-Türklerin % 60’ı aptal.
Toplantı bitince sorarlar -ki o soruyu soranın Müjdat Gezen olduğu söylenir.
"Neden öyle dediniz?"
"Neden öyle dediniz?"
Aziz Nesin:
-Yüzde 92 diyecektim dilim varmadı.
Kastedilen 92 rakamı, "7 Kasım 1982 tarihli Anayasa Referandumu"nda Kenan
Evren’e verilen "Evet" oylarının oranıdır.
Evren’e verilen "Evet" oylarının oranıdır.
Söylendiği günden bu yana, o sözler sayılamayacak kadar çok polemiğe neden oldu. % 60'ı az bulanlar da oldu, tepki gösterip Nesin’i dava edenler de... Aziz Nesin, o mahkemede şu riskli savunmayı yaptı:
- Mahkemede aklanırsam, Türk halkının yüzde altmışının aptal olduğu Türk mahkemeleri tarafından da tescil edilmiş olacak.
Ve... Ve ve ve...
Mahkemede aklandı.
Şimdi, bu aptallık konusu da nereden çıktı diyenleriniz vardır. İnanın "16 Nisan Referandumu"yla hiç ilgisi yok. Gerçi o referandum oylaması için akla hayale sığmayacak densizlikler, gerçekleri tümden ters yüz eden yalanlar, kendilerinin yaptığı kötülükleri masumların üzerine yıkan iftiralar salvo hâlinde kullanılıyor ama konumuz yine de referandum değil. Hatta bu çirkin eylemlerin en utanmaz en arsız şekilde kullanımı sonucu "Türklerin % 60'ının değil tamamının" ebleh yerine konduğunu görüyoruz ama konum yine de referandum değil.
Türkiye'nin sağlıklı tohumlarından doğan sağlıklı besinlerini zehir hâline getirenlerle ilgili, uyarıp bilinçlendirebilecek nitelikteki yazıları dönem dönem yayınlıyorum. Kaç kişi okur, kaçı baştan sona okur, kaçı umursar, kaç kişi ailesiyle sevdiklerini korumak için birtakım önlemler alır; bilemem. Yine de iyi bir insan iyi bir yurttaş olma amacı taşıdığımdan yazmaya devam ederim. Edeceğim de...
Konumuz, GDO'lu ekmek olayını tabiri caizse enseleyen Hürriyet gazetesinin haberi... Katkı maddesini üreten ya da ithal eden firma "Rahmetli Özal'ın dediği gibi aççık seççik" bir şekilde "Evet, yaptık!" diyor. Ayrıca ekliyor da "Adana'daki fırınların % 80'ine de satıyorum.". Şimdi, bu GDO olayı yalnız Adana'da mıymış diye sormanızı ve yalnız ekmekler mi GDO'luymuş diye düşünmenizi beklerim. Zaten işin kuralı bu... Yani kendi kendinize sormaya başlamanız. Onun ardından önlem safhası gelir. Yeter ki sorun. Sorarken de her kim olursa olsun, sizi yanıltmaya kalkan vicdansızlara kulak asmayın. Yoksa işiniz biter.
GDO'lu gıdaların ne denli zararlı olabileceğini defalarca anlattığım için o konuya yeniden girmeyeceğim. Dikkatinizi çekmek istediğim nokta farklı. Konuyla ilgilenmesi gereken bakanımız önce bir sessizlik dönemi yaşıyor. Sonra diyor ki: "Halkın ekmeğiyle oynatmam!"
Öf öf öf! Sözün haşmetine bakın. Oynatmazmış.
Pek Sayın Bakan, adamlar öyle bir oynuyor ve bunu öylesine rahatça itiraf ediyorlar ki sizin neyi neyle oynatmayacağınızı anlayamadık.
Ardından fırıncılar bilmem nesinin başkanı çıkıyor, sözün orasından burasından çeke çeke konuyu çorbaya çeviriyor. Ondan sonra da büyük bir ekmek organizasyonunun genel müdürü itiraf etmeden (!) itiraf ediyor. Bunu yaparken de biraz arkadan dolaşıp paketli ekmek üreten firmaları da işin içine çekiyor.
O firmalarsa duymazdan geliyorlar.
Televizyonlara üşüşen çok bilenler ne denli bilgili olduklarını gösterirken, biz garibanlaraysa dehşete düşmek kalıyor.
Efendim! GDO'lu ürünler yalnızca hayvan yemlerinde, mısırlı, soyalı ürünlerde kullanılabilirmiş. Anlatan uzmanlar bunlardan bazen birini bazen ikisini bazen de üçünü sayıyorlar. Yani onlarda bile fikir birliği yok. Konuşanlar öyle konuşuyor ki!...
Oysa gerçek çok farklı. Gerçeği öğrenmek için ilgili yönetmeliği okumanız gerek. Ben okudum ve GDO lobisinin sevinç çığlıklarının tam tersine, halkımız ve insanlık adına korktum. Sizler de çocuklarınız, torunlarınız, ülkemiz ve dünya insanı adına bir parça sorumluluk duyuyorsanız açıp okuyun. 3 maddede bitirilebilecek yönetmelik 21 madde ve çok sayıda şıkla tam bir kafa karıştırıcı hâle getirilmiş.
Okurken şunu da unutmayın; hayvan yeminde kullanılan antibiyotik, o hayvanı insanlar kesip yer ya da sütünü içerse insana geçiyor da GDO'lu yemi yiyen hayvandan aynı geçirgenlik olmuyor mu? Olmaz olur mu hiç! Bu insanı kandırmacadan başka hiçbir şey değil.
Halkın sağlığı için bilmem kaç yerde analiz yapılıyormuş. Madem yapıyordunuz, sonuçları ve incelenen yerleri neden ilan etmediniz? Göğsünüzü gere gere "Bakın, biz işimizi doğru yapıyoruz!" diye duyurmanız gerekmez miydi? Oysa hiç gereği olmayan şeyleri ikide bir ilan edip duruyorsunuz.
Konu öyle geniş ki, anlatacak çok şey var. Onda birini bile anlatsam "Yazı uzun!" diyecek ve sonuna dek okumayacaksınız. Ben de bu yüzden, Bakan Bey'in tüm gazete ve dijital ortamlarda yayınlanan ve beni çok düşündüren son açıklamasıyla yazıyı bitiriyorum.
Diyor ki:
"Yaptığımız tahliller ve analizleri paylaşmak istiyorum; Adana´da ekmekte herhangi bir GDO tespit edilmemiştir." Sonra da şunları ekliyor: "Bahse konu bir firmayla ilgili GDO tespiti yapılmıştır, gerekli adli işlemlerde yapılmıştır. Vatandaşlarımızın bu konuda emin ve rahat olmalarını rica ediyorum."
Yani o katkı maddesinin kullanıldığı un GDO'lu ama o unun kullanıldığı ekmekler pirüpak... Sanırsın ki misk ü amber...
Bakan Bey böyle buyurunca bana da ancak saçma sapan yorum yapmak kalıyor. Nasıl mı? İşte:
GDO'lu katkı maddesiyle üretilen ekmekleri silkelemişler, silkelenince de içindeki GDO'lar dökülmüş.
Ye halkım ye!
Hadi afiyet olsun!
Ah, Aziz Nesin! Ah!
Helal et hakkını...
Sen hiç olmazsa % 60 demiştin.
Günay Tulun