Tunceli'nin Kerbelâ Yapıldığı Gündür 28 Kasım

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır. 
"Devlet Bahçeli'ye Açık Mektup: Tunceli Seferiniz Kutlu Olsun!" başlıklı bir önceki yazımda Sayın Bahçeli'ye dedim ki; "Keşke bu seferi; vekil başvekilin 'Hodri Meydan' çıkışını beklemeksizin yapabilseydiniz. Zira şimdi bu seferinize, Vekil Başvekil Davutoğlu'nun geçtiğimiz salı günü parti grubunda sizi hedef alarak yapmış olduğu 'Tunceli Türkiye'nin bir vilayeti mi? O zaman bu söylediklerini Tunceli'de söyle, cesaretin varsa...' şeklindeki çıkışın gölgesi düşecektir!"

Davutoğlu Abûzer Efendilikten Bir Türlü Kurtaramadı Kendisini!
Doğrusu Davutoğlu beni hiç yanıltmadı. Demek ki; az çok mürekkep yalamış hemen herkes gibi ben de siyaset yapma tarzını ve şahsi karakterini yeterince

“Asgari Cennet"in “Rakam”ları

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
“Bu kentte bir şeyler ters gitmiş!”
Ağır laf.
Söyleyen kasabanın ekonomik röntgenini çekebilen bir uzman olunca “Ağır Roman*” bu lafın yanında “Mavi Tüy**” kalır!
Defterdarımız  hiç çekinmeden lafı ortaya atıvermiş.
Hem de kasabanın ağır abisinin önünde. 
Ağır abi sinirlenmiş tabii.
Bir iki çemkirmiş. Ama nafile! Rakamlar kabak gibi ortada.
Yıllardır kasabanın “Asgari ücretliler cenneti”nden ibaret  olduğunu söyleyip yazıyoruz.
Bize inanmayanlar şimdi oturup rakamları afiyetle yesinler.

Devlet Bahçeli'ye Açık Mektup: Tunceli Seferiniz Kutlu Olsun!

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Devlet Bey'im,
Dahili ve harici bedhahların ağız birliği etmişçesine Dersim'e mutantan (tantanalı) seferler düzenlediği bir zaman diliminde sizin Tunceli'ye bir sefer eyleyeceğinizi işittim ve çok mesut ve bahtiyar oldum. Allah seferinizi kutlu, sonucunu milletimiz ve partiniz açısından mutlu eylesin. Bu mutluluk temennisiyle size bu mektubu yazıyorum.

Devlet Bey'im,
Bu sefer, geç kalmış olsa da yapılması elzem olan ve topyekun Türk Milleti'nin beklediği bir kutlu seferdir. Şahsen ülkemiz, milletimiz ve partiniz için hayırlı sonuçlar doğuracağına kesinlikle inanıyorum. Keşke bu seferi; vekil başvekilin "Hodri Meydan"çıkışını beklemeksizin yapabilseydiniz. Zira şimdi bu seferinize, vekil başvekil Davutoğlu'nun geçtiğimiz salı günü parti grubunda sizi hedef alarak yapmış olduğu"Tunceli Türkiye'nin bir vilayeti mi? O zaman bu söylediklerini Tunceli'de söyle, cesaretin varsa...”(1) şeklindeki çıkışın gölgesi düşecektir!

Bülent Arınç: Ula Selo Apo'nun İtibarıyla Oyniysiz Ha!

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Başrollerini Kemal Sunal ve Şener Şen'in paylaştıkları Davaro isimli bir Kartal Tibet filmi vardır.  Davaro ve Hıyarto aileleri arasındaki kan davasını konu alan oldukça komik bir filmdir Davaro. Film, Davarolardan Memo (Kemal Sunal) ile Hıyartolardan Sülo'nun (Şener Şen) arasında geçen trajikomik ilişkiler üzerine kurulmuştur.

Sülo, Memo'nun babasının katilidir ve töre gereği Memo'nun Sülo'yu öldürmesi gerekir. Ahali de onu bu konuda yüreklendirir. Memo ile sevdiği kız Cano'nun (Pembe Mutlu) düğünlerinin olduğu bir sırada babasının kanlısı Sülo hapisten çıkar gelir ve trajikomik olaylar bundan sonra başlar. Ancak Memo'yu babasının kanını almaya teşvik eden köyün Ağası'nın (İhsan Yüce) asıl maksadı Sülo'nun eşi Ayşo'ya (Ayşen Gruda) konmaktır. Memo ağanın bu niyetini öğrenince, Sülo'yu öldürmekten vazgeçer.

Ülkücüler Musa'yı Beklerken!

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Hiç kimse kusura bakmasın ve ucuz siyasi polemik peşinde koşarak hakaretler yağdırmaya kalkışmasın; Milli Görüş'ün ve Türk Milliyetçiliği'nin son 50-60 yılda geçirmiş olduğu evrelere, atlatmış oldukları antidemokratik badirelere baktığımızda ve bu iki siyasi akımı birbiriyle kıyasladığımızda karşımıza, çalışanların sürekli kazandığı, çatışanların ise sürekli kaybettikleri şeklinde bir siyasi tablo çıkmaktadır. Çünkü demokrasilerde çatışanlar değil, çalışanlar iktidar olurlar. 

Bilindiği gibi; 1950'lerde Demokrat Parti, 1960'larda ise Adalet Partisi'nde örgütlenerek merkez sağ partiler içinde yer almayı tercih eden Türkiye'deki Siyasal İslamcı Akım, 1970'lere gelince bağımsız bir parti şeklinde örgütlenmeyi tercih etmiştir. 1969 genel seçimlerinde Konya'dan bağımsız

Amerika 711 Yılında Araplarca Keşfedilmiştir

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Daha önce de defalarca dile getirdim; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve bu kurumun yönetimindeki derneklerin ve vakıfların faaliyetleri, iyiden iyiye iktidar partisinin siyaset alanı haline gelmiş bulunmaktadır. Tayyip Bey, başbakan iken edindiği bu alışkanlığı, Cumhurbaşkanı olduktan sonra da son sürat devam ettirmektedir. Malum geçenlerde bilim dünyasını ayağa kaldıran açıklamasını da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da düzenlenen "1.Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi"nde yaptı ve Diyanet çalışanlarından bol bol alkış aldı.

Aynı şeyi Tayyip Bey'in adeta yerine vekil bırakır gibi başbakan atadığı Ahmet Davutoğlu da yapıyor. O da geçenlerde Hacıbektaş-ı Veli'yi anma etkinliklerinde Alevi yurttaşlara hitaben yapmış olduğu konuşmada bir STK olan Türkiye Diyanet Vakfı tarafından kendi kaynaklarıyla basılan Alevi Klasiklerini sahiplenerek "Alevi gençler Alevilikle ilgili adap ve erkanı öğrensinler diye Alevi klasiklerini bastırdık.." anlamında laflar etmemiş miydi?

Seni Kimler Keşfetsin?

Tarihi anlatmak, Vikipedi veya Wikipedia’dan bir şeyleri aparıp yayınlatmakla olmuyor. Amerika hadisesi gündeme düştüğünden bu yana isminin başında profesör, doçent gibi akademik unvanlarla edebiyatçı, yazar gibi saygın mesleklerin oturduğu bir dolu insanın bu yolu seçtiğini gördüm. Bilim ve yazın dünyamız için utanılacak olay. Kusura kalmasınlar ama zaten şüphelenirdim, bu algım iyiden iyiye güçlendi. 
Bir de vıcık vıcık yağ kokan, ama belli kesimlerce aliyyülâlâ olarak tanıtıldıkları için saygın işler yaptıklarını sandığımız insancıklar var. Ağızlarından çıkan harfler bile etrafa yağ sıçratıyor.

Keşif, Keşşaf, Kesbiç

Gelin, Şu Keşiflere Bir de Birlikte Bakalım
Bu tür rakamlara, kesinlik açısından pek itibar etmem ama Amerika’ya ilk yerleşimin bundan kırk bin yıl önce olduğu iddiası var.
Bence çok az, çok saçma ve aptalca…
Şu kırk bin yılı beğenmedim ama onun kırkta biri bile keşif konusuyla dalga geçmek için ideal…Bering Boğazı
Amerika kıtalarına yapılan göçlerin genelde kuzeye, oradan da güneye yöneldiği sanılıyor. Genellikle denirse ona sözüm yok. Kesin ifade kullanılırsa itirazım başlıyor.

America, I Love You

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.

Mister Number One
Geçen gün, “Ustalar Ustası Recep Bey”imiz öyle laflar etti ki, yerlisiyle yabancısıyla herkes mizahçılığa soyundu: Latin Amerika’nın İslam’la tanışması 12. yüzyıla kadar dayanır. Amerika’yı Kolomb değil, 1178’de Müslümanlar keşfetti. 1178’te Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmıştı. Kristof Kolomb, anılarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahseder. Ben şimdi Küba’lı kardeşimle konuşurum. O dağın tepesine bir cami bugün de yakışır. Yeter ki izin versinler, olur desinler. Yani

Gilindere Yılanları

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Gilindere Günleri"...
Gilindire'nin iklimi çoğumuzun o güne kadar görmediği derecede sıcaktı. Bize yöre halkının giydiği şalvarlardan yaptırmışlardı. Desenli basma kumaştan, son derece basit ama havadar giyeceklerdi bunlar. Birbirine iki yanından tutturulmuş iki dikdörtgen kumaşın üst kısmı kıvrılarak içine lastik geçirilmiş, altının ise ortası dikilerek iki yanında ayak girecek kadar iki açıklık bırakılmıştı. Kafalarımızda şapkalar olmasına rağmen hepimiz simsiyah olmuştuk. Gülünce dişlerimiz olduklarından çok daha beyaz görünüyordu. Benim kahverengi olan saçlarım güneşin etkisiyle açılmış, adeta sarı olmuştu. Gündüzleri çok sıcak olan hava akşam üzeri saat beş gibi çıkan rüzgârla biraz olsun serinliyor, geceleri rahat nefes almamızı, uyuyabilmemizi sağlıyordu. Fırsat buldukça da sahile iniyor, yakınlardaki koylarda denize girip biraz serinliyorduk.

MHP'ye Seçim Kazandıracak Projeler

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Geçenlerde kıramayacağım bir Ülkücü ağabeyin daveti üzerine yine Ülkücülerce düzenlenen bir toplantıya dinleyici olarak katılmıştım. Toplantıya katılanlara söz verildi ve isteyen kürsüye çıkarak MHP'nin iktidar olması için neler yapılması gerektiği konusundaki fikrini açıkladı.

Ağrılı olduğunu ve Ankara civarında arıcılık yaptığını söyleyen bir Ülkücü arkadaş kürsüye çıkarak şu anlamda laflar etti:
"Tenkit etmek kolay. Hep tenkit ediyoruz. Proje üretenimiz yok. Oysa MHP yönetimi bizlerden seçim kazandıracak projeler bekliyorlar. Ben arıcılık yapıyorum. Tabiri caizse dağlarda arı çobanlığı yapıyorum. Bir gün MHP'ye nasıl yardımcı olabilirim diye düşünürken bir proje aklıma geldi. Türk Tarihi'nin önemli olaylarını ve kahramanlarımızı konu alan bir çizgi filim yapalım ve

Seninle Ülküdaş Değiliz Artık

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
197... yılında uluslararası bir toplantı için Türkiye'yi temsilen Afganistan'ın başkenti Kabil'e gitmiştim. Türkiye'ye verilen değeri göstermek için beni Amanullah Han'ın sarayına yerleştirdiler. Saray dedimse, bizim Anadolu'da bulunan sıradan evler gibi bir yapı. Bir sabah yanık bir kaval sesiyle uyandım. Pencereden dışarı baktığımda karşıdaki duvarın dibinde yere çömelmiş bir ihtiyar gördüm. Kavalı o çalıyordu. Hemen giyinip yanına vardım.
-Hayırdır baba" dedim, "ne yapıyorsun burada?"
İhtiyar doğruldu ve sarayın önündeki gönderde asılı Türk Bayrağını eliyle göstererek;
-"Bu bayrağın sahibi kadın efendi sen misin?"
-"Benim baba" dedim,"ne oldu ki?"
Adam birden hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ağlaması biraz geçince konuşmaya başladı:
-"Ben bir Özbek Türküyüm. Çok uzaklarda çobanlık yapıyorum. Duydum ki; Türkiye'den

“Is That Real?” ya da “这是真的”

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Uçaneller Kuklaevi olarak geçtiğimiz hafta belediyenin daveti nedeniyle Milano’daydık.
Bizim belediye’den bahsetmiyoruz elbette. Bizim belediye bizi davet etse etse ipe balkona serilmez ceza makbuzlarını tebliğ etmek için davet eder!
İtalya’nın Milano Belediyesi, "Open Street" ile ortaklaşa düzenlediği sahne ve sokak sanatları festivaline "Uçaneller Kuklaevi"ni de davet etti. 
Biz de bu davete icabet edip Milano’ya gittik. 

Bizim aklı evvellerin gürültü yapıyorlar diyerek 72 liralık utanç cezası kestirdiği  (hem de utanmazlığa tavan yaptırıp iki kere üst üste) festivalimizin ve kuklalarımızın dünyanın dört bir yanından gelen çocuklar ve sanatçılarla hasbihâl etmelerini sağladık.

Milano nire Lüleburgaz nire?

Atam'a Mektup

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Sevgili Ata’m, 

Aramızdan ayrılalı sen, tam yetmiş altı yıl olmuş. 
Nasıl da akıp geçmiş zaman! 
"Bir su misali " derler ya hani, işte öyle akıvermiş. 
Peki bu yetmiş altı yılda, senden sonra neler oldu? 
Özellikle de son on iki yılda!

Erenköy Kız Lisesi’nde okurken, orta okul ve lise yıllarımda müthiş bir tarih öğretmenim olmuştu. Bana tarihi, özellikle de Cumhuriyet Tarihi’mizi sevdiren Remziye Baturbaygil’i rahmetle anıyorum. Bizlere Cumhuriyet dönemini, o dönemin politikasını inanılmaz bir dille anlatırdı. Tabii çoğu şeyi anlamazdık. Anlamazdık ama hikâye dinler gibi dinlerdik. 
İyi ki dinlemişim. 
Sonraki yıllarda politikanın getirilerini, götürülerini daha iyi anladım!

Bu Ülkede Sessiz Sedasız Bir Oruç Tutuldu, Farkında mısınız?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bu ülkede bu günlerde sessiz, sedasız, gösterişsiz, tantanasız ve son derece ağırbaşlı bir oruç tutuldu, farkında mısınız?!
Değilsiniz değil mi?!
İtiraf edeyim ki; ben de farkında olmadım!
Çünkü farkında olmak için bu orucu tutmak gerekirdi!
Oruç tutarak aç kalanların halinden anlamak için oruç tutup aç kalmak gerekir çünkü!
Tok ne bilsin ki açın halinden?
Onun için de Sünniler olarak hiç kimse farkına varmadı Türkiye'de böyle bir oruç tutulduğunun!

Gilindere Günleri

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Stajyerim"...
İkinci sınıfın sonunda yine dersler bitmiş ama okul bitmemişti. İki ay süre ile staj yapacaktık ancak bu kez okulda değil de uzaklarda, hem de bir ilkokul yapacaktık. Sınıf iki gruba ayrılmıştı, benim grubum Mersin'in Gülnar ilçesinin Gilindire nahiyesine gidecekti. (yeni adıyla Aydıncık) Hepimizi bir sevinç ve telaş sarmıştı. Hem yaz tatilimizi bilmediğimiz bir sahil yöresinde geçirecek, hem de okul gibi yararlı bir işe katkıda bulunacaktık.

Bir sabah erkenden, staj hocamız Prof. Dr. Feyyaz Erpi komutasında, (kendisini buradan saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum) hocamızın asistanı, ahçılarımız ve 7 si kız olmak üzere yaklaşık 30 öğrenci otobüsle Gilindire'ye doğru yola koyulduk. Uzun ve

Yalnızlık / Yoruldum

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yalnızlığını sev. Çünkü ondan başka kimsen yok senin. Herkes gittiğinde yanında kalan bir o vardır. Kimse seni anlamadığında yine o anlar seni. Yine o dinler sesini, gözyaşlarını, haykırışlarını. Kimseye söyleyemediklerini söyleyebilirsin ona. Çünkü o bilmez yargılamayı, seni küçük görmeyi. Hatta kimseye bile söylemez o dertlerini, sırlarını. Her şeyi saklar o. Asla ihanet etmez sana. İstemesen bile yanında olandır o. Kimse yokken seni avutan, gözyaşlarını silendir. Sen ağlarken seninle ağlayandır o. Bir ayna gibidir aslında. Sen nasılsan o da öyledir. Asla kandırmaz seni. Asla arkadan bıçaklayan olmaz. Seni terk eden olmaz. Ona alıştıktan sonra senden vazgeçmez o. Yarı yolda bırakmaz insanlar gibi. Onların sözleri, yalanları gibi. O vardır sadece o. Her zaman o. Her yerde o. Bu yüzden sevmelisin işte onu. Korumalısın, asla ama asla

...Ve Tanrı Türkleri Uyardı: Maden Ocaklarınız Göçebilir

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Geçenlerde, Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel'in adıyla bir grafik paylaşıldı sosyal medyada. Grafiğe göre; Almanya dünya kömür üretiminde ilk sırada, Türkiye ise 28. sırada. Son 30 yılda Almanya'da hiç madenci ölmemiş, Türkiye'de ise tam 1580 kişi ölmüş. Dile kolay; tam 1580 kişiden bahsediyoruz. Bu bilgiye göre Türkiye'de son 30 yıl içinde yılda ortalama 53 maden işçisi hayatını kaybetmiş bulunuyor. 2014 senesinde ise bu satırların yazıldığı tarih itibarıyla sadece son 7 ayda toplam 322 maden işçisi hayatını kaybetti. 13 Mayıs'ta kömür ocağında yanarak ölen 301 vatandaşımızın acısı henüz tazeliğini korurken 28 Ekim'de Ermenek'te 18 maden işçisi su baskını sonucu hayatını kaybetti. Ermenek'tekiler henüz su altında çıkarılmayı beklerken bu sefer 1 Kasım'da Bartın'da meydana gelen maden kazasında 2, Zonguldak'ta meydana gelen

Abdullah Gül'ün Acısı ve Biji Serok Obama

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.

"Dostum" diyebileceğim seviyede sevdiğim ve bütün Türkiye'nin de yakından tanıdığı bir Müftü Efendi, facebook sayfasında, yandaş medyanın önemli elemanlarından Yeni Şafak gazetesinden bir videoyu paylaşarak şöyle bir yorum yapmış:

"Hey gidi günler hey.. Başındaki örtü dolayısıyla Meclisten kovulan kızımıza bu zulmü reva gören bu merhum zat-ı Muhterem bu gün Mecliste olsaydı acep ne derdi ki doğrusu merak ediyorum..."

Yeni Şafak ise görüntüyü şu açıklama ile  paylaşmış okurlarıyla:
"1999 seçimlerinde milletvekili seçilen Merve Kavakçı başörtülü olduğundan dolayı Meclis'te DSP'li vekiller ve dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in provokasyonlarına maruz kalmıştı. O an Meclis'te bulunan MHP'li, DYP'li ve ANAP'lı vekillerse Kavakçı'ya karşı yapılan sözlü saldırılara sessiz kalarak bu anti-demokratik eyleme destek vermişti."
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.