Eskiler anlatırlardı, eşler arasındaki ilişkinin temeli gerdek gecesi atılırmış. İlk gece nasıl başlarsa, öyle gidermiş ilişkiler.
Bu sebeple damatlar, gelini büsbütün teslim almak ve kendisine bağlamak için ilk gece gösterirlermiş ne kadar sert erkek olduklarını.
İlk geceden sonra yapılan hareketlerin ise hiçbir etkisi olmazmış gelin üzerinde.
...
Adam, evlendikleri günün sabahı erkenden kalkmış ve mükellef bir sofra hazırlamış eşine.
Sonra da bir tepsiye koyarak yatak odasına götürmüş ve henüz şekerleme halindeki eşinin yatağına bırakmış.
Manzarayı gören kadın hemen elini ovuşturarak yerinden doğrulmuş ve;
- "Kocacığım benim, ne kadar naziksin, ne güzel bir kahvaltı, ne güzel bir jest bu. Seni çok seviyorum, hayatım benim...vs" laflarla adamı öpmüş!
Adam aynı şekilde neşe ve keyifle demiş ki;
-"Karıcığım, senin için kendi ellerimle hazırladım kahvaltıyı. Sen mutfağa kadar zahmet etme diye de yatağına getirdim. Nasıl beğendin mi?"
Kadın;
-"Beğenmek ne kelime, bayıldım kocacığım, ben daha ne isterim Allah'tan. İyi ki
seninle evlenmişim.." deyince;
seninle evlenmişim.." deyince;
Adam hemen ciddileşmiş ve sert bir şekilde;
-"İyi o zaman; bundan sonra senden hep bu şekilde kahvaltı hazırlamanı ve yatağıma getirmeni istiyorum.." demiş ve kapıyı çat diye vurduğu gibi çıkmış odadan!
...
Adam yeni evlenmiş.
Bakmış karısı kendisine karşı oldukça saygısız ve ilgilisiz, kendisini adam yerine bile koymuyor.
Zamanında yemek hazırlamıyor, üstünü başını yıkamıyor, karşılamıyor, uğurlamıyor, gününü gün edip, sanki bekâr kızmış gibi özgür takılıyor; akşama kadar gez babam gez, yat babam yat...
Adam bir gün durumu yakın arkadaşlarına anlatmış ve karısından dert yanmış.
Arkadaşları demişler ki;
-"Karının gözünü korkutmalısın. Karın senden korksun ki; bir daha sana saygısızlık yapmasın"
Bunları duyan ve gaza gelen adam, akşam eve gelince karısının gözlerinin önünde, evde ayak altında dolaşmakta olan kediyi tuttuğu gibi caaart diye ayırmış bacaklarından; "pis musibet! deyip fırlatmış kenara!
Kadınsa adamın bu hareketinden korkacağı yerde alaycı bir kahkaha ile gülmeye başlamış ve demiş ki;
-"Hadi canım hadi, geçti bunlar. Bunu ilk günden, gerdek gecesinde yapacaktın. Artık seni çözdüm ben. Sen bana hiçbir şey yapamazsın bundan sonra.."
...
Cumhurbaşkanının, 25 Eylül günü "Silopi'de silahlı kuvvetler boşuna beklemiyor. Her türlü tedbiri alacağız. Bakalım Kuzey Irak petrolünü bundan sonra nereye satacak? Vanayı kapattık mı ne olacak? Devlet yöneten bunları düşünmek zorunda. Kuzey Irak'a giriş-çıkışlar da kapatılacak. İsrail'den başka Kuzey Irak'ı destekleyen ülke yok. Aynı şekilde Suriye'de de benzer bir girişime izin veremeyiz. Kuzey Suriye'de PYD/YPG oralarda devlet kuracaklarmış, bunların hepsi kuru bir rüya. Bir gece ansızın gelebiliriz. Nasıl Suriye'de Fırat Kalkanı'nı yaptık. Gerektiğinde aynı adımı Irak'ta da atarız" şeklinde;
Ertesi gün de "Şimdi biz yaptırımlarımızı uygulamaya başladığımız andan itibaren zaten ortada kalacaksın. Bir vanayı kapadığımız anda iş bitti. Bütün geliri meliri hepsi ortadan kalkıyor. TIR'lar Kuzey Irak'a çalışmadığı anda bunlar yiyecek, giyecek bulamayacaklar. Öyle bir duruma gelecekler. Niye? Mecburuz, yaptırım" şeklinde Barzani'ye verdiği gözdağlarını duyunca, nedense karısının gözünü korkutmak için aylar sonra kedinin bacaklarını ayıran adam geldi aklıma.
Sayın Cumhurbaşkanı, bütün bu dediklerinizi ilk gece, yani 24 Eylül'ü 25 Eylül'e bağlayan gece yapacaktınız; hadi bilemediniz 25 Eylül'ü 26 Eylül'e bağlayan gece.
Artık geçti; Barzani çözdü sizi.
Bundan sonra alacağınız tedbirlerin fazla bir etkisi olmayacaktır.
Barzani İsrail üzerinden yiyeceğini ve içeceğini de alır, petrolünü de satar.
Ben şahsen, Kerkük-Hayfa Petrol Boru Hattı'nı şimdiden görür gibiyim nedense!
ABD'nin Rakka Operasyonu'nu bütün ısrarlarınıza rağmen, neden Türkiye ile değil de PYD-YPG gibi terör örgütleriyle yapmaya çalıştığını isterseniz bir de bu açıdan değerlendirelim.
ABD'nin aklında, Kerkük petrollerini İsrail üzerinden Akdeniz'e akıtma ve Büyük Kürdistan değil ama Büyük İsrail projesi olduğundan adım gibi eminim ben!
İsrail, bağımsız Kürdistan'ı boşuna mı destekliyor sanıyorsunuz siz?
Yani ABD, Kürt koridorunu, Afrin ve İdlib'in de güneyinden olmak üzere, İsrail üzerinden Akdeniz'le buluşturmak düşüncesindedir bize göre.
24-25 Eylül gecesi eğer sınır kapısını ve petrol boru hattını kapatıp, Kuzey Irak'ta birkaç F-16 uçursaydınız ve bunlara ilave olarak Zaho'ya bir tabur asker gönderseydiniz kim ne derdi?
Barzani bize savaş mı açardı?
Bakın ABD, Kuzey Kore semalarında uçaklarını uçurdu hiç kimse bir şey demedi.
"O büyük devlet mi" diyoruz?
İyi de iki de bir "Ey" çekip durmuyor muyuz biz bu büyük devlete?
Yoksa danışıklı dövüş mü bütün bunlar; gaz alma hareketi mi?
Oysa siz ona buna "Ey" çektikçe bizim milli gururumuz tavan yapmaktadır hep; size olan güvenimiz tazelenmektedir.
Ancak arkası fos çıkınca, omuzlarımız düşmekte, tırnakları sökülmüş, kanatları kırılmış bir kartal gibi büzüşüp kalmaktayız Sayın Cumhurbaşkanım.
Bizlere bunu yaşatmaya ne hakkınız var?
Diyorsunuz ki; "Barzani konusunda yanılmışız!"
Son bir kaç yıldır bu "Yanılmışız" ve "aldatıldık" kelimelerini ne kadar çok söyler oldunuz farkında mısınız?
Oysa parti sözcünüz Mahir Ünal'ın açıklamaları sizin yanılmadığınızı, tam tersine bu sonucu sanki önceden bildiğinizi düşündürmektedir bize.
Şu sözler kendisine aittir ve dün söyledi:
"Türkiye ve AK Parti, bölge Kürtlerinin hakları ve kazanımları konusunda uzun yıllardan beri ciddi çabalar harcamıştır, harcamaya devam etmektedir...Kürtler bizim bölgedeki kadim müttefiklerimizdir ve bu konuda Türkiye'nin tavrı son derece açıktır..."
Şimdi sınıra getirdiğiniz 30 Irak askeri ile güya tatbikat yaptırıyorsunuz ya; inanın Türk tanklarının üzerindeki o Irak bayrağını ve elinde Irak bayrağı ile sağa sola koşturan gariban Irak askerlerini gördükçe acı acı gülümsemekten kendimizi alamıyoruz.
Oysa daha düne kadar biz, bu Irak Merkezi yönetimini görmezden gelerek Mesut Barzani'ye Devlet Başkanı muamelesi ve devlet protokolü ile karşılayıp uğurluyorduk.
Ne kötü bir durum değil mi?
Ömer Sağlam