Gruplarımızda sansür uygulanmamaktadır. Yazım hatalarının düzeltilme sorumluluğu makale sahibine aittir.
"Neden Yazmıyorsun" başlıklı yazım yayınlandıktan sonra, gruplarımıza ait "Google +"sitesinin nazik dostu Serap Hanım, söylemime katkıda bulunup durumu onaylamış. Kendisine teşekkür ederek, üç aşağı beş yukarı şunları yazdım: "Şu siyaset denilen mesleği yapanlar, yani siyasetçiler (maalesef meslek hâline getirdiler) inanın o kadar bıktırdılar ki... Hele A Ka Pe kanadı. Yaşını başını almış bir dolu adam, ne olduğu ne yaptığı ne dediği anlaşılmayan birinin ardına takılmış, koşa koşa gidiyorlar. Kendi hayatlarını berbat etmeleri yetmiyormuş gibi, vatan imajını da çizdiriyorlar."
"Aynı adamları, her gün; televizyonlarda, gazetelerde görmekten, her gördükleri
mikrofonun önünde park edip dır dır konuşmalarından bıktım."
"Kendi aleyhlerine de olsa saçma sapan her şeyi alkışlayan abuk topluluklardan; kendi lehlerine olmasına karşın, aklı başında her şeyi yuhalayan aptallardan da... Bunları yaparken ellerinde de yüce Türk Bayrağı; bir sağa bir sola sallayıp duruyorlar. Bari bu aptallıklarda bayrağı kullanmayın."
"Siyasetten, siyasetçilerden uzak durmaya çalışıyorum dedim ama, şu Davutoğlu'nun 100,- TL'lık zam komedisi de 'Hadi beni eleştir' deyip duruyor."
Serap Hanım, halkını ve ülkesini seven herkes gibi; yapılan, yapılacağının sinyalleri verilen ve yapılması düşünülüp de şimdilik halktan gizlenen aykırılıkları hak etmediğimizi de vurgulamış.
Kendisine bir kez daha yazdım: "Tabii ki etmiyoruz. Düşünün, 'Git işlerime göz kulak ol!' diye vekâlet verip TBMM'ye gönderdiğimiz insanlar, yani işçilerimiz; hayatımızı çekilmez hâle getirebiliyor. Onlar; özgür arzularıyla talip oldukları vekillik görevlerini bir yana fırlatıp, ikbal peşinde koşmayı tercih ederek, emanete hıyanet de ediyor ve bundan hiç gocunmuyorlar."
"Halktan esirgenen hak edilmişlikler, yani analarının ak sütü gibi helal olan haklar ya analarına söven ahlaksızların kasasına ya da maaş, hesapsız ödenek, nereye gittiği belirsiz örtülü ödenek, sağlık gideri, yol gideri, harcırah, süper emeklilik vs vs vs adı altında birilerinin ceplerine indiriliyor.
Bunların liderlerinin bir söylediği öteki söylediğiyle de çelişiyor. 5 dk önce böyle 5 dakika sonra öyle 10 dakika sonra şöyle..."
"Emekliyle asgari ücretli, işçiyle memurdan saklanan haklar şekil değiştirip yandaşa, koldaşa, yağdaşa, yoldaşa; yüzlerce odalı saraylara, sarayın mutfaklarına, oğullara ayarlanan danışmanlık ve vakıflara yönlendiriliyor. Hem de din, iman, ahlak, şeref edebiyatı yapılarak! Hem de milletimizin tüm kutsallarına en ağır sözlerle saldırılarak."
"Bunları bile alkışlayan bir sürü aymaz var.
El insaf! İnsaf ki insaf! Hem de ne insaf!"
Sakın bitti sanmayın, konu daha bitmedi, devam edecek. Aslında yayınlamayacak, başka eklemeler de yapacaktım ama "Google" sisteminin şakacı bir anına denk geldim, yayın otomatik olarak gerçekleşti. Emekliye bu kadar şakanın fazla kaçtığı bir ülkede varsın Google'da şaka yapsın.
Hiç olmazsa sundukları hizmet açısından şaka yapmaya hakları var.
Peki ya öteki şakacıların emekliye 100,- TL'lik şaka yapmaya hakları var mı? Bunun kararını, bir sonraki yazıda hep birlikte vereceğiz. O yazıya bazı rakamları da eklemek istiyorum. Özellikle şu "100 liracıkcıkcık"tan kaç "Emekli Sandığı" mensubu ve kaç "Sigortalı" yararlanacak?
Bunları da konuşalım istiyorum.
Ne diyeyim?
Nasipse görüşmek umuduyla...
Günay Tulun
"Aynı adamları, her gün; televizyonlarda, gazetelerde görmekten, her gördükleri
mikrofonun önünde park edip dır dır konuşmalarından bıktım."
"Kendi aleyhlerine de olsa saçma sapan her şeyi alkışlayan abuk topluluklardan; kendi lehlerine olmasına karşın, aklı başında her şeyi yuhalayan aptallardan da... Bunları yaparken ellerinde de yüce Türk Bayrağı; bir sağa bir sola sallayıp duruyorlar. Bari bu aptallıklarda bayrağı kullanmayın."
"Siyasetten, siyasetçilerden uzak durmaya çalışıyorum dedim ama, şu Davutoğlu'nun 100,- TL'lık zam komedisi de 'Hadi beni eleştir' deyip duruyor."
Serap Hanım, halkını ve ülkesini seven herkes gibi; yapılan, yapılacağının sinyalleri verilen ve yapılması düşünülüp de şimdilik halktan gizlenen aykırılıkları hak etmediğimizi de vurgulamış.
Kendisine bir kez daha yazdım: "Tabii ki etmiyoruz. Düşünün, 'Git işlerime göz kulak ol!' diye vekâlet verip TBMM'ye gönderdiğimiz insanlar, yani işçilerimiz; hayatımızı çekilmez hâle getirebiliyor. Onlar; özgür arzularıyla talip oldukları vekillik görevlerini bir yana fırlatıp, ikbal peşinde koşmayı tercih ederek, emanete hıyanet de ediyor ve bundan hiç gocunmuyorlar."
"Halktan esirgenen hak edilmişlikler, yani analarının ak sütü gibi helal olan haklar ya analarına söven ahlaksızların kasasına ya da maaş, hesapsız ödenek, nereye gittiği belirsiz örtülü ödenek, sağlık gideri, yol gideri, harcırah, süper emeklilik vs vs vs adı altında birilerinin ceplerine indiriliyor.
Bunların liderlerinin bir söylediği öteki söylediğiyle de çelişiyor. 5 dk önce böyle 5 dakika sonra öyle 10 dakika sonra şöyle..."
"Emekliyle asgari ücretli, işçiyle memurdan saklanan haklar şekil değiştirip yandaşa, koldaşa, yağdaşa, yoldaşa; yüzlerce odalı saraylara, sarayın mutfaklarına, oğullara ayarlanan danışmanlık ve vakıflara yönlendiriliyor. Hem de din, iman, ahlak, şeref edebiyatı yapılarak! Hem de milletimizin tüm kutsallarına en ağır sözlerle saldırılarak."
"Bunları bile alkışlayan bir sürü aymaz var.
El insaf! İnsaf ki insaf! Hem de ne insaf!"
Sakın bitti sanmayın, konu daha bitmedi, devam edecek. Aslında yayınlamayacak, başka eklemeler de yapacaktım ama "Google" sisteminin şakacı bir anına denk geldim, yayın otomatik olarak gerçekleşti. Emekliye bu kadar şakanın fazla kaçtığı bir ülkede varsın Google'da şaka yapsın.
Hiç olmazsa sundukları hizmet açısından şaka yapmaya hakları var.
Peki ya öteki şakacıların emekliye 100,- TL'lik şaka yapmaya hakları var mı? Bunun kararını, bir sonraki yazıda hep birlikte vereceğiz. O yazıya bazı rakamları da eklemek istiyorum. Özellikle şu "100 liracıkcıkcık"tan kaç "Emekli Sandığı" mensubu ve kaç "Sigortalı" yararlanacak?
Bunları da konuşalım istiyorum.
Ne diyeyim?
Nasipse görüşmek umuduyla...
Günay Tulun