...Ve Tanrı Türkleri Uyardı: Maden Ocaklarınız Göçebilir

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Geçenlerde, Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel'in adıyla bir grafik paylaşıldı sosyal medyada. Grafiğe göre; Almanya dünya kömür üretiminde ilk sırada, Türkiye ise 28. sırada. Son 30 yılda Almanya'da hiç madenci ölmemiş, Türkiye'de ise tam 1580 kişi ölmüş. Dile kolay; tam 1580 kişiden bahsediyoruz. Bu bilgiye göre Türkiye'de son 30 yıl içinde yılda ortalama 53 maden işçisi hayatını kaybetmiş bulunuyor. 2014 senesinde ise bu satırların yazıldığı tarih itibarıyla sadece son 7 ayda toplam 322 maden işçisi hayatını kaybetti. 13 Mayıs'ta kömür ocağında yanarak ölen 301 vatandaşımızın acısı henüz tazeliğini korurken 28 Ekim'de Ermenek'te 18 maden işçisi su baskını sonucu hayatını kaybetti. Ermenek'tekiler henüz su altında çıkarılmayı beklerken bu sefer 1 Kasım'da Bartın'da meydana gelen maden kazasında 2, Zonguldak'ta meydana gelen
maden kazasında ise 1 maden işçisi hayatını kaybetmiş bulunuyor.

Dincilerden Allah'a Büyük İftira!
Almanya, kömür üretiminde dünyada birinci ama son 30 yılda hiç maden işçisi ölmemiş, Türkiye kömür üretiminde dünyada 28. ama son 30 yılda tam 1580 kişi ölmüş. Şu halde; maden facialarının sebebini "FITRAT" ve "TAKDİRİ İLAHİ" olarak açıklayanlar, farkında olmadan bu konuda Allah'ı suçlamaktadırlar! Evet, böyle bir söylem, tam da Allah'ın Alman gâvuruna torpil geçtiği ve Müslüman Türklere ise haksızlık yaptığı anlamına gelir ki; böyle bir şeyi, samimi dindar bir Müslüman'ın kabul etmesi asla mümkün değildir. Çünkü böyle bir kabul, düpedüz Allah'a iftira ve Allah'ı inkâr anlamına gelir. Allah, böyle iftira ve inkârdan bütün Müslümanları korusun!

Mehmet Akif'ten Dincilere Mesaj Var!
Maden kazalarının sebebini "FITRAT" ve "TAKDİRİ İLAHİ" olarak açıklayan dincilere, hani o çok sevdikleri ve şiirlerini dillerinden düşürmedikleri Milli Şair Mehmet Akif'ten, mesaj var. Mehmet Akif şöyle diyor bu adamlara:

"Çalış dedikçe Şeriat, çalışmadın durdun
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun
Sonunda bir de ‘tevekkül’ sokuşturup araya
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!"

Maden Ocakları Neden Çöker?
Almanya-Türkiye kıyaslamasından hareketle; Türkiye'deki madenci ölümleri "fıtrat" ve"takdiri ilahi" kavramları ile açıklanamayacağına göre; bunun akılla ve mantıkla izah edilebilecek bir sebebi olmalıdır değil mi? Elbette var bunun bir izahı. Hem de çok basit bir izahtır bu. Siz, eğer çok daha sağlam bir yapı malzemesi olan taşı, kayayı boşaltıp, yerine çok daha dayanıksız ve yanıcı bir malzeme olan ağaç yerleştirdiğinizde maden ocağının çökmesi ya da göçmesi kaçınılmazdır.

Konuyu biraz daha açalım isterseniz; bilindiği gibi yeryüzünün en sağlam yerleri dağlardır. Dağlar, genelde taş, kaya ve maden türünden sağlam malzemelerden teşekkül eder. Onun için, bugünkü mühendislik ve mimarlık disiplinleri de der ki; inşaatlar için en sağlam zeminler dağlar, en zayıf zeminler ise düzlüklerdir! 1999 yılında Türkiye'de meydana gelen iki büyük deprem de göstermiştir ki; gerçekten de en sağlam zeminler dağlardır. Çünkü sert zeminleri bağrında barındıran dağlarda bulunan yapılar depremlerde, düzlük alanlardakilere ve mesela deniz kenarındakilere kıyasla çok daha az hasar görmüşlerdir. Bu durumu dikkate alan mühendisler, TOKİ marifetiyle yapılan yeni yerleşim yerlerini genelde sağlam zeminlere sahip dağ yamaçlarına doğru kaydırmışlardır. Özetle; malzemeden çalınmadığı takdirde, dağ yamaçlarına ve dağların üzerine yapılan binalar, düz arazidekilere kıyasla depremlere karşı çok daha dayanıklıdırlar.

Allah Asırlar Önce Türkleri Uyardı: Maden Ocaklarınız Göçebilir!
Dağların daha sağlam ve dayanıklı olduğunu sadece modern mühendislik bilimi değil, kutsal kitabımız Kur'an da haber vermektedir aslında. Kur'an'ın tabiriyle; dağlar, yeryüzünün dengesini sağlayan birer kazık, destek veya direklerdir. Dünyayı bir apartmana tahvil ederek konuşursak; dağlar bir anlamda binayı ayakta tutan kolon ve kirişlerdir. Böyle olunca;  madenciler, bir anlamda yeryüzünü ayakta tutan taşlardan, kayalardan ve türlü madenlerden oluşan, yani çok daha sağlam olan kazık ve direkleri keserek, onların yerine çok daha dayanıksız ve zayıf bir malzeme olan ağaç kullanıyorlar demektir.

Zira özellikle ülkemizde, maden ocaklarında yapılan tahkimatlarda, mesela "Domuzdamı"denilen çatının yapımında, yani açılan tünellerin tavan ve duvarlarına yapılan tahkimatlarda umumiyetle ağaç malzeme kullanıldığı biliniyor. Çünkü ağaç malzeme diğerlerine kıyasla çok daha ucuzdur. Hatta Allah'tan ve devletten korkmayan, kuldan utanmayan maden işletmecileri için bedavadır ülkemizde. Hüdây-ı Nâbit durumundaki ormanlardan kes, köle niyetine çalıştırdığın işçilere taşıt ve maden ocaklarına yerleştir; hepsi bu!

Bu, bir anlamda, binaları temelden itibaren ayakta tutan kolonları zemin kat  seviyesinde keserek zemin katta mağaza, dükkan ve garaj yeri kazanmaya benzemektedir. Ya da binaların zemin katındaki beton ve demir karışımından oluşan kolon ve kirişleri keserek, onların yerine ağaç direkler yerleştirilmesine benzer. Apartmanların beton ve demir karışımından oluşan kolonlarını keserek onların yerine ağaç direkler yerleştirilmeyi riskli bulan mühendislik biliminin, aynı şeyi maden ocaklarında riskli ve sakıncalı bulmaması ne yaman bir çelişkidir! Oysa senin 50-60 tonluk uyduruk evini bile taşımaktan aciz olan ağaç direkler, milyonlarca, hatta milyarlarca  tonluk dağları nasıl taşısın a benim aymaz milletim!

On gündür, Ermenek'te çöken maden ocağının başında nöbet tutan ve 18 vatandaşa ulaşmak için hala 400 metrelik bir mesafe olduğunu söyleyen Enerji Bakanı Taner Yıldız, tam da bizim baştan beri anlatmaya çalıştığımız şeyi özetlemiş aslında: "Bizi sınırlayan su değil, göçen tahkimatlardır!"(1)

Oysa Allah en azından 10-12 asır önce(2) bu konudaki ayetlerini sana tebliğ ederek seni uyardı; "-dağlar yer yüzünün direkleridir- onları kesmeyin!"

Kur'an'da şöyle buyrulmaktadır: "Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da (yeri tutan) kazıklar yapmadık mı?"(3).

Müfessirler yukarıda anlamlarını birlikte verdiğimiz Nebe Suresi'nin 6. ve 7. ayetlerini tefsir ederken şöyle derler: "...Dağlar da arzı yerinde ve dengede tutmak için çakılmış kazıklara benzetilmiştir. Çünkü dağlar yer yuvarlağının dengesini sağlamaktadır. Nitekim başka ayet-i kerimelerde insanları sarsmasın diye yeryüzüne sabit dağların yerleştirildiği bildirilmiştir."(4).

Müfessirlerin "başka ayeti kerimeler" dedikleri ayetlerden birisinde şöyle denilmektedir:"Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı"(5).

Müfessirler bu ayetin tefsirini yaparken  de şunları söylemektedirler: "Dünyanın önce dümdüz ve üzerinde ikamet edilemeyecek kadar hareketli olduğu, daha sonra Allah'ın emriyle dağların yerleştirilmesi sayesinde yerin istikrarlı bir hale getirildiği ifade edilmektedir...Özellikle yeryüzünün dağlık kısımlarında zemin sağlam olduğu için, yapıların depremlerle daha az hasar görmesine karşılık vadilerin ve ovaların nispeten riskli olduğu da bilinmektedir. Bilinen bir diğer husus da dağların yer hareketlerinde denge ve düzeni sağlama (balans) işlevinin bulunduğudur"(6).

Nebe ve Nahl Surelerinde geçen bu iki ayetten ve jeofizik gibi pozitif yer bilimlerinin  ulaştığı bu günkü noktadan da anlaşılıyor ki; dağlar yeryüzünün en sağlam bölümleridir. Bu sebeple dağlar ve dağ yamaçları, yerleşim yeri kurmak için en ideal yerlerdir. Buna karşılık madencilerin bu sağlam yeryüzü parçalarını oyarak, delerek içini dikkatsizce boşaltmaları veya boşaltılan yerleri çok daha dayanıksız malzemelerde doldurmaları, tehlikeye davetiye çıkarmaktır. Özellikle Ermenek örneğinde olduğu gibi, göçme, çökme, kayma şeklinde oluşan maden kazaları için ağaç malzemeler son derece dayanıksız malzemelerdir. Ayrıca yangın biçiminde oluşan maden kazaları için de ağaç ve plastik türü malzemeler en riskli yapı malzemeleridir. Bu açıdan bakılınca; mesela elektrik kabloları ile plastikten mamul su ve hava borularının yanma ve kopmalara dayanıklı malzemelerle koruma altına alınmaksızın öylesine döşenmesi son derece tehlikelidir. Bunu bizim nasihat türünden olmak üzere bu söylediklerimiz değil, musibet türünden maden kazaları söylüyor.

Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Bugün dünyanın önde gelen kömür üreticisi ülkesi olan Çin bile Alman teknolojisi kullanırken bizim ısrarla Çin teknolojisi kullanmamız ahmaklığın, dangalaklığın ve andavallılığın ta kendisidir. 1500 sene önce demirdağı eritecek derecede madencilikte ileri gitmiş bir ulusun evlatları olarak madencilikte utanılacak bir seviyedeyiz vesselam...


Ömer Sağlam
____________
1-http://www.bugun.com.tr/son-dakika/ermenekte-komur-ocaginda--haberi/1326303)
2-İslamiyet geleli Miladi olarak her ne kadar 14 asrı aşkın bir süre geçmesine rağmen, Türklerin İslamiyet'le kitleler halinde tanışmasının üzerinden yaklaşık 11 asır geçmiş bulunmaktadır. Türkler, İslamiyet'le 7. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tanışmakla birlikte, Türklerin geniş kitleler halinde bu yeni dini kabulü 10. yüzyılın ortalarına rastlamaktadır. 
3-Kur'an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, c,5, s, 536, DİB Yayını, Ankara, 2008.
4-Age, s, 536.
5-Kur'an-ı Kerim, Nahl Sûresi, 16/15 (bk. Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli, s, 268, DİB Yayını, Ankara, 1993),
6- Kur'an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, c,3, s, 385-386, DİB Yayını, Ankara, 2007.
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.