Gruplarımızda sansür uygulanmamaktadır. İmla hatalarının düzeltilme sorumluluğu makale sahibine aittir.
Son 14 yılda yaklaşık 12 milyon Müslüman’ın (bunların yüz binlercesi Bosna, Ahıska, Doğu Türkistan, Kırım, Azerbaycan, Musul-Kerkük Türk’ü, Türkmen’i, Uygur’u,) alçakça ve hunharca katledildiği; Eli kanlı terör örgütlerinin rahim anası Fransa’da 12 kişinin, menfur bir mizansen ve hain plân gereği öldürülmesi vakıası üzerine dünyanın; Çok utanmaz, edepsiz ve hayasız biçimde “timsah gözyaşları” döktüğü bir dünyada yaşıyoruz.
Üstelik dünyanın kalbi, medeniyetlerin beşiği ve kültürlerin merkezi bir coğrafya da…
1071 Malazgirt tuzağına, Ermeni Soykırım yalanına, İsevi (Hıristiyan) Türk boylarına dayatılan İyonya sahtekârlığı ile (dönme-devşirme) Hınçak ve Taşnak kriptolarının en iğrenç uzantılarınca üretilen Kürt Sorunu iftirasına maruz ve muhatap. Türkiye Cumhuriyeti’nin 92 yıllık ömrüne ‘reklâm arası’ diyen, güdümlü bir zihniyetin macera hevesi sayesinde, hayatının en kritik evresine girmiş bulunmaktadır.
Başımızdaki en büyük talihsizlik ise; Paris’te, terör kınamasına Başbakan düzeyinde katılan hükümetin; Bizzat Fransız devletinin yardım ve yataklık yaptığı, on binlerce masum, müsemma, korumasız insanın katili, çok uluslu bir terör örgütüyle pazarlık halinde olmasıdır.
Bu, ülkemiz üzerinden asırlar boyu silinmeyecek büyük bir yüz karası ve utançtır.
Aynı süreç ve ortamda dünya; Hak, hukuk, adalet, demokrasi ve lâiklik mağdurudur.
Mağduriyet, bütün ağırlığınca ve adeta bir kâbus gibi Ülkemiz üzerine de çökmüştür. İşte bu ahval ve şerait (şartlar) içerisinde Türkiye, tarihi sınavına doğru yürümekte!..
‘El Etrak Minel İdrak’ (Türk, anlama, algılama, akıl ve mantıktan yoksundur) söylemi; Yukarda bahse konu 12 milyonu mücavir Müslüman’ın katili; Filist-İbrani (İsrail) it dalaşının seyircisi; Vahşi Avrupa ve Kalleş Amerikanın hamisi; İnsanlık düşmanı iğrenç Çin ve fırıldak Rusya’nın oyun ortağı İran, Selefi ve Vahhabi Araplara aittir.Dolayısıyla, SEÇMEN vasfını haiz vatandaşlarımız, bu tarihi suçlamanın aksini ispat ederek; Hiç olmazsa 2015 ve müteakip seçimlerde (!) tam bir akıl, idrak, onur ve sorumluluk örneği ortaya komalıdırlar. Zaten bu makale, henüz vakit varken, mukaddes kitabımızın emir ve ikaz ettiği gibi: “Haramsız ve yalansız, namuslu, dürüst, onurlu ve sorumlu” bilge insanlar aday olsun ve seçilsin diye yazıldı.
Çünkü “aklı olmayanın” mesabesi hayvanlık olup; Akli mertebesi (durumu/derecesi) hayvan olanın karar, eylem ve işlemi yok hükmündedir. Akılsızın sözüyle amel edilmez.
Eğer işler yolunda gider, her hangi bir mani çıkmazsa, 2015 yılında, sözde millet adına ve illâ millete rağmen “vekil atama ve cebren seçmene onaylatma” prosedürü uygulanacak! Şu an için yürürlükte olup-olmadığı tartışmalı “Toplumsal Sözleşme” (Anayasa) gereği, millet iradesinin, devlet idaresinde temsil edilmesi mutlak bir zorunluluk iken.; (Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir) Tıpkı, az gelişmiş yahut siyaset şuuru ile sosyal sorumluluk bilincini zayi etmiş toplumsal yapı, gasp edilmiş siyaset kurumları ve güdümlü azınlığın, nitelikli çoğunluğa cebren veya hileyle tahakküm ettiği ülkelerde görülen bu utanç; Cumhuriyet, demokrasi, insan onuru, hak kavramı, hukuk ve ahlâkın ilga edildiği 27 Mayıs 1960’dan beri, ne yazık ki, bizim ülkemizde de mevcut. Bunun adına; Gerici/cahil/güdümlü/dönme-devşirme, yoz ve yobaz bir çeşit azınlık, devrimcilik veya İslâmcılık (din tüccarlığı) diyor!.
Şöyle ki: Konuya sübjektif bir yaklaşımla ve gerçekleri maskelemek suretiyle bakarak ele alacak olursak; 1963-1980 döneminde “güdümlü delege” hâkimiyeti vardı. 1983’den sonra bu, unsuru aslisine rücû ederek, apaçık (amiyane tabirle “liderlik” olarak adlandırılan) siyaset şirketi veya parti sahipliği diktası, sulta ve cuntasına dönüştü. Şimdi, hepsini mumla aratan bir despotluk, zorbalık, dayatma, tiranlık ve diktatörlük var. Yani ülke, 55 yıldır demokrasi; Fiili varlığı buna bağlı ilim, özgür bilim, Adalet ahlâkı, kuvvetler ayrılığı, Hukuk, gerçek anlamda Lâiklik ve özellikle, fazilet bağlamında Cumhuriyet idaresinden mahrumdur.
Egemenlikle milletin ilgi, alâka ve rabıtası kesilmiş, temelinden koparılmıştır.
Özellikle 27 Mayıs 1960 isyanından günümüze yönetimin öznesi millet değildir.
Mustafa Nevruz Sınacı