Gruplarımızda sansür uygulanmamaktadır. İmla hatalarının düzeltilme sorumluluğu makale sahibine aittir.
20 Şubat Cuma günü, Türkiye sathındaki bütün camilerde Diyanet İşleri Merkez teşkilatı tarafından hazırlanan bir hutbe metni okundu. "HER CAN KUTSAL VE DOKUNULMAZDIR!" başlıklı hutbenin, Mersinde işlenen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan cinayeti üzerine hazırlandığı hutbenin metninden de anlaşılmaktadır. Hutbe metninde bulunan bazı paragraflar şöyle:"Buhârî ve Müslim’in naklettiği bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) önceki peygamberlerden biri ile ilgili şöyle bir hadise anlatır: Eski zamanlarda bir peygamber, ağacın altında konaklarken kendisini bir karınca ısırır. Bu sebeple o peygamber karınca yuvasının yakılmasını emreder ve yuva yakılır. Bunun üzerine Yüce Rabbimizden ona şöyle bir uyarı gelir: 'Seni bir karınca ısırdı diye mi Allah’ı tesbih eden ümmetlerden bir ümmeti toptan yok ettin!' Karınca kadar küçük bir varlığın bile incitilmesine rıza göstermeyen Rabbimiz, canın kutsal ve dokunulmaz
olduğunu bize öğretir...
Hiç kuşkusuz bu hayatta merhamete en layık olan varlık, yeryüzünün kıymetlisi insanoğludur. Yüce Allah’ın mükemmel biçimde yarattığı ve kendi ruhundan üflediği insan, bağrında taşıdığı ilâhî öz ile saygıya layık olandır. Rengi, dili, ırkı, cinsiyeti fark etmeksizin insan olmakla her türlü dokunulmazlık hakkına doğuştan kavuşandır. Canı özgedir; ırzı, şerefi, haysiyeti, onuru, namusu her türlü değerin üstündedir. Kendisi bile kendi canına kıyma, intihar ederek yaşamını sonlandırma hakkına sahip değildir. Hele bir başkası, hukukun ve ahlakın sınırlarını aşarak asla ona el uzatamaz...
Hep birlikte düşünelim: Neden Peygamber Efendimiz (s.a.s)...kişinin, eşine nefret beslemesini yasaklamıştır?..Neden savaşta bile kadınlara, yaşlılara, çocuklara dokunulmamasını emretmiştir? Neden genç kızların zorla evlendirilmesini yasaklamıştır? Neden işkenceye ve caniliğe asla onay vermemiştir?
...Bu vesileyle cinayetlere kurban verdiğimiz bütün yavrularımıza, kızlarımıza, kadınlarımıza, masum canlara Cenab-ı Hak’tan rahmetler diliyorum..."(1)
Hutbe metninde bulunan bu bilgiler, ilk bakışta bir anlamda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadınlar, çocuklar ve yaşlılar hakkındaki resmi görüşünü yansıtır gibidir. Yani bilinen adıyla; yukarıdaki metinde geçen düşünce, bir anlamda "Kadına yönelik şiddet konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı'nca verilmiş bir fetva" niteliğindedir. Müslüman olsun veya olmasın, aklı başında hiçbir insan yukarıdaki düşüncelere karşı çıkamaz, yanlıştır diyemez. Hülasa edecek olursa; Diyanet'in yukarıdaki hutbe metnine yansıyan tavrı doğru bir tavırdır. Ancak gelin görün ki; Diyanet'in gerçek tavrının bu olup olmadığı konusunda şahsin benim şüphelerim vardır. Yani bana göre; Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuda apaçık takiye yapıyor ve ikiyüzlülük ediyor. Açık söylemek gerekirse; Özgecan cinayeti üzerine toplumdan gelen baskı karşısında yalan söylüyor.
Yukarıda görüldüğü gibi; Diyanet, bir taraftan "Hz. Peygamber, kişinin eşine nefret beslemesini yasaklamıştır" diyor, bir taraftan da başta kendi yayını olan Kur'an meali olmak üzere; pek çok yayınında, serkeşlik yapan, yani kocasına isyan eden ve gözünü başka erkeklere diken kadınların gerektiğinde dövülebileceğini söylüyor(2).
Bu yaklaşımıyla Diyanet, erkeklere "Gözünü başkalarına diken kadından size fayda gelmez. Hakkını vererek onları boşayın..." demek yerine, bir anlamda onları döverek yola getirmeye ve kendinize sadakat göstermeye zorlayın demek istiyor. Yani bir anlamda kadının namussuzluğunu görmezden gelin demek istiyor! Kadınları dövmeleri konusunda erkeklere hak verirken, aynı durumdaki (hanımlarına asi gelen, isyan eden, onları başkalarıyla aldatan) erkekler konusunda kadınların da boşama haklarının bulunduğunu ısrarla söylemiyor. Ya da bunu yarım ağızla söylemeyi tercih ediyor.
Diyanet, sadece yayınlarında kadınların dövülebileceğini söylemekle yetinmiyor, merkez ve taşra birimlerinde tablo halinde duvarlara asmış olduğu "Vedâ Hutbesi" metninde de yine kocasına başkaldıran kadınların gerektiğinde dövülmesinin tavsiye edildiğini görmezden geliyor. Diyanet "Vedâ Hutbesi" metnine adeta Kur'an ayeti gibi bakıyor ve bu metnin, tıpkı diğer hadisler metinlerinde olduğu gibi rivayetlere dayalı bir hadis metni olduğunu, bu sebeple de içinde uydurma kısımlar olabileceğini bir türlü kabul etmiyor.
Diyanet, bir taraftan "Hz. Peygamber, genç kızların zorla evlendirilmesini yasaklamıştır!" diyor, bir taraftan da kızlarda buluğ ve dolayısıyla evlenme yaşını 9 (dokuz) olarak açıklamaktan imtina etmiyor. Açıkça bu yaklaşımıyla sübyancılığı teşvik ettiğinin bile farkında değildir Diyanet!(3)
Dolayısıyla; dün bütün camilerde okunan hutbe meninde dile getirilen düşünce doğru, ancak Diyanet'in kadına yönelik şiddet konusunda takınmış olduğu geleneksel umursamaz tavır yanlıştır. Diyanet, eyyamcılığı ve hükümetten gelen siyasi baskılarla alelacele hutbe hazırlayarak günü kurtarmaktan bir an önce vazgeçmeli ve yayınlarındaki kadına şiddeti özendiren ve özellikle "çocuk gelinler" şeklinde gündeme gelen çocuk istismarına sebep olana dini kabullerini yeniden gözden geçirmelidir. Önce bu tür yanlış bilgileri yayınlarından çıkarmalı, arkasından da bu yeni anlayışı toplumun geneline yaymalıdır. Bu konuda Diyanet'in elinde her türlü maddi imkân bulunmaktadır. Tesis gani, para gani, din adamı ganidir. Diyanet teşkilatı yeter ki; istesin bunu...
Ömer Sağlam
_____________
1- http://www.ankaramuftulugu.gov.tr/yeni/dosyalar3/20.02.2014_can.pdf,
2- bkz. "Diyanet'e Göre Karı Dövmenin İncelikleri" başlıklı makalemiz,
http://sessizliginsesleri.blogspot.com.tr/2013/03/diyanete-gore-kar-dovmenin-incelikleri.html,
3- bkz. "Ulema Sübyancılığı Teşvik mi Ediyor?" başlıklı makalemiz.
https://turkiyeninsesleri.wordpress.com/2012/04/30/os-ulema-subyanciligi-tesvik-mi-ediyor/
Ayrıca bkz. "Diyanet bulûğ yaşını 9’a indirdi, hükümet türbanı ilkokula giydirdi!" başlıklı makalemiz, http://www.turkishnews.com/tr/content/2014/09/24/diyanet-bulug-yasini-9a-indirdi-hukumet-turbani-ilkokula-giydirdi/