Çünkü Cüneyd Zapsu, sıradan bir adam değildi. O en başta Yasin El-Kadı gibi ABD tarafından El-Kaide terör örgütünün finansörleri arasında gösterilen Suudi bir iş adamı ile iş ortağıydı. Söylentiye göre; ortağı bulunduğu BİM’de Suudi iş adamı Yasin El-Kadı’nın da hissesi vardı. (1) Cüneyd Zapsu aynı zamanda Başbakan’ın has adamlarından ve akıl hocalarından birisiydi ama yine bir rivayete göre; danışmanlığını yaptığı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hakkında ABD yöneticilerine, “Bu adamı deliğe
süpürmeyin, kullanın…” demişti. Buna göre ABD’deki bazı çevrelerle de yakın ilişkisi vardı Cüneyd Zapsu’nun. Öte yandan Cüneyd Zapsu, aynı zamanda bir din adamı olan Abdurrahman Zapsu’nun torunuydu ve medyaya yansıyan haberlere göre; dedesi tarafından yazılmış bir ilmihâlin son derece lüks bir baskısını yaptırarak devlet protokolüne ve yüksek dereceli bürokratlar ücretsiz dağıtmıştı.
Bu kadar geniş çaplı ilişkiler yumağı içindeki Cüneyd Zapsu’nun eşinin de İstanbul’da bir camide kılınan karma namaza iştirak etmiş olması, medyada merak konusu olmuş ve günlerce haberlere konu yapılmıştı. İşte bu günlerde konu, din adamlarının ve ilahiyatçıların da gündemine gelmiş ve Türkiye’nin belli başlı ilahiyatçılarından ve araştırmacılarından peş peşe demeçler verilmişti medya organlarına. Ağırlıklı görüş ise kadınların imamlık yapmaları bir yana, başları açık, erkeklerle birlikte namaz kılmalarının bile “şov” amacı taşıdığı ve dinen “caiz olmadığı” yönündeydi.
Örneğin aynı zamanda MÜ İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi de olan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı konu ile ilgili olarak şöyle diyordu:
"Kadınların başı açık namaz kılmaları caiz değildir. Bayanların ellerini daha yukarıdan bağlamaları ise sünnettir. Ancak göbek altında el bağlanırsa da namaz geçerlidir. Kadınlarla erkeklerin yan yana namaz kılmalarına gelince, Hanefi ve Şafi olmak üzere iki farklı mezhep var. Şafi mezhebine göre bu durum mekruhtur ancak namaz kılınırsa geçerlidir. Hanefi mezhebine göre ise kadınların erkeklerle yan yana namaz kılması günahtır."(2)
İlahiyat konusunda da araştırmaları bulunan araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, İlahiyat profesörleri Yunus Vehbi Yavuz, Fahrettin Atar ve Abdülaziz Bayındır da hemen hemen aynı görüşleri paylaşıyorlardı ve özetle "Bu şekilde namaz caiz olmaz” diyorlardı.
Aynı tarihlerde Ahmet Yeşiltepe’ye konuk zamanın Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da yukarıdaki görüşlere iştirakle, Ahmet Yeşiltepe’nin; “Efendim son dönemde en fazla tartışılan konulardan biri de kadın ve erkeğin topluca bir arada namaz kılması, hatta bir kadın imam önderliğinde Cuma namazının kılınması gibi. Örneğin ABD’de Amina Wadud 18 Martta Newyork’ta aralarında erkeklerinde bulunduğu bir cemaate Cuma namazı kıldırdı. Böylece bu tartışmalar dünya çapında alevlendi. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?” şeklindeki sorusuna şöyle cevap veriyordu:
“Şimdi Ahmet Bey! Biz Diyanet olarak veya ben Diyanet İşleri Başkanı olarak insanlarımıza din hakkında doğru bilgi vererek görev yaparız, görevimiz de budur. Sırf insanları memnun etmek için yalan yanlış bilgiler veremeyiz. Onun için ben bu konuda çok açık ifade edeyim: Kadın ve erkeklerin karma bir şekilde cemaat ile namaz kılması dinen doğru değildir ve geçerli değildir. Kadınların başı açık namaz kılması da yine dinen doğru değildir, geçerli değildir. Üçüncü olarak da kadınların, bayanların erkek cemaatin de bulunduğu insanlara imamlık yapması yine doğru değildir. Bana göre bu, tamamen gösterişten ibarettir, şovdan ibarettir. Şu anda dünyada 1 milyona yakın camide, mescitte Müslümanlar namaz kılmakta ve bu namaz 14 asırdır kılınmaktadır. Namazların nasıl kılındığı bellidir ve biz namazların nasıl kılınacağını dinin ana kaynaklarından öğreniriz. Dinin ana kaynakları Kur’an’dır ve Hz. Peygamberin öğrettikleridir. Kur’an’da ve öğretide böyle bir açıklama olmadığı için bunlar sadece şov amaçlı görüntülerdir ve gerçek bir ihtiyacın da ürünü değildir. Açık ifade edeyim. Zaten namaz kılanların böyle bir talebi de yoktur. Daha çok dıştan bakanların, herhâlde görüntü olsun diye bunu medyaya, magazine taşımaları söz konusudur.”(3)
Bizim gibi sıradan bir adamın görüşünün herhangi bir anlamı ve önemi var mı bilmem. Ancak biz de hem dün, hem bugün yukarıdan beri ifade edilen görüşleri paylaşan bir zihniyeti temsil ediyoruz. Yani, biz de her işte olduğu gibi ibadetlerin icrası sırasında da bir disiplinin olması gerektiğine, belli kural ve kaidelerin bulunması icap ettiğine kesinlikle inanıyoruz. Konu namaz olunca; İslam bilginleri, “Namaz nasıl kılınır?”sorusunun cevabını zaten 12 şık hâlinde sıralamışlardır ki; biz de bu şıklara, daha doğru tabirle belirlenen şartları kabul ve ikrar ediyoruz. Konumuz “Namaz nasıl kılınır?” sorusuna cevap bulmak değil elbette. Konumuz ve sorunumuz, “Erkeklerle kadınlar, birlikte namaz kılabilirler mi?” sorusuna Diyanet’in nasıl cevap verdiğini net olarak ortaya çıkarmaktır. Tabi çıkarabilirsek!
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun, Diyanet İşleri Başkanı sıfatıyla 2006 yılında dile getirmiş olduğu görüş, Diyanet’in resmi görüşü müdür ve bu görüş bugünkü Diyanet yönetimini bağlar mı?
Şahsen, Ali Bardakoğlu’nun “Kadın ve erkeklerin karma bir şekilde cemaat ile namaz kılması dinen doğru değildir ve geçerli değildir. Kadınların başı açık namaz kılması da yine dinen doğru değildir, geçerli değildir.” şeklinde dile getirdiği görüşün, Diyanet adına verilmiş bir fetva olduğunu ve DİB Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görüşünün de bu şekilde olduğunu, dolayısıyla bu görüşün DİB için bağlayıcı olduğunu sanıyordum. Heyhat durum hiç de öyle değilmiş! Nereden çıkarıyorum bunu? Elbette Diyanet’in bugünkü uygulamalarından çıkarıyorum.
Mesela bizim mahallenin camisi bu sene kadın sesleriyle yankılanıyor. Biz, teravih namazları bir yana, Cuma namazlarını da mahallenin kadınlarıyla birlikte kılmaya başladık dostlar! Henüz aynı safta birbirimizin yüzü görerek ve omuz omuza namaz kılma şansımız olmadı ama aramıza gerilen incecik bir perde ile de olsa aynı safta namaz kılma bahtiyarlığına ulaştık sayılır! Onun için kadın cemaatin kendi arasında yapmış olduğu muhabbeti büsbütün duyar olduk bu sene. Sebep, bu sene Diyanet’in başlatmış olduğu “Cami ve çocuk” isimli kampanyanın hâlihazırda “Cami ve kadınlar” şeklinde uygulanıyor olmasıdır. Bu durum acaba kadınlarla aynı safta omuz omuza namaz kılacağımız günlerin müjdecisi ve o günlere geçiş süreci midir bilinmez! Ancak başlatılan kampanyanın fiilî durumu, en azından bizim mahalle cami için böyledir.
Önümüzdeki günlerde, maazallah Diyanet’in vereceği bir fetva ile kadınlı erkekli karma namazın mümkün olabileceği şeklinde bir kuşkum vardır benim. Nedir o kuşkunuz diye soracak olursanız, İstanbul’un yeni Müftüsü Rahmi Yaran’ın açıklamaları derim. “Kadınların başı açık namaz kılmaları caiz değildir… Hanefi mezhebine göre ise kadınların erkeklerle yan yana namaz kılması günahtır.” diyen Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın yerine İstanbul Müftüsü olarak tayin edilen ve tıpkı Mustafa Çağrıcı gibi M.Ü. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Rahmi Yaran, bakın bu konuda neler diyor:
“Peygamber efendimizin zamanında kadınlar vakit ve bayram namazlarına geliyorlardı. Gönlüm ister ki, o zamanki gibi erkekler ve kadınlar namazı beraber kılsın... Peygamber efendimizin zamanındaki gibi kadınların camiyle olan irtibatlarını artırmalıyız. Peygamber efendimizin zamanında kadınlar vakit ve bayram namazlarına geliyorlardı. Zamanla kadınların camiye gelişlerinin istismar edildiğini düşünenler oluştu. Belki belli bir süre bu iyi niyetle yapıldı ama bu devamlılık kazanmamalıydı. Gönlüm ister ki, Peygamber efendimizin zamanındaki gibi erkekler ve kadınlar namazı beraber kılsın, hutbeyi hep beraber dinleyelim ve o heyecanı hep birlikte yaşayalım. Bu söylediklerim yadırganabilir ama toplumu buna hazırlamak lazım. Tabii ki, bunlar aniden yapılacak işler değil.”(4)
Kadınların camiye gelmeye başlamaları konusunda yukarıda dedik ki; “Bu durum acaba kadınlarla aynı safta omuz omuza namaz kılacağımız günlerin müjdecisi ve o günlere geçiş süreci midir bilinmez! Ancak başlatılan kampanyanın fiilî durumu, en azından bizim mahalle cami için böyledir.” Peki, İstanbul’un yeni müftüsü Rahmi Yaran’ın sözlerinden sizce de böyle bir şey anlaşılmıyor mu? Evet, bal gibi de anlaşılıyor. Anlaşılan Doç. Dr. Rahmi Yaran, kadınlarla erkeklerin birlikte namaz kılmalarına karşı çıkan Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın yerine bu süreci hızlandırmak ve sürece katkıda bulunmak için İstanbul Müftüsü yapılmıştır!
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ne diyordu yukarıda; “Biz Diyanet olarak veya ben Diyanet İşleri Başkanı olarak insanlarımıza din hakkında doğru bilgi vererek görev yaparız, görevimiz de budur. Sırf insanları memnun etmek için yalan yanlış bilgiler veremeyiz. Onun için ben bu konuda çok açık ifade edeyim: Kadın ve erkeklerin karma bir şekilde cemaat ile namaz kılması dinen doğru değildir ve geçerli değildir. Kadınların başı açık namaz kılması da yine dinen doğru değildir, geçerli değildir…”
Peki, İstanbul’un yeni Müftüsü Doç. Dr. Rahmi Yaran’ın sözlerinden sonra, Ali Bardakoğlu’nun sözlerinin herhangi bir kıymeti harbiyesi var mıdır? Kesinlikle yoktur ve Diyanet nabza göre şerbet (yani Fetva) vermeye son sürat devam etmektedir. İstanbul’da yapılan ise tamamıyla karma namaza karşı çıkan Mustafa Çağrıcı’nın görevden alınarak, hazırlanan plana uygun bir adam olan Rahmi Yaran’ın İstanbul Müftüsü yapılması anlamı taşıyor bence.
Bakın görevden alınan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı neler diyor bu konuda:
“Cami dernekleri bir sorundur Türkiye'de. Henüz cami dernekleri konusunda sivil toplum kültürü gelişmedi. Cami dernekleri kötü niyetli değiller ama bazılarında zaman zaman yanlış işler yapılıyor. Ciddi gayrimenkulleri olan camilerde biraz daha sorun oluyor. Bazı cami derneklerinin gelirleri çok iyi denetlenemiyor. Kaynakları yasal değil. Örneğin, bir hazine arazisi üzerine kurulan caminin altına da market yapılmış. Yer hazinenin ama marketin gelirini ’X’ dernek alıyor. Kuruşunda hakkı yoktur, tamamen gayrimeşrudur. Buna müdahil olduğunuzda mağlup oluyorsunuz. Neden? Çünkü dernekler belli kanallara sizden daha rahat ulaşabiliyor ve işlerini hallediyorlar. Bu tamamen yasa dışıdır. Azmanlaşmış ve yasa dışı bir yapıya dönmüş derneklerin düzeltilmesi gerekiyor. Bu sadece İstanbul Müftülüğü olarak yapacağımız bir iş değildi, olsaydı yapardık.”(5)
Çiçeği burnunda İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran da katılıyor bu görüşe ve şöyle diyor:
“Cami dernekleri kuşkusuz camilerin kurulması için çok önemli ama bunu suiistimal eden dernekler elbette vardır. Çünkü masa ve kasanın olduğu yerde zorluk vardır.”(6)
Bütün bunlardan vatandaş olarak şu soruları sormak elbette bizim de hakkımızdır: Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı acaba Karma Namaz’a karşı çıktığı, yani Diyanet’in yeni konseptine uygun olmadığı ve İstanbul’daki cami derneklerine savaş açtığı için mi görevden alındı? Yerine getirilen Doç. Dr. Rahmi Yaran acaba Karma Namaz’a cevaz verdiği ve Diyanet’in yeni konseptine uygun bir adam olduğu için mi 15 milyonluk İstanbul’a müftü yapıldı? Her üçü de aynı fakültenin öğretim üyesi olan Ali Bardakoğlu, Mustafa Çağrıcı ve Rahmi Yaran, farklı farklı şeyler söylüyorlar. Daha doğrusu Rahmi Yaran, diğerlerinden farklı şeyler söylüyor. Şimdi biz, toplum olarak, hangisinin dediğine inanıp onu tatbik edeceğiz? Diyanet’in görüşü hangisidir? Hani Diyanet’in görevi, halka doğruları söylemek ve nabza göre şerbet vermemekti. Peki, Diyanet’in hangi görüşü doğrudur ve hangi görüş nabza şerbet anlamına gelmemektedir?
Ömer Sağlam
___________
1-Birkaç gün önce bizim semtteki BİM’den alışveriş yaparken nereden çıktı bilmiyorum konu Yasin El-Kadı ve Cüneyd Zapsu ilişkisine geldi. Tezgâhtar delikanlının cevabı şu oldu: “BİM’in ortakları arasında Araplar var ama Zapsu BİM’den ayrıldı. O şu anda A-101’in sahibidir…”
2-Sabah gazetesinden naklen http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=206585 internet adresinde yayınlanan 24.01.2006 tarih ve “DİN ADAMLARINDAN 'KARMA NAMAZ' YORUMLARI” başlıklı haber
3- http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/Diyanet-Isleri-Baskanligi-Duyuru-325.aspx,
4- 30.11.2011 tarihli Milliyet Gazetesi’nde bulunan “Namaz birlikte kılınmalı” başlıklı haber,http://gundem.milliyet.com.tr/namaz-birlikte-kilinmali/gundem/gundemdetay/30.11.2011/1469030/default.htm
5-Aynı haber
6-Aynı haber
“Peygamber efendimizin zamanında kadınlar vakit ve bayram namazlarına geliyorlardı. Gönlüm ister ki, o zamanki gibi erkekler ve kadınlar namazı beraber kılsın... Peygamber efendimizin zamanındaki gibi kadınların camiyle olan irtibatlarını artırmalıyız. Peygamber efendimizin zamanında kadınlar vakit ve bayram namazlarına geliyorlardı. Zamanla kadınların camiye gelişlerinin istismar edildiğini düşünenler oluştu. Belki belli bir süre bu iyi niyetle yapıldı ama bu devamlılık kazanmamalıydı. Gönlüm ister ki, Peygamber efendimizin zamanındaki gibi erkekler ve kadınlar namazı beraber kılsın, hutbeyi hep beraber dinleyelim ve o heyecanı hep birlikte yaşayalım. Bu söylediklerim yadırganabilir ama toplumu buna hazırlamak lazım. Tabii ki, bunlar aniden yapılacak işler değil.”(4)
Kadınların camiye gelmeye başlamaları konusunda yukarıda dedik ki; “Bu durum acaba kadınlarla aynı safta omuz omuza namaz kılacağımız günlerin müjdecisi ve o günlere geçiş süreci midir bilinmez! Ancak başlatılan kampanyanın fiilî durumu, en azından bizim mahalle cami için böyledir.” Peki, İstanbul’un yeni müftüsü Rahmi Yaran’ın sözlerinden sizce de böyle bir şey anlaşılmıyor mu? Evet, bal gibi de anlaşılıyor. Anlaşılan Doç. Dr. Rahmi Yaran, kadınlarla erkeklerin birlikte namaz kılmalarına karşı çıkan Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın yerine bu süreci hızlandırmak ve sürece katkıda bulunmak için İstanbul Müftüsü yapılmıştır!
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ne diyordu yukarıda; “Biz Diyanet olarak veya ben Diyanet İşleri Başkanı olarak insanlarımıza din hakkında doğru bilgi vererek görev yaparız, görevimiz de budur. Sırf insanları memnun etmek için yalan yanlış bilgiler veremeyiz. Onun için ben bu konuda çok açık ifade edeyim: Kadın ve erkeklerin karma bir şekilde cemaat ile namaz kılması dinen doğru değildir ve geçerli değildir. Kadınların başı açık namaz kılması da yine dinen doğru değildir, geçerli değildir…”
Peki, İstanbul’un yeni Müftüsü Doç. Dr. Rahmi Yaran’ın sözlerinden sonra, Ali Bardakoğlu’nun sözlerinin herhangi bir kıymeti harbiyesi var mıdır? Kesinlikle yoktur ve Diyanet nabza göre şerbet (yani Fetva) vermeye son sürat devam etmektedir. İstanbul’da yapılan ise tamamıyla karma namaza karşı çıkan Mustafa Çağrıcı’nın görevden alınarak, hazırlanan plana uygun bir adam olan Rahmi Yaran’ın İstanbul Müftüsü yapılması anlamı taşıyor bence.
* * *
Cami derneklerinin durumunu da masaya yatırdığımız “Diyanet’teki Denetimsiz Akçeli İşler” başlıklı yazımıza, Diyanet çevrelerinden tepki geldiği ve bu menfaat çevresine mensup bazı yobazların, müstear isimler kullanmak suretiyle şahsımızı hedef aldığı anlaşılıyor. Onlara gerekli cevabı, bırakalım ben değil, uygulamanın içindeki adamlar versin.Bakın görevden alınan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı neler diyor bu konuda:
“Cami dernekleri bir sorundur Türkiye'de. Henüz cami dernekleri konusunda sivil toplum kültürü gelişmedi. Cami dernekleri kötü niyetli değiller ama bazılarında zaman zaman yanlış işler yapılıyor. Ciddi gayrimenkulleri olan camilerde biraz daha sorun oluyor. Bazı cami derneklerinin gelirleri çok iyi denetlenemiyor. Kaynakları yasal değil. Örneğin, bir hazine arazisi üzerine kurulan caminin altına da market yapılmış. Yer hazinenin ama marketin gelirini ’X’ dernek alıyor. Kuruşunda hakkı yoktur, tamamen gayrimeşrudur. Buna müdahil olduğunuzda mağlup oluyorsunuz. Neden? Çünkü dernekler belli kanallara sizden daha rahat ulaşabiliyor ve işlerini hallediyorlar. Bu tamamen yasa dışıdır. Azmanlaşmış ve yasa dışı bir yapıya dönmüş derneklerin düzeltilmesi gerekiyor. Bu sadece İstanbul Müftülüğü olarak yapacağımız bir iş değildi, olsaydı yapardık.”(5)
Çiçeği burnunda İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran da katılıyor bu görüşe ve şöyle diyor:
“Cami dernekleri kuşkusuz camilerin kurulması için çok önemli ama bunu suiistimal eden dernekler elbette vardır. Çünkü masa ve kasanın olduğu yerde zorluk vardır.”(6)
Bütün bunlardan vatandaş olarak şu soruları sormak elbette bizim de hakkımızdır: Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı acaba Karma Namaz’a karşı çıktığı, yani Diyanet’in yeni konseptine uygun olmadığı ve İstanbul’daki cami derneklerine savaş açtığı için mi görevden alındı? Yerine getirilen Doç. Dr. Rahmi Yaran acaba Karma Namaz’a cevaz verdiği ve Diyanet’in yeni konseptine uygun bir adam olduğu için mi 15 milyonluk İstanbul’a müftü yapıldı? Her üçü de aynı fakültenin öğretim üyesi olan Ali Bardakoğlu, Mustafa Çağrıcı ve Rahmi Yaran, farklı farklı şeyler söylüyorlar. Daha doğrusu Rahmi Yaran, diğerlerinden farklı şeyler söylüyor. Şimdi biz, toplum olarak, hangisinin dediğine inanıp onu tatbik edeceğiz? Diyanet’in görüşü hangisidir? Hani Diyanet’in görevi, halka doğruları söylemek ve nabza göre şerbet vermemekti. Peki, Diyanet’in hangi görüşü doğrudur ve hangi görüş nabza şerbet anlamına gelmemektedir?
Ömer Sağlam
___________
1-Birkaç gün önce bizim semtteki BİM’den alışveriş yaparken nereden çıktı bilmiyorum konu Yasin El-Kadı ve Cüneyd Zapsu ilişkisine geldi. Tezgâhtar delikanlının cevabı şu oldu: “BİM’in ortakları arasında Araplar var ama Zapsu BİM’den ayrıldı. O şu anda A-101’in sahibidir…”
2-Sabah gazetesinden naklen http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=206585 internet adresinde yayınlanan 24.01.2006 tarih ve “DİN ADAMLARINDAN 'KARMA NAMAZ' YORUMLARI” başlıklı haber
3- http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/Diyanet-Isleri-Baskanligi-Duyuru-325.aspx,
4- 30.11.2011 tarihli Milliyet Gazetesi’nde bulunan “Namaz birlikte kılınmalı” başlıklı haber,http://gundem.milliyet.com.tr/namaz-birlikte-kilinmali/gundem/gundemdetay/30.11.2011/1469030/default.htm
5-Aynı haber
6-Aynı haber