Uzun zamandır göremediğim bir öğretmen arkadaşımla karşılaştım bugün.
Yeni emekli olmuş.
Birbirimizle hasret giderdikten sonra oldukça koyu bir bir sohbete başladık.
Konu konuyu açtı ve sıra tabii ki asıl mesleğimize geldi.
Öğretmenliğe…
Eğitimin bittiğini, kalitesizliğin had safhada olduğunu, idarecilerin hasbelkader seçilerek koltuğa oturtulduğundan bahsettik. Tahmin edersiniz ki konu ortak dertleri kapsayınca bir o aldı sözü bir ben... O da çok doluydu ve altına imza atabileceğim inanılmaz hikâyeler anlattı.
Eğitimin bittiğini, kalitesizliğin had safhada olduğunu, idarecilerin hasbelkader seçilerek koltuğa oturtulduğundan bahsettik. Tahmin edersiniz ki konu ortak dertleri kapsayınca bir o aldı sözü bir ben... O da çok doluydu ve altına imza atabileceğim inanılmaz hikâyeler anlattı.
Son okulu güzel İstanbul’umuzun; eskilerin deyimiyle mutena semtlerinden birindeydi. İşte bu okulda inanılmaz çirkinliklerin yaşandığını, çıkar için arkadaşların arkadaşlarını
sattığını, hatta kendisine bile inanılmaz komplolar düzenlendiğini anlattı.
Çok detaya girmek istemiyorum ama anlattıkları kanımı dondurdu.
“Olamaz” dedim. Olmamalıydı da olmuş ne yazık ki.
Arkadaşım tok sözlüdür, haksızlığa gelemez.
Doğru bildiğinden şaşmaz. Yalnız yanılgısı varsa özür dilemesini de bilir.
Sanıyorum onun bu tok sözlülüğü çıkar savaşında olanları bayağı ürkütmüş. Bu yüzden de "görev yerini kendi isteğiyle değiştirtmek için" üst üste komplolar hazırlamışlar kendisine.
Emekli olmayı istediği ve rehber öğretmen olduğu sınıf öğrencilerini mezun ettiği için doğal olarak bir veda konuşması hazırlamış. Hazırlamış ama okuyamamış.
Emekli olmayı istediği ve rehber öğretmen olduğu sınıf öğrencilerini mezun ettiği için doğal olarak bir veda konuşması hazırlamış. Hazırlamış ama okuyamamış.
Neden mi?
Nedeni şu: Okutmamak için yönetmelik çıkarmışlar desem gülmeyin sakın.
Hiç aklına gelmeyecek iki kişinin konuşmasına şahit olmuş: İnanamamış!
Hiç aklına gelmeyecek iki kişinin konuşmasına şahit olmuş: İnanamamış!
Tesadüfen üçüncü bir kişi de konuşmanın yapıldığı odaya girip her şeye şahit olmaz mı!
Konu, "Onun yazdığı veda yazısının okutulmaması için elindeki yazı ya da mikrofonun elinden nasıl alınacağına" dair uygulanacak yöntemmiş. Yönetmelik dediğimde bu işte...
Konu, "Onun yazdığı veda yazısının okutulmaması için elindeki yazı ya da mikrofonun elinden nasıl alınacağına" dair uygulanacak yöntemmiş. Yönetmelik dediğimde bu işte...
Âdeta felç geçiren arkadaşımın aklından, törene katılmamak geçmiş.
Öğrenci ve velilerin bu mutlu gününe gölge düşürmemesi gerektiğini düşünmüş sonra…
Törene katılmış…
Tabii etmişler yine edeceklerini...
Yalnız arkadaşım yazıp da okuyamadığı yazısının bir kısmını ama yine de önemli bir kısmını kağıttan okumadan üstelik yumuşak ifadelerle anlatınca, konuşma bitene kadar ne dediğini algılayamamışlar. Dolayısıyla engelleme de yapılamamış...
Onun söylemek istedikleriyse "Nasıl iyi bir vatandaş olunur"un kısa bir anlatımından başka hiçbir şey değilmiş. Yazıyı sonradan okuduğumda ben de gördüm bunu...
Düşünün, çocuklarımıza; iyi bir vatandaş olma konusunda verilecek öğütler bile korkutuyor bazılarını…
Oradaki çalışanların, özellikle yöneticilerin sonradan şok geçirdiklerine eminim ben.
Oradaki çalışanların, özellikle yöneticilerin sonradan şok geçirdiklerine eminim ben.
Eğitim camiamız bu durumlara nasıl getirildi, bunu anlamanın imkânı yok!
Öğretmek, eğitmek yerine; birbirlerinin ayaklarını kaydırmayı, meslekdaşlarının arkasından darbeler indirmeyi, yalan dolanla amirlerin gözüne girmek için çabalamayı nasıl sindirebiliyorlar içlerine…
Peki ya amirler? Amirlere ne demeli?
Çıkarlarına ters düşeceği için doğruları bir yana atmaları yakışıyor mu onlara?
Ben “Pes!”dedim.
Öğretmen arkadaşımın âdeta elinden kapılmak istenen o yazısını istedim kendisinden.
"Bilgisayarımda duruyor. Eve gider gitmez gönderirim." dedi.
Sözünde de durdu, yirmi dakika içinde elimdeydi metin…
İşte o yazı: Eğitimde kaliteli elemanların yetişmesi dileğiyle yayınlıyorum.
* * *
ÖĞRETMENİN ENGELLENEN VEDASI
Değerli Velilerimiz, Sevgili Öğrencilerim!
Uzun yıllardır, aynı kurumun çatısı altında sürüp giden eğitim seferberliğimiz; bugünden itibaren, yepyeni bir ivme kazanarak yeni ufuklara yöneliyor.
Bugün, siz öğrencilerim; bir üst öğretim kurumuna doğru sevinçle uzanırken, bir ev sıcaklığıyla sizlere kucak açmış okulunuzdan ayrı düşecek, sevincinize, hüznü de ortak edeceksiniz.
Öğrencinin okuluna vedası diyebiliriz buna…
Bugün, sevgili öğrencilerimin vedası gibi benim de bir vedam var.
Buna da öğretmenin vedası diyebiliriz artık…
Bugün, siz öğrencilerim; bir üst öğretim kurumuna doğru sevinçle uzanırken, bir ev sıcaklığıyla sizlere kucak açmış okulunuzdan ayrı düşecek, sevincinize, hüznü de ortak edeceksiniz.
Öğrencinin okuluna vedası diyebiliriz buna…
Bugün, sevgili öğrencilerimin vedası gibi benim de bir vedam var.
Buna da öğretmenin vedası diyebiliriz artık…
Geçmişten, geçip giden o uzun yıllardan söz etmek değildir maksadım.
Birkaç dilek ve her zaman olduğu gibi birkaç da hatırlatmam olacak, hepsi bu!
Bugüne kadar, sizlerde olduğunu ispatladığınız güzel vasıfların ömür boyu süreceğine eminim.
İyi insanlar, doğru insanlar olarak kalmaya devam edeceğinize de…
Bu yüzden, yalnızca birkaç dakikanızı alıp birkaç söz söyleyerek, vedalaşmak istiyorum sizlerle…
Mustafa Kemal Atatürk’ümün bizlere bahşettiği vatanımıza sevgiyle bağlanın.
Sevgiyle hizmet verin ona…
Hani hep söyleriz ya "Büyüklerinizi sayın, küçüklerinizi koruyun!" diye…
Bunu düstur edinip uygulatın herkese…
Haksız olduğunuz konularda, yanlış yollara sapıp haklılığınızı ispat çabalarına girmeyin.
Kazansanız bile kaybedilmeyle eşdeğer olduğunu bildiğiniz mücadelelerden sakının.
Ağzınızdan çıkan her sözün; uygulayıcısı, takipçisi ve sahibi olun.
Hani hep söyleriz ya "Büyüklerinizi sayın, küçüklerinizi koruyun!" diye…
Bunu düstur edinip uygulatın herkese…
Haksız olduğunuz konularda, yanlış yollara sapıp haklılığınızı ispat çabalarına girmeyin.
Kazansanız bile kaybedilmeyle eşdeğer olduğunu bildiğiniz mücadelelerden sakının.
Ağzınızdan çıkan her sözün; uygulayıcısı, takipçisi ve sahibi olun.
Yapılamayacak sözleri vermeyin hiç! Söz verdiğinizde de mutlaka arkasında durun.
Tek istisnayla...
Yanlış yaptığınızı bile bile ben sözümden dönmem katılığına saplanıp o yanlışın bir parçası olmayın.
Tek istisnayla...
Yanlış yaptığınızı bile bile ben sözümden dönmem katılığına saplanıp o yanlışın bir parçası olmayın.
Yanıldığınız zaman; her erdemli insanın yapması gerektiği gibi, özür dilemesini bilin.
Bunlar sizleri küçültmez, aksine büyütür!
Çünkü insan, eskilerin deyişiyle tekâmül eden, yani, kendisini yenileyip geliştiren bir varlıktır.
Haklı olduğunuz, başkalarını, özellikle toplumu ilgilendiren konulardaysa durup geri çekilmeye, dönüp özür dilemeye hakkınız yok.
Çünkü iyi bir yurttaş, ahlaklı bir insan ve gerçek Türklerin özelliklerine sahip bir fert olarak; tek kalsanız bile, sonuna kadar mücadele etmeniz gerek.
Görevinizdir bu sizin…
Bunlar sizleri küçültmez, aksine büyütür!
Çünkü insan, eskilerin deyişiyle tekâmül eden, yani, kendisini yenileyip geliştiren bir varlıktır.
Haklı olduğunuz, başkalarını, özellikle toplumu ilgilendiren konulardaysa durup geri çekilmeye, dönüp özür dilemeye hakkınız yok.
Çünkü iyi bir yurttaş, ahlaklı bir insan ve gerçek Türklerin özelliklerine sahip bir fert olarak; tek kalsanız bile, sonuna kadar mücadele etmeniz gerek.
Görevinizdir bu sizin…
Bu görevi yerine getirmeye kalktığınızda; insanlar, çıkar birliği ederek size karşı cephe alabilir. Sizi haksız gösterip küçük düşürecek çabaların içine de girmiş olabilirler. Hayatınızı etkileyecek, kötülük kokan faaliyetlerde de bulunabilirler. Tüm bunlar, sizleri korkutup yıldırmasın.
Doğru olanı yapmaya devam edin.
Aydın insanlar olarak; hiç kimseye kul, hiçbir çıkar kapısına bekçi olmayın.
İnsan, en büyük zaferi içinde yaşar. Yendiği korkuları, bastırdığı ihtiraslarıyla yücelir. Bunu hiç unutmayın. O zaman, işte o zaman; kaybettiğinizi yüzünüze bile haykırsalar, kazandığınızı bilin!
Doğru olanı yapmaya devam edin.
Aydın insanlar olarak; hiç kimseye kul, hiçbir çıkar kapısına bekçi olmayın.
İnsan, en büyük zaferi içinde yaşar. Yendiği korkuları, bastırdığı ihtiraslarıyla yücelir. Bunu hiç unutmayın. O zaman, işte o zaman; kaybettiğinizi yüzünüze bile haykırsalar, kazandığınızı bilin!
Aşikârdır ki birçoğunuz değişik okullara gidecek, belki de birbirinizden çok uzaklaşacaksınız.
Bu uzaklık yalnız kilometrelerle kalsın. Kalben asla birbirinizden uzak düşmeyin. Birbirinizi daima arayıp sorun. Daima birbirinizin dertleriyle ilgilenin. Gerektiğinde, birbirinizin yardımına koşmakta tereddüt etmeyin. Tüm hayatınız boyunca sürsün bu…
Bu uzaklık yalnız kilometrelerle kalsın. Kalben asla birbirinizden uzak düşmeyin. Birbirinizi daima arayıp sorun. Daima birbirinizin dertleriyle ilgilenin. Gerektiğinde, birbirinizin yardımına koşmakta tereddüt etmeyin. Tüm hayatınız boyunca sürsün bu…
Canım öğrencilerim benim,
Sizlere öğretmenlik, eğitmenlik yaptığım için mutluyum.
Çok mutluyum!
Her zaman gurur duydum sizlerle.
Bundan sonraki eğitim hayatınızda, yeni öğretmenlerinizin de o duygular içinde olacağına eminim.
Aileleriniz de yakınlarınız da aynı duygular içindedir mutlaka…
Nasıl olmasınlar ki?
Bugünlere onlar getirdi, onlar yetiştirdi sizi...
Bir öğretmen olarak, o güzel insanlara, ailelerinize ne kadar teşekkür etsem, değerlerini anlatmaya yetmez sözlerim.
Sevgili Veliler!..
Kabul buyurun saygılarımı...
“Bugün benim de veda günüm” demiştim.
“Sizlere güle güle” derken “Allahaısmarladık!” deme sırası da bende…
Sevgili çocuklarım!
Sizleri birbirinize emanet ediyor, başarılarla dolu mutlu ömürler diliyorum.
“Bugün benim de veda günüm” demiştim.
“Sizlere güle güle” derken “Allahaısmarladık!” deme sırası da bende…
Sevgili çocuklarım!
Sizleri birbirinize emanet ediyor, başarılarla dolu mutlu ömürler diliyorum.
Hoşça kalın!
* * *
İşte yazı buydu…
Hep birlikte okuduk.
Doğruluklarla yaşayan birinin gocunacağı bir şey var mıydı içinde?
Ben bulamadım.
Ya siz?
Canay Davran