Yaz ayıydı. Herkes gittiği tatilleri çılgınlar gibi sosyal medyada paylaşıyordu. Deniz, kum, güneş, kazayla (!) bir kenardan fırlamış bacaklar, efendime söyleyeyim tropikal içecekler, konum bildirileriyle süslenip Instagram'ın hikâyem kısmında fırıldak gibi dönüyordu.
Bense kredi kartlarımın birinden çekip öbürüne yatırarak ayı döndürüyordum. Bir yandan da her gün tatil planı yapıp her gün vazgeçiyordum. Yıllardır çalıştığım TV programı politik engele takıldığından aylardır yayınlanmıyordu. Ve bendeki para
suyunu çekmişti. Aksi gibi tatil paylaşımları önceki yıllara göre sanki beş misliydi.
Mesela İtalya...
İtalya bu sene % 70'e varan indirim uygulamış olmalı...
En azından ben o kanaatteyim.
Paylaşımlardan İtalya'nın nadide mekânlarının tümünü ezberledim.
Gitsem hiç zorluk çekmem.
Gidecek olan varsa nerede, ne yiyebilir, tavsiye edecek seviyedeyim.
Herkesin kusarcasına tatil beldelerini paylaşma durumu gerçekten artmış mıydı yoksa yıllardır öyleydi de ben mi farkında değildim? Yoksa şu an, gidemediğim için algıda seçicilik mi yaşıyordum? Sonunda kıskançlıktan orta yerimden çatlamamak için Instagram'ı, Facebook'u kapadım. Bu sosyal medya detoksu iyi gelecekti.
Üç dört gün güzel gitti, sonra merak başladı.
Kim ne yapıyordu?
Kimler nereye gitmişti?
Bu yılın en popüler tatil yöresi neresiydi?
Marmaris Selimiye, İtalya ve Seyşeller bu yılın modası olacaktı. Baştan öyle ilan etmişlerdi. Tabii ki hiç bir zaman değişmeyen Bodrum ve Çeşme de...
Ben Çeşme'ciydim.
Birkaç gün sonra, sosyal medyasızlıktan ellerim titremeye başlamıştı, bi' doz Instagram'a baksam, iki "like" atsam, hiç olmadı bi' "tbt" paylaşsam kendime gelecektim. Dayanamadım, geçici olarak kapadığım Facebook'u akabinde de Instagram'ı açtım. Takip eden gün cep telefonuma gelen mesajda kredi kartımın geçici olarak kapatıldığı yazıyordu. İyi de olmuştu, en azından artık "Aaa indirimdeymiş!" deyip elbise, tişört vs alamayacaktım, cafelerde gezip bol kremalı 600 kalorilik "iced mochaları, frappacinoları, latteleri" tüketemeyip sigara üstüne sigara içemeyecektim. En azından elime geçen her meblağı kartıma yatırıp borcumu bitirecektim. Kartı temizledikten sonra da ya yeni model telefonla kendimi ödüllendirip ya da yazdan kalma son havaları yakalayıp mini bir tatili hak edecektim. Böylece yeni borçlara yelken açacaktım.
Böyleyken böyleydi ve çok zekiydim (!).
Neyse ben bi' cep bankacılığına girip aylık ödemem neymiş ona bakayım.
Tekrar yazarım.
Bense kredi kartlarımın birinden çekip öbürüne yatırarak ayı döndürüyordum. Bir yandan da her gün tatil planı yapıp her gün vazgeçiyordum. Yıllardır çalıştığım TV programı politik engele takıldığından aylardır yayınlanmıyordu. Ve bendeki para
suyunu çekmişti. Aksi gibi tatil paylaşımları önceki yıllara göre sanki beş misliydi.
Mesela İtalya...
İtalya bu sene % 70'e varan indirim uygulamış olmalı...
En azından ben o kanaatteyim.
Paylaşımlardan İtalya'nın nadide mekânlarının tümünü ezberledim.
Gitsem hiç zorluk çekmem.
Gidecek olan varsa nerede, ne yiyebilir, tavsiye edecek seviyedeyim.
Herkesin kusarcasına tatil beldelerini paylaşma durumu gerçekten artmış mıydı yoksa yıllardır öyleydi de ben mi farkında değildim? Yoksa şu an, gidemediğim için algıda seçicilik mi yaşıyordum? Sonunda kıskançlıktan orta yerimden çatlamamak için Instagram'ı, Facebook'u kapadım. Bu sosyal medya detoksu iyi gelecekti.
Üç dört gün güzel gitti, sonra merak başladı.
Kim ne yapıyordu?
Kimler nereye gitmişti?
Bu yılın en popüler tatil yöresi neresiydi?
Marmaris Selimiye, İtalya ve Seyşeller bu yılın modası olacaktı. Baştan öyle ilan etmişlerdi. Tabii ki hiç bir zaman değişmeyen Bodrum ve Çeşme de...
Ben Çeşme'ciydim.
Birkaç gün sonra, sosyal medyasızlıktan ellerim titremeye başlamıştı, bi' doz Instagram'a baksam, iki "like" atsam, hiç olmadı bi' "tbt" paylaşsam kendime gelecektim. Dayanamadım, geçici olarak kapadığım Facebook'u akabinde de Instagram'ı açtım. Takip eden gün cep telefonuma gelen mesajda kredi kartımın geçici olarak kapatıldığı yazıyordu. İyi de olmuştu, en azından artık "Aaa indirimdeymiş!" deyip elbise, tişört vs alamayacaktım, cafelerde gezip bol kremalı 600 kalorilik "iced mochaları, frappacinoları, latteleri" tüketemeyip sigara üstüne sigara içemeyecektim. En azından elime geçen her meblağı kartıma yatırıp borcumu bitirecektim. Kartı temizledikten sonra da ya yeni model telefonla kendimi ödüllendirip ya da yazdan kalma son havaları yakalayıp mini bir tatili hak edecektim. Böylece yeni borçlara yelken açacaktım.
Böyleyken böyleydi ve çok zekiydim (!).
Neyse ben bi' cep bankacılığına girip aylık ödemem neymiş ona bakayım.
Tekrar yazarım.