ÖMER SAĞLAM *Tehcire Tabi Tutulan Ermenilerin Torunlarına T.C. Vatandaşlığı




Sayın Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'nin nüfusunu arttırmak için öteden beri çaba sarf ettiği biliniyor. Bunun için katıldığı hemen her nikah töreninde evlenen çiftlerden en az üç çocuk sözü almadan Evlenme cüzdanını teslim etmiyor kendilerine. Aslına bakılırsa doğru yapıyor Cumhurbaşkanı. Çünkü Türkiye'nin nüfusu gittikçe yaşlanıyor. Özellikle etnik köken itibarıyla Türk olanlar, daha az çocuk yapıyorlar. Bunun bir sebebi eğitim ise de en büyük sebebi galiba geçim sıkıntısı ve ekonomik yetersizliklerdir. Aileler, çocuklarını iyi yetiştirememe ve besleyememe kaygısıyla daha az çocuk yapıyorlar. Bu durum, etnik köken itibarıyla Türk olanların yaşadıkları bölgelerde gözle görülür durumdadır. Kalkınmışlık ve eğitim bakımından çok daha geri durumdaki Doğu ve Güneydoğu'da ise durum eskisi gibidir. O bölgelerde değişen bir şey yok henüz;
doğurganlık oranı bir hayli yüksek bu bölgelerimizde. 
Öyle ya; tarlaya rençber, sürüye çoban, inşaata amele, sokağa mafya, dağa militan lazım o bölgelerde! 

Sayın Erdoğan'ın, Suriye'deki iç savaştan kaçan ve ortalama 3.5 milyon olarak kabul edilen mültecileri T.C. vatandaşlığına geçirme konusundaki fikrini açıkladıktan sonra, düşünmeye başladım; acaba neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu? Benim aklıma ilk gelen; Cumhurbaşkanı muhtemelen Türkiye nüfusunun yaş ortalamasını düşürmek ve genç nüfusla takviye etmek maksadıyla böyle bir görüşü ortaya atmış olmalıdır! Muhalefete bakılırsa; bunun sebebi muhtemel bir başkanlık referandumunda "EVET" oyu verecek bir potansiyel yaratmaktır...

Cumhurbaşkanına tavsiyemizdir; eğer Suriyeli Mültecilere vatandaşlık verilmesini nüfus artışı için istiyorsanız, bundan hemen vazgeçin derim. Bunun yerine size daha sağlıklı bir yol öneriyorum ben. Biraz zaman alır ve zordur ama bence çok daha sağlıklı bir yoldur bu yol. Üstelik patırtı, kütürtü de yaratmaz, bilakis muhalefetten destek bile görürsünüz bu konuda! Önerim şudur; işsiz gençlere iş bulun, çalışanların refah seviyesini ve fert başına milli geliri arttırın, bakın bakalım ne olacak? Allah sizi inandırsın; sokaklar, caddeler, parklar ve meydanlar, fıkır fıkır çocuk kaynayacaktır! Bu durum, muhtemelen bizim gibi ve hatta sizin gibi orta yaşın üzerine çıkmış, ununu eleyip, eleğini duvara asmışları bile şevke getirecektir. Belli mi olur canım; siz hele bir deneyin bakalım. 

Ermenilere Vatandaşlık
Mültecilere sahip çıkmak ve onlara yardımcı olmak başka, onlara vatandaşlık hakkı vererek, vatanımızı temelli olarak onlarla paylaşmak başkadır. Bu coğrafyanın vatan yapılmasında emeği olmayanların, hatta bu vatana ihanet edenlerin bu vatanda vatandaş olması kabul edilemez. T.C. vatandaşlığı o kadar ucuz olmamalıdır. Bu konuda, Almanya'nın, Fransa'nın, Belçika'nın Türklere vatandaşlık hakkı tanıması örnek olarak gösterilmektedir. Peki, bu ülkeler Türklere acaba kaç yıl sonra bu hakkı verdiler, hiç düşündünüz mü? Siz ise adamları sınırı geçtikten sonra ağaçlarımızın dibine, kayalarımızın kovuklarına yaptıkları defi hacetleri bile kurumadan onlara vatandaşlık hakkı vermeye kalkışıyorsunuz. Bu durum asla kabul edilemez. Esasen mevcut Anayasa ve yasalar da buna imkan vermemektedir. 

Üstelik bu adamlar sınırdan ülkemize girerken gerekli ve yeterli incelemenin yapıldığını da hiç sanmıyoruz. Bunların, kimler olduğunu, aralarında Türk düşmanlarının, ajan ve casusların bulunup bulunmadığını, mesela bu insanların arasında PKK militanlarının ve 1915 yılında Tehcir’e tabi tutularak Suriye topraklarına yerleştirilen Ermenilerin torunlarının da olup olmadığını biliyor musunuz? Hiç sanmıyorum. Vaktiyle Suriye'de zorunlu iskana tabi tutulan Ermenilerin çocuklarına bugün vatandaşlık hakkı verirsiniz, yarın bu adamlar kalkar dedelerinin mallarını ve mülklerini isterler. Peki siz buna hazır mısınız?

Dolayısıyla; bu adamlara vatandaşlık hakkı verilirken kılı kırk yarmak zorundasınız. Aksi takdirde, kendi ellerimizle kendi başımıza ördüğümüz çorabı görünceye kadar iş işten çoktan geçmiş olacaktır. Unutmayın ki; El-Kaide terör örgütü Afganistan-Pakistan sınırına yerleştirilen mülteciler arasından, Boko Haram Terör örgütü de Nijerya sınırına yerleştirilen mülteciler arasından neşet etmiştir. Biz bu konudaki görüşlerimizi geçen yıl da dile getirmiştik aslında(1). 

Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'yi İlhak Edeceklermiş!
Dinci ve yandaş medyaya bakılırsa; Erdoğan, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak'ı Türkiye'ye katmak için Suriyelilere vatandaşlık hakkı vermeyi planlıyormuş(2). Bu adamlar hala Yeni Osmanlıcılık fikrinin peşinde koşuyorlar anlaşılan. Bunlar BOP veya GOP'u hala Osmanlıcılık ve ecdadın mirasına sahip çıkmak olarak okuyorlar anlaşılan. Oysa bu fikir tarihin çöplüğüne atılalı yıllar oldu. Öte yandan Erdoğan, bunu gerçekten hayal etse bile dünya buna izin verir mi sanıyorsunuz siz. Allah sizlere akıl fikir, bizlere de sizdeki bu aymazlığı ve ahmaklığı idrak edecek feraset ve iz'an versin.

Suriyeliler Ahiska Türklerinin Bedeli midir?

Erdoğan başta olmak üzere AKP şefleri ve yandaş medya, Suriyelilere vatandaşlık verilmesine karşı çıkanları tenkit ederken "Ahiska Türklerine de vatandaşlık verildiğini" gerekçe gösteriyorlar. Demek oluyor ki; AKP şefleri, milyonlarca Suriyeliye vatandaşlık hakkı verilmesinin yolunu açmak için Ukrayna'dan birkaç yüz Ahiska Türkünü özellikle getirip yerleştirmişler Erzincan'ın Üzümlü ilçesine. Allah bunlara gerçekten akıl fikir versin; birkaç yüz Ahiskalıyı sindirmekle 3.5 milyon Suriyeliyi sindirmek, aynı şey midir Allah aşkına? Ahiskalılar ki; sadece din bağı ile değil, dil, tarih ve kültür bağı ile de bizden birer parçadır. Öz be öz Anadolu Türkleridir. Vakti zamanında Türkiye'nin doğu sınırları boyunca (Gürcistan-Ermenistan sınırı) yaşarlarken, sınırların değişmesi üzerine, sınırın öbür yanında kalmışlar. Daha sonra Bolşevik zulmüne maruz kalarak birçok kez sürgün yemişler ve adeta soykırıma tabi tutulmuşlardır. 

Suriyelilerin içinde ise Tehcirle Türkiye'den gönderilen Ermenilere varıncaya kadar farklı dinlere mensup ve ne idüğü belirsiz bir sürü etnik ve inanç grubu vardır. Bunlar birbirleriyle düşman kardeşler durumundadır ve bu adamlara vatandaşlık hakkı verilince, aralarındaki düşmanlıkları Türkiye'de de sürdüreceklerinden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Yılladır PKK ile uğraşmakta olan Türk Devleti, bu sefer de bunlarla uğraşmak zorunda kalacaktır. Ağrımayan başa çaput sarmak diye işte buna derim ben. 

Öncelik Harvardlı ve Oxfordlulara!

Cumhurbaşkanı, Varşova'da yapılan NATO toplantısından dönüşte, uçakta gazetecilerin sorusu üzerine Suriyeli mültecilere vatandaşlık hakkı verilmesini savunurken demiş ki; "Bu insanların içinde doktoru var, mühendisi var, avukatı var, sağlık elemanları, öğretmenleri var, bütün bunlardan ülkemiz istifade edebilir; bunlara vatandaşlık verilebilir."

İyi güzel de, biz bu adamların ellerinde bulunan diplomaların gerçek olup olmadığını nereden bileceğiz? Öte yandan YÖK'ün bile diplomalarının denkliğini kabul etmediği Suriye üniversitelerinden mezun olmuş insanların diplomaları, bu adamların mesleklerini Türkiye'de icra etmeleri için yeterli olabilir mi? Türkiye'de bizzat sizin kendi diplomanız bile henüz tartışma konusu iken, yüz binlerce Suriyelinin diplomalarının gerçek olup olmadığını nasıl ispat edeceksiniz efendim?

Sanıyorum şu anda İstanbul'daki kalpazanların ve merdiven altı matbaaların en yoğun çalışma sahası, Suriyeliler için sahte diploma basmak olmalıdır. Cumhurbaşkanından duydular ya; öncelikle doktor, mühendis, avukat, öğretmen ve sağlık memuru gibi kişilere vatandaşlık hakkı verileceğini, şimdi harıl harıl diploma basıyor olmalılar sahtekârlar; Harvard, Oxford ve Sorbonne diplomaları 10.000 dolar, El-Ezher Diploması 3000 dolar, Şam Üniversitesi 1.000 dolar; seç al, beğen al...

Florya'nın Suriyeli Yiğitleri!
Geçenlerde bir gazetede vardı haberi; vatanları için savaşmak yerine tası tarağı toplayıp Türkiye'ye kaçmayı tercih eden Suriyeli gençler, İstanbul'un Florya sahillerinde bulunan İBB Sosyal tesislerinde ülkeleri lehine slogan atıp, zılgıt çekerek, bir anlamda günlerini gün ederek T.C. vatandaşı olacakları günü bekliyorlarmış. Üstelik o plajlara İstanbul halkını da sokmuyorlarmış! Peki, Hakkari'de, Şırnak'ta, Cizre'de, Silopi'de, Nusaybin'de şurada burada organlarını bırakan gazi kardeşim ya da buralarda oğlunu, kocasını, kardeşini kaybeden şehit yakını kardeşim, siz hiç gidebildiniz mi bu tesislere?

Suriyeliler İçin Referandum
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu kutluyorum; bizim günlerdir sosyal medyada paylaştığımız öneriyi, kalkıp partisinin grup toplantısında dile getirdiği için. Öyle ya; madem "demokrasi" diyorsunuz, madem "hukukun üstünlüğü" diyorsunuz, madem "Türk halkının sağduyusuna güveniyoruz, milletten başka kimseye hesap vermeyiz" diyorsunuz ve madem TSK'yi bile kendi kurmuş olduğunuz özel yetkili mahkemelerde yargılayabilmek için 2010 yılında referanduma gittiniz, şu halde neden "Suriyelilere vatandaşlık hakkı verme konusunu referanduma götüreceğiz" diyemiyorsunuz? Milletten neden korkuyorsunuz? Öyle ya; madem millet olarak, benim vatanıma Suriyelileri ortak edeceksiniz, öncelikle benden izin almalısınız. En doğrusu budur çünkü. 

Bayramlaşmak İçin Suriye'ye Gidiliyorsa
Haberlere göre; 50.000 Suriyeli bayramı geçirmek üzere Türkiye'den Suriye'ye geçmiş. Anlaşılıyor ki Suriye'de artık güvenlik sorunu kalmadı! Zira biz canlı bomba korkusuyla Ankara'da Kızılay'a, Gar'a ve Merasim Sokağa, İstanbul'da Sultanahmet meydanına ve Atatürk Havalimanı'na gidemezken onlar Suriye'ye gitmekten korkmuyorlar! Şu halde biz bu adamları neden hala besliyoruz!

Dile kolay, bugüne kadar milli bütçemizden 11 milyar doların üzerinde para harcamışız bu adamlar için. Bu yük, çekilir yük değildir artık. Üstelik, bu adamların Suriye'de barış sağlandığı takdirde ülkelerine dönme ihtimali çok yüksektir. Şu halde durduk yerde nereden çıktı bu adamlara vatandaşlık hakkı verilmesi düşüncesi? O zaman Erdoğan'ın niyeti başka. Ramazan Bayramı dediğin, bir kase şeker, bir tabak tatlı. Türkiye için gerçek bayram, bize göre Suriyelilerden kurtulduğumuz gün, gazeteci Yılmaz Özdil'e göre ise herhalde Erdoğan'dan kurtulduğumuz gündür! Yılmaz Özdil, 12 Temmuz tarihli ve "Suriyeli vatandaş!" başlıklı yazısını şöyle bitiriyordu çünkü: "Suriyeliler kalsın, razıyız. İngiltere veya Kanada, sadece Erdoğan'ı burdan alsın yeter!"


 Ömer Sağlam
_______________


1-htts://www.turkishnews.com/content/2015/05/02/suriyeliler-derhal-sinir-disi-edilmelidir/
2-http://www.yeniakit.com.tr/haber/iste-suriyelilere-vatandaslik-verilmesinin-ardindaki-plan-191658.html
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.