Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine'ye gelerek Müslüman oldular. Medine'nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı. Ellerini ve ayaklarını kesti. Gözlerini oydu. Çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi.
Böyle bir hadis, “(Resulüm) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ/107) ve Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. (Âl-i İmrân/159) ayetleri başta olmak üzere hiç Kur’an ayetleriyle bağdaşır mı?(1)
Âlemlere rahmet olarak gönderildiği ve son derece hoşgörülü olduğu bizzat Allah tarafından söylenen bir peygamberin, söz konusu hadis metninde geçen merhametsizliği ve gaddarlığı yaptığı nasıl düşünülebilir.
Bu, peygambere büsbütün bir iftira değil de nedir?
Bu, peygambere büsbütün bir iftira değil de nedir?
Peki, "Liderler mutlaka Kureyş kabilesinden seçilmelidir." şeklindeki uydurma hadise ne demelidir? Bu hadisin, insanların eşit olduğunu vurgulayan onlarca Kur’an ayetinin yanı sıra (2) Hz. Peygamber’in, "Veda Hutbesi"nde söyledikleriyle bağdaşır olduğunu söyleyebilir misiniz?
Hz. Peygamber; söz konusu hutbesinde hani, "Arabın Acem'e, beyaz ırkın siyah ırka üstün olmadığı"nı söylüyordu?
Hz. Peygamber; söz konusu hutbesinde hani, "Arabın Acem'e, beyaz ırkın siyah ırka üstün olmadığı"nı söylüyordu?
"Allah zamandır." ve "Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir." öyle mi? Peki, bu hadislere uydurma diyemeyeceksek; o zaman Allah’ın "İhlâs Sûresi"nde anlatılan özellikleri nerede kaldı?
Hani Allah zamandan ve mekândan münezzehti. Şekli ve şemali bilinemezdi.
"Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir." diyenler; olsa olsa Allah’ı, İsa-Meryem-Ruh’ul Kudüs olarak kabul eden Hristiyanlar olabilir. Böyle bir kabul, Müslüman’a yakışmaz ve insanı kesinlikle dinden çıkartır.
Hani Allah zamandan ve mekândan münezzehti. Şekli ve şemali bilinemezdi.
"Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir." diyenler; olsa olsa Allah’ı, İsa-Meryem-Ruh’ul Kudüs olarak kabul eden Hristiyanlar olabilir. Böyle bir kabul, Müslüman’a yakışmaz ve insanı kesinlikle dinden çıkartır.
"Peygamber, Medine'de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı." şeklindeki hadisin uydurma değil, sahih olduğunu kabul ettiğimizde karşımıza çıkan şüphe ve kuşku şudur: Ya Hz. Peygamber, bazı ayetleri ve hadisleri, kendisine yapılan söz konusu büyünün tesiriyle ne yaptığını bilemez vaziyette iken söyleyip yazdırdıysa!
Düşünülmesi bile korkunç değil mi?
Düşünülmesi bile korkunç değil mi?
Peygamberin vefatı yaklaştığında odada içlerinde Ömer’in de bulunduğu birkaç kişi vardı. Bir ara peygamber : "Geliniz, sizin için bir daha asla sapmayacağınız bir yazı yazayım." dedi. Bunun üzerine Ömer: "Peygamber hastalığın etkisiyle ne dediğini bilmiyor, Kur'an yanınızda, Allah'ın Kitabı bize yeter! şeklinde konuştu.
Bu hadis de elbette uydurmadır.
Eğer bu hadisin uydurma olmadığını kabul edecek olursak, o zaman karşımıza bazı Kur’an ayetlerinin yazılmasının çeşitli sebeplerle engellendiği ya da son gelen vahiylerin yazıya geçirilmediği gibi bir sonuç çıkar.
Oysa "Veda Haccı" sırasında nazil olan en son ayette Allah; Bugün sizin dininizi tamamladım. (Mâide/3) buyurmaktadır. Dolayısıyla yukarıdaki hadis, bu ayete açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Bazıları, bu rivayete dayanarak Hz. Peygamberin, Hz. Ali’nin halife yapılması konusunda vasiyet yazmak istediğini, ancak Ömer’in buna engel olduğunu da iddia ederler. Böyle bir kabulden, Hz. Peygamber’in, bir saltanat kurmak niyetinde olduğu sonucu ortaya çıkar ki; bu doğru değildir.
Üstelik Hz. Peygamber’in öyle bir niyeti olsaydı, bunu son nefesine bırakmaz sağlığında açık açık ortaya koyardı.
Eğer bu hadisin uydurma olmadığını kabul edecek olursak, o zaman karşımıza bazı Kur’an ayetlerinin yazılmasının çeşitli sebeplerle engellendiği ya da son gelen vahiylerin yazıya geçirilmediği gibi bir sonuç çıkar.
Oysa "Veda Haccı" sırasında nazil olan en son ayette Allah; Bugün sizin dininizi tamamladım. (Mâide/3) buyurmaktadır. Dolayısıyla yukarıdaki hadis, bu ayete açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Bazıları, bu rivayete dayanarak Hz. Peygamberin, Hz. Ali’nin halife yapılması konusunda vasiyet yazmak istediğini, ancak Ömer’in buna engel olduğunu da iddia ederler. Böyle bir kabulden, Hz. Peygamber’in, bir saltanat kurmak niyetinde olduğu sonucu ortaya çıkar ki; bu doğru değildir.
Üstelik Hz. Peygamber’in öyle bir niyeti olsaydı, bunu son nefesine bırakmaz sağlığında açık açık ortaya koyardı.
İşte size uydurma hadislerin ve bu hadislere açıkça uydurmadır diyemeyen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sebep olduğu büyük dinî meselelerden sadece birkaçı...
Bugün din mesele olarak toplumumuzun önünde duran ve çözüm bekleyen sorunların pek çoğu, işte Diyanet’in bu korkak ve çekingen tavrından ileri gelmektedir.
Diyanet, ne yazık ki; asırlar önce Buharî, Müslim, İbn Mâce, İbn Hahbel ve diğer muhaddislerin göstermiş oldukları cesareti bile göstermekten aciz durumdadır. Biz, işte böyle bir dini yapılanma ve düşünce ile laik demokratik cumhuriyetimizi muhafaza ve müdafaa etmeye çalışıyoruz.
En önemlisi de biz, işte böyle bir dinî yapılanma ve düşünce ile muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma gayretindeyiz!
Bugün din mesele olarak toplumumuzun önünde duran ve çözüm bekleyen sorunların pek çoğu, işte Diyanet’in bu korkak ve çekingen tavrından ileri gelmektedir.
Diyanet, ne yazık ki; asırlar önce Buharî, Müslim, İbn Mâce, İbn Hahbel ve diğer muhaddislerin göstermiş oldukları cesareti bile göstermekten aciz durumdadır. Biz, işte böyle bir dini yapılanma ve düşünce ile laik demokratik cumhuriyetimizi muhafaza ve müdafaa etmeye çalışıyoruz.
En önemlisi de biz, işte böyle bir dinî yapılanma ve düşünce ile muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma gayretindeyiz!
Ömer Sağlam
1- Ayrıca bkz. Enbiyâ/109, Kaf/45, Gaşiye/21-22, Ahzâb/45-46
2- Örn. Bkz. Hucurât/13, Fâtır/11