Kafamızda güneş
ateş
bir sarık.
Arık toprak
çıplak ayaklarımıza çarık.
İhtiyar katırından
daha ölü bir köylü
yanımızda,
yanımızda değil
yanan
kanımızda.
(Nazım Hikmet)
ateş
bir sarık.
Arık toprak
çıplak ayaklarımıza çarık.
İhtiyar katırından
daha ölü bir köylü
yanımızda,
yanımızda değil
yanan
kanımızda.
(Nazım Hikmet)
Geçen yazdan beri Kurşunlu'ya gitmemiştim. Bir fırsat doğdu.Gittik. Tahminim üzerine hem istediğim
gibi hem yapacaklarımıza göre bir seyir rotası belirledik: Nevaleyi alacağımız . Filidardan (Gündoğdu Köyü'nün hala halk arasındaki adıdır) gidilmeye karar verildi. Köy, Bursa ovasının kuzeyindeki vericiler konmuş tepenin dibi. Her iki yanı manzaraya hakim: Bir yanı Bursa ovası tepeyi atlayın öbür yanı deniz. Gemlik'teki şaka gibi manzara burada da karşınıza çıkıyor.
gibi hem yapacaklarımıza göre bir seyir rotası belirledik: Nevaleyi alacağımız . Filidardan (Gündoğdu Köyü'nün hala halk arasındaki adıdır) gidilmeye karar verildi. Köy, Bursa ovasının kuzeyindeki vericiler konmuş tepenin dibi. Her iki yanı manzaraya hakim: Bir yanı Bursa ovası tepeyi atlayın öbür yanı deniz. Gemlik'teki şaka gibi manzara burada da karşınıza çıkıyor.
Gemliğe doğru
Denizi göreceksin;
Sakın şaşırma.
Denizi göreceksin;
Sakın şaşırma.
Bildiğimiz için şaşkın değiliz. Tepeden aşağıya yaklaşık 5 km kadar. Sağlı sollu vilalar var ama boş, yapılmış da terkedilmiş gibiler hepsi. Onları atlayıp kıyıya iniyoruz. Bir köy bu kadar mı şirin olur. Nazım'ın şiirlerinden arz endam etmiş gibi bir köyden geçerek,
Ne güzel şehirleri var Anadolu'mun benim Akdeniz kıyısında.
Küçüktürler, portakal gibi güneşlidirler
diri balık gibi pırıltılı ve renklidirler acı zakkum gibi.
Küçüktürler, portakal gibi güneşlidirler
diri balık gibi pırıltılı ve renklidirler acı zakkum gibi.
Seviyorum Kurşunlu'yu. Gemlik'i... Gemlik, Bursa’nın 30 km . kuzey batısında, Marmara Denizi kıyısında kendi adıyla anılan körfezdeki ilçesidir.Körfezde denizle iç içe olduğundan hem tabiatla içli dışlı olma duygusu verdiğinden Bursa’nın diğer ilçelerine nazaran daha çok sevmişimdir Gemlik'i. Her defasında bu duyguyu yeniden tadmak istiyorum.
Peki ya köylüler öyle miydi, ne alemdeydi. Benim çocukluğumun geçtiği asıl Kurşunlulular. Bizler sayfiyeciydik.Sadece yazları kamp kurardık burda.. Çadır kamplarının yaygın olduğu yıllarda.. O yüzden çocukluk anılarımla dolu bir beldedir.Merak ettiğim soruyu bizzat uzun zamandır sormak istiyordum onlara da. Ne değişti geçen yazlardan. Zeytinlikler parsellenip parsellenip satılıyor. Şimdi belki komşu olacaktım köylülerle. Yakınlarımın burada aldığı arsaya varıyoruz. Kilimler pikeler şilteler yerlere seriliyor. Pazardan alışveriş yapılıyor. Sonra Kurşunlu mendirekte alıyoruz soluğu. Ucundaki fenere kadar gidip resim çekeceğiz. Adı Mahsun kendi mahzun olan bir genç yanıma yaklaşıyor ben denizin pisliğine şaşkın şaşkın bakarken: "Hiç kimse kira ödemiyor, bari şuraya bir menfez yapsalar akıp gidecek" diyor. Belki de bizi yetkili arkası olan birine benzetiyor..Eskilerden açıyorum. Herkesi tanıyor Mahsun. Burada yaşayan görev yapan herkesi biliyor. "Görevli olarak buraya gelmiştim" diyorum. Büyükşehir Belediyesinden istifa ettiğimi falan söylüyorum.Bir Fen işleri müdürünüz vardı. diyorum. Hemen adını söylüyor. Her şeyi biliyor. Çünkü Mazlum orasının gerçek insanı yaşayanı. Sıcak misafirperver. Dostça birbirimize sarılıp fotoğraf çekiniyoruz.
Dalgakıran boyunca mendireğin ucuna fenere kadar gidiyoruz. Balıkçı bir ihtiyar gülümsüyor. Oltasını atıp çekiyor. Balıkçılar yanımıza yanaşıyorlar. Katamaranının bakımını yapan birisi bize takılıyor. Emektar bir konuk o da. "Tam hayal ettiğim gibi yaşıyorum" diyor. Ben soruyorum o anlatıyor. Bursa'da yaşıyormuş. Hollanda'daki işini bırakarak buraya gelmiş Kaç para diyorum "Villa fiyatına aldım" diyerek katamaranın öyküsünü anlatıyor. Ege'ye açılacakmış bir hafta içinde. Bu deniz neki göl gibi diyor. Denizi çok sevdiği belli oluyor onun da...
Sor kendine bir sabah,
av hazırlığına başlarken;
sulara kim salar ilk güneşi
sen kayığına binmesen,
orağını almasan eline
ilk ürünü kim biçer denizden?
av hazırlığına başlarken;
sulara kim salar ilk güneşi
sen kayığına binmesen,
orağını almasan eline
ilk ürünü kim biçer denizden?
Kemal Özer denizin emektarları için böyle diyor bir şiirinde... Neden elleri bulunmaz ellerinizin yanında neden paylaşmazlar yorgunluğunuzu... Balıkçıların kahvesine uğruyoruz hemen mendireğin yanıbaşında. Çaylar söyleniyor. Anlatacak yaşam öyküleri çok. Balıkçı köylerini seviyorum. Onlar bu denizin deniz onların aynası gibi. Ama geçim kaynağı zeytinliklerde ırgat olmuşlar. Tarla bahçe sürmek inşaat Sayfiyecilerin yat kat onarım işleri. Gündelikle ne iş çıkarsa yapıyorlar.
Yıllardır sadece bir sayfiye yerine dönüşmüş Kurşunlu da Mahsun un dediği gibi öğrenci yok olmayınca okulu da kapanma noktasına gelmiş. Topraklar çoktan elden gitmiş. Balıkçılık denizin kirliliği yüzünden yokolma noktasında. Tümüyle kente göçerlerse burası kimlere kalacak bu parça parça satılan zeytinlikler bu mavisi azar azar yiten deniz...
Yıllar önce geldiğimde buranın fen işleri müdürüne demiştim ki "bakir kalmış" benim dediklerimi onaylamamış "korunmuş" diyelim dedi bana. Biraz bahsettim. Üsteleyince yanımdaki teknisyenler geçmişimden bahsettiler. Dinledi. Kimin için korunmuş ne kadar korunmuş diye sorabilmiştim kendi kendime . Anlamış olmalı. Anılarım vardı oysa burda. kaybettiğim babam kardeşim hepsi. Siyah beyazdan da olsa fotoğraflar...Oysa kıyıdan çekerlerdi o zaman ağlarını balıkçılar. Deniz içinden ne çıkarsa irili ufaklı kaplara boşaltırlardı. Karşılığı gönülden. Ne koparsa o kadar derece boldu yani...
Hem dert çok hemdert yok. Akşam terketmenin ve balıkçılarınkinin hüznü karışarak ayrılıyoruz Kurşunludan. Kurşunlu sahipsiz mi karar verin. İşlemesi gerekenler dururken bu toprakları satan kim? Dağlar tepeler iş makinalarıyla dolu. Mudanya'ya kıyı yolundan geçiyoruz. Yine yollar vızır vızır işmakinaları ve yol işçileriyle dolu geçiş kontrolü için kızıl bayraklarını sallandırıyorlar. Toz duman. Altıntaş'a kadar. Göynüklü'den sonra Burgaz'a varıyoruz. Koca bir hayal kırıklığı daha. Çay bahçeleri kapanmış ya da henüz açılmamış bilmiyoruz. Ver elini Mudanya. Denizi dolduracaklarını duymuştum. Bugün temel atılmış. İlçenin kıyısı boyunca saç duvarla kapatmışlar denizi göremiyoruz. Ah bir martı olsaydım diyorum. En yüksek tepeye çıkıyoruz: Yıldıztepedeyiz..."En yüksekten uçan martı, en uzağı görendir" demiyor muydu Martı Jonathan Livingston yani Richard Bach...
Ne diyordu Nazım Usta “Türk Köylüsü” şiirinde:
Topraktan öğrenip
kitapsız bilendir.
Hoca Nasreddin gibi ağlayan
Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Ferhad'dır
Kerem'dir
ve Keloğlan'dır.
Yol görünür onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
kahbe felek ona eder oyunu.
Çarşambayı sel alır,
bir yâr sever
el alır,
kanadı kırılır
çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu.
O, «Yûnusû biçâredir
baştan ayağa yâredir,»
ağu içer su yerine.
Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine
ve bir kerre vakterişip :
«—Gayrık yeter!...»
demesinler.
Ve bir kerre dediler mi :
«İsrafil surunu urur
mahlukat yerinden durur»,
toprağın nabzı başlar
onun nabızlarında atmağa.
Ne kendi nefsini korur,
ne düşmanı kayırır,
«Dağları yırtıp ayırır,
kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa...»
kitapsız bilendir.
Hoca Nasreddin gibi ağlayan
Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Ferhad'dır
Kerem'dir
ve Keloğlan'dır.
Yol görünür onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
kahbe felek ona eder oyunu.
Çarşambayı sel alır,
bir yâr sever
el alır,
kanadı kırılır
çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu.
O, «Yûnusû biçâredir
baştan ayağa yâredir,»
ağu içer su yerine.
Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine
ve bir kerre vakterişip :
«—Gayrık yeter!...»
demesinler.
Ve bir kerre dediler mi :
«İsrafil surunu urur
mahlukat yerinden durur»,
toprağın nabzı başlar
onun nabızlarında atmağa.
Ne kendi nefsini korur,
ne düşmanı kayırır,
«Dağları yırtıp ayırır,
kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa...»
Kurşunlu gezimi de ayrıntılarıyla aktardım. Ve Güney Marmara’dan içimize su serpen haber de çıktı nihayet… Hem de Dünya Barış Günü. Bu güzel haber bir Guinness rekorunu Mudanya'ya (Kumyaka) kazandıran 460 kişilik gönüllü bir ekiple yapılan su üzerindeki barış sembolü ve rekorun fotoğrafı idi….