Aga be!
Çok yalan söylüyor, çok iftira atıyorsun.
Amiyane deyişle "Yatacak yerin yok!".
Ülkem ancak padişahlık döneminde senin zamanındaki kadar parçalara bölünmüş, tüm ülkeler ülkeme düşman olmuştu. Ülkelerine gittin mi seni yerin dibine sokuyorlar ama döndüğünde kükrüyor, herkesi nasıl dize getirdiğini anlatarak salladıkça sallıyorsun. Senden nemalanan ve cahil bırakıldıkları için olayları yorumlamaktan aciz insanlarla YYKY'ler ve vekillerin aracılığıyla Dünya liderlerine posta koyduğunu, herkesi tir tir titrettiğini, tek ve gerçek liderin sen olduğunu pompalıyorsun.
Her türlü kötülüğün içinde yüzüyorsun.
Çalıyor, rüşvet alıyor, yediğin herzelerin suçunu daima başkalarının üstüne atıyorsun. Sonra da kamunun cebinden harcanan paralarla konvoylar hâlinde Cuma
namazı için boy gösteriyor, toplumun duyacağı şekilde Allah'ın adını anarak Müslüman figürleri saçıyorsun. Kamunun paralarını öylesine kullanıyor öylesine cebellezi ediyorsun ki, servetinin ulaştığı rakamın yeryüzünde hiç kimsede olmadığını söylüyorlar.
Az önce söylediğini ters yüz edip, az sonra bambaşka şeyler söyleyebiliyorsun. Herkesi suçluyor, sürekli olarak hayali düşmanlar oluşturuyor, masum insanları cinayete meyilli insanlara hedef gösteriyor, sonra da "Üne kavuşmak, gündemde olabilmek için senaryolar yazıyor." diye suçluyorsun.
Hayatlarını sana bağlamış, tetikçilik ve yağdanlığını yapmaktan mutlu olan YYKY'lerini bile her an tekmeleyerek, çöpe atabilecek birisin. Çöp dedim de aklıma geldi, her seçimde hile yapmak, yaptırmak da senin işin. İlk kez siyaset dünyasında boy gösterişin bile hile yaptırdığın bir seçim sonucu oldu. Rakip adayın oy pusulaları Demirkapı'daki çöplükte bulunmuştu. Gerçi Ertuğrul Özkök adlı gazete yazarı, bir televizyon programında "1946 seçimlerinden başka seçim hilesi yapılmadı"ğını söylemişti ama bu yalan yanlış ifadeyi dalkavukluğun şanındandır diyerek söyleyenle birlikte yazarlar çöplüğüne attım.
Herkes bana, sakın onun aleyhinde yazma diyor.
İnsanları öylesine korkuttun ki, haklılar!
Haklılar ama "Facebook'un mesaj hanesine, Whatsapp'ın, Gmail'in, Yahoo Mail'in, Messenger'in" ve benzerlerinin gölgelerine sığınıp da demokrasi kahramanlığı taslamak bana göre değil. Biliyorum, onun bunun yazısını çoğaltıp ona buna göndererek, bu sistemler aracılığıyla kendisini gizleyenler, yarın öbür gün "Ben şöyle yaptım, böyle yaptım, ben arslanım, kaplanım, kahramanım!" diye ortalara fırlayacaklar. Fırlasınlar, bir şiirimde yazdığım gibi onları biraz istihza biraz da ilgiyle izleyecek, fazla ileri gittiklerinde de kahkahalarla güleceğim. İşte o şiir*:
Bir Orhan Veli şiirindeki gibi;
“Neler yapmadık ki bu vatan için
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik!”
Hiçbir şey değişmemiş yıllardır.
Yine bir kurtuluş kavgamız
Yine padişahlık özleyen tiranlarımız var.
Zulmün her çeşidi bu milletin başında...
Kimimiz korkudan sindi, kimimiz "Zalim"le paydaş!
Dünün fos kahramanları, bugün de aynı!
Kimimiz saklanıp her şey bitince ortaya fırlayacak!
“En Kahraman Rıdvan”a taş çıkartacağız.
Kimimiz tiranlardan korkmadan yurdunu savunacak;
Yazacak, konuşacak, halkı uyaracağız.
Aga be!
Akıl sağlığının değil bir ülkeyi, küçük bir işletmeyi bile yönetemeyecek denli bozuk olduğu açıkça belli... Bunu yöneticiliğinin daha ilk günlerinde yazmıştım. Artık tüm dünya da aynı kanıda ve bunu hiç korkmadan dillendiriyorlar.
Kaç yaşındasın bilmiyorum. Merak edip de bakmadım. Kökeninin dayandığı yer ile koyu bir Türk düşmanı olduğun hakkında çok şey söyleniyor. Müslümancılık oynuyorsun ama gerçekten hangi dine mensup olduğunu hiç kimse bilmiyor.
Aslında bir başkasının ırk ve dini beni hiç ilgilendirmiyor. Sen hariç!
Çünkü sen müthiş bir Müslüman olduğun, neredeyse senden başka Müslüman olmadığı havasını basıyor, bu konuda da herkesi küçümsüyorsun.
Son söz!
Herkese "Sen kimsin?" diyorsun.
Benim aynı tarzdaki sorumdaysa seninki gibi küçümseme yok.
Bu bir soru; yalnızca, yalın bir soru ve şimdi soruyorum:
"Sen Kimsin?".
Çok yalan söylüyor, çok iftira atıyorsun.
Amiyane deyişle "Yatacak yerin yok!".
Ülkem ancak padişahlık döneminde senin zamanındaki kadar parçalara bölünmüş, tüm ülkeler ülkeme düşman olmuştu. Ülkelerine gittin mi seni yerin dibine sokuyorlar ama döndüğünde kükrüyor, herkesi nasıl dize getirdiğini anlatarak salladıkça sallıyorsun. Senden nemalanan ve cahil bırakıldıkları için olayları yorumlamaktan aciz insanlarla YYKY'ler ve vekillerin aracılığıyla Dünya liderlerine posta koyduğunu, herkesi tir tir titrettiğini, tek ve gerçek liderin sen olduğunu pompalıyorsun.
Her türlü kötülüğün içinde yüzüyorsun.
Çalıyor, rüşvet alıyor, yediğin herzelerin suçunu daima başkalarının üstüne atıyorsun. Sonra da kamunun cebinden harcanan paralarla konvoylar hâlinde Cuma
namazı için boy gösteriyor, toplumun duyacağı şekilde Allah'ın adını anarak Müslüman figürleri saçıyorsun. Kamunun paralarını öylesine kullanıyor öylesine cebellezi ediyorsun ki, servetinin ulaştığı rakamın yeryüzünde hiç kimsede olmadığını söylüyorlar.
Az önce söylediğini ters yüz edip, az sonra bambaşka şeyler söyleyebiliyorsun. Herkesi suçluyor, sürekli olarak hayali düşmanlar oluşturuyor, masum insanları cinayete meyilli insanlara hedef gösteriyor, sonra da "Üne kavuşmak, gündemde olabilmek için senaryolar yazıyor." diye suçluyorsun.
Hayatlarını sana bağlamış, tetikçilik ve yağdanlığını yapmaktan mutlu olan YYKY'lerini bile her an tekmeleyerek, çöpe atabilecek birisin. Çöp dedim de aklıma geldi, her seçimde hile yapmak, yaptırmak da senin işin. İlk kez siyaset dünyasında boy gösterişin bile hile yaptırdığın bir seçim sonucu oldu. Rakip adayın oy pusulaları Demirkapı'daki çöplükte bulunmuştu. Gerçi Ertuğrul Özkök adlı gazete yazarı, bir televizyon programında "1946 seçimlerinden başka seçim hilesi yapılmadı"ğını söylemişti ama bu yalan yanlış ifadeyi dalkavukluğun şanındandır diyerek söyleyenle birlikte yazarlar çöplüğüne attım.
Herkes bana, sakın onun aleyhinde yazma diyor.
İnsanları öylesine korkuttun ki, haklılar!
Haklılar ama "Facebook'un mesaj hanesine, Whatsapp'ın, Gmail'in, Yahoo Mail'in, Messenger'in" ve benzerlerinin gölgelerine sığınıp da demokrasi kahramanlığı taslamak bana göre değil. Biliyorum, onun bunun yazısını çoğaltıp ona buna göndererek, bu sistemler aracılığıyla kendisini gizleyenler, yarın öbür gün "Ben şöyle yaptım, böyle yaptım, ben arslanım, kaplanım, kahramanım!" diye ortalara fırlayacaklar. Fırlasınlar, bir şiirimde yazdığım gibi onları biraz istihza biraz da ilgiyle izleyecek, fazla ileri gittiklerinde de kahkahalarla güleceğim. İşte o şiir*:
Bir Orhan Veli şiirindeki gibi;
“Neler yapmadık ki bu vatan için
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik!”
Hiçbir şey değişmemiş yıllardır.
Yine bir kurtuluş kavgamız
Yine padişahlık özleyen tiranlarımız var.
Zulmün her çeşidi bu milletin başında...
Kimimiz korkudan sindi, kimimiz "Zalim"le paydaş!
Dünün fos kahramanları, bugün de aynı!
Kimimiz saklanıp her şey bitince ortaya fırlayacak!
“En Kahraman Rıdvan”a taş çıkartacağız.
Kimimiz tiranlardan korkmadan yurdunu savunacak;
Yazacak, konuşacak, halkı uyaracağız.
Aga be!
Akıl sağlığının değil bir ülkeyi, küçük bir işletmeyi bile yönetemeyecek denli bozuk olduğu açıkça belli... Bunu yöneticiliğinin daha ilk günlerinde yazmıştım. Artık tüm dünya da aynı kanıda ve bunu hiç korkmadan dillendiriyorlar.
Kaç yaşındasın bilmiyorum. Merak edip de bakmadım. Kökeninin dayandığı yer ile koyu bir Türk düşmanı olduğun hakkında çok şey söyleniyor. Müslümancılık oynuyorsun ama gerçekten hangi dine mensup olduğunu hiç kimse bilmiyor.
Aslında bir başkasının ırk ve dini beni hiç ilgilendirmiyor. Sen hariç!
Çünkü sen müthiş bir Müslüman olduğun, neredeyse senden başka Müslüman olmadığı havasını basıyor, bu konuda da herkesi küçümsüyorsun.
Son söz!
Herkese "Sen kimsin?" diyorsun.
Benim aynı tarzdaki sorumdaysa seninki gibi küçümseme yok.
Bu bir soru; yalnızca, yalın bir soru ve şimdi soruyorum:
"Sen Kimsin?".