Birisi bizden, diğeri de anlı şanlı Britanya’dan.
Futbol adına utandım. Bıraktım, Britanyalılar kendi adlarına ne yaparlarsa yapsınlar. Ben Beşiktaş adına birkaç söz söylemek istiyorum.
Sahada, Beşiktaş Forması altında yer alan birileri vardı . Topla oynamayı bilmeyen, ayaklarına aldıkları her topu rakibine veren. Brezilya’dan büyük paralarla getirilen müthiş futbolcuları da izledim dikkatle. “Peh” dedim, “Ne büyükmüşler hepsi”.
Aslında bizim takıma ait oyuncuların yoktu birbirinden farkı…
Şu sözümde hiç yalan yok emin olun. “Acaba Necmi, Kaya, Nazmi’li takım; 1960’lardan çıkıp bugünkü yaşlarıyla gelseler, sahadakilerle yarışabilirler miydi”. Maç boyunca bunu sordum kendime.
Bugün sahada yer alanların tümü milyonlarca YTL, milyonlarca € veya $ alıyorlar.
Bir de yurdumun büyük çoğunluğuna bakın. Asgari ücretle yıllarca çalışıp nasıl sürünüyorlar.
Ama bu ikinci kesim, inanın futbolcuyum diye ortaya çıkan toplumun ballı kesiminden daha fazla ciddiyetle sarılıyor işine. Hatta kıyas kabul etmez bir ciddiyetle.
Son söz Beşiktaş taraftarına.
Maç boyunca şarkı söyleyip durdular.
Tezahüratın, takımı kamçılamanın, hakemi ve rakip oyuncuları baskı altında tutmanın bu olduğunu sanıyorlar herhâlde. “Gol gol gol” bağrışmaları da kendi oyuncularının ayaklarını dolaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bir de tesadüfen bir gol gelse "Bak, biz gol gol dedik de gol oldu" diyecekler.
Bunu bir öğrenebilseler.
Amatör liglerde dahi böyle boşa bağıran taraftar görmedim.
Kendilerini vazgeçilmez sanan spor yazarları da bu taraftara şirinlik bileti kese kese “Şirinler” dizisindeki renklere bürünecekler nerdeyse. "Büyük taraftar!" Breh breh! Büyükmüş... El insaf!
Her hafta maça gelen kalabalığa taraftar demek de yanlış.
Bile bile her hafta sahaya bir şeyler atan, küfür etmekten zevk alan bir güruha ne zamandır “Taraftar” deniyor sporda.
Yok yok bunların yaptıklarının sokaktaki gaspçılardan pek farkı yok bence.
Eğer taraftar olabilselerdi yıllardır her maçtan sonra Beşiktaş’ın parasını kulüp kasasından alıp Federasyon kasalarına aktarırlar mıydı hiç?
HABERCİDEN
Günay Tulun
İstanbul-Özel
Aslında bizim takıma ait oyuncuların yoktu birbirinden farkı…
Şu sözümde hiç yalan yok emin olun. “Acaba Necmi, Kaya, Nazmi’li takım; 1960’lardan çıkıp bugünkü yaşlarıyla gelseler, sahadakilerle yarışabilirler miydi”. Maç boyunca bunu sordum kendime.
Bugün sahada yer alanların tümü milyonlarca YTL, milyonlarca € veya $ alıyorlar.
Bir de yurdumun büyük çoğunluğuna bakın. Asgari ücretle yıllarca çalışıp nasıl sürünüyorlar.
Ama bu ikinci kesim, inanın futbolcuyum diye ortaya çıkan toplumun ballı kesiminden daha fazla ciddiyetle sarılıyor işine. Hatta kıyas kabul etmez bir ciddiyetle.
Son söz Beşiktaş taraftarına.
Maç boyunca şarkı söyleyip durdular.
Tezahüratın, takımı kamçılamanın, hakemi ve rakip oyuncuları baskı altında tutmanın bu olduğunu sanıyorlar herhâlde. “Gol gol gol” bağrışmaları da kendi oyuncularının ayaklarını dolaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bir de tesadüfen bir gol gelse "Bak, biz gol gol dedik de gol oldu" diyecekler.
Bunu bir öğrenebilseler.
Amatör liglerde dahi böyle boşa bağıran taraftar görmedim.
Kendilerini vazgeçilmez sanan spor yazarları da bu taraftara şirinlik bileti kese kese “Şirinler” dizisindeki renklere bürünecekler nerdeyse. "Büyük taraftar!" Breh breh! Büyükmüş... El insaf!
Her hafta maça gelen kalabalığa taraftar demek de yanlış.
Bile bile her hafta sahaya bir şeyler atan, küfür etmekten zevk alan bir güruha ne zamandır “Taraftar” deniyor sporda.
Yok yok bunların yaptıklarının sokaktaki gaspçılardan pek farkı yok bence.
Eğer taraftar olabilselerdi yıllardır her maçtan sonra Beşiktaş’ın parasını kulüp kasasından alıp Federasyon kasalarına aktarırlar mıydı hiç?
HABERCİDEN
Günay Tulun
İstanbul-Özel