Gruplarımızda hiçbir makale sansürlenmez, redakte dahi edilmez. Yayınlanan metinler özgündür.
"Kevenkeş" nedir bilir misiniz?Yo yo, doğru yazdım; "kemankeş" değil, "kevenkeş" diyorum.
Sanırım bilmiyorsunuz bu kelimeyi.
Haklısınız; çünkü yöresel bir kelimedir kevenkeş.
Eskiden bizim yörede tiftik keçisi beslenirdi ve bu keçilerin kışın beslenmeleri başlı başına bir uğraş isterdi.
Saman ve yem yetersiz olunca ağaç dalları, o da bulunmayınca ot kökleri devreye girerdi.
Bu köklü otlardan birisi de "Keven" idi.
Bildiğiniz keven!
Kevenlerin kökleri çok derinlerdedir ve oldukça kalındır.
Bu sebeple köklerin çıkarılması oldukça zordur.
Hele de koparmadan, bütün olarak çıkarmak.
İşte bu kevenleri sökmek için kullanılan alettir kevenkeş.
Basit bir alettir aslında.
Meşe gibi dayanıklı ağaçlardan kesilen ve balta sapından biraz daha uzunca olan iki sapın yan yana getirilerek tam ortadan sağlam bir iple bağlanmasıyla oluşturulan bir alettir.
Kökü sökülecek kevenin baş tarafı bu çatal aletin arasına sıkıştırılır, birkaç kere çevirip iyice sıktıktan sonra aletin bir ucu yere dayanır, diğer ucu yukarıya doğru hızlıca kaldırılınca kevenin kökü hart diye çıkar yerin altından.
Sonra da kevenin dikenli baş tarafı ateşte yakıldıktan sonra kökleri liflerine ayrılarak hayvanlara yem olarak verilirdi.
Keçiler ve koyunlar için oldukça besleyici bir yemdir kevenin yağlı kökleri.
Bu aletin ortasına bağlanan ip genelde neden yapılırdı bilir misiniz?
Benimki de soru hani; nereden bileceksiniz?
Evet, bu ip genelde ölen veya kurban niyetiyle kesilen danaların çavından yapılırdı!
Peki "çav" nedir?
Çav, danaların cinsel organlarıdır.
Yani penisleri!
Evet; en dayanıklı ip, ölmüş danaların güneşte kurutulmuş penislerinden yapılırdı eskiden bizim oralarda.
Dananın Kuyruğu Meselesi!
Bu absürt ve gereksiz konuya nereden girdiğime gelince; bunun sebebi tamamıyla HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın geçtiğimiz gün Türkiye'nin gündemine adeta pimi çekilmiş bir bomba gibi attığı lakırdılardır!
Selahattin Demirtaş'ın, partisinin 04 Ocak 2015 günü yapılan İstanbul İl Kongresi'nde dile getirdiği sözler tam olarak şöyledir:
"Geldiğimiz noktada, nokta artık bu mücadelede dananın kuyruğunun kopacağı noktadır. Dananın kuyruğu kopacaksa bugün, 100 yıl önceki gibi, kuyruk değil, dana bizde kalacak..."(*)
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yukarıdaki sözlerini duyunca internetten bulduğum bir dana kuyruğu fotoğrafı eşliğinde facebook sayfama şu notu düştüm:
"Bence bu gidişle kuyruk yine sizde kalacak evlat! Aha da sana dananın kuyruğu..."
Arkasından şu paylaşımda bulundum:
"Demirtaş, yüz sene önce kendilerine dananın kuyruğunun kaldığını söylüyor. Bu, kendileri için gerçekten de büyük bir ihsandır ve Türk Milleti'nin ne kadar gani gönüllü olduğunu göstermektedir. Bu gidişle, bu ...'e ancak dananın çavı (penisi) kalacak! Çav deyip geçmeyin lütfen, danaların en güçlü organı çav'dır. Hem hayatta iken hem de ölü iken. Eskiden bizim yörede kesilmiş dananın penislerinden dayanıklı bir tür ip yapılırdı. Yani o derece güçlü ve kıymetli bir şeydir bu meret. Hem de Demirtaşgile verilemeyecek derecede..."
Demirtaş'ın dediği gibi; bundan yüz sene önce Türklerle Kürtler arasında bir dana paylaşımı oldu mu, şahsen bilmiyorum.
Wilson amcalarının ortaya koyduğu prensipleri mi ima ediyor, 1924 anayasasını mı ima ediyor, yoksa Şeyh Sait isimli Mele'nin veya terörist başı seyit Rıza'nın ayaklanmalarını mı ima ediyor Selahattin Demirtaş, gerçekten bilmiyorum.
Eğer böyle bir paylaşım oldu da Kürtler'e dananın kuyruğu düştü ise bu, gerçekten de Türklerin ne kadar gani gönüllü, ne kadar cömert ve ne kadar ihsan sahibi olduğunu göstermektedir.
Çünkü özellikle ayrılıkçı Kürtler, bu kutsal coğrafyanın ne vatan yapılmasında, ne imarında ve ne de işgalden kurtarılmasında pay sahibi olmuşlardır.
Tam aksine, sürekli yıkmaya ve bölmeye çalışmışlardır bu güzel ülkeyi.
"Çanakkale'de omuz omuza savaştık", "Milli Mücadeleyi birlikte yaptık" sözleri mi?
Tamamıyla bir hikâyedir.
Hatta hikâyeden de öte tam bir masaldır.
Çünkü hikâyelerde az çok bir gerçeklik veya gerçekleşebilirlik vardır.
Masallar ise adı üstünde tamamen bir uydurmadır.
Ayrılıkçı Kürtler, ne Malazgirt'te vardılar, ne Çanakkale'de vardılar, ne de Kurtuluş Savaşı'nda.
Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları illerin tamamının, Çanakkale'de vermiş olduğu şehit sayısıyla, benim küçücük vilayetim olan Çankırı'nın aynı cephede vermiş olduğu şehit sayısını kıyaslayın, sonuçta Çankırı'nın tek başına olmak üzere, bu illerden daha fazla şehit verdiğini görürsünüz.
Milli Mücadele de Çanakkale'den çok farklı değildir bu hususta.
"1000 yıllık kardeşlik" diyorsak, sözün gelişidir.
Aslında Türklerle ayrılıkçı Kürtlerin kardeş olmadıklarını ve birbirilerine zoraki katlandıklarını bal gibi biliyor herkes.
Ne var ki; bu ülke zarar görmesin, bu devlet zayıf düşmesin diye pek çok şey görmezden geliniyor.
Bu ülkenin vatanseverlerinin, uzunca bir zamandır, kapalı kapılar arkasında burunlarından soludukları kesindir.
Bu sebeple, ayrılıkçı ve bölücü Kürtler, yanlış bir zehaba kapılarak danayı yeniden paylaşmaya filan kalkışmasınlar; inanın bu sefer dananın kuyruğu bile kalmaz ellerinde.
Bu noktada Demirtaşgile tavsiyem şudur; eğer ortada bir dana varsa, bu danayı kesip etlerini paylaşmak yerine, gelin hep birlikte besleyip, büyütelim.
Daha güçlü, daha gürbüz, daha semiz ve daha temiz yapalım.
Amacımız danayı öldürmek değil, yaşatmak olsun.
Dana da ortak olsun, kuyruk da.
Hiç kuyruksuz dana, danasız kuyruk mu olurmuş.
Çünkü dana kuyruğu ile danadır ve kuyruksuz danadan kurban bile olmaz efendim.
Demirtaşgilin Meleleri, bunu da öğretmemiş bu adamlara...
Ömer Sağlam
____________
(*) http://www.dunyabulteni.net/haberler/318759/demirtas-kuyruk-kopacak-dana-bizde-kalacak)