TARIMI BİTİRİYORLAR
Ülkesinin sorunlarıyla ilgilenen herkes, Türkiye’de tarımın yok edilmekte olduğunu görüyor. Gelecek nesiller bundan inanılmaz derecede etkilenecek.
O etkiler, daha bugünden yoğun sinyaller gönderip, “geldim bile” diyor.
Tarımımız, girişte yazdığım gibi, “yok olmakta” değil “yok edilmekte”…
Hem de Türkiye’yi yönetmek için seçilmiş A Ka Pe Hükûmetleri eliyle…
Bunu ben değil, o hükûmetlerin çıkarttığı yasa ve yönetmelikler söylüyor.
Yalnız yasa ve yönetmelikler mi?
Yetmedi mi? Tohum takasının bile yasak olmasına bakın. GDO’lu ürünlere, hibrit ve ebter adlarıyla dilimize yapıştırılan kırma tohumlara bakın.
Bunlar da mı yetmedi? Öyleyse o uygulamaların tarımı getirdiği noktaya bakın.
BİTEN YALNIZ TARIM DEĞİL, SOYUMUZ DA TEHLİKEDE
Halkın büyük çoğunluğu genetiği değiştirilip ne idüğü belirsiz hâle getirilmiş bu tohumlarla kırma tohumların insan neslimizi bozmakta olduğunun farkında. Farkında ama çaresi yok. Çünkü “Ye!” diye önüne konan bu… Yese bir türlü yemese başka türlü… Yemese bugün ya da yarın ölecek. Yerse hangi tarihte öleceği meçhul. Belki bir yıl, belki beş yıl sonra kanser olur; şansı varsa hemen, şanssızsa birkaç yıl çektikten sonra ölüp gider. Üstelik, bugünkü hükûmetin uyguladığı kararlara bağlı olarak, hayati önemdeki ilaçları SGK tarafından ödenmez bile. Zaten hiç kimse o ürünlerden öldüğünü konuşmaz. Ölümün başka bir bahanesi mutlaka vardır. Yoksa da bulunur elbet! İhtimaldir, kendisi bile “üretici, devlet işbirliği”yle ölmekte olduğunu hatırlamaz.
Bu nedenle “kim öle kim kala” diyorlar. Bizler de önümüze konan zehirli gıdaları yalayıp yutuyoruz. Zehir dedim ya hatırlatayım. Üreticinin böcek ilacı bulaştırdığı ürünleri de unutmayın. Onların birçoğu ihraç edildiği ülkelerden “Bunlar zehir be! Biz halkımıza bunları yedirmeyiz!” fırçasıyla geri gönderilip aynı üreticiler tarafından fahiş fiyatla önümüze konan, çoğu kez de sorumlu devlet yetkililerinin “Yalayın, yutun, bir şeycik olmaz. Bakın ben de yiyorum.” diye bizlere kakaladıkları ürünlerdir.
İhracattan dönenler yine de iyi sayılır. Çünkü onlardan beteri de var. Bunlar, kontrolsuz bir şekilde iç piyasaya salınan gıda maddelerinden başkası değil.
KILIÇDAROĞLU KONUŞTU LAFAZANLAR COŞTU
Geçenlerde ilginç bir olay oldu: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir mitingde; ülkemizin tarımda itildiği kötü durumu dile getirerek;
- Konya’dan küçük bir devlet olan Hollanda 112 milyar dolar ihraç yapıyorsa devasa Türkiye neden 14 milyarda kalıyor? dedi.
Dedi ve hemen akabinde yağ ibrikçileri ortalığa çıkıp “gak”lamaya başladılar.
Tarımımızı geliştirmek ve aynı zamanda halkın sağlığını korumakla görevli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’de mal bulmuş mağribi gibi ortaya sıçrayıp demeçler vermeye başladı. Hedefi anamuhalefet partisinin genel başkanını madara etmekti. Etmekti dememe bakmayın, siz okurken onun önüne “aklı sıra”yı da ekleyin. Neyse kısa keseyim. Bakan Bey, Kılıçdaroğlu için dedi ki:
- Söylediklerinin hepsi yanlış. Bir cümlede 4 tane yanlış tespit ettim. Hangisini düzelteyim. Birincisi, Hollanda 41 bin 526 kilometrekare. Konya ise 41 bin kilometrekare.
Yani diyor ki;
- Ey Millet, bakın; Kılıçdaroğlu atıyor!
LAFAZANLARA KULAK ASMAYIN
Sakın acele edip de “41.526 km² 41.000’den büyüktür” deyip, Kılıçdaroğlu’nun yanlış konuştuğuna karar vermeyin; aldanırsınız. Bakan Bey de işin gerçeğini biliyor ama Kılıçdaroğlu’nun söylediği gerçekleri kevgire çevirmek için kelime oyunu yapıyor. Oysa söylenenler tümüyle doğru. Toprakları Konya’dan küçük olan bu ülke, Türkiye’nin abartılmış tarım ihracat rakamlarının tümünü tam “8 kez katlıyor”.
Bakan Bey’in, asıl örtmek istediği bu…
Bu olguyu saklamak için kullanılan çarpıtma da “Konya topraklarının Hollanda’dan büyük değil tam tersine küçük” olduğu safsatası ve bunu alaycı şekilde ifadeleri. Oysa tıpkı “Van Denizi” meselesindeki gibi komik duruma düşen taraf, iktidarın ta kendisi…
Gerçi Bakan Bey’in söylediği 526 km² öyle aman aman bir sayı değil. “Büyük olsa ne yazar küçük olsa ne” diyecek ve “boş boş konuştuğunu söyleyip geçecektim” ki vazgeçtim. Onun yaptığı ince ama yanlış hesaba, ince ama doğru bir hesapla karşılık vermeyi seçtim.
GELİN BİRLİKTE HESAPLAYALIM
İşte işin doğrusu… Lütfen birlikte hesaplayalım:
Konya’nın yüzölçümü, Bakan Bey’in söylediğinden 1 kilometre kare daha büyük yani 41.001 km²’dir. Bundan göllerin yüzölçümlerini düştüğümüzde; ayağımızı basıp üzerinde durabileceğimiz, tarım yapacağımız, yerleşim merkezleri kurabileceğimiz topraklarının yüzölçümüne ulaşırız. Bu da 38.873 km²’dir.
Hollanda’nın yüzölçümüyse Bakan Bey’in söylediği gibi 41.526 km² değil, daha büyük, yani tam 41.887 km²… Konya’ya yaptığımız gibi sular altındaki alanları düştüğünüzde, yaklaşık 34.000 km²’lik bir alana ulaşırsınız.
Bu bilgiler, A Ka Pe’den gelen her türlü yalanı doğru kabul edip savunan, hatta bilip bilmeden karşılarındakiyle alay etmeye kalkan fanatiklere ilk cevaptır.
SAKLANMAK İSTENEN GERÇEK NE?
Gözden kaçırılmak istenen asıl konuya gelirsek…
Asıl mesele; gerçek yüzölçümü 814.578 km² olan Türkiye’nin, 41.887 km²’lik bir ülkeden 8 kat az tarım ihracatı yapmasıdır. Tarım Bakanımız sağa sola laf yetiştireceğine, 2 Haziran 2005’ten bu yana yani tam on yıldır işgal ettiği makamın gereklerini yerine getirseydi; o rakam, böylesine pespaye bir şekilde yerlerde sürünmezdi.
Şimdi çıkıp da “Türkiye’nin yüzölçümü 814.578 km² değildir” der mi?
Der ya, neden demesin. O öyle derse ben de “Harita üzerinde izdüşüm nedir, onu öğrenin” derim.
BOYNUN NEDEN EĞRİ DİYE SORMUŞLAR, NEREM DOĞRU Kİ DEMİŞ
Verdiği sözleri yerine getirme konusunda da başarısız. “Ekmeğin tuz oranını düşüreceğiz” dedi, olmadı. “Beyaz, kaşar, eritme ve tulum peynirindeki tuzu yüzde 12 ila 40 arasında değişen oranlarda azaltacaklarını” açıkladı, hiçbir şey değişmedi. GDO’lu gıdaları savundu, savunulacak yanları olmadığı anlaşıldı. Tohum politikasını düzelteceklerini söyledi, iş daha da kötüye gitti.
Zeytinlikler onun ve "Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu" döneminde katledildi. Yalnız zeytinlikler mi; ormanlık alanlar, akarsular, göletler, endemik alanlar gibi daha birçok şey saymak mümkün. Hangi birini yazayım ki? Tarih onları hoş olmayan sözlerle anacak. O kararların alınması için baskı yapanlarla onları imzalayanları da...
Bu yazımın temel konusu tarımımızın düşürüldüğü durum değil, kimler tarafından yönetildiğimizin bir kez daha hatırlanmasıdır.
Tarım konusunuysa ayrı bir sayfada konuşacağız…
Geçmişte yaptığımız gibi…
İKBAL Mİ İNSANLIK MI?
Kılıçdaroğlu’nun sorusunun ardından ortaya dökülen gerçekler, aklı başından uçmamış herkesi korkuttu. A Ka Pe’lilerse yalnızca oy kaybetme açısından korktular. Söz, davranış ve tepkilerine baktığınızda bunu açıkça görüyorsunuz.
Tüm hesapları; ülkenin iyiliği değil, kendi ikballeri için…
Bu o kadar açık ki!..
Vatanını, insanını seven, tüm doğaya saygı gösteren bir yönetime ne zaman kavuşacağız, bilmem! Özlemle o günü bekliyorum. Özlemle özlemlerle!..
Günay Tulun