IŞİD'in Türkiye Kolu ve AKP'li Süheyl Batum

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
İki gün önceydi. Ankara'da bahçemizin bulunduğu ilçeden Ankara'ya dönüyordum. İlçe merkezinde bir polis memuru aracıma yaklaşarak, Ankara'ya kadar kendisini alıp almayacağımı sordu. "Ne münasebet" dedim, "buyur, birlikte gidelim". Hal hatır sordum. Doğu illerinden birisine mensup olan polis memuru, Ankara'da bir karakolda çalışıyormuş. Huzurlu bulduğu için de bizim ilçede oturuyormuş.

Yolda sağdan soldan konuşurken, söz Irak'tan açıldı. Ben Irak'ta olan bitenin mezhepler arası mücadele olduğunu söyleyerek, yanı başımızda vuku bulan bu olaylar sebebiyle ülkemizin de risk altında bulunduğunu, bu konuda Atatürk ve silah arkadaşlarına ne kadar teşekkür etsek az olduğunu, zira "Laiklik" ilkesini benimsemekle Türkiye'yi en azından şimdiye kadar bu tür çatışmalardan büyük ölçüde koruduklarını söyleyecek oldum, memur bey lafı ağzıma tıkadı! Atatürk ve arkadaşlarının bu ülkeye en büyük kötülüğü yapan kişiler olduklarını, dine zarar verdiklerini, medreseleri kapattıklarını, aslında bu ülkenin dilinin Arapça olması gerektiğini, Arapça'nın Kur'an dili olduğunu, Kur'an'da "Arapça öğrenme" konusunda emir olduğun, yeni doğmuş çocuğu kendi kendine bırakın, öğreneceği dilin Arapça olacağını filan söyledi.

"Tamam" dedim kendi kendime, "Tam da adamına çattık bugün". Bir ara yolda "Arabamdan iner misiniz" demeyi bile düşündüm! Ancak arkasından "la havle" çekip yutkundum. Ancak kendisine açıkça şu soruyu sordum:
-"Memur Bey, sen kimin polisisin; devletin mi, iktidarın mı, cemaatin mi?"
Hiç çekinmeden cevap verdi:
-"Cemaatin!"
-"Tamam o zaman, ona göre konuşalım seninle" dedim.
Sözü yine Irak'ta IŞİD militanlarının yapmış oldukları eylemlere getirerek, benzer şeylerin Türkiye'de olmasının da kuvvetle muhtemel olduğunu, geçenlerde Sakarya'nın Karasu ilçesinde plajda denize girip güneşlenen kadınlara, İsmailağa Cemaati'ne mensup olduğu söylenen bir grup sakallı, sarıklı ve cübbeli adamlarca örtünmeleri konusunda telkinatta bulunulduğunu ve bu konuda hazırladıkları broşürleri dağıttıklarını, bu tür davranışların doğru olmadığını ve bunun bir adım sonrasının, horlama, arkasından zorlama ve belki de öldürme olabileceğini söyleyecek oldum, cemaatin polisi olduğunu söyleyen zat, lafı yine boğazıma tıkadı.
-"Adamların yaptığı doğrudur. Kadın ancak kocasının yanında ve yatak odasında soyunmalıdır" dedi. Baktım ikna olacağı filan yoktu. Çünkü dini konularda farklı düşünüyorduk kendisiyle.

IŞİD'in Türkiye Kolu Sahnede!
Birkaç gün önce internette "Karasu plajında kadınlara 'Kapanın' telkini!" başlıklı haberi okuyunca, hemen Irak'ta akla hayale gelmedik eylemlere imza atan IŞİD militanları geldi aklıma. Habere göre; "Karasu’da hafta sonunu deniz kenarında İsmail ağa cemaatine mensup bazı kişiler plajdaki kadınlara ‘kapanın’ telkini yaparak bu anlamda broşür dağıtmışlardı. Kendilerini Merkezi İstanbul, Çarşamba 'Fatihte olan İsmail Ağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı görevlisi olarak tanıtan, sarıklı ve cübbeli kişiler plajda tatil yapan vatandaşlara nasihatlerde bulunmuşlar, kumsalda bulunan vatandaşların yanına giden bu kişiler, vatandaşlara ayrıca, 'Allah (c.c.) ve Rasulünün (S.A.V) istediği Hanımefendi' isimli broşürleri dağıtmışları..."

Habere göre; adamlar tarafından dağıtılan broşürde şunlar yazıyormuş: "Hanım tesettürlü olmalıdır, kadın çalgılı düğünlere gitmemelidir, yol ortasında insanların gezdiği yerlerde oturmamalıdır, fal baktırmamalı, zorunlu olmadıkça alışverişi kocasına yaptırmalı, kocasından izinsiz dışarı çıkmamalıdır. Kaşını aldırması, saç ektirmesi ve estetik yaptırması haramdır. Pantolon giymemelidir, yabancı erkeklerle tokalaşmalıdır. Evde köpek beslemek haramdır. İnce çorap giymemeli, terlikle gezmemeli, müzik dinlememelidir"(1).

İnternette bu haberi okuyunca hem kendi facebook sayfamda, hem de bazı facebook gruplarında "LÜTFEN DİKKAT: IŞİD'İN TÜRKİYE KOLU SAHNEDE!" başlığıyla şu yorumu paylaşmıştım:

"C.Başkanlığı konusunda AKP'ye verilen her oy, bu adamların Türkiye'de neşv'ü nema bulmasına yarayacaktır. Çünkü AKP'nin nihai hedefi budur. 'Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz!' dediklerini ve eğitim sistemimizi buna göre dizayn ettiklerini sakın unutmayın. Hatırlayın lütfen: Bu sakallı ve cübbeli grup, Soma Faciası'ndan sonra da bölgeye giderek bakan (Taner Yıldız) seviyesinde karşılanmış ve halka, özellikle hükümet aleyhine olabilecek söz ve davranışlarda bulunmamaları konusunda telkinde bulunmuşlar ve olayı, tamamen 'Takdiri ilahi' çerçevesinde açıklamaya çalışmışlardı..."

Bu yorumum üzerine bazı dostlar, "...İsmailağa Cemaati ile IŞİD'i nasıl aynı kefeye koydun anlayamadım. Bu güne kadar bu cemaatin IŞİD ile ilişkisi olduğuna dair hiç bir haber yapılmadı. Plajlarda bildiri dağıtmalarının abes olan tarafı nedir? Maazallah kapanırlar diye mi korkuluyor bu memlekette? %99'u Müslüman olan bu ülkede 'kapanın' uyarısının yapılması, niye tedirgin ediyor ve baskı olarak görülüyor? Bu cemaat, dini faaliyetleri ile bilinen bir cemaat. Soma'da yakını ölenleri teskin etmenin tuhaf olan yanı nedir? Diyanet İşleri Başkanı da oradaydı ne amaçla gitmiş olabilir? Soma halkına isyan çağrısı yapmak amacıyla gönderilen İşçi Partilileri görmediniz mi?" şeklinde sitemlerini bildirdiler. İçlerinde, "bu cemaatin ikinci adamı durumundaki Cübbeli Ahmet Hoca'nın IŞİD aleyhine beyanatta bulunduğunu" söyleyenler de vardı.

Anlaşılan arkadaşlarımız, benim niyetimi iyi algılayamamışlardı. Zira ben, tamamen bir kinaye yapmıştım. IŞİD ile Çarşamba (İsmailağa) Cemaati arasında elbette organik bir bağ yoktur. Benim niyetim; tamamen, yukarıdaki haberde kadınlar konusundaki düşünceleri verilen bu tür dini yapılanmalar, güçleri oranında bugün plajda güneşlenenleri uyarırlar, yarın daha da güçlenirlerse önce kadınların saçlarını, arkasından da mazallah başlarını kesmeye kalkışırlar demekti. Zira PKK için de başlangıçta üç beş çapulcu denilmişti bu ülkede. Ancak bugün terör örgütü devletle müzakere masasında, hem de dayatmalarda bile bulunuyor! Çünkü görünürde dini amaçlı da olsalar, bu tür örgütlerin hep bir gizili ajandası vardır. Üstelik, dini telkin yapmanın, hele hele tesettür hatırlatması yapmanın yeri plajlar değildir. Eğer bu iş plajda yapılırsa bunun adı, tebliğ, telkin ve tavsiye değil, taciz ve mahalle baskısıdır. Laik olduğun söyleyen bir devlet, bu tür eylemlere asla göz yumamaz...

Ekranlarda Fatih Altaylı gibi adamların programlarına konuk olarak din adına şarlatanlık yapan Cübbeli Ahmet Efendi'ye bakıp da aldanmamak gerekir. Olayı ciddiye almak lazımdır demekti. Öte yandan mevcut iktidarın, Gülen Cemaati ile olan koalisyonu bozduktan sonra, doğan boşluğu benzer diğer dini yapılanmalarla doldurmaya çalıştığı zaten biliniyor. Soma'ya giden cemaat mensuplarının, bakan Taner Yıldız tarafından karşılanması boşuna değildir.

Peki, Cübbeli Ahmet Hoca'nın IŞİD hakkında söyledikleri neymiş? IŞİD hakkında şunları söylemiş Cübbeli Ahmet Hoca:

“Şimdi Irak eskisinden beter oldu. Zor bir durum. Nedir belli değil. Kıyamet alameti zuhur ediyor. Ne öldüren niye öldürdüğünü biliyor ne öldürülen niye öldürüldüğünü biliyor. Yani böyle bir iş olabilir mi? Hiç ehli sünnet, geleni geçeni tarayabilir mi? Müslüman’ım diyen Müslüman’ı öldürebilir mi? Bu nasıl bir oyun, bu nasıl bir dolaptır? Tutuyorlar çapulcuları, onları ordu yapıyorlar. Bilmiyoruz tabi bu işte Şia'nın parmağı var diyorlar. İşte ehli sünnet böyle adamın kafasını keser, böyle yapar Avrupa’yı, gavurları korkutmak için yapıyorlar yani ehli sünnetten korksunlar, Şia'ya yol versinler diye böyle bir şey duyuyorum. Yani böyle bir durum var. Adamın kafasını kesmişler top oynuyorlar. Böyle bir şey hangi kitapta var? Hangi kafire bile bunu yapmak revadır, hangi insana, hayvana böyle bir şey yapmak caizdir diye böyle bir kitapta var mı ya? Bu nasıl bir rezilliktir. Böyle bir sünnilik olur mu? Biz bunları nefretle lanetliyoruz. Bunlar Müslüman olamaz. Böyle sokakta geçeni tara, sıraya dizerek tara, yak yık. Böyle bir şey olamaz... Sakalı uzatmışlar, suratlarında meymenet bile yok. Gelmiş Niğde'de askerimizi öldürdü. Bir de diyo ki sevap işledim, bir gavuru öldürdüm. Sen askeri polisi öldürüyorsün gavurmuş. Hepimizin çoluk çocuğu askere gidiyor. Böyle birşey var mı? Bütün dünyayı ehli sünnete düşman etmek için büyük bir oyun ile karşı karışyayız..."(2).

Cübbeli Ahmet Hoca'nın "Bilmiyoruz tabi bu işte Şia'nın parmağı var diyorlar. İşte ehli sünnet böyle adamın kafasını keser, böyle yapar Avrupa’yı, gavurları korkutmak için yapıyorlar yani ehli sünnetten korksunlar, Şia'ya yol versinler diye böyle bir şey duyuyorum. Yani böyle bir durum var... Bütün dünyayı ehli sünnete düşman etmek için büyük bir oyun ile karşı karışyayız..."şeklindeki sözlerine özellikle dikkat çekmek isterim.

Bu sözlerinden, Cübbeli Ahmet Hoca'nın sanki IŞİD hakkında söylenenlere kesin olarak inanmadığı ve bu adamların Ehl-i Sünnet'i gözden düşürmek için özel olarak teşkilatlandırılmış adamlar olduğu şeklinde bir kanaat taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Oysa yarısı konsolosluk görevlisi olmak üzere; 80 vatandaşımız günlerdir bu acımasız örgütün esareti altındadır ve Cübbeli, sanki bu gerçeği görmezden geliyor gibidir.

Cübbeli Ahmet Hoca'nın IŞİD hakkındaki dikkat çekici sözlerinden birsi de "Sakalı uzatmışlar, suratlarında meymenet bile yok." şeklindeki sözleridir. Hocaya, sizin dervişlerin görüntüsü de çok farklı değil desek acaba haksızlık etmiş olur muyuz? Sakal, sarık, cübbe, şalvar; sanki orta çağdan fırlayıp günümüze gelmiş gibisiniz hocam! Geçenlerde Soma'ya gönderdiğiniz adamları görünce; her nedense Menemen isyanını çıkaran Derviş Mehmet ve adamları yeniden hortlamışlar sandım billahi. Kur'an'da olmadığı halde uydurma hadislerden hareketle, Ali Rıza Demircan'la pornografi içeren bilgilerle Cennet tarifine kalkışan ve cenneti adeta genelev tasvir eder gibi tasvir eden şarlatan da siz değil misiniz? Emin değilim ama internette dolaşan şu sözlerin size ait olduğu söyleniyor:

"Cennete giden kadınlar, evlilerse kendi kocalarına verilecekler. Yalnız çok adamla evlendilerse, son kocaya verilecekler. Kadının kocası çok kötü bir adamsa, alkolikse zaten cennete giremeyecek. Kocası cehenneme giden veya evlenmeden tek başına cennete giden kadın, dünyada din uğruna şehit olan erkeklere verilecek. Fakat kadın orada beş erkek isteyemeyecek, sadece bir erkek isteyecek ama o adamın beş erkek gücü olacak, ona her türlü zevki tattıracak. Cennete giden erkeklerin tenasül uzuvları (penisleri) eğilmez, hep dik kalır. Kadınlara, bir tane erkek verilse de, o erkek cimadan(seksten) hiçbir zaman kaçmayacak, sürekli yapabilecek. Dolayısıyla kadın da erkeğiyle istediği kadar cima edecek.
Kadın evliyse kendi kocasına verilecek ama kocasının da tüm erkekler gibi ayrıca hurileri olacak. Erkek hem karısıyla, hem de hurileriyle sabahtan akşama kadar sürekli cima (seks) yapabilecek."(3).

CHP'li Süheyl Batum AKP'ye mi Geçiyor? CHP'nin Anayasa Profesörü unvanlı milletvekili Süheyl Batum, şımarıklık etmeye devam ediyor. Parti disiplinini hiçe sayarak "Çatı Adayı" hakkında ileri geri konuşuyor ve CHP'nin bu konudaki politikasına karşı çıkıyor. Bir tv kanalında katılmış olduğu programda "Kendisi ile konuşmadım, onayını almadım ama benim adayım Emine Ülker Tarhan" diyerek, program sırasında hazırladığı dilekçeye ilk imzayı atmak suretiyle mini bir şov bile yaptı! Kendisine tavsiyemiz şudur:

Süheyl Batum; bırak lagalugayı, geç AKP'ye olsun bitsin. Zira sergilemiş olduğun tavır, ancak ve ancak AKP'nin işine yarıyor. Ayrıca, Tayyip Bey'le aynı etnik kökenden geldiğinizi zaten cümle alem biliyor bu ülkede. Zira sen soyadını da belge olarak göstermek suretiyle "Gürcü" olduğunu açık açık söylüyorsun. Tayyip Bey'in de 2004 yılındaGürcisan'a yapmış olduğu bir ziyaret sırasında ailesinin Batum'dan geldiğini ve "Gürcü" kökenli olduğunu söylediği konusunda ciddi iddialar dolaşıyor ortalıkta ki; bu ülkeye hizmet ettikleri ve senin gibi cinslik etmedikleri sürece, bütün etnik grupların bu milletin başının üstünde yerleri vardır.

Dolayısıyla; eğer yiğit adamsan git, memleketin Artvin'den seçil de gel meclise. Eskişehir'de Yılmaz Büyükerşen hocanın başarısından istifade ile onun gölgesinde seçilmek, senin için oldukça onur kırıcı olmalıdır! En azından ben böyle düşünüyorum. Evet; bizce de E.Mehmet İhsanoğlu, gözü kapalı oy vereceğimiz bir aday değil. Ancak, gün, kerhen de olsa kendisini destekleme günüdür...

Not: İstanbul'da Gaziosmanpaşa Emniyet Müdürlüğü'nün önündeki gönderde asılı Türk Bayrağı'nı indirmeye çalışan alçağı vurarak devre dışı bırakan polisi kutluyorum.



Ömer Sağlam
________________
1-http://medyabar.com/haber/73414/karasu-plajinda-kadinlara-kapanin-telkini.aspx,
2- http://www.aksam.com.tr/guncel/cubbeli-ahmet-hocadan-iside-cok-sert-tepki/haber-318783,
3-https://eksisozluk.com/cennette-bir-erkege-100-bakire-kadin-verilmesi--2944647
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.