GÜNAY TULUN *Cehennemin Ebedi Sakinleri: Canlı Bombalar





Yazımın başlığına bakıp da içeriğinin, yalnızca kendisini patlatmak suretiyle başkalarının da ölümüne neden olan “Canlı Bombalar”la ilgili olduğunu düşünmeyin. Onlar ilk sırada olmak üzere; tüm teröristler, katiller, toplum düzenini bozanlardır konum. Semavi dinlerin hepsi, bu tür insanları aynı şiddetle eleştirir ve cezalarının çok ağır olacağını haber verir. Ateist felsefelerle Allah’tan başka varlık ve nesneleri Rab olarak kabul eden öğretilerin birçoğunda da benzer mesajlara rastlarız. 

CANLI BOMBALAR VE AZMETTİRİCİLERİ KUR’AN-I KERİM’İ İYİ OKUMALI
İnsanın kendi canını almaya kalkması günahların en büyüğü… Yalnız bu bile hayatın
sonsuz kısmını cehennemde geçirmeye, aynı acıları yeniden yeniden ve yeniden yaşamaya yeterli. Bu olgu, şeytanın insan kılığına bürünmüş evliyalarını yeterli derecede tatmin etmiyor ki, mazlumların canlarını da intiharcıların o büyük günahına ekletiyorlar. Böylece, gönüllü emir erliklerini yapan bu akılsızları, cehennemin en alt tabakalarında da yoldaş kılıyorlar. 

Allah hiçbir zaman, bir yasağı duyurmak için insanların birbirlerine hitap ettiği gibi bağırıp çağırmıyor. “Yapamazsın, haramdır, yasaktır” diyor. Bunu bir insan söylese “Tavsiyedir!” deyip geçebilirsiniz ama söyleyen Allah olduğu için kesin bir yargı ifade ediyor. Her türlü tartışmaya kapalı bir söz. Farz yani… 

Dünyasal çıkarları için, Allah’ın bu ve buna benzer sözlerinin orasını burasını evirip çevirerek tahrif eden şeytanın evliyaları, aklını bulandırdıkları zavallıları, az önce söylediğim metotlarla cehennemin derinliklerine çekiyorlar. Bunun için de öldürtmeyi amaçladıkları kitleyi kötüleyerek, genelde “Onlar bizim gibi mümin değildir. Hepsinin katli vaciptir.” propagandasını yapıyorlar. Canlı bomba olarak öldüklerinde şehit sayılacaklarını, cennete gideceklerini, orada; kendilerine verilecek köşklerde erkekse huriler*, dişiyse gılmanlarla* günlerini gün edeceklerini anlatıp, beyinlerini yıkıyor ve inanılmaz bir şekilde de başarılı oluyorlar. Oysa bırakın sağa sola cennet verebilecek yeteneği, kendilerini cehennemden kurtarabilecek ufak bir güce bile sahip değiller. 

MAHALLELERDE YUVALANAN SAHTE HOCALARA DİKKAT 
Birçok kentimizde, hatta mahallemizde bile işportacıların taktiğini uygulayarak, yardakçılarının çabalarıyla ön plana çıkarılan; özellikle problemli kişileri hızla ikna eden, kendisine "Hoca" diye hitap edilen insanlar var. Şahsen ben bile birçok yerde bu hocaların ve özellikle de "Adıyamanlı Hoca" olarak şöhrete kavuşturulmuş insanların varlığını duymaktayım. Gelecekte dövünmemek için mahallelerde yuvalanan sahte hoca ve yandaşlarına dikkat edin. 


MÜMİN OLMAK YA DA OLMAMAK
Canlı Bombalar, bakın! Rabb’imiz Allah; Nisâ suresinin 94. ayetinde mümin konusunu nasıl hükme bağlıyor: Ey iman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman iyice araştırın. SİZE SELAM VERENE, DÜNYA HAYATININ GEÇİCİ MENFAATİNE GÖZ DİKEREK: “SEN MÜMİN DEĞİLSİN!” DEMEYİN. Çünkü Allah’ın katında sayısız ganimetler vardır. Siz de önceden böyle idiniz de Allah size lütfetti. O hâlde iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. 

O kadar değişik ve uzun tarifleri var ki, gelin; mümin kime deniri çok kısaltarak anlatalım. Amentüyü kabullenmiş, "inanıp iyi işler yapmış ve barışa hizmet etmiş” herkes mümindir. Allah, Bakara suresinin 62. ayetinde “Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.“ derken, sonsuz bilgeliğiyle yukarıdaki tarifi genişletmektedir. 

Müminin günahkâr olması da onun müminliğinin kalkması ve kâfir olması demek değildir. Bu, Allah’ın kuralı olduğuna göre; kendisini dindar, hoca, şeyh, imam, Ayetullah olarak lanse edip onu bunu kâfir ilan eden, ölüm fetvası verenlerle bunlara uyup insan öldürenler “Cehennemin Ebedi Sakinleri”dir. Bu benim gibi fani bir kulun değil, sonsuzluğa hükmeden “Yücelerin Yücesi Allah”’ın sözüdür. Gelin o kutsal sözlerden birkaçını birlikte okuyalım. 

CAN ALMAK                        
Önce Bakara suresinin 85. ayetine bakalım. Rabb’imiz diyor ki: SONRA SİZ, BİRBİRİNİZİ ÖLDÜRÜYOR, BİR BÖLÜMÜNÜZÜ YURTLARINDAN SÜRÜP ÇIKARIYOR VE GÜNAH VE DÜŞMANLIKLA ALEYHLERİNDE İTTİFAKLAR KURUYOR VE SİZE ESİR OLARAK GELDİKLERİNDE ONLARLA FİDYELEŞİYORDUNUZ. OYSA ONLARI ÇIKARMANIZ, SİZE HARAM KILINMIŞTI. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. 

Nisâ suresi 92. ayette bu hüküm gittikçe ağırlaşıyor: YANLIŞLIK DIŞINDA BİR MÜMİN, DİĞER BİR MÜMİNİ ÖLDÜREMEZ. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır.
Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise o zaman, öldürenin bir köle azat etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azat etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

Görüyoruz ki yanlışlık sonucu oluşan bir öldürme hadisesinin bile çok ağır yaptırımları var. Tabii ki anlayanlar için. 

Nisâ suresinin 93. ayetinde hüküm hepimiz için öylesine korkutucu bir hâl alıyor ki, Allah hepimizi öyle bir akıbetten korusun. Yüce Rab şunları söylüyor: KİM BİR MÜMİNİ KASTEN ÖLDÜRÜRSE, CEZASI, İÇİNDE EBEDİ OLARAK KALACAĞI CEHENNEMDİR. ALLAH ONA GAZAP VE LANET ETMİŞ VE ONUN İÇİN BÜYÜK BİR AZAP HAZIRLAMIŞTIR. 

Güzel Allah’ım, bu hükümlerin önceden de var olduğunu Beni İsrail’den verdiği örnekle hatırlatıyor. Mâide suresinin 32. ayeti bunun ispatı: İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık; KİM BİR KİŞİYİ, BİR KİŞİYE KARŞILIK YAHUT YERYÜZÜNDE BİR FESAT SEBEBİYLE OLMAKSIZIN ÖLDÜRÜRSE İNSANLARI TOPTAN ÖLDÜRMÜŞ GİBİDİR. VE KİM BİR KİŞİYE HAYAT VERİRSE İNSANLARA TOPTAN HAYAT VERMİŞ GİBİDİR. And olsun, resullerimiz onlara açık seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır.

Yüce Rabb’imiz En’âm suresinin 151. ayetinde haramları anlatırken bizleri bir kez daha uyarıyor: De ki; Rabb'inizin size neleri haram kıldığını okuyayım. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. HAKSIZ YERE ALLAH'IN HARAM KILDIĞI CANA KIYMAYIN. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti. 

İsrâ suresinin 33. ayetinde haklılık konusu anlatılırken öldürmek yeniden gündeme geliyor: HAKLI BİR SEBEP OLMADIKÇA, ALLAH'IN ÖLDÜRÜLMESİNİ HARAM KILDIĞI CANI ÖLDÜRMEYİN. KİM HAKSIZ YERE ÖLDÜRÜLÜRSE, BİZ ONUN VELİSİNE BİR YETKİ VERDİK. O DA ÖLDÜRMEDE AŞIRI GİTMESİN. Çünkü ona yardım olunmuştur.  

HAKLILIK AMA NASIL HAKLILIK
Tabii ki Kur’an-ı Kerim’de sözü geçen “haklılık” herkesin kafasına göre saptayacağı bir haklılık değil. Bu ayeti böyle okuyup böyle yorumlamanın da haksız yere işlenmiş bir cinayetten farkı yok. Burada haklılıktan kasıt, Allah’ın kurallarına uygun olan haklılıktır. O kurallarda şunu söyler: Olayın ya savaş esnasında çarpışırken gerçekleşmesi ya da sizden birinin durup dururken karşı tarafca haksız yere öldürülmesidir ki, o an da bile cezayı şahsi olarak kesemiyor, devlete başvuruyorsunuz. Kur'an-ı Kerim bu konularda aftan da söz ediyor. Varın onu da siz açıp okuyun. 

Verdiğim örnekleri Furkân suresinin 68. ayetiyle tamamlıyorum: Yine onlar ki, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar, ALLAH'IN HARAM KILDIĞI CANA HAKSIZ YERE KIYMAZLAR ve zina etmezler. Bunları yapan günahı bulur. 

OKUDUNUZ, ŞİMDİ DÜŞÜNME VAKTİ
Bugün bu tür eylemleri; 

- Özgürlük ve yeni haklar elde etme amacına sığınarak, bir ülkenin vatandaşıyken çıkarlarına uygun yeni bir devlet kurma bahanesiyle o ülkeyi kana bulayan terörist organizasyonlar
- Bir dine hizmet ettiğini söyleyip katliama başvuran terörist gruplar
- Silah sanayisini geliştirip daha fazla para kazanmak uğruna ülkeleri birbiriyle savaştıran devletler

- Yeni topraklar edinmeyi veya başka ülkelerin zenginliklerinden gasp yoluyla pay almayı hedefleyen saygın görünümlü terörist ruhlu ülkeler yapmaktadır. 

Her ne sebeple olursa olsun, bu terör grupları ve ülkelerini terörist organizasyonlar gibi kullanan yöneticiler ile onların zalimane emirlerini hiç sorgulamadan uygulayan herkes, Allah’ın vaadine göre cehennemin ebedi sahipleridir. 

Gördünüz, okudunuz; anladınız mı bilmiyorum ama her şey o kadar açık ki anlamış olmanız gerek. Kim bilir, “hangi şeyh hangi imam hangi hoca hangi dinini bilmez kişi” bunları okuyup da bana kızacak? Bilemiyorum. Kim kızarsa kızsın, Rabb’im Allah’ın, doğruyu yazdığım için benden hoşnut olmasını umut etmek bile evrendeki tüm servetlerle kıyaslanmayacak kadar önemli... 

Diyanet İşleri'nin yöneticileri, cuma vaizleri, minbere çıkan imamlar ve baş örtüsü denince geçmişte Beyazıt'ta her cuma günü olay çıkaran ve Müslümanlığı neredeyse yalnızca eşlerinin takacağı baş örtüsünden ibaret görmelerine rağmen en büyük Müslüman'ın kendileri olduğunu savunan o ünlü gruplardan bugüne dek neden ses çıkmadığınıysa merak ediyorum. Nedeni korku mu onay mı?..

Neyse zaten onlardan ne böyle eylem ne de ses beklenir. Papa, Peygamber aleyhissalatu vesselam efendimize hakaret ettiğinde de ortadan kaybolmuşlar, Türkiye'ye geldiğindeyse karşılamaya koşmuşlardı. 

SON BİR SÖZ
Bu kötülüklere bulaşanlara son bir sözüm var: Hemen bu eylemleri bırakıp sizi cehennemin sonsuz sakinleri arasına taşıyan, aslında şeytanın evliyası olan bu insanlarla tüm ilişkinizi kesin. Kesmek yetmez, onlarla mücadele edin. 

Umut olur ki af olunursunuz. 

Hep söylerim, tabii ki hüküm Allah'ındır ve bir kul olarak ben, hatırlayın istedim.



*Huri ve gılman: Köken itibariyle her ikisi de çoğul 
sözcüklerdir. Türkçede bizler tekil olarak kullanırız.

 Günay Tulun


  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.