Görüldüğü gibi cami ve mescitler, geçmişte sadece ibadet yeri olarak değil, birçok devlet hizmetinin yerine getirilmesi için de kullanılmışlardır. Bunun yanında pek çok sosyal ve kültürel etkinliklere de ev sahipliği yapmışlardır. Şimdilerde bazı camilerde “Dünya kelamı konuşmayınız” gibi bir takım ikazların yazılı olduğu göze çarpmaktadır. Oysa bu son derece yanlıştır. Çünkü tam aksine camiler, Müslümanların toplanma alanı, görüş alışverişinde bulundukları yerlerdir. Adabı ve edebi dairesinde camilerde dünya kelamı etmenin ve Müslümanların sorunlarını dile getirmenin hiçbir sakıncası olamaz.
Bunun aksini savunmak, İslam’ın özüyle bağdaşan bir durum değildir.
Hz. Peygamber döneminden itibaren uzun geçmişte yaşananları görmezden gelerek, Cumhuriyet döneminde ve CHP yönetimindeki Türkiye’de camilerde gerçekleşen bazı münferit olayları abartarak ve iyiden iyiye köpürterek bu durumu, CHP’nin aleyhine kullanıp buradan kendilerine siyasi çıkar elde etmeye çalışanlar varsa bunlar kesinlikle yanılıyorlar ve aldanıyorlardır.
Camilerin halılarının ya da camilerdeki tarihî eşyalarla cemaatin ayakkabı ve diğer eşyalarının çalınarak satıldığı bir ülkede, yakın ve uzak geçmişte elbette münferit de olsa bazı hatalar yapılmıştır. Ancak bu bireysel ve sınırlı sayıdaki hatayı ve uygulamayı, topluma genel bir uygulamaymış gibi takdim ederek birilerini kötülemek ve Müslümanların arasına fitne sokmak, Müslüman’a yakışan bir tavır değildir. Müslüman, ilgili Kur’an ayetlerinin açık emri gereğince, sürekli başkalarının ayıbını araştırma ve bunu ulu orta herkesin içinde ifşa etme durumunda kesinlikle olamaz. Müslüman, Hz. Mevlana’nın tabirince; ayıpları ve kusurları örtmede gece gibi olmak zorundadır.Sayın Başbakan, Kartal Mitinginde; “İnönü ezanı Türkçeleştirdi Menderes aslına döndürdü, aslına döndürdüğü için Bay Kemal çıkmış 'Ezan okunuyorsa CHP sayesinde okunuyor' diyor. 12 Haziran'da gelin bunlara gümbür gümbür gereken cevabı verelim. Bu CHP camileri ahıra çeviren zihniyettir. Kalkıyorlar yeri geliyor bakıyorsun “İmam Hatip”i savunuyor. Biraz dürüst ol be! Başörtülü kızların üniversiteye girmesi olayında neden MHP ile beraber ortak hareket etmiştik, onu engellediniz?” şeklinde CHP’ye yükledikten sonra Türk Halkı’na şöyle seslenmişti:
“Biz el ele vereceğiz, siz bize güç verin yeni anayasa, temel hak ve özgürlüklerle, 12 Haziran'dan sonra bunların hepsini çözelim...”
Bereket versin Türk Halkı, Başbakan gibi düşünmemiştir. Türk Halkı, mevzuat boşluğuna rağmen üniversitelerde başörtüsü sorununun fiilen çözüldüğünü görmekte ve CHP’nin, en azıdan bu fiili duruma karşı çıkmayarak ve bu konuyu tekrar “Anayasa Mahkemesi”ne götürmeyerek çözüme katkıda bulunduğunu bilmektedir. Onun için de AKP’ye, “Tamam ülkeyi yönet ama, devleti şekillendirirken ve millete yön tayin ederken muhalefetle işbirliği yap” mesajı göndermiştir.
Şimdi birileri çıkıp derse (ki; mutlaka diyecektir); “CHP’yi savunmak sana mı düştü?” Evet, bana düştü! Madem Sayın Kılıçdaroğlu “Biz etnik ve inanç temelinde siyaset yapmayacağız” diyerek, bu konularda konuşmuyor, o zaman birilerinin ortaya çıkıp, bu ülkede barış dilinin egemen olması, ayrıca hak ve hakkaniyet adına bir şeyler demesi gerekiyor. Yani bir anlamda akil adamlık yapması gerekiyor. Eh biz de kendi çapımızda küçük bir akil adamlık yapalım istedik. Sahi hata mı ettik?
Şurası iyi bilinmelidir ki; ülkemizin Doğu ve Güneydoğusunun bütünden koparılması için oynanan oyunların iyiden iyiye gün yüzüne çıktığı ve terörist başı Apo’nun, tutuklu bulunduğu İmralı’dan devleti tehdit etmeye cüret edebildiği bir dönemde, CHP’yi dışlama ve AKP ile CHP ve MHP’yi birbirine düşürme lüksümüz hiç yoktur. Bugünler, bir ve beraber olma günleridir…
Ömer Sağlam