En önemli organımız hangisidir diye sorsam, hiç kimse "BURUN" demez herhalde.
Zira burun deyince akla gelen ilk kavram "önem" değil, "güzellik"tir.
Burnu güzel olanın, güzel olduğuna inanılır ki; küçük burun hep güzellik sembolü olarak algılanmış ve mesela bizim kültürümüzde küçük ve pürüzsüz burun "HOKKA" ya benzetilmiştir.
Bu sebeple olacak, estetikçiler ve plastik cerrahlar en çok burun düzeltmelerden kazanıyor olmalıdırlar.
İnsanlar, burnunu güzelleştirince güzel olacağına inanırlar nedense.
Oysa ben, kemerli veya uzun burnunu kestirdikten, kastırdıktan ve kaldırttıktan sonra eski güzelliğini, eski seksiliğini ve eski karakteristiğini büsbütün yitiren nice ünlü kadınlar bilirim bu ülkede.
Halbuki; en önemli organlarımızın başında gelir burun.
Sadece tat alma organımız değildir o, aynı zamanda vücudumuzu besleyen oksijenin ana giriş,
vücudumuzu zehirleyen karbondioksitin de ana çıkış arteridir.
Zira ağzımız çoğu kere kapalı olduğu halde, burnumuz sürekli açıktır.
Her an göreve hazır ve nazırdır.
Burnun bu önemidir ki; burun üzerine bir sürü atasözü ve deyim üretilmiştir kültürümüzde.
Aklımıza hemen geliveren birkaçını saymak gerekirse:
Burun kıvırmak, burnu büyümek, burnunun ucunu görememek, burnu havada olmak, burnu yere düşse almamak, burnunu sokmak, burnu boktan kurtulmamak, burnu sürçmek, burnunun dikine gitmek, burnu iyi koku almak, burnu kaf dağında olmak..
Burun başka kültürlerde de çok önemlidir, mesela Rus kültüründe.
Öyle olduğu içindir ki; Gogol, burun üzerine başlıbaşına bir hikaye bile yazmıştır.
Lafı Korona salgınına getirmek istiyorum.
Uzmanlara göre; koronavirüsün vücuda giriş yollarının başında burun gelmektedir.
Zira sürekli açıktır ve buradan giren mikrop, direk mideye veya akciğerlere gitmektedir.
Uzmanlar bu durumu dikkate alarak, boğazın sürekli ıslak tutulmasını, bunun için de sıvı tüketilmesini öneriyorlar.
Bundan maksat, ağız veya burundan giren virüs, içilen sıvıyla birlikte direk mideye ve barsaklara giderek, anüsten dışarı atılsın.
Aksi takdirde gırtlağa yapışan mikrop, nefes alırken içeri çekilen havayla birlikte akciğerlere giderek orada tutunur ve sizi hasta yapar!
Ancak dikkat ediyorum; aynı uzmanlar genelde el yıkamanın ve elleri dezenfekte etmenin öneminden bahsediyorlar.
Oysa mikrobun vücuda ana giriş yolları olan ağız ve özellikle burnun temizlenmesi de en az ellerin temizliği kadar mühimdir.
Bu sebeple; en azından salgın geçene kadar ağız ve burun temizliğine de dikkat etmek gerekiyor.
Bunun için evlerinizde olmak üzere; en azından sabah uykudan uyandığınızda banyonuzdaki lavaboya gırtlağınızı kazıyarak tükürmeniz, burnunuzu ise güçlü bir şekilde sümkürerek yumuşak (mukus) dokunun sonuna, yani kıkırdak kısmın kemikle birleştiği noktaya kadar temizleyip, bol su ile yıkamanız önemlidir.
Elbette ağız ve burun temizliği sonrası lavabolarınızı da temizleyip dezenfekte etmeniz kaydıyla!
Bakınız Türklerin insanlığa hediye ettiği dünyaca meşhur büyük hekimimiz İbn-i Sina ne diyor bu konuda:
"Vebanın (salgının) etkili olduğu bir şehirde tellal(şöyle bağırsın); Hekim İbn-i Sina'nın talimatdır:
-Ey ahali, birlikte dolaşmayın. Temastan kaçının, kara ölüm veba insandan insana geçiyor. Hemen pazarı terk edin, hizmet evlere yapılacak. Hekim İbn-i Sina'nın talimatıdır. Paraları bırakın, bulaşıklarınızı sirke ile yıkayın. Hey ahali, kara ölümden (veba) korkmayın. Hastanızla ilgilenin, hastalıktan sakının, elinizi ve sikkeleri sirke ile yıkayın, burnunuzu temizleyin. Camilere gitmeyin, namazlarını evinizde kılın. Evinizde oturun ve neşelenin. Veba, neşe, müzik ve eğlenceden kaçar."(*)
Bana göre; dünyanın en güzel adamlarından birisi, 8.8 cm. ile dünyanın en uzun burnuna sahip Artvinli 1949 doğumlu Mehmet Özyürek dededir.
Ömrü uzun olsun!
Ömer Sağlam 29.3.2020
(*) https://www.aksam.com.tr/aksam-tv/saglik/ibn-i-sina-salgina-karsi-neler-yapilmasi-gerektigini-anlatiyor/52308