Seçim konuşmalarını dinliyorum.
Sanki bir sahtelik varmış gibi geliyor.
Bağırtılar, birbirlerine karşı söylenen ağır sözler ve ithamlar...
Benim gibi düşünenlerin çok fazla olduğunu da tahmin ediyorum.
Yine eskilere gideceğim.
Daha nazik, daha usturupluydu politikacılar.
Miting de yaparlardı, köy köy de gezerlerdi ama söylevleri kimseyi bu kadar rahatsız etmezdi.
Başka bir hava vardı seçmeni kendilerine çeken.
Tarz değişti, seçmen de değişti herhâlde.
"Alışırsınız alışırsınız" demişti ya bir politikacımız, halkın nabzını da iyi tutuyormuş demek ki. Halk alıştı, yadsımıyor fazlaca...
Yüksek mevkidekilerde usturupluydu.
Efendi, kalite vs. vs...
Kalite deyince seneler öncesine gidiverdim.
Daha çok küçüktüm 14-15 yaşlarındaydım herhâlde. Yazları, Bursa Kumla'daki bir kampa giderdik. 15 günlük bir süreçti bu. Öyle ahım şahım bir kamp değil, sıradanın da
altındaydı ama biz çocuklar iple çekerdik kamp süresinin gelmesini. Cüzi bir ücret mukabilinde 15 gün geçirirdik. Bir senedir görmediğimiz arkadaşlarımızla buluşur, hasret giderirdik. Kamu'ya ait bir kamptı. Arada sırada o sıradanlığına karşın; politikacılar, üst düzey yetkililer, hatta gazeteciler de gelirdi.
altındaydı ama biz çocuklar iple çekerdik kamp süresinin gelmesini. Cüzi bir ücret mukabilinde 15 gün geçirirdik. Bir senedir görmediğimiz arkadaşlarımızla buluşur, hasret giderirdik. Kamu'ya ait bir kamptı. Arada sırada o sıradanlığına karşın; politikacılar, üst düzey yetkililer, hatta gazeteciler de gelirdi.
Rahmetli Örsan Öymen'i de bu vesileyle tanımıştım.
Yine o yaz kamptayken, müsteşar'ın geleceği haberi yayıldı.
Birkaç saat sonra siyah, o zamana göre lüks bir araba durdu derme çatma kapının önünde. Kampta bulunan erkekler sıraya girmişlerdi onu karşılamak için.
Arabanın kapısı açıldı bir ayak dışarı çıktı...
İşte bütün hatırladığım bu ayak ve ayakkabı.
Hayran olmuştum.
Bir çift rugan ayakkabı.
İnanın şu anda da ne müşavirin yüzünü ne de başka bir şeyi anımsıyorum.
Tek hatırladığım ayakkabılar...
Zarif bir çift ayakkabı...
Çok daha ileri tarihlerden birinde ki, o zamanlar evliydim; Bolu'da yine kamuya ait bir dinlenme evine birkaç saatliğine misafir olmuştum. Gittiğim gün, tesadüfen bir bakan da eşiyle birlikte oradaymış...
Eşinin üstünde derme çatma bir elbise, saçlar savruk...
Bakanın yüzüne basın yoluyla aşina olmasam, bakan diyemezdim.
15-20 yıl içindeki değişim kıyafetlere de yansımıştı.
Kıyafet (ye kürküm meselesi değil) kendine olduğu kadar, karşıdaki kişiye de saygıyı gösterir.
Değişim rüzgârı böyle bir şey olsa gerek...
Herşey değişiyor, başta insanlar...
Sevgiyle kalın
Neşeniz daim olsun.
Nilüfer Dumlu Günaydın