Gruplarımızda; hiçbir makale sansürlenmemiştir, sansürlenmez de. Redaksiyon yazarına aittir.
Bizim Diyanet mensubu vaiz efendi bugün (16.01.2015) kürsüde yine namazın önemi üzerinde durdu ve Cuma Namazı'nın önemini anlatırken "Hadis" diyerek şöyle bir nakilde bulundu:
"Cuma günü duaların kabul edildiği zaman, imamın minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre içindedir."
Bu hadise de Sahih-i Müslim'i kaynak gösterdi.
Yanılmıyorsam bahse konu kaynağın "Cuma" bahsinden 1500'lü bir hadis numarası verdi.
Eve gelince baktım, bazı internet sitelerinde söz konusu rivayet yine hadis adı altında şöyle nakledilmiş:
"Ebû Bürde İbni Ebû Mûsâ el-Eş`arî radıyallahu anh şöyle dedi: Birgün Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ bana:
- Cuma günü duaların kabul edildiği zaman hakkında babanın Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem'den bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ben de:
aleyhi ve sellem'den bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ben de:
- Evet, duydum. Babam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken işittiğini söyledi:
"O vakit, imamın minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre içindedir." (Müslim, Cum`a 16. Ebû Dâvûd, Salât 202; Nesâî, Cum`a 45).
Şimdi bu hadisi akıl, mantık ve özellikle tarihi vakıalar süzgecinden geçirerek diyecek olursak; bu hadis düpedüz uydurmadır! Zira, eskiden, özellikle de Emevi despotizmi zamanında hutbe metinlerinin, Müslüman ahaliye İslam'ı anlatmaktan çok, siyasi iktidarın buyruklarının ve düzenlemelerinin halka duyurulduğu metinler olarak kullanıldığı da biliniyor. Şu halde bu duyuruların ne kadar çok insana ulaştırılırsa o kadar çok etkili olacağı da ortadadır. Onun için de Müslümanları, hutbenin okunmasından önce camilere çekmek için her şey denenmiştir Emeviler döneminde. Hatta, Hz. Peygamber döneminde iki rekâtlık Cuma Namazı, hutbenin okunmasından önce kılınırken, Emeviler bunu tersine çevirerek, namazı hutbenin arkasına almışlardır.
Dolayısıyla; bu hadis de olsa olsa Emeviler döneminde uydurulmuş bir hadis olabilir.
Gerçi hutbeler, sonraki dönemlerde de aynı fonksiyonu, yani siyasal iktidarın buyruk ve düzenlemelerini halka ulaştırma görevini yerine getirmeye devam etmiştir. Mesela Türkiye'de bu durum halen devam etmektedir. Hükümetler, siyasi kaygılarla almış oldukları kararları, yapmış oldukları düzenlemeleri Diyanet eliyle bir şekilde, hutbe metinlerinin içine sokuşturarak camilerde halka iletmeye halen devam etmektedir. 12 Eylül ve 28 Şubat darbe dönemlerinde sık sık başvurulan bu yönteme günümüzde de zaman zaman başvurulmaktadır.
Bizim Diyanet mensubu Vaiz Efendi'nin, Cuma'nın önemini anlatırken aktardığı bir hadis de şöyleydi:
Hz. Peygamber buyurdu ki;
- Cuma günü camiye ilk gelen kişi, namaz borcunu ödemenin yanı sıra deve kurbanı etmiş gibi ilave sevap kazanır.
- İkinci gelen kişi, namaz borcunu ödemenin yanı sıra sığır kurbanı etmiş gibi ilave sevap kazanır.
- Üçüncü gelen kişi, namaz borcunu eda etmenin yanı sıra boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi ilave sevap kazanır.
- Dördüncü gelen kişi, namaz borcunu eda etmenin yanı sıra tavuk kurban etmiş gibi ilave sevap kazanır.
- Beşinci gelen kişi, namaz borcunu eda etmenin yanı sıra bir yumurta tasadduk etmiş gibi ilave sevap kazanır.
- Son gelen kişi ise sadece namaz borcunu eda etmiş olur.
Görüldüğü gibi bizim Diyanet mensubu vaiz efendi, tavuktan daha küçük evcil hayvan bulamadığı için konuyu yumurtada bağlamış bulunuyor. Allahtan, kurban etme işini, evlerde bulunan bülbül, kanarya ve muhabbet kuşlarına kadar sündürme gafletine düşmedi!
Kim bilir belki de hatırına gelmedi bu hayvanat-ı nefesât ve mahlukat-ı asgarı cesamât!
Oysa Diyanet değil miydi vaktiyle, "Tavuktan kurban olur" dedi iddiasıyla Prof. Dr. Zekeriya Beyaz'ı taşa tutan? Bakın onların adamları da aynı şeyi söylüyor cemaate...
Bizim Diyanet mensubu vaiz efendide hadis çoktu. Hz. Peygamber'in şöyle dediğini de aktardı bize: "Hutbeyi usulü erkanınca dinleyen kişi, iki rekat namaz kılmış gibi sevap kazanır!"
Bir başka hadisi de şöyle nakletti bizim Diyanet Mensubu vaiz efendi:
"Hz. Peygamber minberde hutbe okurken, ashaptan birisinin bir diğerini hutbe okurken konuşmaması gerektiği konusunda ikaz ettiğini gördü. Namazdan sonra, ikaz eden adamın yanına giderek kendisine -Kılmış olduğun Cuma Namazı lağvoldu-Sevabı kayboldu- dedi"
Tamam kardeşim, anladık: Cuma Namazı'nın farz olduğu ayetle sabittir. Ancak Cuma Namazı'nın önemimi anlatmak için bu kadar uydurma hadise başvurmana ne lüzum var?
Camide bir ara, kalkıp, bizim Diyanet mensubu Vaiz Efendi'yi ikaz etmeyi düşündüm. Ancak hemen aklıma Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun savurduğu tehdit aklıma geldi. Ne demişti Ahmet Davutoğlu?
"Bu ülkede, Hz. Peygambere hakaret edilmesine izin vermeyiz, bu çok açık ve net ilkesel tutumdur. Herkes bunu böyle bilmelidir. Bu konu ilgili basın kuruluşları nezdinde de izah edilmiştir."
İşte bu tehdidi hatırlayınca; "Şimdi" dedim; "bu cemaat benim söylediklerime değil de Sayın Davutoğlu'nun söylediklerinden cesaret alarak bizim Diyanet mensubu vaiz efendinin söylediklerine itibar ederse vallahi beni linç ederler..."
O sebeple tırstım ve sesimi, soluğumu çıkarmadan "Hadi oğlum Ömer, durduk yerde başına bela alma. Neme lazım, şimdi bu cahil olduğu kadar cahil kalmakta ısrar eden cemaat, uydurma hadislerle kafalarını ütüleyen ve arkasında koskoca Diyanet olduğu için pervasızca konuşan şu kürsüdeki cahil adamı taşlamak yerine seni hacamat etmeye kalkışırlar. En iyisi mi bir an önce toz ol buradanş..." dedim ve kaçarcasına sıvıştım içlerinden.
Evet Cuma namazı, "Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer siz gerçeği anlayan kimseler iseniz elbette bu, sizin için daha hayırlıdır."(Cum'a Sureasi, 62/9) ayeti gereğince, kadın erkek farkı gözetmeksizin namaz kılması farz olan bütün Müslümanlara farzdır.
Öte yandan kadınların Cuma Namazı'ndan muaf oldukları konusunda sevgili ulemamız bir hüküm geliştirmiş iseler de, en azından bu ayetten, kadınların Cuma Namazı'ndan muaf oldukları anlaşılmamaktadır. Çünkü ayet, kadın erkek ayırımı yapmaksızın "Ya eyyühelleziyne âmenû-Ey iman edenler" şeklinde başlamak suretiyle cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkesi muhatap almaktadır.
Kadınların Cuma Namazı'ndan muaf olduklarını söyleyenlerin de elbette dayandıkları bir delil vardır. Varsın onu da o âdemler söylesinler size. Her şeyi biz söylersek, bu sefer onlara söyleyecek söz kalmaz. Kalmayınca da bu sefer bir yerlerinden uydurmaya kalkışırlar...
Hz. Peygamber'e En büyük Hakareti Yine Müslümanlar Yapıyorlar
"Hz. Peygamber'e hakarete ettirmeyiz" diye en azından T.C. vatandaşlarına tehditler savuran Sayın Davutoğlu'nu siz nasıl karşıladınız bilmiyorum ama ben kısmen destekliyorum kendisini. Ancak bunu nasıl yapacaklarını doğrusu ben de merak ediyorum.
İşte bu noktada Sayın Başbakana hatırlatalım ki; lütfen Hz. Peygamber hakkında hakaret içerikli karikatür çizen batılılara fazla kızmayın! Çünkü adamlar, Hz. Peygamber hakkında, bizim kaynaklarımızda bulunan bilgilerden hareketle çiziyorlar o karikatürleri. Zira ilahiyatçı R.İhsan Eliaçık'ın da dün akşam CNN-Türk TV'de yayınlanan "Ne Oluyor" programında da dile getirdiği gibi; bir Müslüman olarak sen, kaynaklarına hadis diyerek "Hz. Peygamber, cinsel bakımdan 30 erkek gücündeydi. O sebeple sabaha kadar sırayla eşleriyle bir arada bulunurdu" şeklinde bir uydurma rivayeti yazarsan, elin gâvuru da kalkar, bu bilgiyi senin peygamberin, senin dinin ve senin mensubu bulunduğu Müslümanlar aleyhine kullanır kardeşim. Bu sebeple sen, otur, önce kendi kaynaklarını temizle bu tür uydurmalardan. Önce bunlara sebep olan Müslümanlara kız...
Bu noktada benim size tavsiyem şu olacaktır:
1-Öncelikle Kur'an Kurslarını, İmam-Hatip Liselerini ve İlahiyat Fakültelerini ele alınız ve buraları, uydurma hadislerin ve uydurma dini hükümlerin öğretildiği eğitim ve öğretim merkezler olmaktan bir an önce kurtarınız.
2- Diyanet'e bir an önce el atınız ve bu kurumu, siyaset üstü bir statüye mutlaka kavuşturunuz. Çünkü Diyanet'e bağlı din adamları bile, kendi siyasi inançları ve felsefi düşünceleri doğrultusunda ve elbette din adı altında halkımıza uydurma rivayetler ve hayal mahsulü menkıbeler anlatıyorlar yıllardır.
3- Tefsir ve Hadis kitaplarına el atınız. Çünkü din adına yapılmış bir sürü uydurma var o kitaplarda. Üstelik de devlet kurumlarının kitaplarında. Örnek mi? İşte size bir Diyanet yayınında da yer alan ve Diyanet'in imamları tarafından şurada burada hadis diye insanlara aktarılar birkaç rivayet:
- "Bir kimse karısını yatağına davet edip de (mâzereti olmadığı halde) gelmez ve kocası da ona dargın olarak gecelerse, sabah oluncaya kadar melekler o kadına lânet ederler".
- "Kadın, ocak başında olsa dahi erkeğinin davetine icabet etsin."
- Bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, herhalde kadının kocasına secde etmesini emrederdim.".
- "Dünyada bir kadın kocasına eziyet ederse, o erkeğin hûrilerden olan zevcesi o kadına hitap ederek: -Allah canını alsın; bu adama eziyet etme. O, dünyada senin yanında bir misafirdir; yakında senden ayrılıp bize kavuşacak, diyerek muâheze eder."
-"Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım."(*)
Ömer Sağlam
____________
(*) Riyâzü"s-Sâlihîn ve Tercemesi c.1, s.323-327, Musannifi Muhyiddiddîn-i Nevevî, Çev. Kıvamüddin Burslan-Hasan Hüsnü Erdem, DİB Yayını, Ankara,1995