Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
“Bu kentte bir şeyler ters gitmiş!”
Ağır laf.
Söyleyen kasabanın ekonomik röntgenini çekebilen bir uzman olunca “Ağır Roman*” bu lafın yanında “Mavi Tüy**” kalır!
Defterdarımız hiç çekinmeden lafı ortaya atıvermiş.
Hem de kasabanın ağır abisinin önünde.
Ağır abi sinirlenmiş tabii.
Bir iki çemkirmiş. Ama nafile! Rakamlar kabak gibi ortada.
Yıllardır kasabanın “Asgari ücretliler cenneti”nden ibaret olduğunu söyleyip yazıyoruz.
Bize inanmayanlar şimdi oturup rakamları afiyetle yesinler.
Delikanlılık bizde kalsın. Sözümüzün arkasında duralım; “Bu kasaba yönetilmiyor. Bu düşük ve niteliksiz profille yönetilmesi de imkânsız” demiştik, aynen tekrar ediyoruz.
Ama ne yazık ki, hata profildekilerden değil, bizden kaynaklanıyor.
100 bin kişinin yaşadığı bir kasabayı, hayatı boyunca üç beş popülist kitaptan başka bir şey okumamış, öğrencilik hayatını king ile briç arasında sıkıştırmış orta hâlli bir yüksek öğrenimden geçip parti torpili ile yağlı kapılara yönetici olmuş birinden başkan, şehircilikle ilgili hiçbir eğitimi olmayan kişiler ile zabıt kâtibinden başkan yardımcısı, kasaba adına tek satır fikri olmayan eğitim ortalaması liseyi bile bulmayanlardan (ortalama diye açık açık yazdım, ortalamayı aşanlar çemkirmesin) meclis üyesi çıkarıp yönetim hakkını bu arkadaşlara terk ederseniz olacağı budur.
Bunu bilmek için âlim olmaya gerek yok.
Şeker yoksa helva yapamazsınız!
Kimse kusura bakmasın alınganlık etmesin.
Çünkü mahvolan hepimizin hayatı!
Beyin yoksa yaşayan bir organizma olan kasabayı da büyütemezsiniz.
Lüleburgaz 10 senedir can çekişiyor.
Saçma sapan işlere harcanan trilyonları defalarca yazdık.
Sorular sorduk, belgeler sunduk, hatta karar verdirilen (!) Meclis üyeleri ile defalarca yüz yüze görüşüp kendilerine âdeta yalvardık; “ yapmayın etmeyin bu kasabaya kıymayın” dedik.
Dönüp bakmadınız bile. Alın size sonuç.
Artık sözcükler bitti. Rakamlar konuşuyor.
Lüleburgaz vergi üretemiyor. Bunun bir tek anlamı var.
Lüleburgaz artık ÜRETEMİYOR!
Üç beş uluslararası tekel asgari ücretli kasabadaşlarımın paralarını daha ceplerine girmeden maaş kartlarından hortumluyor. Doğal gaz faturası, elektrik faturası, internet faturası, cep telefonu faturası ve nihayetinde üç beş kuruş da marketten alınan yiyecek faturası. Yandı bitti kül oldu.
Defterdarımız nazik bir dille uyarmış.
Kimse söyleyemeye cesaret edemez ama biz söyleyelim.
Bizim ağır abi ve ekibi nezaketten muaftır.
Biz defterdarımızın söylediğini kasaba diline çevirelim; “Vergi üretimin olduğu yerden toplanır. Eğer toplanamıyorsa bu halkın vergi ödemek istememesinden kaynaklanmaz (Çünkü yasa gereği vergi seve seve verilir). Üretim yoksa vergi de yoktur. İnanmayan iktisat okusun.”
Esnafımız ve “Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi” kitabından kafasını kaldırıp “İktisat” ders kitabına bir türlü bakamayan kasabadaşlarımız hâlâ olan bitenin farkında değil. Ağır abi ve korosu “yaşamaktan mutlu olacağımız soyadı kültür olan kent” türküsünü söylerken hep beraber duvara doğru gidiyoruz. Ve herkes bilsin ki mavi gözlü önderimiz ve hemşehrimiz bu ahmaklığımızı hüzünle izliyor!
“Duvar da duvarmış ha!” dememize ramak kaldı.
Benden yeniden söylemesi, gerisi felaket!
Mesut Sarıoğlu
*Metin Kaçan'ın 1995 yılında yayımlanan kitabı. 1996 yapımı Ağır
Roman filmi Kaçan’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır.
** Richard Bach’ın 1977 yılında yayımlanan kitabı.