Tarih okumayı sever misiniz?
Çoğunuzdan "Evet!" sözcüğünün geleceğini biliyorum.
Ben de severim. Bilhassa "Osmanlı Tarihi"ni...
Ayrıcalıklıdır benim için.
Bu yüzden size, Osmanlının son dönemlerinde yaşamış tarihî bir kişiliğin; büyük devlet adamı Mithat Paşa’nın yaşamından bir kesit aktarmak istiyorum.
*
Bilindiği üzere, Mithat Paşa'nın çabaları sonucu, 23 Aralık 1876'da “Kanuni Esasi” kabul
edilmiştir. Mithat Paşa, meşrutiyete dayalı Osmanlılık fikrinin de önderidir.
*
Yıl 1881…
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma işaretleri verdiği dönemdir, bu yıllar.
Durumun farkında olan ll. Abdülhamid; Mithat Paşa'daki bir sevdadan, cumhuriyet sevdasından da çok rahatsızdır.
Çünkü her zaman aydınlardan korkmuş ve stratejisini onlara göre geliştirmiştir.
Bu nedenle Mithat Paşa'yı diskalifiye etmek ister. Payitahttan uzaklaştırmak için sürgüne yollar, Suriye ve İzmir valiliğine atar.
Bu arada, Abdülaziz'in intihar etmediğini, öldürüldüğünü; bu olayı destekleyenin de Mithat Paşa olduğunun bir komisyon tarafından araştırılmasını, aslındaysa ilan edilmesini ister.
Abdülhamid'in bu fikri, kurulan komisyon tarafından çabucak onaylanır.
Çok geçmeden komisyonun kararını öğrenen Paşa, alelacele Fransız Büyükelçiliği’ne sığınır.
Tarih 17 Mayıs 1881.
*
İnce hesaplar peşinde olan konsolos, Abdülhamid'e çektiği telgrafta; Paşa’nın kendilerine sığındığını, ancak cinayetten suçlu bir kişi olduğu için sığınma izni veremeyeceklerini ve bu konuda adil (! ) davranmak istediklerini bildirir.
Tunus'u almak isteyen Fransızların farklı bir oyunudur bu.
Kansız, savaşsız elde etmektir amaçları.
Zaten Abdülhamid'de çoktan gözden çıkartmıştır Tunus'u.
Fransızların jesti karşısında, Tunus’u savaşmadan ikram eder.
Çıkar ortaklığı sorunsuzca işlemiştir.
Fransızlar Tunus'u, Abdülhamid'se Mithat Paşa'yı almıştır.
*
22 Mayıs gecesi İstanbul'a getirilen Mithat Paşa'nın duruşması sadece 2 gün sürer.
Karar Paşa'nın idamıdır. Abdülhamid, bunu ömür boyu kürek cezasına cevirir ve Mithat Paşa; hemen ertesi gün, Taif'e sürgüne gönderilir.
Üç sene sonra gazetelerde birkaç satırlık bir yazı çıkar.
Mithat Paşa sürgünde olduğu Taif'te, şir-pençe adı verilen ve daha ziyade enseyle sırtta görülen bir tür kan çıbanı nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
*
İnanmadınız değil mi?
Haklısınız! Gerçekler oldukça farklıdır.
*
7 Mayıs 1881 gecesi, 9 neferlik bir takım, Paşa'nın içinde bulunduğu zindanı basar. Baskın sırasında, Mithat Paşa; Edirne'nin Beyazıt mahallesinden, berber İsmail adlı bir nefer tarafından boğularak öldürülür. Belli ki tek ve kesin amaç da budur!
*
Bu tür olayları yüzeysel bile incelesek, kuralmış gibi değişmeyen şeyler görürüz hep!
Bunların başında da çıkar ilişkileri gelir.
Yalnız insanların mı? Devletler arasındaki çıkar ilişkileri o zaman da vardı, şimdi de var.
“Yok Arap baharı, yok Suriye kışı…” daha neler neler!
Hepsi çıkar ilişkisi uğruna yapılmıyor mu?
O ülkelerde, daha çok yakında onlarca insan katledilmedi mi?
Şehirler atılan bombalardan harabeye dönmedi mi?
Ekonomilerinden söz etmeye bile gerek yok!
*
Yeni dünya düzeninin kurulumunda; şu an iki yüz küsur olan devlet sayısının bini geçeceği söyleniyor. Anlaşılan, küçülen orta hâlli devletler, elit devletlerin kontrolu altında yaşamaya çalışacaklar.
Az kaldı!..
*
Sevgiyle kalın,
Neşeniz daim olsun!
Eğer hâlâ kaldıysa tabii…
*
*
*
*
Nilüfer Dumlu Günaydın