ÖMER SAĞLAM *Müslümanların İlk Kıblesi Mescid-i Aksa Değildir “ I ”

Ben bir Kur'an hafızı değilim. Kur'an-ı Kerim üzerine uzun uzadıya incelemelerim de yok. Ancak görebildiğim kadarıyla Kur'an-ı Kerim'de Müslümanların ilk kıblesinin Kudüs'teki Mescid-i Aksa olduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. İlk kıblemizin Kudüs'teki Mescid-i Aksa olduğu kabulü, tamamen konuyla ilgili hadislere, bizim ulemanın İsrailiyat katkılı yorumlarına ve sözde İslam tarihçilerinin muhtemelen Yahudi bilim adamlarının yazdıklarından hareketle yapmış oldukları uydurmalarına dayanmaktadır.

Esasen böyle bir kabul, Kur'an'a da aykırıdır. Öyle ya; Allah kitabında "Gerçek şu ki, insanlar için yapılmış olan ilk ev, âlemlere bir hidayet ve bir bereket kaynağı olan Mekke’deki evdir."(1) diyerek, insanlık tarihindeki ilk mabedin Mekke'deki Kâbe olduğunu bildirmişken, ilahi dinlerin başlangıcından ya da belli bir yöne dönerek eda edilen namaz ibadetinin emredildiği ilk andan itibaren kıble neden Mekke'deki Kâbe değil de Kudüs'teki Mescid-i Aksa
olsun? 

Anlaşılan sevgili ulemamız; Bakara Suresi'nin 143. ayetinde geçen "...Biz bu yöneldiğin kıbleyi özellikle resule uyanlarla sırt çevirenleri açıkça ayırt edelim diye belirledik..."; 144. ayetinde geçen "Biz senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu elbette görüyoruz. İşte şimdi kesin olarak seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir; nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin."; 149. ve 150. ayetlerinde geçen "Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir..." ibaresinden hareketle, ilk kıblenin Kâbe dışında başka bir yer olabileceğini düşünüp araştırırken, karşılarına İsrâ Suresi'nin 1. ayetinde geçen "Kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan yola çıkararak, kendisine bazı mucizelerimizi gösterelim diye, çevresini kutsal kıldığımız Mescid-i Aksa’ya ulaştıran Allah, her türlü noksanlıktan uzaktır..." ifadesi çıkmış!

Yani ulema; "Madem ayete göre; Mescid-i Aksa, etrafı kutsal kılınan bir mesciddir ve Tanrı Peygamber'i bir gece Mescid-i Haram'dan alıp Mescid-i Aksa'ya götürmüştür, şu halde Peygamber'in yüzünü ondan ayırıp Mescid-i Haram'a çevirdiği Mescid, olsa olsa Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dır.." diye düşünmüş olmalıdır!

Bu konuda muhtemelen, Medine'deki Yahudilerin yönlerini Kudüs cihetine dönerek ibadet etmelerinin de etkisi vardır. Esasen Müsteşrikler, Hz. Peygamber'in Medine'ye geldikten sonra sırf Medine'nin yönetimini elinde bulunduran ve çoğunluğu oluşturan Yahudilerle iyi geçinmek için Kudüs'e doğru dönerek namaz kılmaya ve Yahudilerin tuttuğu Kippur Orucu'nu tutmaya başladığını iddia ederler. Yani batılı ilahiyatçılara göre de; Peygamber eğer Kudüs'e yönelerek namaz kıldıysa bunu ayete dayanarak değil, tamamıyla siyaseten yapmış olmalıdır!

Yani bize göre; ilk kıblemiz olmamakla birlikte eğer Medine'ye hicret edildikten sonra belli bir süre Kudüs istikametine dönülerek namaz kılındı ise bu uygulama; ancak batılı Müsteşriklerin ve Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Neşet Çağatay ve Muazzez İlmiye Çığ gibi Türk ve Müslüman ilim insanlarının dedikleri gibi olmuştur. Yani Peygamber, kendisinin ve kendisiyle birlikte Mekke'den gelen korunmasız durumdaki Müslümanların Medine'de tutunmalarını sağlamak, yerlerini sağlamlaştırmak maksadıyla böyle bir uygulamanın altına imza atmış olmalıdır. Yani hadise, dini değil, büyük ölçüde siyasidir! Elbette bu konuda Medine'ye hicret edildikten sonra nâzil olan Bakara Suresi'nde geçen "Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir."(Bakara/115) hükmünün de etkisi olmalıdır.

Bir sonraki makalemizde ayrıntılı olarak değinileceği üzere; Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'den, Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır'a, Prof. Dr. Muhammed Hamidullah'tan Prof. Dr. Prof. Dr. İsrafil Balcı'ya varıncaya kadar, bazılarının görüşleri Diyanet yayınlarına da yansıyan birçok İslam aliminin, Kur'an'da, İsrâ Suresi'nin 1. ayetinde geçen Mescid-i Aksa'nın, bugün Kudüs'te aynı adı taşıyan mescid olmadığı/olamayacağı şeklinde görüşleri de vardır.

Şimdilik şu kadarını belirtelim ki; Yaşar Nuri Öztürk, Abdülaziz Bayındır ve Cemal Sofuoğlu gibi isimler başta olmak üzere; bugün pek çok ilahiyatçı, Hz. Peygamber’in hayatında hiç Kudüs’e gitmediğini, Mescid-i Aksâ’da namaz kılmadığını, dolayısıyla O’nun Mescid-i Aksâ’da diğer peygamberlere namaz kıldırmadığını ve Miraç’ın başlangıç noktasının da Mescid-i Aksâ olmadığını söylüyorlar.

Yaşar Nuri Öztürk, pek çok diğer ilahiyatçı gibi “Mescid-i Aksâ” tabirinin, “En uzaktaki mescit” anlamına geldiğini ve Hz. Peygamber’in, Kur’an’da “İsrâ” ya, yani “Gece yürüyüşü” ne çıkarıldığı gece Mescid-i Haram’dan çıkarak o noktaya en uzakta bulunan mescide kadar yürüdüğünü, bugün Kudüs’te bulunan ve “Mescid-i Aksâ” olarak bilinen mescidin ise Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervan tarafından yapılan mescid olduğunu ve buraya Emevilerce kasten “Mescid-i Aksa” adının verildiğini(2), Abdülaziz Bayındır ise Mescid-i Aksâ’nın 7. kat semada olduğunu söylemektedir(3).

Haddizatında tarihi bilgilerimiz de Müslümanların ilk kıblesinin Kudüs'teki Mescid-i Aksa olduğu iddialarını çürütmektedir. Zira, tarihi kaynaklara göre; Mescidi Aksa, 638 yılında Kudüs'ün fethinden sonra Halife Ömer tarafından Süleyman Mabedi'nin yıkıntıları üzerine küçük çaplı bir mescid olarak inşa edilmiş, daha sonra Emevi Halifesi Abdulmelik b. Mervan tarafından genişletilmiştir. Bu genişletme işinin oğlu I.Velid tarafından, 709-714 yılları arasında yapıldığını söyleyen kaynaklar da vardır(4).

150 dönümlük mabetler yerleşkesi içinde yer alan ve genelde Mescid-i Aksa olarak bilinen 8 köşeli mimarisi ve altın kubbesiyle dikkat çeken "Kubbet'üs Sahra" ise bütünüyle Emevi Halifesi Abdulmelik b. Mervan tarafından inşa ettirilmiştir(689-691)(5).

Bu durumda, 632 yılında vefat eden Hz. Muhammed, vefatından en erken 6 yıl sonra ele geçirilen Kudüs'te Halife Ömer tarafından yaptırılan ve adı da herhalde Halife Ömer tarafından (Yaşar Nuri Öztürk'e göre adı Emevilerce kasten) Mescid-i Aksa olarak verilen Mescid-i Aksa'yı nasıl olup da kıble olarak kullanmış olsun?!

Eğer kullandıysa; tıpkı Medineli Yahudiler gibi, Süleyman Mabedi'nin, yıkıntılarına dönerek namaz kılmış demektir ki; o zaman da Müsteşriklerin yukarıda sözü edilen konuyla ilgili iddialarını doğru kabul etmek zorundayız.

Tekraren belirtelim ki; Merhum Yaşar Nuri Öztürk'ün, akıl, mantık ve müspet bilimler çerçevesinde yapmış olduğu değerlendirmeye göre; Hz. Peygamber hüzün yıllarının yaşandığı ve Müslümanların, müşriklerin yaptırımlarına maruz kaldığı bir zamanda bir gece vakti üzüntü içinde Mescid-i Haram'dan, Mekke'nin, Mescid-i Haram'a en uzak semtindeki bir mescide kadar yürümüş, o yorgunlukla uykuya daldıktan sonra da rüyasında Miraca çıkmıştır! Bugün Kudüs'te bulunan ve Mescid-i Aksa olarak bilinen mescid ise Emevi Halifesi Abdülmelik b. Mervân (ya da oğlu I.Velid) tarafından inşa edilmiştir(6).

Anlaşılacağı üzere; Kudüs'ün ve Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın, Müslümanlar için önemi, Kur'an kaynaklı değil, muhtemelen önemli bir bölümü UYDURMA olan hadislerle alakalı bir durumdur. Yani Sayın Cumhurbaşkanının iki de bir dile getirdiği "Kudüs ve Mescid-i Aksa kırmızı çizgimizdir" çıkışı, büyük ölçüde uydurma hadislere dayalı bir dini kabulün neticesidir.

Anlaşılan ve elbette rivayete göre; tıpkı Habeşistan'ın Yemen Valisi Ebrehe'nin San'a'da yaptırdığı "Ebû Kulleys" isimli kilisenin itibarını arttırmak için, Kâbe'yi yıkmaya kalkışması gibi, devletin merkezini Medine'den Şam'a taşıyan Emeviler de, Mekke'deki Kâbe ve etrafındaki Mescid-i Haram ile Medine'deki peygamber mescidine olan ilgiyi azaltmak düşüncesiyle, Şam'a daha yakın mesafedeki Kudüs şehrini ve orada yaptırdıkları Mescid-i Aksa'yı kutsama ve yüceltme derdine düşmüşler, bunun için de uydurma rivayetlere sarılmışlardır!

Kim bilir belki de akıllarında Mekke ve Medine'ye karşı Şam'ı ve orada yaptırdıkları muhteşem Emeviyye Camii'ni(7) kutsama ve öne çıkarma düşüncesi vardı; ancak daha fazla ileri gidemeyip Kudüs'ü ve orada yaptırdıkları Mescid-i Aksa'yı yüceltmekle iktifa ettiler!

Gelin görün ki; Kudüs, Haçlılarca kısa bir süre ele geçirildiğini saymaz isek, 638-1918 yılları arasında olmak üzere; yaklaşık 1280 sene boyunca şu ya da bu şekilde Müslümanların hakimiyetinde kalan bir şehir olarak, Müslümanlar için yine de önemli bir merkezdir. Çünkü orada Halife Ömer'den başlayarak hem diğer Müslüman devletlerin, hem de bizim ecdadımızın, yani Türlerin hatıraları vardır. Mesela benim öz be öz dedem (babamın babası) orada yatmaktadır. Yani Kudüs'ün bizim için önemi, dini olmaktan daha çok tarihi ve politiktir. Kudüs, diğer Müslüman milletler için olduğu gibi bizim için de, hatta daha çok bizim için bir prestij meselesidir. Ancak bana kalırsa; Mekke ve Medine kadar da değildir. Kanaatimizce işgalden kurtarılması gereken öncelikle Kudüs ve Mescid-i Aksa değil, öncelikle Mekke ve Medine şehirleri ile Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevî'dir.

Bunun dışında ve bundan fazla olarak Kudüs hakkında ve Mescid-i Aksa hakkında söylenenler, büyük ölçüde birer lafı güzaftır ve bugünkü dünya konjonktüründe hiçbir yaptırım ve etkileme gücü de bulunmamaktadır. Esasen, maddi ve manevi olarak uygulama ve hayata geçirme imkanı olmayan sözlerin, devlet adına söyleniyor olması da devletimiz ve milletimiz adına büyük bir handikaptır. Biz "Kırmızı çizgi" söylemini, "Bu çizgiyi aşmak savaş sebebidir" şeklinde anlıyoruz ki; Kudüs ve Mescid-i Aksa, bugünkü dünya ve güç dengeleri dikkate alındığında, bizim için bu anlamda bir kırmızı çizgi olamaz. Sadece milletin fertlerinin hatıralarını diri tutmaya yarar, o kadar. Cumhurbaşkanının, Kudüs ve Mescid-i Aksa için kullandığı "Kırmızı Çizgi" tabirini de şahsen bu maksatla kullandığını düşünüyoruz biz... 




Araştırmacı Yazar Ömer Sağlam 25 Mayıs 2020

1- Kur'an-ı Kerim, Âl-i İmran Suresi, 3/96
2- https://www.youtube.com/watch?v=xLzmn6a5Cpc
3- https://www.youtube.com/watch?v=3fP0XzOPcpQ
Ayrıntılı bilgi için bkz.  "Hz. Muhammed Mescid-i Aksa'nın Anahtarlarını Çaldırdı mı?" başlıklı makalemiz;  https://www.turkishnews.com/tr/content/2015/05/26/hz-muhammed-mescid-i-aksanin-anahtarlarini-caldirdi-mi/
4- https://islamansiklopedisi.org.tr/mescid-i-aksa * Karşılaştırma için bkz. https://www.fikriyat.com/gundem/2017/12/09/mescid-i-aksa-ile-karistirilan-kubbet-us-sahra 
Mescid-i Aksa'nın Emevi Halifeleri Abdulmelik b. Mervan ve oğlu Velit b. Mervan tarafından yaptırıldığını (685-715) söyleyenler de vardır. https://m.facebook.com/story.php? story_fbid=1949154775099703&id=255257137822817 
5- https://tr.wikipedia.org/wiki/Kubbet%27%C3%BCs-Sahra
6- https://www.youtube.com/watch?v=xLzmn6a5Cpc,
7- Emeviyye Camii, "el-Câmiu’l-Ümevî" ve "Câmiu Benî Ümeyye" olarak da anılmaktadır. Yani "Ümeyye Oğullarının Camisi". bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/emeviyye-camii
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.