Hedefteki Heykeller |
Başbakan’ın konuya ilişkin sözleri şöyledir:
- Burada Hasan Harakani Hazretleri’nin hemen yanı başında bir ucube… Oraya koymuşlar, garip bir şey dikmişler. Tabii bu oradaki tüm vakıf eserlerinin, o sanatkârane eserlerin olduğu yerde böyle bir şeyin olması düşünülemez. Konuyla ilgili olarak Belediye Başkanı’mız görevini süratle yerine getirecektir ve bunu süratle bekliyoruz. İnşallah ilk gelişimiz de göreceğiz.(1)
Başbakan’ın işte bu sözleri yaklaşık bir haftadır tartışma konusudur. Kimisi Başbakan’ın yanında yer alıp ona destek verdi, kimisi de Heykeltıraş Mehmet Aksoy’a ve heykeline... Herkes Başbakan’ın bu sözlerini kendi bilgisi oranında ve kendi niyetine göre yorumladı.
Aslına bakarsanız bana göre de herkes her şeyi beğenmek zorunda değildir.
Bu hak, elbette Başbakan için de geçerlidir.
Ancak siyasi bir kişilik ve herkesin başbakanı olmak iddiasındaki bir kişi, bu konudaki düşüncesini sıradan insanlar gibi ulu orta belirterek toplumun belli bir kesimini karşısına alamaz. Bu, toplumsal bütünlüğümüz için olduğu kadar, ülkenin siyasi geleceği için de önemlidir.
Yukarıdaki sözlerinden anlaşıldığı gibi, Başbakan’ın ucube nitelendirmesinin altında yatan asıl gerekçe, heykelin Ermenilerle Türklerin yakınlaşmasını savunuyor, soykırım iddialarından dolayı Ermenilerden özür dilemeye yöneliktir şeklinde açıklanan felsefesi değildir. Eğer öyle olsaydı, böyle bir anıta başlangıçta izin verilmezdi. Çünkü heykel, AKP’li bir belediye başkanı tarafından sipariş verilmiş. Ermenistan’la imzalanan protokol, devlet başkanlarının karşılıklı olarak millî maçlara gidip gelmeleri ve hükûmetin geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da yapılan Ermeni konferansına destek vermesi ortada dururken, Başbakan’ın, Ermenilerle Türklerin yakınlaşmasını savunduğu söylenen bir anıta karşı çıkması düşünülemez.
O zaman şu ünlü ucube nitelendirmesinin sebebini başka yerde aramak gerekir.
Örneğin Başbakanın mensubu bulunduğu zihniyetin heykel sanatına bakış açısında…
Yani heykel sanatının dinî açıdan caiz olup olmadığı konusundaki kabullerinde...
O zaman şu ünlü ucube nitelendirmesinin sebebini başka yerde aramak gerekir.
Örneğin Başbakanın mensubu bulunduğu zihniyetin heykel sanatına bakış açısında…
Yani heykel sanatının dinî açıdan caiz olup olmadığı konusundaki kabullerinde...
Söz konusu heykele karşı çıkarken kullanmış olduğu gerekçe galiba biraz gözden kaçar gibidir. Nedir o gerekçe? Hasan Harakani Hazretlerinin Türbesi…
Kim ne derse desin, Hasan Harakani Hazretleri kavramı, en başta dinî bir motiftir.
Daha doğrusu yanlış olarak dinî motife sokulmuş bir olgu.
Çünkü hazret sıfatı, daha çok Allah, Peygamberler ve dört büyük melek için kullanılan bir sıfattır. Dinî ve ilahî bir anlamı ve yanı vardır. Hatta dört büyük melek içinde de Cebrail’e çok daha münasip görülür. Şahsen ben, örneğin “Hz. Azrail” diyen hiç kimseye rastlamış değilim.
Sayın Başbakan işte böyle bir kavramı kullanmak suretiyle, heykele karşı çıkısının sebebini biraz da dinî inançlarına dayandırmaktadır. Ancak bunu yaparken niyetini açıkça ortaya koymuyor, Hasan Harakani Hazretlerini kendisine siper yapıyor.
Üstelik “Tekke ve Türbelerin Yasaklanması Hakkındaki Kanun” hâlen yürürlükte iken ve Başbakan bu kanun hükümlerini uygulama noktasındaki bir kişi olarak yapıyor tüm bunları…
Rivayete göre; Hasan Harakani Hazretleri, Selçukluların Anadolu’ya girişini kolaylaştırmak için yola düşenlerden birisidir. 1033 yılında Kars’ta bulunan Yahniler Dağı’nda düşmana karşı savaşırken şehit düşüyor. Ebu’l Hasan Harakani, evliyanın büyüklerinden, insanları hakka davet eden ve kendilerine “Silsile-i Aliye” adı verilen büyük âlim ve velilerin altıncısıdır. Mevlânâ Celaleddin-i Rumi ve Bediüzzaman Said Nursi’nin Hasan Harakani’den övgüyle bahsettikleri söyleniyor.(2)
Anlaşılacağı üzere; Hasan Harakani Hazretleri, bir Alperen, bir Gaziyâni Rum ya da bir Abdalâni Rum’dur. Özetle o da diğer pek çokları gibi, Anadolu’nun Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlayan Horasan Erenlerindendir.
Ancak adı geçenin bu durumu, bugün Başbakan’ın sanata ve sanatçıya karşı çıkmasını ve bu karşı çıkışta onun sütre olarak kullanılmasını icap ettirmez. Olayın, tamamıyla Kars’ın AKP’li Belediyelerce yönetildiği bir zaman diliminde cereyan etmesi de Hasan Harakani Hazretlerinin, Başbakan’ın bu karşı çıkışında alet edilmesinin gerçekçi ve iyi niyetli olmadığını göstermektedir.
Konu ile ilgili olarak birkaç yıldır, MHP’nin tüm karşı çıkışlarına kulak tıkayan Başbakan’ın, seçime üç-beş ay kala hiç olmazsa bu konuda MHP ile ittifaka kalkışması, ancak ve ancak seçim rantı ile açıklanabilir. Mücadele, Kars’taki pastadan pay kapma mücadelesidir.
Bana göre; bu konuda asıl önemli olan Başbakan’ın takınmış olduğu üsluptur.
-“Konuyla ilgili olarak Belediye başkanımız görevini süratle yerine getirecektir ve bunu süratle bekliyoruz. İnşallah ilk gelişimiz de göreceğiz.” şeklindeki bir üslup, ancak sultanlıklarda, kural ve hukuk tanımaz otoriter rejimlerde geçerli olan bir üsluptur.
Biz, Başbakan’ın ifadelerini;
- Bu ucube tiz yıkıla! şeklinde yorumluyoruz.
- Bu ucube tiz yıkıla! şeklinde yorumluyoruz.
Ben, askerliğimi Kars’ta yaptım. Aslına bakarsanız sadece “İnsanlık Anıtı”nın bulunduğu alan değil, Kars, başlı başına ucube bir şehirdir! Kars, elbette “Serhat Şehri”mizdir.
Ancak, Türklüğün nabzının attığı bu şehre, “Türk Şehridir” diyebilmek için kendinizi biraz zorlamanız gerekir. Çünkü Kars, belki de muhtemel düşman istilasına karşı biraz da maksatlı olarak geri bırakılmış şehirlerimizdendir. Büyük ölçüde çok daha iç kısımlardaki Erzurum’un gölgesinde kalmıştır. Şehrin mevcut düzenlemesi ve yapıların pek çoğu, Ruslardan kalmadır. Rusların, işgal yıllarında yapmış olduğu düzenlemeler de olmasa Kars; bugün, büsbütün sığır ve kaz sürülerinden ibaret büyükçe bir köy özelliği taşırdı. Soğuk, kalın duvarlı ve çatısız taş yapılar, kiliseden çevrilmiş camiler, başta Hasan Harakani Hazretleri’nin Türbesinin etrafı ve kale çevresi olmak üzere; teneke çatılı ve kerpiç duvarlı gecekondular, hep birbirinin aynısı olan kaşar peyniri satan dükkânlar, et lokantaları ve “Âşıklar Kahvesi”.
Ve elbette bir de meşhur ve insanın iliklerine kadar işleyen meşhur soğuğu.
İşte size meşhur Serhat Şehri Kars!
Evet, ortalıkta bir ucube vardır var olmasına da bu ucube sadece sözüm ona “İnsanlık Anıtı” değil, bu ucube büsbütün Kars Şehri’dir. Son yıllarda açılan şeker fabrikası, hava alanı ve bir de Prof. Dr. Bingür Sönmez’in yönetmiş olduğu “Sarıkamış Platformu”nun yürüttüğü şova dönük faaliyetler olmasa Kars’ı ve Sarıkamış’ı hatırlayan hiç kimse olmayacaktır bu ülkede... Oysa orda, ta uzaklarda, metrelerce karın altında bir şehir vardır ve o şehir bizimdir. Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana diyen yiğit ve koca Şenlik’in şehridir orası. Orası bizim Gazi Kars’tır. Bu sebeple Başbakan’a seslenerek diyoruz ki; Hasan Harakani Hazretlerini siper ederek sadece bir heykeli hedef almakla işin içinden sıyrılamazsınız. Gidin Kars’a yatırım yapın.
Ölen hayvancılığın tekrar dirilmesini sağlayın.
Eğer maksat siyasi rant elde etmekse inanın Kars’a yapılacak en küçük bir yatırım bile bu konuda heykele saldırmaktan çok daha etkili olacaktır.
Örneğin Sümerbank’ın Sarıkamış’ta kurulu bulunan ayakkabı fabrikası şimdi ne durumda?
Eğer bir bilen ve gören varsa lütfen bana da bilgi versin. Ömer Sağlam
1-11.1.2011 tarihli Vatan, “Başbakan heykele değil gecekondulara ucube dedi” başlıklı haber, s:15
2-Bkz. http://ailem.zaman.com.tr/?bl=26&hn=5969