Hasan Mezarcı, ülkemizin yetiştirdiği ve bizim bildiğimiz Mesih adaylarından üçüncüsüdür! Diğer ülkelerde ve özellikle gayrimüslim ülkelerde daha kaç âdem Mesih
adayı olmuştur? Bunu bilmiyoruz. Peki, bu Mesih denilen kişi veya varlık nedir ve kim olmaktadır? Mesih... Sözün aslı Arapça mesh kökünden “al masih” iken, Türkçe'ye geçince ağzımıza uydurulup Mesih olmuştur. Anlamıysa, aynı kökten türeyen isim ve sıfat olarak çeşitler gösterir. Sözün bir çeşidi, "beklenen kurtarıcı" anlamındadır. Mezarcı'yla girdiğimiz konuyu, biz de işte bu dinsel yanından ele almak istiyoruz.
Mesih, yeryüzü ve bütün bir evrende Allah'ın gizemli ve kutsal bir temsilcisi olup, O'nun gücüyle de donatılmıştır. Günü ve sırası geldiğinde gökten inerek, yıkılıp dağılan İsrail Oğullarını (Yahudileri) yeniden birleştirecek, İsrail devletini baştan kuracaktır. Onları, çektikleri eziyetten kurtararak mutluluğa ulaştıracak olan semavi varlık Mesih'tir. Yahudilerle İsrail'in kurtuluşu, dinsel ve çok yüce bir ülkede böylece gerçekleşecektir. Yahudi milletine özel ve millî bir din olan Musevilik inancının çok önemli bir akidesi budur. Günümüz dünyasında, Yahudilerin varlık ve etkinliklerini düşünüp, Yahudi toplumuyla onun devleti İsrail ve çevresine bakacak olursak, Mesih çoktan gelmiş olmalıdır! Acaba bunda yanılıyor muyuz!?.
Musevî toplumunda, Mesih düşüncesinin MÖ 8. yy'da ortaya çıktığı sanılmaktadır. Düşünce, doğduktan iki yüz yıl kadar sonrasında, zaman ve şartlara göre değişikliğe uğrayarak kollara ayrılmış, çeşitlenmiştir. Bu paralelde içine bazı yeni maddi unsurlar katılmıştır. Musevi toplumu değişik karışık Mesih inançlarıyla yoğrularak, böylece İsa Peygambere kadar gelecektir. İsa, Yahudi-Musevi toplumuna mensup bir kimse olup aynı toplumun içinden çıktığı cihetle kendisine ilk inanıp biat edenler de gene onun çevresindeki bazı Museviler olmuşlardır. İsa, Mesih'in beklendiği bir sırada peygamberliğini ilan ettiğinden, kendisine inananlarca ayrıca onun yerine konulmuştur. Veya her iki kimlik aynı kişide birleştirilmişlerdir. Bugün İsa'nın isimlerinden biri de zaten Mesih'tir. Nitekim bugün Mesih denince, önce ve daha çok İsa Peygamberi anlarız. İsa'yla Mesih bu derecede bütünleşerek özdeşleşince, Mesih kavramı öncelikle Hristiyanlığa yakıştırılmıştır. Oysa, bakış farkı da olsa semavi dinlerin her üçünde Mesih'in yeri bulunmaktadır.
Yahudiler arasındaki bağnaz Museviler, bugün büyük bir inançla kendi Mesih'lerini beklerlerken, toplumun okumuşlar kesimi konuya başka bir açıdan bakmaktadırlar. Bu ikincilerin arasında, din ve ilahiyat konularında Avrupalıların evrensel görüşlerini benimseyenleri bulmak mümkündür.
İslam’ın konuya bakışına gelince. İslam'da, Mesih inancının elbette ki bir yeri olacaktır. Tabiatıyla bazı ayrıntılarla. İslam'ın Mesih'i (yani aslında İsa), Deccal'dan bir süre sonra, bulunduğu Allah katından yeryüzüne inecektir. Suriye'de, Şam yakındaki yerlerde görülecek, Deccal'ın yoldan çıkardıkları insanları tekrar kazanmaya çalışacaktır. Bu arada Deccal'ı öldürüp insanlığı ondan kurtaracaktır. Mesih dünyada kırk yıl (bazı kaynaklarda daha kısa) kalarak büyük bir bolluğun yaşanacağı bu dönemde, ayrıca bütün insanlığı İslam’la onurlandıracaktır. Direnip de İslam’a girmeyecek Yahudi-Musevi toplumuysa öldürüleceklerdir. Bundan başka; domuzlar öldürülecek, putlar kırılacak, kiliselerle sinagoglar da Mesih tarafından yıkılacaklardır. En sonunda kıyamet kopup, dünya hayatı bitecektir.
Geçmiş bir yazımızda, Deccal'la Mehdi'yi karşı karşıya getirmiştik. Şimdi, Deccal aynı Deccal olsa da Mehdi'nin yerine Mesih'e yer veriyoruz. Tabii ki bunu bir başımıza böyle yapmıyor, ilahiyatın kendi kaynaklarından alıp aktarıyoruz. İslam, Mesih'i İsa olarak kabul ediyor. Deccal'a karşı ise Mehdi diyerek başka bir varlığı koyuyor. Burada, konunun kaynakları tam bir uyum içinde görülmüyorlar. Mehdi'yle Mesih, zaman zaman birbirlerine karışıyorlar. Böylece bizim de kafamız karışıyor; işin içinden çıkamıyoruz vesselam!
Günümüzde, müspet ilmin keşifleri ve bunların öğrenilmesi ile yüksek teknolojinin sağladığı refah, kutsal inançları törpülemektedir. Dünyanın refah toplumlarında, gün günden genişleyen kitleler dine inanmamakta, maneviyatı gerilere itmektedirler. Başka bir kesim ise yalnız dini değil Allah’ı da yok saymaktadır. Bir bilgi kaynağına göre, insanlığın yüzde on ikisi Allah kavramı ve tabiatıyla din kurumuna ve onun öğretilerine inanmamaktadırlar. Bunların başındaysa ilim adamı, filozof ve mütefekkir gibi kişileri görmekteyiz. Hayatlarında din veya Allah bulunmayanların yaygın oldukları yer, bugünkü müspet ilmin getirdiği teknoloji ve refahın doğduğu Avrupa, özellikle de Almanya'dır.
Şu sıralar başı cidden dara düşmüş bizim Mezarcı, Mesihliğini işte böyle bir Almanya'da ilan ediyor! Aralarındaki bir takım ayrılıklara rağmen, üç semavi dinin, üzerinde anlaştıkları bir Mesih adına yeryüzüne inmek... Böylesi, bellidir ki Mezarcı'ya cazip, kolay ve pratik gelmiştir! Bir malın alıcısı olmayınca satıcısı da olmayacağı üzere, inanıp kabul edenler bulununca, Mezarcı gibilerin zuhur etmesi de kaçınılmaz bir durumdur. Dolandırıcılık mesleği, hemen her köşede bitiveren din bezirgânlarından sonra, Mezarcı'yla ilahî yeni bir boyut daha kazanmaktadır! Sen şu Mesih'i rahat bırak da Allah sana; akıl, fikir ve ahlak versin Mezarcı!