SYLVIE'NİN ŞARKISI

Sylvie Vartan - Wiki
Geçmişte bir gün, tüm Türkiye radyolarına bir şarkı düşer. Bir dönem, gençliğin göz bebeği olan bir şarkıcının; o müthiş günlerinin sonlarına doğru söylediği güzel bir şarkı. Hemen hemen duyan herkes benimser onu. Birincide olmazsa ikincide, ikincide olmazsa mutlaka üçüncüde… 

Türkiye'deki plak satışları da bayağı yüksektir.
Hiç düşmeyecekmiş gibi, geniş kitlelerin dilindedir artık. Türk müziğinden başkasını çalmamaya yeminli pikaplardan bile taşar o ses…
Fransızca söylenmiştir ama bizden bir türkü gibidir. Hüzün doludur. 
Fransızca bilmeden dinleyenlerde dahi bir özlem, bir kavuşma arzusu yaratır.

Yetmez!
Ayten Alpman, Suna Artun Poyraz ve Ajda Pekkan tarafından değişik başlıklar altında okunur. Ayten Alpman, "Sen Artık Beni Düşünme" der; Suna Artun Poyraz, "Sevgilim Nerdesin?" diye sorar; Ajda Pekkan, "Ay Doğarken" diye anlatır.

Şarkının Türkçesine söz yazanların da şarkıyı yorumlayanların da aklına gelmez şu:
La Maritza neyin nesidir?
İn midir cin midir?
İn, cin değilse nedir?
Üstelik yapılan bu yorumlar, şarkının orijinalindeki buğulu sesin; eserin melodik yapısıyla kaynaşarak, insanın içine saldığı hüznü tam olarak yansıtmaktan da uzaktır.

Şarkı, epik karakterlidir. Memleket sevgisini, özlemini haykırır.
Çünkü Sylvie'nin şarkısıdır o…
Sylvie'nin…
Lirizmle birleşmiş coşkulu bir duygusallıkla yürekleri dağlar.
Az önce söylediklerim gibi destansı bir haykırıştır.
Vatan hasreti çekenlerin duygularını, anılarını birbirine bağlar.
"La Maritza"dır o şarkı…
Tam olarak söylemek gerekirse Sylvie Vartan seslendirmektedir ve Avrupa onun yorumuyla tanımıştır Maritza'yı...

"Maritza ırmağımdır benim
Senin olduğu gibi, Seine'in…   
Şimdi onu hatırlayan 
Kalmadı babamdan başka,
Ama Maritza ırmağımdır benim
Senin olduğu gibi Seine'in..."

Seine Fransızlarındır ve Sylvie'de kökleri itibariyle olmasa dahi bir Fransızdır.
Seine Nehri'nin kendisinin olmadığını, kendi nehrinin Maritza olduğunu ilan eder herkese; şarkısı da özgürlük ve özlem duygularıyla sürüp gider.

Fransızcayla haşır neşir olanlarımızın büyük çoğunluğu bile araştırmamış, tanımamıştır Maritza'yı…
İşte o Maritza, bizim "Meriç"imizdir: Meriç Nehri!..
Bizim Meriç, bir zamanlar Türklerin cirit attığı Bulgaristan'da doğar.
Orayı Maritza olarak kat eder. Yunanistan'dan geçerken de Evros adını alır.

Sylvie'de Maritza gibi Bulgaristan'da doğmuştur.
Yedi sekiz yaşlarında olduğu bir gün, Bulgaristan'ı kaçar gibi terk etmek zorunda kalır ailesi… Fransa'ya sığınırlar.
Vartanyan olan soyadları Vartan'a dönüşür.

Meriç Nehri ve ünlü Edirne Meriç Köprüsü
[Fotoğrafın Özlem Yetüt tarafından çekildiği sanılmaktadır]
Meriç'in Bulgar, Yunan, Türk ülkelerine yaptığı üçlü yolculuk gibi Sylvie'nin hayatında da benzer bir üçleme vardır.
Annesi Macar, babası Ermeni asıllıdır. Bunların yanın da bir de Fransız vatandaşı olurlar.
Her Ermeni'ye aşılandığı gibi Türklerle arasında onulmaz mesafeler vardır. Bence en ilginç olansa arasında mesafe olduğu Türklerle aynı genlere sahip olması…
Annesi Macar, Macarlar Hun, Hunlarsa öz be öz Türk kavmidir.

Burada Fransızların ne olduğuna gelince… 
Anadolu’ya girip, Türklere karşı maşa olarak Ermenileri kullanır, Ermeniler Türklerle Kürtlere karşı soykırım yaparken neyseler; hâlâ aynı aymaz, ayılmaz millettirler. Halk,  öz tarihini bile doğru dürüst bilemeyecek kadar tarih cahili olduğundan, "Ermenileri kullanıp, Türklere soykırım yaptırdıkları"  gerçeğini; Türklerin uydurduğunu sanır ve oralı bile olmazlar.Soykırım kuklacısı Fransa devleti bir zamanlar kukla olarak oynattığı Ermenilerin kuklası durumuna düştüğünden, birbirleriyle sırt sırta vererek yaptıkları Türkiye aleyhtarı propagandalar, Fransız halkının Türkler hakkındaki her iftiraya gerçektir gözüyle bakışlarını pekiştirir. Özetlersek Fransız halkı, saftaronluk konusunda önemli bir madendir. Yalnız bu saftaronluk, hâlâ yanlış  tarafta yer almaları nedeniyle eli kanlı dedelerinin suçlarına iştirak etmelerini örtbas etmemekte... 
Neyse dönelim Sylvie’ye…
Türklerin; o doğmadan çok çok önce, aynen kardeş sandıkları Ermeniler gibi Bulgarlar tarafından da soykırıma uğratılmış olmaları nedeniyle Sylvie’nin hayatına olumsuz hiçbir katkıları yoktur.
Türklerin, ona hiçbir kötülüğü yoktur ama sanat hayatı; işgalci kötü Türklerin, zavallı, masum, çaresiz, cici Bulgarlara ettiği eziyeti anlatan bir filmle başlar. Küçük bir kızı canlandırdığı filmde tabii ki bir Bulgar rolündedir. 
Soykırımcı Ermenilerden çektiğimiz yetmiyormuş gibi…
Olsun. Biz, yine de çok severiz Sylvie’yi…
Meriç Nehri’nden söz eden o hüzünlü şarkıyı yorumlamış olması da katmerleştirir sevgimizi…
Nereden nereye…
Maritza’dan Sylvie’ye, Sylvie’den şarkısına, oradan Meriç’e, Meriç’ten soykırıma, soykırımdan da Türklere yapılan soykırımlara…
İnsan bir şarkıyı anlatırken bile geçmişin aptallıklarına bulaşmaktan kurtulamıyor. Hele hele bu aptallık, birçok milletin ve yazımızda adları geçen Ermeni, Fransız, Yunan ve Bulgar’ın yaptığı gibi kanla ıslanan cinsten olursa… 
Toz ıslanınca çamur, çamursa soykırımcının kartviziti oluyor.
Aslında hepimiz barış içinde mutlulukla yaşayabiliriz, ama bunu, şeytani oyunlarla engelleyenlerin oyununa gelen, onlara piyon olmakta beis görmeyenlere anlatmak çok zor. Yalanlarla bezeyerek anlatmak, şeytana uşaklık etmekse kocaman bir rant kapısı… 
Maritza ırmağıdır Bulgar'ın
Evros'sa komşu kapı Yunan'ın. 
Türklerin göz bebeğidir Meriç!
Adem'in torunları anlasa, bilse bunu
 

Kavga olur muydu bu topraklarda hiç? 

*bk: Kutsal Roma-Cermen İmparatoru Şarlken ile Fransa
Kralı François I ve sonrasında Henri II dönemleri.....  




Günay Tulun 
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.