Camilerin Yıkılması ve Satılması Meselesi
Konuya ilişkin Kur’an ayetleri (10) ve hadislerden (11) hareketle, umum İslam âlimleri, “Camilerin yapılış maksadı dışında kullanılması, yıktırılması, satılması caiz değildir” demişlerdir. Bu görüş mensupları, camiler atıl kalsalar ve yıkılsalar bile ne kendileri ne de arsaları başka amaçla kullanılamazlar, satışa konu edilemezler şeklinde görüş bildirmişlerdir. İmam Şâfiî, İmam Mâlik ve İmam Ebû Yusuf, bu görüşün temsilcilerindendir. İmam Ahmet b. Hambel ve İmam Muhammed Şeybani’ye göre ise çeşitli sebeplerle kullanım dışı kalan camiler ve arsaları, bedeli başka hayır işlerinde ve vakıflarda kullanılmak kaydıyla satılabilir veya bağışlayanın mülkiyetine geri döner. İmam Ebû Yusuf’un da bu görüşte olduğuna ilişkin bir rivayet olduğu gibi, İmam-ı Âzam Ebû Hanife’nin görüşünün de öğrencilerinden Ebû Yusuf veya İmam Muhammed’in görüşüyle aynı istikamette olduğu yönünde rivayetler bulunmaktadır. (12)
İslam’ın 1400 küsur senelik geçmişi boyunca İslam Dünyası, camilere karşı işte bu iki temel görüş istikametinde muamele etmiştir. Birinci görüş her ne kadar çok daha
baskın olmuşsa da zaman zaman ikinci görüş istikametinde de bazı uygulamalar yapılmıştır. Örneğin ülkemizde, Tasnif Komisyonları’nın ilk defa oluşturulduğu 1928 yılı ve sonrasında, ihtiyaç olmadığı tespit edilerek tasnif dışı bırakılan ve bilahare satışları yapılan cami, mescit ve bunlara ait arsalar bulunmaktadır. Ancak bu satışlardan elde edilen paraların aynı amaçla başka yerlerde kullanılacağı hukuki metinlerde güvence altına alınmıştır.(13) Camilerin tasnifine ilişkin 2845 sayılı Kanun’un kabulü öncesi TBMM’de söz alan Evkaf Umum Müdürü Fahri (Kiper) şunları söylemiştir:
baskın olmuşsa da zaman zaman ikinci görüş istikametinde de bazı uygulamalar yapılmıştır. Örneğin ülkemizde, Tasnif Komisyonları’nın ilk defa oluşturulduğu 1928 yılı ve sonrasında, ihtiyaç olmadığı tespit edilerek tasnif dışı bırakılan ve bilahare satışları yapılan cami, mescit ve bunlara ait arsalar bulunmaktadır. Ancak bu satışlardan elde edilen paraların aynı amaçla başka yerlerde kullanılacağı hukuki metinlerde güvence altına alınmıştır.(13) Camilerin tasnifine ilişkin 2845 sayılı Kanun’un kabulü öncesi TBMM’de söz alan Evkaf Umum Müdürü Fahri (Kiper) şunları söylemiştir:
“Tasnif neticesinde lüzum kalmayan cami ve mescitler satılır. ... İkincisi, bundan hasıl olan parayı diğer kutsal abidelere sarf etmek noktasıdır. Buna ihtimam edeceğiz.” (14)
Bununla birlikte, yani devletin her türlü ihtimamına karşın, satın alma yoluyla el konulan cami ve arsalarında bazı istenmeyen iş ve uygulamalar olmuş mudur? Muhtemelen olmuştur. Örneğin yandaş medya organlarından birisinde geçenlerde bir haber ve fotoğraf vardı. “Tarihî belge ve vesikalar, İnönü döneminde bazı camilerin ahır veya silah deposu olarak kullanıldığını, birçoğunun yıkıldığını, birçoğunun da satıldığını gösteriyor” spot cümleleriyle verilen söz konusu haber metninin içinde, camilerin ahır olarak kullanıldığına ilişkin inandırıcı bilgi ve belge bulunmamakla birlikte, üzerinde CHP’nin altı oku bulunan ve parti binası olarak kullanıldığı söylenen bir cami fotoğrafına yer verilmişti. (15)
Ancak bu tür nahoş hareketler, başta o bölgede yaşayan insanların baskısıyla ve devletin harekete geçmesiyle kısa sürede ortadan kaldırılmış olmalıdır. Özellikle yandaş medya organlarında, CHP devrinde camiler depo olarak kullanılmıştır, parti binası olarak kullanılmıştır, işyeri olarak kullanılmıştır, saz evi ve meyhane olarak kullanılmıştır şeklinde çıkan yazı ve haberlerin çoğu saptırmadır ve birer bühtandan ibarettir. Hele hele Başbakan’ın, “CHP, camileri ahır yapan bir zihniyete sahiptir” şeklindeki açıklaması, tamamen yanlıştır.
Ancak şu noktayı hiçbir zaman gözden kaçırmamak gerekiyor. Eskiden bazı camilerin etrafında veya yakın çevresinde, hatta bazen bitişiğinde han, hamam, kenvansaray, imaret, aş evi, ahır gibi yapıların bulunması veya bazı camilerin bu gibi yapıların yakınına yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. İşte kötü niyetli bu yazar taifesi, muhtemelen bu gibi eklenti veya meşrutalarda yapılan iş ve faaliyetleri sanki camide yapılıyormuş gibi algılamış ve yorumlamış olabilirler.
Bununla birlikte satışa konu olsun veya olmasın bazı camilerin, ihtiyaca binaen devlet tarafından asıl amacının dışında kullanılması da elbette mümkündür ve kullanılmıştır da. Örneğin İstanbul’daki bazı camilerin, Balkan Savaşı’nda yaşanan büyük göçler ve kolera salgını sırasında hastane, revir ve yatakhane olarak kullanıldığını biliyoruz. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı sırasında Topkapı’daki kutsal ve değerli hazinelerin, geçici bir süre ile bazı camilerde muhafaza altına alındığını da biliyoruz. İkinci Dünya Savaşı yıllarında İsmet Paşa yönetimi, bazı camileri silah veya hayvan yemi ve erzak deposu olarak kullanmış mıdır? Muhtemelen bazı camiler geçici bir süre bu tür amaçlarla kullanılmış olabilir. Ancak bizim kanaatimize göre bunda hiçbir beis yoktur. Zira din, özgür insanlar için bir anlam ve hüküm ifade eder. Devlet ise vatandaşlarının özgürlüğünü korumak için vardır. İşte bu amaçla devlet, gerekirse camileri amacı dışında ve elbette meşru hizmetler için kullanabilir. Biraz sonra göreceğimiz gibi, gerek Hz. Peygamber döneminde, gerekse sahabeler döneminde camiler, ibadet dışında pek çok hizmete ev sahipliği yapmışlardır.
* * * Devam Edecek...
Ömer Sağlam
10- Örn. Bk. Bakara, 2/114, Nûr 24/36, Tevbe 9/108, Hac 22/40,
11- Örn. Bk. Müslim, “Mesacid”, 288, İbn Mâce, “Mesâcid”, 11,
12- İslam Ansiklopedisi, c,7, s, 91, TDV Yayını, İstanbul, 1993. Ayrıca karşılaştırma için bkz. Doç Dr. Ahmet Onay, agm.
13- bk. Cami ve Mescidlerin Tasnifine ve Tasnif Harici Kalacak Cami ve Mescid Hademesine Verilecek Muhassasat Hakkında Kanun, Resmi Gazete, sayı: 2845, 1935; ayrıca Kanun’un kabulü öncesi TBMM’de yapılan görüşmelerin tutanakları için bkz. TBMM Zabıt Ceridesi, 1935 (Doç. Dr. A.Onay’ın zikredilen makalesinden alınmıştır),
14- TBMM Zabıt Ceridesi, 1935, sh.20 (Doç. Dr. A.Onay’ın zikredilen makalesinden alınmıştır),
15- 14 Temmuz 2011 tarihli Türkiye gazetesi, “CHP’nin sattığı camiler” başlıklı haber.