Fenerbahçe'nin ev sahipliği yaptığı olaylı Fenerbahçe - Beşiktaş maçından sonra, Türkiye Futbol Federasyonu’nun kararını açıklamasına saatler kala Fenerbahçe’nin yaptığı basın toplantısı sırasında şunları yazdım: Fenerbahçe yönetimi kararla ilgili toplantının yapılmasından 24 saatten az bir süre kala, bence “Türkiye Futbol Federasyonu”nu baskı altına alıp etkilemekten çok sanki verilen bir emri yerine getirircesine tuhaf bir basın toplantısı yaptı. Kendilerinin ak kaşık olduğu propagandasını yaparak işi iyice çorbaya çevirdi. Maçta yaşananlar; hani seyircinin bir maçta "Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırması nedeniyle uygulanmış bir kumpastı, provokasyondu, hani FETÖ’nün işiydi, hani Ali Koç’un işiydi, hani köşelerde biletsiz (!) Aziz Yıldırım karşıtı provokatör (!) seyirciler vardı? Hani 20.000 kişi o günlerde sinsice pasolig almıştı? Masal masal matitas, Fenerbahçe'nin yönetici ve fanatiklerinin hayatı kumpas!
İş nasıl ve hangi ara "Fenerbahçeliler tarafından ölümcül bir darbeyle başından yaralanan Şenol Güneş’e, ne ara insanları ayırmaktan başka dahli olmayan Mustafa Pektemek’e, ne ara tüm maç boyunca yedek kulübesinin arkasındaki Fenerbahçeliler tarafından ölmüş anasına en galiz küfürler edilen Tolga Zengin’e, ne ara Fikret Orman’a, ne ara her korner atmaya gittiğinde üstüne birtakım sert maddeler hatta öldürmek amacıyla üzeri anahtarlarla dolu anahtarlık da atılan Quaresma’ya, özetlersem, hangi ara Beşiktaş’a döndü?". İnsaf!
Bunları söyleyebilecek kadar gözleri kararmış, akılları bulanmış, bilinçleri şaşmış Fenerbahçeli yöneticiler maç sırasında neredeydiler? Uzay’da mı? Orada ne yediler ne içtiler, izledikleri neydi?
İş nasıl ve hangi ara "Fenerbahçeliler tarafından ölümcül bir darbeyle başından yaralanan Şenol Güneş’e, ne ara insanları ayırmaktan başka dahli olmayan Mustafa Pektemek’e, ne ara tüm maç boyunca yedek kulübesinin arkasındaki Fenerbahçeliler tarafından ölmüş anasına en galiz küfürler edilen Tolga Zengin’e, ne ara Fikret Orman’a, ne ara her korner atmaya gittiğinde üstüne birtakım sert maddeler hatta öldürmek amacıyla üzeri anahtarlarla dolu anahtarlık da atılan Quaresma’ya, özetlersem, hangi ara Beşiktaş’a döndü?". İnsaf!
Bunları söyleyebilecek kadar gözleri kararmış, akılları bulanmış, bilinçleri şaşmış Fenerbahçeli yöneticiler maç sırasında neredeydiler? Uzay’da mı? Orada ne yediler ne içtiler, izledikleri neydi?
Bu cehaleti sergileyen ve sergilemeye niyetlenenlere fizik kurallarını öğrenmelerini ve uzman bir doktorla görüşmelerini öneririm. Bazen uzaktan atılan bir leblebi tanesi bile beyin travma ve kanamasına yol açabilir. Bu açıklamamdan tatmin olmayanlara bir önerim var. Gelsinler, olay yeri tatbikatında denek olsunlar.
Fenerbahçe yöneticileri, yorumcuları ve "Kan yoktu" yalanını savuran teknik adamı; çakmaktı, peruktu diye diye küçümseyerek kamuoyuna olay hafiftir mesajı vermeye çalıştılar. Buna da devam etmekteler. Düşüş şekil ve hızından içinde ağır bir cisim olduğu anlaşılan ama ne olduğu hâlâ açıklanmamış ya da içindeki cisim birileri tarafından "iç edilmiş" bir peruk, su şişesi, bozuk para, birtakım madenî cisimler, anahtarlıklar, ayrıca koridorlara girişte yine göğse isabet ettirilen bir başka su şişesi madem bu denli küçük bir olay, o zaman deneklik çağrısına cesaretiniz varsa sizler de uyun da küçük müymüş büyük müymüş hep birlikte görelim.
Bu arada gerek Fenerbahçe yöneticileri gerekse Fenerbahçeli basın, yorumcu, programcılar tarafından pompalanan bir başka “Beşinci Kol Propagandası”da şu: Türkiye Futbol Federasyonu Beşiktaş lehine karar verecekmiş. Yıldırım Demirören Beşiktaşlıymışmış da mış mış! Hadi ordan be! İnsanın doğasına aykırı bir savla mide bulandırmaktan başka hiçbir iş yapmıyorsunuz. Bana, çalıştığı ya da aidiyeti olduğu bir yere zarar verdiği için dışlanmış bir tek insan gösteriniz ki kendisinden sonra da o yerin başarılı olmasını istesin. Bunun istisnası peygamber ve Allah’ın evliyalarıdır. Sen BJK’yi onca zarara uğrat, üstelik bu zararı Beşiktaş’a borç kaydet, ağır şekilde suçlan, kulüpten dışlan, ondan sonra da Beşiktaş’ın başarısını iste… Aziz Yıldırım, Mahmut Uslu, Şekip Mosturoğlu kafası işte bu! İnsanın tabiatına aykırı bir şeyi sırf Yıldırım Demirören geçmişte Beşiktaş’ta yöneticilik yaptı diye silah olarak kullanıyorlar. O zaman bizlere de şu açığı veriyorlar. Demek ki bundan önce Fenerbahçe’de yöneticilik yapanlar Federasyon’da görev yaparken tarafsız olmamış, daima Fenerbahçe’yi kollamışlar. Kollamışlar ki, ismen saydığım bu adamlar, her kulübü ve her insanı kendileri gibi görüyorlar.
Fenerbahçe Stadında, Fenerbahçeli taraftarların maçın başından itibaren Süleyman Seba, Şenol Güneş, Tolga Zengin'e küfür ettikleri; sahayı cisim yağmuruna tuttukları, adam dövmeye kalktıklarını unutturmaya çalışarak geçmişte örneği bulunduğu ve maç sırasındaki faulü aslında sarı kartlık olduğu hâlde "Pepe'ye neden 1 maç ceza verildi, Beşiktaş kollanıyor diye tepiniyorlar.". Tek konuştukları bu... Federasyonun halt etmesi... Verecektin Pepe'ye 70 maç ceza herkes mutlu olacaktı.
Beşiktaş'ı yakmak için hafta sonu oynanacak Galatasaray maçına Beşiktaşlı olan ama "Ben tarafsız maç yönetirim!" algısı yaratmak için her Beşiktaş maçında Beşiktaş aleyhine verdiği kararlarla zirve yapan Fırat Aydınus'u atamazlar inşallah! Atanırsa iki yönlü bela... Birinde "Beşiktaş kollanıyor!" şaklabanlığı körüklenecek, diğerindeyse Beşiktaş'ın önü ligde de kesilmiş olacak, yani şampiyonluk ellerinden alınacak!
Fenerbahçeli ve A Kal Pe organı gazete ve TV’lerde çalışan programcı ve yorumcuların, Recep Bey “Kumpas var!” dedikten sonra aksini iddia etmelerine imkân var mı? Erman Toroğlu dışında buna cesaret edecek hiç kimse yok. Onun bu konudaki yorumunu dinlemek isterdim. İnşallah bir gün onun da yer aldığı bir programa denk gelirim de inancımın doğru olup olmadığını görmüş olurum.
Önemli bir maçta, Aziz Yıldırım'la Ali Koç'un başkanlık kapışmasında kullanılıp adaylardan birisini bitirecek bir olayın tezgâhlanacağı dedikodularını sağda solda duyar olmuştuk. Eğer Recep Bey, bu olayı kendisine karşıymış gibi göstermek için maç biter bitmez alelacele "Kumpas!" demeseydi o tezgâhın kimi vuracağını hepimiz görecektik. Dedim ya, Recep Bey "Kumpas!" dedikten sonra, "Hayır, değil!" diyecek kaç kişi bulunur bizim spor camiasında...
Önemli bir maçta, Aziz Yıldırım'la Ali Koç'un başkanlık kapışmasında kullanılıp adaylardan birisini bitirecek bir olayın tezgâhlanacağı dedikodularını sağda solda duyar olmuştuk. Eğer Recep Bey, bu olayı kendisine karşıymış gibi göstermek için maç biter bitmez alelacele "Kumpas!" demeseydi o tezgâhın kimi vuracağını hepimiz görecektik. Dedim ya, Recep Bey "Kumpas!" dedikten sonra, "Hayır, değil!" diyecek kaç kişi bulunur bizim spor camiasında...
Fenerbahçe'deki başkanlık kongresinin en dikkatli izleyicilerinden biri de ben olacağım. Eğer bu yarış, az önce söz ettiğim dedikodular çerçevesinde gerçekleşirse Fenerbahçe - Beşiktaş maçında yaşananların, Fenerbahçe'nin iç kavgası olduğu kesinleşecek. Hele hele Yıldırım tarafı Ali Koç'u, Koç tarafı Aziz Yıldırım'ı yuhalar, hakarete boğar, üyeler arasında kavgalar çıkarsa "siyaset, Federasyon ve başkanlık yarışı" eliyle Beşiktaş'ın hakkının çalındığını hatırlayın. Aslında her şeyin çok açık olması nedeniyle yeniden ispata gerek yok ama yarışın anlattığım havada geçmesi, "Beşiktaş'ın hem kupa finalistliği hem de bozulan moraller sonucu muhtemelen kaçıracağı üst üste 3. kez lig şampiyonluğu"nun hilelerle engellendiğinin yeni bir ispatı olacak. İşte o gün, Beşiktaşlıların haklarını çalan herkesi ve bu hırsızları haklı göstermeye çalışan tüm fanatikleri lanetleme hakkım olacak. Lanetleyeceğim de...
Bu arada şunu da hatırlatmam gerek:
Aykut Kocaman bulunduğu her yeri provoke ediyor. Her Beşiktaş maçından önce ortalığı karıştırmaya başlayıp yalan ve iftiralarla dolu söylemlerde bulunuyor. Aynı taktiği Konya’da da yapıyordu. Başakşehir'in kupa şampiyonluğu elinden çalınırken o, Konyaspor'un teknik sorumlusuydu. Eğer özellikleri bir spor kulübüne yakışsaydı, karakter yapısını iyi bilen Ali Şen onu, hem de şampiyon oldukları yıl takımdan atar mıydı? Ya eski Fenerbahçe'nin eski futbolcusu Yeni Malatyaspor'unsa yeni antrenörü Erol Bulut'a ne demeli? Fenerbahçe'den yana çıkmak için yalanla iftirayı birbiriyle harmanlayıp saçmalayanlar kervanına katıldı. Okan Bayülgen'in "Nigâr Kanlı" diye dalga geçtiği TV'ci bile açıklama yapıp "Beşiktaş suçlu!" dedi. Ölür müsün öldürür müsün? Komedinin zirvesi ama olan hukuk ve adalete oluyor. Bu tiplerin umurunda mı? Belli ki değil, hiç de olmamış!
Birkaç sözcükle “Emre Bol, İlker Yağcıoğlu, Gürcan Bilgiç, Emin Uluç ve kontenjan yorumcusu Selim Soydan” ile onlar gibi gerçekleri tahrif edenleri de anlatacaktım ama değmeyeceği, değse bile karakterlerini değiştiremeyecekleri için bundan vazgeçiyorum. Spor adamı kisvesine bürünmüş bu fanatikleri, yanlarına Aziz Yıldırım, Mahmut Uslu, Erol Bulut, Aykut Kocaman'ı da ekleyerek Türk sporundan uzak tutmak gerek.
Bir diyeceğim daha var! Sahayı cisim yağmuruna tutanları uyuşturucu madde testine tabi tutun. Sonuçlarına inanamayacaksınız.
Neyse karar sabahına dönelim. O sabah sosyal medyada şunları yazdım:
Sevgili Laponyalılar! İktidarda olan partinizin yeni basın sözcüsü, başkanının kararlarını duyurmaya devam ediyor. Erken seçimden sonra, şimdi de bugün toplanacak Futbol Federasyonu’nun FB-BJK maçıyla ilgili kararını toplantıdan birkaç saat önce açıkladı. Maç kaldığı yerden devam ettirilecek!
Karar sonrası aynı yerde yazdıklarıma gelirsek…
Sevgili Laponyalılar! Geçen hafta oynanan bir maçın sonucu; hiç de adil olmayan ağdalı siyaset kokuları arasında acıklı hatta cacıklı bir kararla değiştirilmiştir. Daha maç biter bitmez, tek ve gerçek söz sahibi, etkin ve yetkin adam, yani Laponya başkanının demecinden anlaşılmıştır ki bu işin sonu Laponya Kartalları için Daiwa değil, "Ayva"dır. Karardan 1 gün önce yerli malı Fener provokatörlerinin yaptığı basın toplantısı da o minvaldedir. Zaten Laponya başkanının yeni basın sözcüsü “Emekli ip atıcı-Bay Kaset Kazazedesi" de Laponya Futbol Federasyonu'nun toplantısından saatler önce, verilecek kararı hem açıklamış hem de Federasyon'a tebliğ etmiştir. Çok kişi için bundan sonra söylenecek lafın gerisi nedir bilir misiniz. Laponya "Gezi Olayları" sırasında örtülü bir bacımızın bağırarak anlattığı gibi "Gö..ünün kılı olayım!"ın zaten öyle olduk hâlidir. "İyi ki bizim ülkemizde böyle şeyler olmuyor!" dedikten sonra doya doya "Hülooooğğğğğğ!" çekmeme izin vermenizi rica ediyorum. Hülooooğğğ!
Karardan sonra yazmadığım şeyse, Fenerbahçeli tüm programcı ve yorumcuların, kazanması engellenen Beşiktaş'ın, tekrarlama kararına uymayacağını ön bilgi ya da ilk tepki olarak deklare etmesinden sonra rahatlamaları ve bu rahatlamayı sık sık "Beşiktaş'ın kararına saygı duyuyoruz." cümlesiyle açıklamaları... Karar kesinleşince daha da rahatlayacaklardır.
Beşiktaş gerilimlere karşı oldukça kırılgan yapıda. Bu tür maçları hep kaybediyor. Fenerbahçe yönetimi ve Aykut Kocaman da bunu çok iyi biliyor. Her Beşiktaş maçından önce kavga ortamı yaratıyorlar. Bakın, bu tip olayları kaldıramayan Beşiktaş'ın büyük haksızlığa uğratıldığı bu kupa olayından sonra şampiyonluğu da ikinci hatta üçüncülüğü de mucizeler yaşanmazsa elden gitmiştir. Göreceksiniz... İzliyorum, yıllardır, hatta şampiyon olduğu yıllarda bile Beşiktaş'ın hakları çalınıyor ama çalınan haklardan ziyade, çalanların ağlayıp inlemelerine şahit oluyoruz. Bıktık artık! Evet evet! Bıktık artık!
Eskiden, spor salon ve sahalarımızın birçok yerinde atam Mustafa Kemal Atatürk’ün şu güzel sözleri yazardı: “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.". Artık çoğu yerde göremediğimiz bu güzel sözlerle birlikte, kastettiği anlam da yok oldu.
Karardan sonra yazmadığım şeyse, Fenerbahçeli tüm programcı ve yorumcuların, kazanması engellenen Beşiktaş'ın, tekrarlama kararına uymayacağını ön bilgi ya da ilk tepki olarak deklare etmesinden sonra rahatlamaları ve bu rahatlamayı sık sık "Beşiktaş'ın kararına saygı duyuyoruz." cümlesiyle açıklamaları... Karar kesinleşince daha da rahatlayacaklardır.
Beşiktaş gerilimlere karşı oldukça kırılgan yapıda. Bu tür maçları hep kaybediyor. Fenerbahçe yönetimi ve Aykut Kocaman da bunu çok iyi biliyor. Her Beşiktaş maçından önce kavga ortamı yaratıyorlar. Bakın, bu tip olayları kaldıramayan Beşiktaş'ın büyük haksızlığa uğratıldığı bu kupa olayından sonra şampiyonluğu da ikinci hatta üçüncülüğü de mucizeler yaşanmazsa elden gitmiştir. Göreceksiniz... İzliyorum, yıllardır, hatta şampiyon olduğu yıllarda bile Beşiktaş'ın hakları çalınıyor ama çalınan haklardan ziyade, çalanların ağlayıp inlemelerine şahit oluyoruz. Bıktık artık! Evet evet! Bıktık artık!
Eskiden, spor salon ve sahalarımızın birçok yerinde atam Mustafa Kemal Atatürk’ün şu güzel sözleri yazardı: “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.". Artık çoğu yerde göremediğimiz bu güzel sözlerle birlikte, kastettiği anlam da yok oldu.
Federasyon’un, beni tiksindiren siyasal kararını “Gezideki Gö.. kılı yiyici tesettürlü teyze” ile yine Recep Bey hayranı bir başka “Gezi protestocusu tesettürlü teyze” vermiş gibi… Bize de ancak onların o muhteşem deyişlerini hatırlatmak kaldı.
“Hülooooğğğğğğ!"
Günay Tulun