Zaman zaman yazılarımda belirtiyorum; ben bir İmam-Hatipliyim ve emekli bir Diyanet mensubuyum. Bu sebeple içkinin haram olduğuna da inanırım.
Hayatımda bir damla dahi olsa alkol nevinden herhangi bir içki içmedim.
Bununla birlikte, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Üst Kurulu tarafından yürütülen ve son günlerde iyiden iyiye tartışma konusu yapılan çalışmaları anlamakta güçlük çektiğimi belirtmem gerekir. Çünkü medyaya yansıdığı kadarıyla
özellikle alkollü içeceklerin satılacağı ve içileceği yerlerle ilgili getirilen sınırlandırmalar, bireysel hak ve özgürlük alanına müdahale anlamı taşımaktadır.
özellikle alkollü içeceklerin satılacağı ve içileceği yerlerle ilgili getirilen sınırlandırmalar, bireysel hak ve özgürlük alanına müdahale anlamı taşımaktadır.
Çağdaş demokrasilerde buna benzer düzenlemeler var mıdır emin değilim. Ancak benim bu konuda güçlü bir tahminin vardır ki; o da tartışma konusu yapılan düzenlemelere imza atan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Üst Kurulu üyelerinin ve kurum çalışanlarının çoğunluğunun, tıpkı benim gibi alkolün dinen haram olduğuna inananlardan oluştuğudur. Muhtemeldir ki; onlar, demokratik hukuk devletinin değil, kişisel inançlarının ve hükûmet kanadından gelen talimatın gereğini yapmışlardır.
Bahse konu düzenlemelerden spor kulüplerinin de etkilendiği anlaşılıyor. Bunlardan birisi de Efes Pilsen Spor Kulübü’dür. Efes Pilsen, malum bir bira markasıdır. Spor Kulübü, o markanın adını taşıyor. Medyaya yansıyan haberlere göre kulübün sahibi olan holding, son düzenlemelerden sonra Efes Pilsen spor kulübünü kapatmakla isim değiştirmek arasında gidip geliyormuş. Grubun Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan elbette haklıdır. Reklamını yapamayacağı bir spor kulübünü neden yaşatsın ki!?
Cola-Turca’yı üreten Ülker grubu, Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımı üzerinden reklamını yapmaya devam ederken, Coca-Cola’yı üretip pazarlayan Efes Pilsen’in aynı şeyi yapamaması elbette haksız rekabet olacaktır.
Aynı durum Efes Pilsen’in; Tofaş, Oyak Renault ve Eczacıbaşı karşısındaki durumu için de geçerlidir…
Oysa şu bir gerçektir ki; ben ve benim gibi içkinin dinen haram olduğuna inanan birçok adam, eğer bugün basketbol sporunu seviyorsa ve beğeniyle izliyorsa, bunun sebebi Efes Pilsen Basketbol takımının göstermiş olduğu sportif başarıdır. En başta da Koraç Kupası’nı kazanması...
Nasıl ki; Galatasaray’ın UEFA kupasını ve süper kupayı kazanma başarısı, Türkiye’de benim gibi adamların futbolu sevmesine sebep olmuşsa Efes Pilsen Basketbol Takımı’nın Koraç Kupası’nı kazanması ve hemen her sene EURO LİG’de mücadele ediyor olması da basketbolu sevmemize sebep olmuştur. Çünkü en azından benim gibi adamlar, bu tür spor karşılaşmalarına biraz da millî hassasiyetler zaviyesinden bakmaktadırlar.
Bizim için Avrupa takımları ile yapılan spor karşılaşmaları, biraz da “Nemçe” diyarına sefere çıkmış Türk ordularının yapmış olduğu savaşlar gibidir.
Alınan bir galibiyet, bu savaşlarda zafer kazanmış gibi etki yapar bizlerde…
Dolayısıyla bana göre; Efes Pilsen Spor Kulübü mutlaka yaşatılmalıdır.
Hem de aynı isimle.
Zira benim gibi adamların aklına Efes Pilsen deyince bira ve içki değil, sadece basketbol gelmektedir. Hele hele isimdeki “PİLSEN” kelimesi kaldırılsa bile “EFES” kelimesi mutlaka yaşatılmalıdır. Örneğin spor kulübünün adı, bağlı bulunduğu holdingin isminden dolayı pekâlâ ANADOLU EFES olabilir.
“EFES” isimli ören yerinin adı değiştirilemeyeceğine göre, kulübün adında bulunacak “EFES” kelimesi de herhâlde bir tehlike arz etmeyecektir, bizim çağdaş 4. Muratlar için…
Sessizliğin Sesi Grubu Yayın Kurulu'nun Notu:
"Sessizliğin Sesleri Gazetesi"nde de yayınlanan bu
yazı; "Anadolu Efes" adının tartışmalara açılmasından ve
konunun gazete sayfalarına düşmesinden önce yazılmıştır.
Ömer Sağlam