Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Öykü Sürüyor"...
ÜAKL' de okurken, daha önce de bahsettiğim gibi, anneannem ve dedemle birlikte yaşıyorduk. Anneannemlerin Kadıköy Halitağa Caddesi üzerinde bulunan evleri 3 katlıydı. Evden apartmana dönüştürülmüş olan bu evin üçüncü katında anneannem ve dedemle birlikte biz, ikinci katında ise Melih dayım, eşi ve iki oğlu yaşıyorlardı.
Dayımların bir alt katta yaşıyor olmaları bizim için büyük bir şanstı. Suna yengem okulda velimiz olmuştu. Yengemin İngilizce biliyor olması veli toplantılarında kolaylık sağlıyordu. Hafta sonlarında dayımlarla birlikte sinemaya ya da tiyatroya gidebiliyorduk.
Okuldaki arkadaşlarımızla okul dışında beraber olmamıza izin verilmediğinden okul dışındaki zamanımızı değerlendirebildiğimiz yegâne arkadaşlarımız, bizden yaşça küçük olsalar da, kuzenlerimiz Aykut ve Aytun'du.
Dayımların bir alt katta yaşıyor olmaları bizim için büyük bir şanstı. Suna yengem okulda velimiz olmuştu. Yengemin İngilizce biliyor olması veli toplantılarında kolaylık sağlıyordu. Hafta sonlarında dayımlarla birlikte sinemaya ya da tiyatroya gidebiliyorduk.
Okuldaki arkadaşlarımızla okul dışında beraber olmamıza izin verilmediğinden okul dışındaki zamanımızı değerlendirebildiğimiz yegâne arkadaşlarımız, bizden yaşça küçük olsalar da, kuzenlerimiz Aykut ve Aytun'du.
Evimiz sobalıydı. Kış aylarında oturma odası olarak kullandığımız büyük odada bir kömür sobası yanar, hepimiz aynı odada oturur, derslerimizi de o odada çalışırdık. Dedeciğim biraz konuşacak olsa anneannem hemen müdahale eder, "Basri Bey, sus, çocuklar ders çalışıyor!" diyerek onu sustururdu. Radyo sadece haber saatinde açılır, 'ajans' bitince hemen kapatılırdı.
Hiç unutmuyorum, 60 İhtilali'nden sonra haberlerin arkasından geceleri radyodan Yassıada duruşmaları naklen veriliyordu. Dedem radyoyu açıp dinlemeyi çok istiyor ama anneannem, "Ders çalışırken çocukların dikkati dağılır." diyerek ona radyoyu açtırmıyordu. Canım dedeciğim de, bizim yüzümüzden, olanları ertesi gün ya gazeteden okumak ya da Eski Muharipler Lokali'ndeki arkadaşlarından dinlemek zorunda kalıyordu.
Hiç unutmuyorum, 60 İhtilali'nden sonra haberlerin arkasından geceleri radyodan Yassıada duruşmaları naklen veriliyordu. Dedem radyoyu açıp dinlemeyi çok istiyor ama anneannem, "Ders çalışırken çocukların dikkati dağılır." diyerek ona radyoyu açtırmıyordu. Canım dedeciğim de, bizim yüzümüzden, olanları ertesi gün ya gazeteden okumak ya da Eski Muharipler Lokali'ndeki arkadaşlarından dinlemek zorunda kalıyordu.
7 yıl boyunca bizim için yaşamlarını bu denli kısıtlayan dedeciğimin ve anneanneciğimin emekleri karşılığını buldu mu, şimdi biraz da bundan bahsedeceğim.
Ben genelde dersi sınıfta öğrenen, evde çok ta fazla çalışmayan bir talebeydim. Anneanneme göre benim derslerim "muhtasar"dı ve hemen bitiyordu. Ablam ise çok çalışırdı ve bunun nedeni, kendisinin söylediğine göre, biraz da bendim. Ablamın bazı arkadaşları sınıfta kalarak bizim sınıftaki küçük kardeşleriyle birlikte okumak zorunda kalmışlardı. Bu ona çok ağır bir şey gibi geliyor ve böyle bir "dramı" kendisi de yaşamamak için durmadan çalışıyor ve hep iftihara geçiyordu.
İhtilal günü sabahı ablam, o gün sınavı olduğu için, ille de okula gideceğim diye tutturmuş, evdekiler onu ikna edebilmek için akla karayı seçmişlerdi. Zaten sonunda okuldan birincilikle mezun olarak ailemize büyük bir mutluluk ve gurur yaşattı. Beni bekleyen öylesi bir tehlike (!) bulunmadığından ben onun kadar çalışmıyordum ama neticede ben de - orta ikide cebirden kaldığım ikmali saymazsak - bir daha ikmale dahi kalmadan okuldan iyi dereceyle mezun oldum.
Ben genelde dersi sınıfta öğrenen, evde çok ta fazla çalışmayan bir talebeydim. Anneanneme göre benim derslerim "muhtasar"dı ve hemen bitiyordu. Ablam ise çok çalışırdı ve bunun nedeni, kendisinin söylediğine göre, biraz da bendim. Ablamın bazı arkadaşları sınıfta kalarak bizim sınıftaki küçük kardeşleriyle birlikte okumak zorunda kalmışlardı. Bu ona çok ağır bir şey gibi geliyor ve böyle bir "dramı" kendisi de yaşamamak için durmadan çalışıyor ve hep iftihara geçiyordu.
İhtilal günü sabahı ablam, o gün sınavı olduğu için, ille de okula gideceğim diye tutturmuş, evdekiler onu ikna edebilmek için akla karayı seçmişlerdi. Zaten sonunda okuldan birincilikle mezun olarak ailemize büyük bir mutluluk ve gurur yaşattı. Beni bekleyen öylesi bir tehlike (!) bulunmadığından ben onun kadar çalışmıyordum ama neticede ben de - orta ikide cebirden kaldığım ikmali saymazsak - bir daha ikmale dahi kalmadan okuldan iyi dereceyle mezun oldum.