Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yaz gelince İnözü Deresi boyunca sıralanan bağ evlerinin keyfi bir başka olurdu. Komşumuz "Narlıların Hayriye Hanım Teyze"yle Baha Amcaların da orada bir bağ evleri vardı. Yaz başında onlar bağ evlerine taşınırlar, biz de sık sık onlara misafir olurduk. Annem akşamdan kek, zeytinyağlı dolma, yumurta dolması vb. yapar, sabah kahvaltımızı edip babamı yolcu ettikten sonra, telefonla bir cip çağırır (O zamanlar Beypazarı'nda otomobil yerine cipler taksilik yapıyordu.) nevalelerimizle ona doluşur, bağ evine giderdik.
Bağ evi ortasından bir arkla bölünmüş büyük bir bağın içerisindeydi.
Bağda envaiçeşit meyve ağaçlarının yanı sıra evlekler içine dikilmiş mevsim sebzeleri olurdu. Evin karşısında üstü asmalarla kaplı olan bir çardak vardı. Çardakta üzerine kabarık basma minderler konmuş oturma yerleri, ortasında da büyükçe bir tahta masa bulunuyordu. Yazın hava sıcak olduğundan ev sahiplerimiz bizi bu çardakta ağırlarlardı.
Narlıların ikisi evli olan 4 kızları ve bir oğulları vardı.
Bekâr olan büyük kızları Ayten Abla, PTT de çalıştığından genellikle akşamüstü mesai çıkışında bize katılırdı. Ancak küçük kızları Ayşe Abla ev kızıydı ve çok becerikliydi. Bize yastaç* üzerinde oklavayla mantılar, gözlemeler açar, bazlamalar yapardı. Yanına da hemen oracıktan birkaç patlıcan biber kopartıp kızartır, yine bahçeden koparttığı domates, salatalık, biberlerle güzel bir de salata yapardı. Annemin yaptıklarını da eklediğimizde mükellef bir sofra oluşur, güle söyleye afiyetle yerdik.
Eğer dut mevsimiyse büyük dut ağacının altına bir çarşaf gerilir, Ayşe Abla ağaca çıkar, bize dut silkelerdi. Çarşafa dökülen dutlar hemen büyük bir tepsiye dökülür, çardakta tahta masa üzerinde afiyetle yenirdi.
Karadut ağacı küçük olduğu için ağaca kendimiz çıkarak yemeyi tercih ediyorduk. Kıyafetlerimizi boyamaması için Ayşe Abla bize eski bir gömleğiyle şalvarını verir, onları giyerek ağaca tırmanır, elimizi yüzümüzü boyaya boyaya dalından karadut yerdik.
Ne yazık ki çok sevdiğimiz bu güzel ailenin kaderleri kendileri kadar güzel olmadı. Önce Ayten Abla çok genç yaşta eşini, bir grip virüsünün omuriliğine yerleşmesi sonucunda, kaybederek küçük kızı Dilek'le yalnız kaldı.
Daha sonra Ayşe Ablaların ailecek çıktıkları bir seyahatte trafik kazası geçirdiklerini, Ayşe Abla, eşi ve oğlunun kazada yaşamlarını yitirdiklerini ve Ayşe Ablanın geride kalan kızını Ayten Abla'nın yanına aldığını duyduk.
Bu kadar acıya yüreği dayanamamış olacak ki bir süre sonra Ayten Abla'nın da bir kalp krizi geçirerek yaşama veda ettiğini öğrendik ve bütün bu olanlara çok üzüldük. Nur içinde yatsınlar.
*Yastaç: Üzerinde hamur açılan, yemek yenilen tahta…
Anı dizisi, gelecek yazı olan, "O Günler"le devam edecek.
Semiramis Kanbak