Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Stajyerim"...
İkinci sınıfın sonunda yine dersler bitmiş ama okul bitmemişti. İki ay süre ile staj yapacaktık ancak bu kez okulda değil de uzaklarda, hem de bir ilkokul yapacaktık. Sınıf iki gruba ayrılmıştı, benim grubum Mersin'in Gülnar ilçesinin Gilindire nahiyesine gidecekti. (yeni adıyla Aydıncık) Hepimizi bir sevinç ve telaş sarmıştı. Hem yaz tatilimizi bilmediğimiz bir sahil yöresinde geçirecek, hem de okul gibi yararlı bir işe katkıda bulunacaktık.
Bir sabah erkenden, staj hocamız Prof. Dr. Feyyaz Erpi komutasında, (kendisini buradan saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum) hocamızın asistanı, ahçılarımız ve 7 si kız olmak üzere yaklaşık 30 öğrenci otobüsle Gilindire'ye doğru yola koyulduk. Uzun ve
yorucu bir yolculuktan sonra gecenin bir vaktinde Gilindire'ye ulaştık.
yorucu bir yolculuktan sonra gecenin bir vaktinde Gilindire'ye ulaştık.
Vardığımızda karanlık iyice bastırmıştı.
Otobüsten iner inmez bizi gören köylüler etrafımızı sardılar, uzun zamandır merakla bekliyorlarmış.
Bizi biraz süzdükten sonra beğenmemiş olmalılar ki birinin diğerine,
- "Bunlar adama okul mokul yapamaz arkadaş, yunsunlar yunsunlar gitsinler!" dediğini duydum. Cevap vermedim çünkü cevap versem de bana inanmayacaklarından emindim.
Ranzalarımız ve mutfak levazımatı bizden önce kamyonlarla Gilindire'ye ulaşmış, okul yapılacak yerin hemen yakınında bulunan tek odalı eski taş bir yapı kız öğrenciler için hazırlanmıştı. Erkekler için ise derme çatma barakavari bir yatakhane yapılmıştı.
Evimizin arkasında bir ark vardı ve arkın öte yanında üstü sazlarla kaplı bir gölgeliğin altına upuzun bir yemek masası kurulmuştu.
2 ay süresince bu sofrada Yaşar Usta ile Ziya Usta'nın bize hazırladığı güzel yemekleri, ışığa koşup gelirken yolunu şaşırarak soluğu tabaklarımızda alan uçan haşerelerin refakatinde, afiyetle yedik. İlk günlerde tabağımıza bir şey düştüğünde tiksiniyor, yemeğimizi yarım bırakıp kalkıyorduk. Ancak birkaç gün sonra bu duruma alıştık, gayet sakin bir şekilde düşen haşereyi tabağın bir kenarına iteleyerek sanki hiçbir şey olmamış gibi afiyetle yemeye devam ediyorduk. İnsanoğlu nelere alışmıyor ki..
Vaktimiz sınırlıydı, kısa sürede işe girişmemiz gerekiyordu.
Önce Gülnar Kaymakamı'nın da katıldığı bir merasimle okulumuzun temeli atıldı. Ardından karıncalar gibi çalışmaya koyulduk. Kız erkek demeden var gücümüzle çalışıyor, harç karıyor, el arabalarıyla taş taşıyor, duvar örüyorduk. Yorulunca dinlenmek için biraz mola veriyor, ardından yine kaldığımız yerden aynı hızla devam ediyorduk.
Anı dizisi, gelecek yazı olan, "Gilindere Yılanları" ile devam edecek
Semiramis Kanbak