Örgütün Voynuk adı, Bulgarca asker anlamındaki voynik sözünden gelmektedir. Mensuplarına Voynuk denilen örgüt, savaşlarda Pâdişah ve diğer ileri gelenlerin atlarına bakmış, barış zamanlarındaysa aynı kişilerin ahır ve çayırlarından sorumlu olmuştur.
Devamı "Bulgarlar ve Pomaklar 2"de...
Mete Esin