Sayın Genel Kurmay Başkanı,
Öncelikle Genel Kurmay Başkanlığı'na atanmanızdan dolayı sizi kutluyor ve 2003 yılının 4 Temmuz günü (ABD'nin en önemli Milli bayramı olan Bağımsızlık Günü- Independence Day)Kuzey Irak'ta askerlerimizin başına çuval geçiren birliğin komutanı General Odierno'nun elinden Amerikan Liyakat Madalyası almanız konusundaki menfi düşüncelerim saklı kalmak kaydıyla size başarılar diliyorum...
Sayın Genel kurmay Başkanı,
Ben bir asker çocuğuyum, desem yeridir. Zira ailem "Ömerpaşaoğulları" denilen bir soydan gelmektedir. Nüfus kayıtlarımızda sülale adımız böyle geçmektedir. Ömer
Paşa kimdir, doğrusu bilmiyorum. Ancak gerek alaylı veya gerekse okullu olmak üzere; ailemize adını veren bu ismin "Paşa" unvanıyla bu ülkeye hizmet ettiği muhtemeldir.
Buna karşılık büyük dedelerimden Ömerpaşaoğullarından Bayraktar Koca Oğlu Osman, 19. yüzyılın ikinci yarısında, muhtemelen 1860-1880 yılları arasında Bağdat'ta tam 18 sene muvazzaf askerlik yapmıştır. Bu sebeple kendisine "Bağdatlı Osman" derlermiş. Bu zatın torunu olan 1317 doğumlu dedem "Ömerpaşaoğullarından Abdullah Oğlu Mustafa" ise, Birinci Cihan Harbi sırasında emsalinden önce olmak üzere 17-18 yaş civarında, yani çocuk yaşta silah altına alınmış, bir daha da geri dönmemiştir.
Rivayete göre; dedem Birinci Cihan Harbi sırasında Filistin cephesine şehit düşmüştür. Ancak devletimiz, dedeme ilişkin kaydı "Merkum (adı geçen), umumi seferberlikte asker edilmiş ve hayat mematı meçhul " şeklinde düşmüştür. O da vefatından çeyrek asır sonra olmak üzere ve babamın nüfus kaydının yapılması sırasında. Dedem, babam ana rahminde iken silah altına alınmış ve o doğmadan şehit düşmüştür. Ondan annesi olan büyük babaanneme kalan tek hatıra ise Kudüs'ten yazılmış bir mektuptur.
Maksadım bunları anlatmak değil elbette. Ancak gerek şehit dedeme olan vefa borcum, gerekse aşağıda dile getireceğim niyetimi iyi anlamanız için bunları anlatma gereği duymuş bulunmaktayım.
Sayın Genel Kurmay Başkanı,
Ben askerliğimi 1986-87 yıllarında 191. dönem yedek subay olarak 9. Kolordunun sorumluluk sahası olan Kars'ta yaptım. 1980 öncesinde lise öğrencisi iken iradem dışında karıştığım bir kavga sebebiyle "SAKINCALI KURA" çekerek gittim Kars'a. Devletim, beni, sakıncalı kura çektirmek suretiyle kışları -50 dereceye varan soğuğu ile meşhur olan Kars'a göndermekle sözüm ona beni cezalandırmıştı! Oysa ben, Kars'ı ve Kars'ın insanını çok sevdim.
Görme özürlü (gözlüklü) olmama rağmen çok iyi atış yaparım ki; gözüm gördüğü sürece bir sineği gözünden olmasa bile en azından kanadından vurabilirim! Tuzla'da Yedek Subay okulunda "KEŞKİN NİŞANCILAR" grubunda idim. Bu sebeple Atış Flaması'nın bölüğümüzde kalması için hile yaparak, diğer keskin nişancı arkadaşlarımla birlikte atış imtihanına giren pek çok arkadaşımızın yerine atışlar yaptım ve bu flamanın bölüğümüzde kalmasına katkı yaptım! Atış başarım, birliğime katıldıktan sonra da devam etti. Mesela bölük komutanım olan şımarık üsteğmenle girmiş olduğumuz 25 m. atış müsabakasını kazandım ve kendisini saf dışı bıraktım. Şu anda bile atış kabiliyetim iyidir. Hülasa; gözüm gördüğü sürece hedefimi ıskalamam.
Yemek yapma, bulaşık yıkama, bahçe bakımı konularında da oldukça iyiyimdir. Elim kalem tutar; bu sebeple bir günlük gazetede ve internet ortamında pek çok sitede köşe yazıları yazarım. Yayınlanmış 6, yayına hazır 10 civarında kitabım bulunmaktadır. Sesim oldukça iyidir; Hasan Mutlucan kadar olmasa bile güzel kahramanlık türküleri ve deyişler söylerim. Repertuvarım da bir hayli zengindir. İmam-Hatip lisesi mezunuyum, imamlık, müezzinlik ve hatta vaizlik yapabilirim. Dini ve tarihi konularda askerlere konferans verebilirim. B sınıfı ehliyetim var.
Şu anda emekli bir işçi pozisyonundayım. Yaşım 55. Bir eşim, iki yetişkin kızım, ellerinizden öper iki yaşında bir erkek torunum ve 80 yaşında bir yaşlı annemden başka hiç kimsem yok. Özetle Tanrı'ya bir can, tabuta da bir osuruktan başka hiç kimseye borcum ve minnetim de bulunmuyor bu dünyada.
Sayın Genel Kurmay Başkanı;
Galiba kendimi yeterince tanıtmış bulunmaktayım. Az çok hakkımda bir fikir sahibi olmuş olmalısınız. Diyeceğim odur ki; bu ülkede yaşayan pek çok insan gibi ben de her gün şehit haberleri dinlemekten artık uyuyamaz hale geldim. Çünkü ülkemizin içinde bulunduğu durum, bizleri kahretmektedir. Bu sebeple yukarıda saydığım niteliklerim, beceri ve kabiliyetlerim, eğer işinize yararsa ben de tekrar silah altına alınmak istiyorum!
Yaşım itibarıyla belki; dağlarda terörist kovalayamam ama geri hizmetlerde pek ala görev yapabilirim. Mutfakta soğan soyarım, patates doğrarım, yemek yapımında ve bulaşıkların yıkanmasında yardımcı olabilirim, şoförlük yapabilirim, dağlarda terörist avına çıkmış aslanlara erzak, kumanya ve mühimmat taşıyabilirim. Komutanların getir-götür işlerini yapabilirim, yazıcılık yapabilirim, etrafı temizleyebilir, binaların bakım ve onarımında çalışabilirim.
Özetle; Filistin cephesinde muhtemelen askerliğinin ilk günlerinde 17-18 yaşlarında henüz gençliğinin baharında bir asker olarak şehit düştüğü için askerlik süresini tamamlayamayan dedem Ömerpaşaoğullarından Abdullah Oğlu Mustafa'nın eksik kalan askerlik süresini torunu olarak ben tamamlamak istiyorum. Dedemin dedesi Bayraktar Koca Oğlu Osman'ın Badat'ta 18 sene askerlik yapması, torunu olan dedem Mustafa'nın eksik kalan askerliğine sayılır mı bilmem ama dedemin eksik kalan günlerini tamamlamaya hazır olduğumu bir kez daha hatırlatmak isterim. Üstelik vakti geçmiş olan Sefer Görev Emrimde yazılı bulunan 3.Ordu'nun veya 2. Ordu'nun görev ve sorumluluk sahalarında görevlendirilmek kaydıyla.
30 Ağustos Zafer Bayramı ve TSK Gününüz kutlu olsun.
Selam ve saygılarımla...
' ' 30 Ağustos 2015
Ömer Sağlam