Gruplarımızda sansür uygulanmamaktadır. Yazım hatalarının düzeltilme sorumluluğu makale sahibine aittir.
Milli şairlerimizden Yahya Kemal "Ezan" isimli şiirinde şöyle der:"Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedi.
Kafi değl sadana Cihan-ı Muhammedi.
Sultan Selim-i Evvel´i ram etmeyip ecel,
Fethetmeliydi alemi Şan-ı Muhammedi.
Gök nura gark olur nice yüzbin minareden
Şehbal açınca Ruh-u Revan-ı Muhammedi
Ervah cümleten görür Allah-ü Ekber´i
Akseyleyince arşa Lisan-ı Muhammedi"
Diğer bir milli şairimiz Mehmet Emin Yurdakul ise Türk ülkesini, Türk'e yurtluk
yapacak coğrafyayı şöyle tarif eder şiirinde:
“Bir yerin adına denilince Türk ülkesi;
Gözüm bayrak arar, kulağım ezan sesi"
Bayrak şairi olarak da bilinen şairimiz Arif Nihat Asya ise "Dua" isimli şiirinde şöyle der:
"Biz, kısık sesleriz...minareleri,
Sen,ezansız bırakma Allahım!"
Bir diğer Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ise "İstiklal Marşı"mızda topyekun Türk Milleti'nin ortak duası olacak şekilde şöyle yalvarır Yüce Allah'a:
Sen,ezansız bırakma Allahım!"
Bir diğer Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ise "İstiklal Marşı"mızda topyekun Türk Milleti'nin ortak duası olacak şekilde şöyle yalvarır Yüce Allah'a:
"Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli."
31 Mart Günü Türkiye'de Ezanlar Susmuştur!
Türk Milleti şairlerinin diliyle böyle demiştir, böyle dua etmiştir etmesine de gelin görün ki; 31 Mart 2015 günü itibarıyla Van şehir merkezi dışında kalan bütün Türkiye'de Ezan-ı Muhammed'i susmuştur/susturulmuştur! Diğer illerde ve Ankara'nın diğer semtlerinde ezanlar hangi süreyle sustu bilmiyorum; ancak Ankara'nın benim oturduğum semtinde 31 Mart günü Öğle ve İkindi ezanları susmuştur/susturulmuştur. Zira bizim semtte sabah 10.36 ile 16 arasında elektrikler kesilmiştir.
Dolayısıyla; bizim semtte öğle ve ikindi ezanları duyulmamıştır. Öteden beri bizim eve en yakın camiden okunan ezanı hiç beğenmezdim! Çünkü çok berbat bir ses tonuyla ve berbat bir makamla okunur bizim semtin camisindeki ezan. Gelin görün ki; bugün öğle ve ikindi ezanlarını duyamayınca, bizim caminin imamını bile özledim ben! Meğer bizim imam ne güzel ezan okuyormuş da haberim yokmuş benim! İşte bunun için, tıpkı Mehmet Emin Yurdakul gibi ben de diyorum ki;
“Bir yerin adına denilince Türk ülkesi;
Gözüm bayrak arar, kulağım ezan sesi"
Toplam 80 ili kapsayacak biçimde elektrikler Türkiye'de neden kesildi bilmiyorum. İçinde bulunduğumuz ayın Mart ayı olduğunu, Mart ayının ülkemizde kedilerin çiftleşme ayı olduğunu ve geçen yılın Mart ayının sonunda yapılan yerel seçimlere ait oyların sayıldığı gece meydana gelen elektrik kesintisini "Trafolara kediler girdi" şeklinde açıklayan Enerji Bakanı'nın halen görevde tutulduğunu düşünce, 31 Mart 2015 günü yaşanan geniş kapsamlı elektrik kesintisini de trafoya giren kedilerle açıklayacağım ama, bu durumda komik duruma düşeceğimin elbette farkındayım.
Elektrikler neden kesildi ve bu kesilmenin ülkeye maliyeti nedir, onun hesabını elbette hükümet verecektir! Vermezse halk, umarım önümüzdeki 7 Haziran genel seçimlerinde bu hükümetin hesabını görecektir(diyeceğim ama doğrusu benim bu konuda da pek umudum yoktur. Eğer Türk Halkı, hesap vermeyen hükümetlerin hesabını gören bir halk olsaydı, enerji krizinin yaşandığı bir ülkenin Enerji Bakanı ve Cumhurbaşkanı hiç yurtdışında olur muydu? yurtdışında olsa bile anında ülkeye dönmez miydi? Hiç elektrik kesintisi konusundaki açıklamayı enerji bakanı değil de Milli Eğitim Bakanı yapar mıydı. Hz. Peygamber boşuna dememiştir; "Layık olduğunuz şekilde yönetilirsiniz" diye).
Türkiye'deki ezanların, kısa süreliğine de olsa, din, iman, İslam, Kur'an gibi kutsal değerleri kullanarak siyaset yapan bir partinin iktidarında susmuş olması da Allah'ın biz Müslüman Türklere bir mesajı olsa gerekir. Bunu başka türlü açıklamak da herhalde mümkün değildir. Çünkü, Türkiye'de böyle geniş kapsamlı bir elektrik kesintisi şimdiye kadar herhalde hiç yaşanmamıştır.
Çağlayan Adliyesi Baskını
Geçtiğimiz gün, Türkiye'de 80 ili kapsayacak biçimde elektrik kesintisinin başladığı saat 10.36. Çağlayan Adliyesi'nde Mehmet Selim Kiraz isimli savcıyı şehit eden katillerin adliyeye giriş saatleri ise 12.36. Ne kadar ilginç değil mi? Söz konusu eylem. sanki geniş kapsamlı elektrik kesintisinin toplumda yaratmış olduğu infiali azaltmak, yaşanan şaşkınlığı bertaraf etmek ve toplumun dikkatini başka yöne çekmek için düzenlenmiş gibi! Kötü niyetli bir adam olsak, behemehal böyle düşünürdük!
Akşam saatlerine kadar yayın yasağı uygulandığı için Türk halkı, Çağlayan'daki baskın hakkında ister istemez sağlıklı bilgi edinemedi. Akşam saatlerinde verilen haberlerde ise, iki teröristin ölü olarak ele geçirildiği, rehin alınan savcı Mehmet Selim Kiraz'ın da ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı söylendi resmi ağızlarca. Habere göre, savcı Kiraz, üç kurşunla başından, iki kurşunla karnından yaralanmıştı!
Doğrusu ya; bu ülkede hiç kimse savcının böyle bir yaradan kurtulacağına inanmadı. Biz de inanmadık. Hatta sosyal medyada savcının hastaneye gelmeden önce çatışma sırasında öldüğünü söyleyenler bile oldu. Meğer durum gerçekten de öyleymiş. Zira hastane çevresinden yapılan açıklamada "Savcı'nın hastaneye kaldırıldığında hayatını kaybettiği, ancak tüm müdahalelere rağmen hayata döndürülemediği" ifadesi kullanılmıştır(bkz. http://www.cnbce.com/haberler/turkiye/berkin-davasinin-savcisi-kiraz-sehit-oldu).
Özetle; 31 Mart 2015 günü, Türkiye için hiç de uğurlu gelmemiştir. Zira 31 Mart günü Türkiye'de geçici de olsa önce ezanlar susmuştur/susturulmuştur, arkasından da bir hukukçu susmuştur/susturulmuştur. Oysa yine aynı gün, Balyoz Davası'nın beratla sonuçlandığını duyunca ne kadar çok sevinmiştik bu ülkede her şeye rağmen hala hukuk ve hukukçular var diye. Maalesef sevincimiz yine kursağımızda kaldı milletçe. Birileri yine çok gördü bize bu sevinci.
Öte yandan AKP ve Ak Saray, seçime giderken Çağlayan saldırısından kendileri için yeni bir mağduriyet çıkarmaya çalışacaklar gibi gözüküyorlar. Sözüm ona bu saldırı hükümeti zorda bırakmak için gerçekleştirilmiş imiş! Yandaş medya şimdiden başladı bu yönde yayınlar yapmaya. Anlaşılan Tayyip Bey, kendisi için tahsis edilen örtülü ödenekten ilk harcamayı, bu hadiseyi aydınlatmak için yapacak! Bence yapmalıdır da. Yoksa altında kalırlar bu saldırının...
Ömer Sağlam
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli."
31 Mart Günü Türkiye'de Ezanlar Susmuştur!
Türk Milleti şairlerinin diliyle böyle demiştir, böyle dua etmiştir etmesine de gelin görün ki; 31 Mart 2015 günü itibarıyla Van şehir merkezi dışında kalan bütün Türkiye'de Ezan-ı Muhammed'i susmuştur/susturulmuştur! Diğer illerde ve Ankara'nın diğer semtlerinde ezanlar hangi süreyle sustu bilmiyorum; ancak Ankara'nın benim oturduğum semtinde 31 Mart günü Öğle ve İkindi ezanları susmuştur/susturulmuştur. Zira bizim semtte sabah 10.36 ile 16 arasında elektrikler kesilmiştir.
Dolayısıyla; bizim semtte öğle ve ikindi ezanları duyulmamıştır. Öteden beri bizim eve en yakın camiden okunan ezanı hiç beğenmezdim! Çünkü çok berbat bir ses tonuyla ve berbat bir makamla okunur bizim semtin camisindeki ezan. Gelin görün ki; bugün öğle ve ikindi ezanlarını duyamayınca, bizim caminin imamını bile özledim ben! Meğer bizim imam ne güzel ezan okuyormuş da haberim yokmuş benim! İşte bunun için, tıpkı Mehmet Emin Yurdakul gibi ben de diyorum ki;
“Bir yerin adına denilince Türk ülkesi;
Gözüm bayrak arar, kulağım ezan sesi"
Toplam 80 ili kapsayacak biçimde elektrikler Türkiye'de neden kesildi bilmiyorum. İçinde bulunduğumuz ayın Mart ayı olduğunu, Mart ayının ülkemizde kedilerin çiftleşme ayı olduğunu ve geçen yılın Mart ayının sonunda yapılan yerel seçimlere ait oyların sayıldığı gece meydana gelen elektrik kesintisini "Trafolara kediler girdi" şeklinde açıklayan Enerji Bakanı'nın halen görevde tutulduğunu düşünce, 31 Mart 2015 günü yaşanan geniş kapsamlı elektrik kesintisini de trafoya giren kedilerle açıklayacağım ama, bu durumda komik duruma düşeceğimin elbette farkındayım.
Elektrikler neden kesildi ve bu kesilmenin ülkeye maliyeti nedir, onun hesabını elbette hükümet verecektir! Vermezse halk, umarım önümüzdeki 7 Haziran genel seçimlerinde bu hükümetin hesabını görecektir(diyeceğim ama doğrusu benim bu konuda da pek umudum yoktur. Eğer Türk Halkı, hesap vermeyen hükümetlerin hesabını gören bir halk olsaydı, enerji krizinin yaşandığı bir ülkenin Enerji Bakanı ve Cumhurbaşkanı hiç yurtdışında olur muydu? yurtdışında olsa bile anında ülkeye dönmez miydi? Hiç elektrik kesintisi konusundaki açıklamayı enerji bakanı değil de Milli Eğitim Bakanı yapar mıydı. Hz. Peygamber boşuna dememiştir; "Layık olduğunuz şekilde yönetilirsiniz" diye).
Türkiye'deki ezanların, kısa süreliğine de olsa, din, iman, İslam, Kur'an gibi kutsal değerleri kullanarak siyaset yapan bir partinin iktidarında susmuş olması da Allah'ın biz Müslüman Türklere bir mesajı olsa gerekir. Bunu başka türlü açıklamak da herhalde mümkün değildir. Çünkü, Türkiye'de böyle geniş kapsamlı bir elektrik kesintisi şimdiye kadar herhalde hiç yaşanmamıştır.
Çağlayan Adliyesi Baskını
Geçtiğimiz gün, Türkiye'de 80 ili kapsayacak biçimde elektrik kesintisinin başladığı saat 10.36. Çağlayan Adliyesi'nde Mehmet Selim Kiraz isimli savcıyı şehit eden katillerin adliyeye giriş saatleri ise 12.36. Ne kadar ilginç değil mi? Söz konusu eylem. sanki geniş kapsamlı elektrik kesintisinin toplumda yaratmış olduğu infiali azaltmak, yaşanan şaşkınlığı bertaraf etmek ve toplumun dikkatini başka yöne çekmek için düzenlenmiş gibi! Kötü niyetli bir adam olsak, behemehal böyle düşünürdük!
Akşam saatlerine kadar yayın yasağı uygulandığı için Türk halkı, Çağlayan'daki baskın hakkında ister istemez sağlıklı bilgi edinemedi. Akşam saatlerinde verilen haberlerde ise, iki teröristin ölü olarak ele geçirildiği, rehin alınan savcı Mehmet Selim Kiraz'ın da ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı söylendi resmi ağızlarca. Habere göre, savcı Kiraz, üç kurşunla başından, iki kurşunla karnından yaralanmıştı!
Doğrusu ya; bu ülkede hiç kimse savcının böyle bir yaradan kurtulacağına inanmadı. Biz de inanmadık. Hatta sosyal medyada savcının hastaneye gelmeden önce çatışma sırasında öldüğünü söyleyenler bile oldu. Meğer durum gerçekten de öyleymiş. Zira hastane çevresinden yapılan açıklamada "Savcı'nın hastaneye kaldırıldığında hayatını kaybettiği, ancak tüm müdahalelere rağmen hayata döndürülemediği" ifadesi kullanılmıştır(bkz. http://www.cnbce.com/haberler/turkiye/berkin-davasinin-savcisi-kiraz-sehit-oldu).
Özetle; 31 Mart 2015 günü, Türkiye için hiç de uğurlu gelmemiştir. Zira 31 Mart günü Türkiye'de geçici de olsa önce ezanlar susmuştur/susturulmuştur, arkasından da bir hukukçu susmuştur/susturulmuştur. Oysa yine aynı gün, Balyoz Davası'nın beratla sonuçlandığını duyunca ne kadar çok sevinmiştik bu ülkede her şeye rağmen hala hukuk ve hukukçular var diye. Maalesef sevincimiz yine kursağımızda kaldı milletçe. Birileri yine çok gördü bize bu sevinci.
Öte yandan AKP ve Ak Saray, seçime giderken Çağlayan saldırısından kendileri için yeni bir mağduriyet çıkarmaya çalışacaklar gibi gözüküyorlar. Sözüm ona bu saldırı hükümeti zorda bırakmak için gerçekleştirilmiş imiş! Yandaş medya şimdiden başladı bu yönde yayınlar yapmaya. Anlaşılan Tayyip Bey, kendisi için tahsis edilen örtülü ödenekten ilk harcamayı, bu hadiseyi aydınlatmak için yapacak! Bence yapmalıdır da. Yoksa altında kalırlar bu saldırının...
Ömer Sağlam