“Müsait bir yerde...”
Cümlemi daha tamamlayıp oturduğum yerden kalkmadan, bunu duyan bir teyze minibüste üzerime oturdu.Düşmedi, oturdu.
Boşalacak yeri ilk önce o kapmak istiyordu ve balıklama daldı koltuğa.
- Pardon teyze üstüme oturdunuz, ben bi' ineyim siz devam edin.
Acele etmeliyim ki, bir ayağım minibüsteyken bir diğeri asfalta değmeden hareket edebilir minibüs.
- Sağ salim ineyim minibüsten...
Balık istifi ve konserve görünümlü minibüs ve otobüslerin durumu bu.
Konsantre deterjan gibi, konsantre insan dolu toplu taşımaların içi.
Kapı açılıp biri düşse, “Ay yer açıldı!” diyecek neredeyse insanlar.
İçimden; “Görgüsüz, saygısız, medeniyetsiz vs...” sıraladım tabii ki kadına.
İndikten sonra yürürken düşünmeye başladım.
Teyze aç, oturmaya aç…
Açlık diye tanımladığımız şey sadece karın açlığı değil neticede.
Aç insanın önce açlığı giderilecek ki sonra eğitilecek, ama eğitimsiz insan da aç kalmaya mahkûm.
Böyle bir kısır döngü var.
Modern şehrin göbeğindeki metroda, kapı açıldığında inenlere yol vermeden içeri hücum edenler oturmaya açlar...
Nüfus patlaması ve göçten yer yok. İnfilak edecek şehir.
Halkın çoğunun düzen, kural ve adap bilgisi olmadığından, metrolarda etrafa onlarca tabela asmışlar, uyarı yazmışlar. Sesli anons bile var... “İçeridekiler inmeden bi' bekleyin öyle binin!” içerikli anonslar…
Bir sabredin...
Ama tabii ki trafik var, zaman yok.
Yok!
Eğitim olmadığı gibi öğrenmeye bi' istek de yok bu beyinlerde.
Nüfus bu kadar artarsa olacağı bu.
Neye elini atsan talep var arz yok.
50 kişi kapasiteli otobüsün içinde 200 kişi. Oksijen yok.
2 yaşındaki bebek ayaktaki babasının kucağında ağlıyor “inmek istiyorum” dercesine… Yer veren yok. Yer verse de hapşırılan, öksürülen, 10 santimlik alana 5 surat düşen otobüsün içinde nereden temiz hava alacak o çocuk?
Yolcu var…
Otobüs, metro sınırlı.
“Efenim arabanıza binmeyin, çevreye fazla kirlilik olmasın, küresel ısınma zortluyor, toplu taşıma kullanın” kuralı bu ülkede geçmez.
“Yok öyle bir şey. Varsa arabama binerim arkadaş...”
Arabanıza binin. Çantanızı, kitabınızı, evrağınızı, yedek kıyafetinizi koyun arkaya… Açın radyonuzu, koyun mataraya çayınızı, atıştırın veya yakın sigaranızı... Trafik mi sıkıştı, dinleyin mis gibi müziğinizi...
Çünkü yağmur altında 1 saat boş taksi beklerken arkadan gelen aracın lastiğinden sıçrayan sularla ıslanmazsınız. "Kısa mesafe alamam" diyen taksiciye söylenirken tansiyon hastası adayı olmazsınız.
Çünkü yağmurda sırılsıklam veya 40 derecelik yaz sıcağında toplu taşımada tek ayak üzerinde veya hiçbir yere tutunmadan havada asılı gittiğiniz 2 saat süren yolculuğunuzda; pislikten kokmuş, gripten suratınıza öksüren insanların içinde nereden temiz hava alabilirim derdinden iyidir arabanızda gitmek...
Küresel ısınmayı önemsemek için steril yaşam alanınız olacak ki hayatta kalın. Hayatta kalamayacaksak küresel zortlamanın da bir önemi kalmaz hâliyle.
Dedim ya yolcu var, toplu taşıma yok.
Öğrenci adayı binlerce genç var, üniversite yok. Varsa da paralı…
İstihdam sorunu var; işçi fazlası var, iş yok.
Kıyafet lazım para yok.
Eğitim lazım para yok.
Karnı aç para yok.
Para yok, çünkü işi yok.
İşi yok, çünkü eğitimi yok.
Birilerinin eğitimi varsa da torpili yok.
Görgüsü var anlayanı yok.
Öğrenci adayı binlerce genç var, üniversite yok. Varsa da paralı…
İstihdam sorunu var; işçi fazlası var, iş yok.
Kıyafet lazım para yok.
Eğitim lazım para yok.
Karnı aç para yok.
Para yok, çünkü işi yok.
İşi yok, çünkü eğitimi yok.
Birilerinin eğitimi varsa da torpili yok.
Görgüsü var anlayanı yok.
Kibar ve adap bilir diye ezilmiş veya isyan etmiş. Çünkü donanımı var, tanıdığı yok. Hakkıyla iş bulmaya çalışmış ama girememiş, parası yok. Dağdan inmiş denenlerin mahallesine taşınmış, çünkü parası yok.
Kültürlü ama konuşabileceği insan yok.
Fotosentez gibi... Dönüyor sürekli bu kısır döngü.
Ne bekliyorsun ki bu insanlardan: Saygı mı görgü mü*adap mı* edep mi*? Önce karın doyacak, önce o minibüsteki koltuk kapılacak. Nerede kaldı kurallar?
Kültürlü ama konuşabileceği insan yok.
Fotosentez gibi... Dönüyor sürekli bu kısır döngü.
Ne bekliyorsun ki bu insanlardan: Saygı mı görgü mü*adap mı* edep mi*? Önce karın doyacak, önce o minibüsteki koltuk kapılacak. Nerede kaldı kurallar?
Ha bir de cinselliğe aç toplum.
Otobüste seni rahatsız etmiyorlar mı elbisenle bu parfümünle derler hemen... Kurtarılmış bölgelerde nasıl giyiniyorsan öyle giyineceksin ki alışsın dağdan gelen de modern topluma...
Sen ona değil o geldiği yere ayak uyduracak.
Geriye değil ileriye, modernliğe gitmeli insanlık.
Yıl 2016, konuştuğumuz konuya bak!..
Mini etek giyene ahlaktan yoksun diyen adam, zaten cinsel açlık içinde.
Geçmişte onlarca kişiyle ilişki yaşamış olan kadın evlenip çocuk yapınca namus timsaliymiş havalarında ahkâm keser ve bir anda tutucu tavırlar sergilerken; mini etek, jartiyer giyen tertemiz kadınlar "uygunsuz" veya "aranıyor" diye yaftalanıyor.
Bakış açısı zaten geleneksel... Modernlik ve medeniyet yok.
İşte hepsi açlıktan.
Bu kadar yokluk içinde hâlâ nüfus patlaması yaşanan bir ülkede bu denli açlık türü varken; insanlarda görgü, hakkaniyet, adalet, medeniyet, saygı, asalet, adap ve edep beklemek yersiz.
Nüfus çok...
Bizde hata.
Döndük mü yine "Maslow'un* Piramidi İhtiyaçlar Hiyerarşisi”ne?
*Edep: Terbiye, iyi ahlak, incelik ve toplumun
töresine uygun şekilde davranış
*Görgü: Birikim, deneyim; toplumda var olup
uyulması gereken saygı, incelik vs...
*Abraham Harold Maslow: "Maslow's Hierarchy of Needs"in
yazarı. "Hümanistik Psikoloji"nin oluşumuna katkı vermiş
Yahudi asıllı Rus göçmeni ABD'li psikoloji profesörü