Grup yayınlarımızda sansür uygulanmaz. Yazım hatalarının düzeltilme sorumluluğu makale sahibine aittir.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin dünkü (17.03.2015) grup toplantısında Diyanet’e ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e yüklenerek dedi ki:
“Güzel bir şey yapıyor ama bir şeyi yapmıyorlar. En azından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bir rahmet okutur insan. ‘Canımı vereyim ben Türkiye için’ diyor ve siz onu görmezden geliyorsunuz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başında olan kişiye sesleniyorum; bütün devlet büyüklerine rahmet okutmak zorundasınız, özellikle de Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına okutmak zorundasınız. O başında olduğun kurumu kuran da Mustafa Kemal Atatürk’tür. Siz nasıl bu kadar nankör
olabilirsiniz?”
olabilirsiniz?”
Kılıçdaroğlu Haksızdır!
Peki, Kılıçdaroğlu yukarıdaki sözleri söylemekte haksız mıdır? Evet, haksızdır! Söylediği sözler doğru olmasına doğrudur da, bu sözleri Kılıçdaroğlu'nun dile getirmeye hiç hakkı yoktur! Çünkü, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve bu teşkilatın başında olan zatın bu hale gelmesinin sebebi önce CHP, ardından MHP'dir! Diyanet ve Diyanet İşleri Başkanı, bu iki parti sayesinde bu hale gelmiştir. Nedir o hal? Diyanet'in büsbütün AKP'lileşmesi!
Peki, Kılıçdaroğlu yukarıdaki sözleri söylemekte haksız mıdır? Evet, haksızdır! Söylediği sözler doğru olmasına doğrudur da, bu sözleri Kılıçdaroğlu'nun dile getirmeye hiç hakkı yoktur! Çünkü, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve bu teşkilatın başında olan zatın bu hale gelmesinin sebebi önce CHP, ardından MHP'dir! Diyanet ve Diyanet İşleri Başkanı, bu iki parti sayesinde bu hale gelmiştir. Nedir o hal? Diyanet'in büsbütün AKP'lileşmesi!
Abarttığımı ve bu konuda edebi sanat yaptığımı sanmayın sakın; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve Diyanet İşleri Başkanı'nın bu hale gelmesinin baş sorumlusu Kılıçdaroğlu'nun başında bulunduğu CHP ve MHP'dir. Lütfen bir yolunu bulun ve 2010 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yeni teşkilat yasasının TBMM'de görüşülmesine ilişkin meclis zabıtlarına bakın. Bu yasanın bu şekilde çıkarılması ve bu yasa ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, bakanlıkların da üzerinde olmak üzere süper müsteşarlık seviyesine çıkarılması konusunda en çok çabayı CHP'li ve MHP'li milletvekilleri vermişlerdir. En çok konuşmayı yine onlar yapmışlardır. CHP'li ve MHP'li vekiller, adeta AKP'li vekillerden rol çalma yarışına girmişlerdir bu yasanın görüşülmesi sırasında.
Yanlış bilmiyorsam bu yasa hakkında TBMM'de en çok söz alıp konuşanlar, CHP'li Mevlüt Aslanoğlu ve MHP'li Mehmet Günal'dır. Hatta iyi hatırlıyorum; yasanın görüşülmesi sırasında CHP'li Mevlüt Aslanoğlu'nun vermiş olduğu önerge ile yasaya bir geçici madde eklenmiş ve bu sayede binlerce vekil imam asıl kadrolara geçirilmiştir.
Atilla Kart gibi aklı başında ve ileri görüşlü bazı CHP'li vekiller, yasa görüşmeleri sırasında yapmış oldukları konuşmalarda çok isabetli tespitlerde bulundukları halde, geleceği bir türlü kestiremeyen ve perşembenin gelişini çarşambadan göremeyen Mevlüt Aslanoğlu gibi bazı vekiller, Diyanet yasasının bu şekilde çıkarılması sırasında can havliyle mücadele vermişlerdir. Bu sebeple, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Diyanet'i ve Diyanet İşleri Başkanı'nı tenkit etmeye hiç hakkı yoktur!
Ak'laşan Diyanet!
Bu fakir, uzun zamandır yazmış olduğu yazılarla Diyanet'in her geçen gün biraz daha AKP'nin yörüngesine girdiğini ve iktidarın din görevlisi alımına getirilen kolaylıklar sebebiyle Diyanet'i adeta atlama taşı olarak kullandığını ve devlet kadrolarını ele geçirme konusunda Diyanet'i bir köprü gibi kullandığını yazıp durur sağda solda. Ancak dinleyen, kulak veren kim?
Bu fakir, uzun zamandır yazmış olduğu yazılarla Diyanet'in her geçen gün biraz daha AKP'nin yörüngesine girdiğini ve iktidarın din görevlisi alımına getirilen kolaylıklar sebebiyle Diyanet'i adeta atlama taşı olarak kullandığını ve devlet kadrolarını ele geçirme konusunda Diyanet'i bir köprü gibi kullandığını yazıp durur sağda solda. Ancak dinleyen, kulak veren kim?
Her zaman ve her fırsatta dile getirdik; mesela hükümetin şu meşhur "Kürt Açılımı" konusundaki en büyük destekçisi Diyanet'tir. Zira Diyanet, bu konunun halka benimsetilmesi konusunda üstü örtülü bir çalışmanın içinde olmuştur hep. Kürtçe vaaz verilmesinden tutun da Kürtçe Hutbe okutulmasına varıncaya kadar bir sürü yasa dışı eyleme cevaz veren(1) Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in, geçtiğimiz yıllarda Diyarbakır'da bizzat Kürtçe mevlit okuduğu bilinmektedir(2). Sonucu ne oldu bilmiyorum ama Diyanet'in Kürtçe Kur'an meali konusunda da bir çalışma yaptırdığına ilişkin haberler yansımıştı vaktiyle medyaya(3). Oysa Diyanet'in bu tür yorumları ve çıkışları, bırakınız "Tevhid-i Tedrisat Kanunu"nu filan, en başta Anayasa'nın "Devletin resmi dili Türkçedir" şeklindeki düzenlemesine de aykırıdır.
Hatta Diyanet, iktidar partisinin paralel yapı ile olan koalisyonuna destek vermek için bu hareketin fikir babası Said-i Nursi'nin "İşarât'ül İ'caz" isimli eserini bile Diyanet (devlet) yayını olarak yayınlamış bir devlet kurumudur. Kürt açılımına alabildiğine destek veren Diyanet'in, sıra Alevi açılımına gelince birden tavır değiştirmesini ve bu konuda ayak sürümesini iyi anlamak ve iyi yorumlamak gerekiyor.
Özetle ifade edelim ki; Diyanet İşleri Başkanlığı ve bu kurumun yönetiminde etkili olduğu vakıf ve dernekler, her geçen gün biraz daha AK'laşmaktadırlar. Bu konuda tedbir alınmadığı takdirde, Diyanet yakın gelecekte iyiden iyiye AKP'nin bir yan kuruluşu ve arka bahçesi haline gelecektir; bu da böyle biline. Diyanet İşleri Başkanı'nın, resmi devlet protokolünde 50. sıradan alınıp ilk 10'un içine sokulma çabası da büyük ölçüde bunun içindir.
Bu durumun başka tezahürleri de vardır elbette. Eski bir Diyanet çalışanı olarak üzüntü ile izliyorum ki; ülkemizin içinde bulunduğu seçim süreci sebebiyle Diyanet çalışanları var güçleriyle AKP propagandası yapıyorlar sağda, solda. Özellikle de sosyal medyada.
Üzerlerinde "Diyanet Çalışanı" kimlikleri olduğu halde AKP'den milletvekili adayı olanları mı ararsınız, onlara destek verenleri mi ararsınız, yakınları AKP'den milletvekili adayı olduğu için onların namına sosyal medyada siyasi propaganda yapanları mı ararsınız, AKP yöneticilerinin resimlerini, partinin logosunu, sloganlarını, seçim şarkılarını paylaşanları mı ararsınız, ne ararsanız vardır sosyal medyada.
Oysa Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanları Devlet Memuru oldukları için onların istifa etmeksizin siyaset yapmaları zaten yasaktır. Öte yandan Türkiye Diyanet Vakfı çalışanlarının da bu kurumun mevzuatı gereği aktif siyaset yapmaları zinhar yasaktır. Zira iş akitlerinin mütemmim cüzü olan Türkiye Diyanet Vakfı Personel Talimatı'nın 47/o maddesi gereğince "Görevi başında ve Vakıfla ilgili bulunan müesseselerde siyaset yapmak, siyasi miting ve gösterilerde faal rol almak" işten çıkarma sebebi olarak gösterilmiştir. Ancak uyan, dinleyen ve tınlayan kim.
Diyanet çalışanları, tarihin hiçbir döneminde siyaseten, hiç bu kadar umursamaz, hiç bu kadar korkusuz ve hiç bu kadar utanmaz olmamışlardı vesselam! Peki, bu cesareti nereden alıyorlar dersiniz? Elbette Diyanet'in her geçen gün iktidar partisinin biraz daha uydusu olmasından alıyorlar. Çünkü biliyorlar ki; bu iktidar ayakta olduğu sürece onların istikballeri garanti altındadır...
Çanakkale Hutbesi'nde Şehitlere de Rahmet Yok!
Tekrar geçtiğimiz 13 Mart günü Türkiye sathındaki camilerde okunan cuma hutbesine dönecek olursak; Kılıçdaroğlu'nun duymuş olduğu rahatsızlığı, camide hutbeyi dinlerken ben de duydum. Baktım hutbe metni Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış. Belli ki; bütün Türkiye sathında aynı hutbe okundu geçtiğimiz Cuma günü. Yani içinde, ne Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, ne de başka bir Çanakkale kahramanının ismi geçmeyen hutbe demek istiyorum.
Tekrar geçtiğimiz 13 Mart günü Türkiye sathındaki camilerde okunan cuma hutbesine dönecek olursak; Kılıçdaroğlu'nun duymuş olduğu rahatsızlığı, camide hutbeyi dinlerken ben de duydum. Baktım hutbe metni Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış. Belli ki; bütün Türkiye sathında aynı hutbe okundu geçtiğimiz Cuma günü. Yani içinde, ne Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, ne de başka bir Çanakkale kahramanının ismi geçmeyen hutbe demek istiyorum.
"Anadolu’nun her evinden, Rumeli’nin her bölgesinden, İslâm coğrafyasının her beldesinden; Şam’dan, Bağdat’tan, Filistin’den, Beyrut’tan, Kahire’den, Kosova’dan, Üsküp’ten, Saray-Bosna’dan son ehli salibin salvetini yıkmak için ölesiye kardeş olan şehitlerimizin memleketidir Çanakkale. Dilleri, kavimleri, ırkları, beldeleri farklı ancak imanları, idealleri, azimleri, gayeleri, niyetleri, duyguları bir olan, Mehmetçiklerin bir arada can verdiği mekândır Çanakkale. Cennetü’l-baki’ ve cennetü’l-mualla misâli, dünyanın en yüce, en ulvi, en mukaddes şehitliklerinden biridir Çanakkale." (4) gibi süslü cümlelerin bulunduğu hutbede ne gariptir ki; ne şehitlere, ne gazilere rahmet bile dilenmiyor. Anlaşılan işin içine gaziler girince Mustafa Kemal'in ismini zikretmenin kaçınılmaz olacağını düşünen Diyanet, gazileri göz ardı ederken, şehitlere rahmet okumayı da unutmuş cuma hutbesinde! Doğrusu trajikomik bir durum Diyanet adına...
Araplar Çanakkale'de Türklere İhanet Etmişlerdir!
Gelin görün ki; aynı Diyanet söz konusu hutbede "...İslâm coğrafyasının her beldesinden; Şam’dan, Bağdat’tan, Filistin’den, Beyrut’tan, Kahire’den, Kosova’dan, Üsküp’ten, Saray-Bosna’dan son ehli salibin salvetini yıkmak için ölesiye kardeş olan şehitlerimizin memleketidir Çanakkale." diyerek, Çanakkale Zaferi'nin şanından diğer bazı etnik unsurların yanı sıra Araplara da pay çıkarma gayretinin içine girmiş bulunmaktadır. Tıpkı AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptıkları gibi.
Gelin görün ki; aynı Diyanet söz konusu hutbede "...İslâm coğrafyasının her beldesinden; Şam’dan, Bağdat’tan, Filistin’den, Beyrut’tan, Kahire’den, Kosova’dan, Üsküp’ten, Saray-Bosna’dan son ehli salibin salvetini yıkmak için ölesiye kardeş olan şehitlerimizin memleketidir Çanakkale." diyerek, Çanakkale Zaferi'nin şanından diğer bazı etnik unsurların yanı sıra Araplara da pay çıkarma gayretinin içine girmiş bulunmaktadır. Tıpkı AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptıkları gibi.
AKP Başakşehir Belediyesi 2013 yılında düzenlemiş olduğu bir etkinlikte ünlü Çanakkale Türküsünü 5 ayrı dilde (Türkçe, Kürtçe, Arapça, Arnavutça, Boşnakça) söyleterek vermişti aynı mesajı(5). AKP İstanbul İl örgütü de geçtiğimiz yılın Ramazan Ayı'nda, üstelik Gelibolu şehitliğinde vermiş oldukları iftarda tekrarladı aynı şeyi. Geçtiğimiz 13 Mart'ta gerçekleştirilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı bir etkinlikte ise aynı Türkü 4 ayrı dilde seslendirilerek, Çanakkale Zaferi'nin şanı yine bir çok millete ve etnik gruba dağıtılmaya çalışıldı(6).
Oysa hayır; Çanakkale Zaferi'nin şanı tek başına Büyük Türk Milleti'ne aittir. Diğer etnik unsurlar üzerine herhangi bir çalışma yapmadım; ancak toplam şehit sayısının yaklaşık 60.000 olarak verildiği bir kaynakta mesela, Çanakkale'de şehit olan toplam Kürt nüfusu, bizim küçücük Çankırı'nın tek başına vermiş olduğu şehit sayısını bile geçmiyor! Araplar mı? Onlar Çanakkale'de büsbütün Türk'e ihanet ederek cepheden kaçmayı tercih etmişlerdir! Orada savaşıp ölen çok az sayıdaki Araplar ise muhtemelen Mustafa Kemal Paşa'nın cepheden kaçanlar için çıkarmış olduğu "Vur" emrinden korktukları için ve bir kısmı da kazara ölmüş olanlardır!(7) Türkler, Çanakkale'deki savaş değirmeninde, buğday taneleri gibi öğütülürken, Kürt ve Arap çapulcuları, doğuda tehcire tabi tutulan Ermeni göç kervanlarına saldırmakla ve onları boğazlamakla meşguldüler ki; bu şekilde öldürülen Ermenilerin sayısı 10.000'i bulur. Bunu biz değil, devletin resmi yayınları söylüyor bize(8).
Kılıçdaroğlu'na ve CHP Yönetimine Tavsiyemizdir!
Yukarıda da beyan edildiği üzere; Kılıçdaroğlu'nun Çanakkale Hutbesi konusundaki sözleri doğru, ancak bu çıkışı onun yapması yanlıştır! Çünkü dediğimiz gibi; Diyanet'in bu hale dönüşmesinin sebebi, CHP ve MHP'dir. Zira 2010 yılında Diyanet'in yeni teşkilat yasasının çıkarılması sırasında AKP'ye alabildiğine payandalık yapmıştır bu iki parti.
Yukarıda da beyan edildiği üzere; Kılıçdaroğlu'nun Çanakkale Hutbesi konusundaki sözleri doğru, ancak bu çıkışı onun yapması yanlıştır! Çünkü dediğimiz gibi; Diyanet'in bu hale dönüşmesinin sebebi, CHP ve MHP'dir. Zira 2010 yılında Diyanet'in yeni teşkilat yasasının çıkarılması sırasında AKP'ye alabildiğine payandalık yapmıştır bu iki parti.
Kılıçdaroğlu'na tavsiyemizdir; eğer parti olarak Diyanet'i ve dini hayatı yakından izlemek istiyorlarsa, bu işi müftü eskisi İhsan Özkes ile yapamazlar. Çünkü adı geçen, din adamlığından çok, Tayyip Erdoğan'a laf yetiştirmeye çalışan ve bu durumu, medyada yer almanın bir yolu olarak tercih eden sıradan bir taşra siyasetçisidir. Adı geçenin en yüksek oyu alarak CHP parti meclisine seçilmesinin sebebi, herhalde onun saygın bir din adamı olmasından değil, CHP'lilerin din adamına duydukları ihtiyaçtan ve CHP'nin dindar kesimlere de açılmasını istemelerinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple, CHP, dini bilgisi çok kuvvetli ve sağlıklı olan, Diyanet'i ve Türkiye'nin dini hayatını da yakından tanıyan ağır başlı ve saygın din adamlarını partiye kazandırırsa çok daha başarılı olacaktır inancındayım. Tıpkı bir zamanlar CHP kadrolarında siyaset yapan eski Diyanet İşleri Başkanı Dr. Lütfi Doğan gibi...
Ömer Sağlam
______________
1-http://www.aksam.com.tr/siyaset/diyanetten-kurtce-vaaz-yorumu/haber-170966, 2-http://www.yenisafak.com.tr/gundem/gormezden-kurtce-mevlid-521052, 3-http://www.yenisafak.com.tr/gundem/diyanetten-kurtce-meal-515191, 4- http://www.ankaramuftulugu.gov.tr/yeni/icerik-110.html, 5- http://www.haber7.com/kulturel-etkinlikler/haber/1003544-5-dilde-canakkale-turkusu 6-http://www.sozcu.com.tr/2015/magazin/4-dilde-canakkale-turkusu-771462/, 7- Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. "Çanakkale Savaşları ve Arap İhaneti" başlıklı yazımız, http://toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=3388.0 8-Bkz. Yusuf Halaçoğlu ve diğerleri, Ermeniler: Sürgün ve Göç, s, 90-92, 4. Baskı, TTK Yayını, Ankara-2010. Ayrıca Bkz. Hikmet Özdemir, Salgın Hastalıklardan Ölümler (1914-1918), 2. Baskı, s, 245, TTK. Yayını, Ank.-2010.