[VORDONİSİ YAZILARI 4] Satiryos'un Laneti [Günay Tulun]


Efsanevi Yaratık, Satir
Bir önceki yazının sonlarında Satir’e adanan Satiryos’u ortada bırakıp gitmiştim.
Bu kez, ellerinden tutup karşınıza getirmek istiyorum onu…

Satiryos, yapıldığı dönemde, denizin hemen kıyısındaymış. 
Hemen önünde de güneşle denizin tüm nimetlerini önünüze seren muhteşem bir kumsal.
Lebiderya yani…
Sanmayın ki içindekiler gariban papazlar…
Hepsi, dünya nimetlerinin farkında olan rahipler.
O zamanlar kent merkezi Haliç çevresinde olduğu için, bu manastırda yaşamak; hem sayfiye  keyfi sürmek hem de kentteki asayiş bozukluğundan korunmak gibi iki önemli imkân sağlamış onlara…
İşte bu rahiplerin yaşadığı Satiryos, patriklik kavgaları nedeniyle inat uğruna yapılan
Vordonisi’nin tam karşısındaymış. Bu manastırlar, her ikisi de ikişer kez patriklik yapan Fotios’la hem halef hem de selef olan Patrik İgnatios arasındaki çekişmeye sembol olmuş.
Aslında isimleri, aynen Satiryos’da olduğu gibi, telaffuzuna yakın bir şekilde İgnatyos ve Fotyos olarak yazmak gerek ama “Hıh, ne cahil adam!” diyenlerin sayısı artmasın diye vazgeçiyorum bu zevkten.

İşte, Fotyos diyemediğim o Fotios; İstanbul’a büyük hizmetleri olmuş biri.
Patrik İgnatios
Yalnız Vordonisi’yi yaptırmakla kalmamış. İstanbul’u batakhane görüntüsünden kurtarmak için bayağı çabalamış. Şehrin meydanlarını yeniden düzenletmiş. Büyük imar hareketlerine girişmiş. Yıkık ve viran kiliseleri, sarayları yeniletmiş ya da aslına uygun olarak temellerinin üzerinde yeniden yükselttirmiş. Ondan, “Hazer Yüzlü” diye  söz ederlermiş. Bizim anlayacağımız, kimine göre Hazerli kimine göreyse Ermeni’ymiş…
Ermeniliği, “Soyağacının bir yerinden bir Ermeni Hanedanı’na bağlantısı varmış gibi düzenlettiği bir belgeyle ve akraba çıkmaya çalıştığı bir imparatorla ilgili gibiymiş. Hapiste yatarken, dönemin imparatoruna; “Bak ben de seninle aynı soydanım. Üstelik sen, sandığın gibi köylü değilsin. Senin ataların benim de atalarımdı. Benimkiler hanedandan olduğuna göre, hadi yine iyisin, sen de soylusun.” numarasını çekmek için düzmece belgeler yazdırıp, onu “İmparatorluk Kütüphanesi”ne koydurtmuş.
Dikkat edin lütfen; “muş” dedim, “tu” demiyorum.
İşte bu sayede, hedeflediği dinsel iktidar yolculuğuna yeniden başlamayı becerebilmiş, akıllı ama güvenmeden önce istiareye yatmanız gereken bir insan.

Bu yazıda, İgnatios harcanmış gibi oldu ama ne yapalım ki asıl konu Fotios’un adası… O yüzden, başroldeki kişinin Fotios olmasına da tahammül gerek.

Kahramanımız Fotios, hayatı boyunca çekiştiği, onun yüzünden defalarca gözden düşüp sürgüne gönderildiği, hapislere düştüğü; kendisinden sonra patrik tayin edilen İgnatios’un ölümü üzerine yeniden patrik olmuş. Yalnız, İgnatios’un ölümünden önce onunla bir araya gelip “Bakın, biz anlaştık.” diye duyurmuşlar dünyaya… İgnatios; ölümünden sonra, büyük bir törenle “Satiryos Manastırı”na defnedilerek, tarihin ders alınası sayfalarına gönderilmiş.
Demek ki ölümünden sonra bile azap çekmiş garibim.
İgnatios'un Satiryos'daki Mezarı
Çeşitli konsillerde lanetlettiği, yaşam boyu rekabet ettiği, muhtemelen de nefret ettiği adamın yaptırdığı “Vordonisi Manastırı”nın tam karşısına gömülmek?..

Onun intikamıysa ölümünden yıllar sonra, tuzlu suyla dolu bir lanet hâlinde çökmüş Vordonisi’ye…

“Fotios Bölünmesi” adıyla ünlenen eylemin sahibi olarak, Papa’yı bile aforoz ettirebilen, bunun için bir meclis kararı çıkarttıracak kadar cesur bir adam olan Fotios; “Doğu Hristiyanları” ile “Batı Hristiyanları”nın egemenlik alanları itibariyle kesinkes ayrılmasını körükleyenlerden. Papalık ile Patriklik ikileminin mihenk taşlarından biri...

Fotios’un hayatı, bir sürgüne bir doruğa tırmanmakla geçmiş. Tüm hayatını tahterevallide geçirmiş gibi... Bizim anlamamız gerekense adamcağız, itibarını kaybedip yeniden kazanabilme savaşlarıyla geçirmiş ömrünü. İgnatios’un gönülden bağlı olduğu manastır olarak kabul gören Satiryos’a inat, onun karşısında yer alan adalara Vordonisi Manastırı’nı yaptırdığını az önce söylemiştim. Sürgün yıllarını, hatta son yıllarda yeniden gözden düştükten sonra, hayatının geri kalan kısmını orada geçirdiğine dair rivayetler var. Yine de mezarının İstanbul’da olması, farklı bir durumu işaret ediyor olabilir.
İtibarını son kez kazandıktan sonra, yeniden kaybettirmelerine fırsat vermeden, ölmeyi becerebildiğinin ispatı da olabilir bu mezar…
Patrik Fotios

Öyle ya da böyle, ölümünden yıllar sonra aziz bile olmuş.
Bazı Ortodoks dostlarım, 6 Şubat gününü hâlâ, Aziz Fotios günü olarak kutluyorlar.

Fotios’la ilgili bir not daha…
Hani, yeni “Genel Kurmay Başkanı”mız Necdet Özel; Jandarma Genel Komutanı’yken dört gün içinde önce Kara Kuvvetleri Komutanı sonra Genel Kurmay Başkanı olmuştu ve bu durum basınımız tarafından rekor diye duyurulmuştu ya! İşte bu bilgi yanlış. Asıl rekor Fotios’ta… 
Fotios, 20 Aralık günü din adamı olmuş. Hemen ertesinde okuyucu, ardından kıdemsiz diyakoz, sonra diyakoz, onun ardından rahip…
Noel’deyse İstanbul’a Patrik…
Sıfırken, dört günde altı basamak üste çıkabilmek; işte, rekor diye buna derim ben!

Gelelim şu “batan, batık, çöken” adlarıyla anılan manastır ve adalara…
Şunu büyük bir rahatlıkla söyleyebilirim ki o adalar ve üzerindeki manastır ne battı ne de çöktü… Bunları da yazacaktım ama yazının bu kadar uzun olması okurun sabrını zorlar diye korktum.
Bu yüzden, istemeye istemeye, öykünün devamını gelecek yazıya bıraktım.
Görüşebilme umuduyla tabii…




Günay Tulun
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.