Uygurların Mu kıtasından yayıldığı hakkındaki iddiaları önceki yazılarımda da dile getirmiştim. Çinliler, o Uygurların, bugünkü gibi başka ırklarla karışmadan önce; beyaz tenli, kumral ya da kestane hatta sarı saçlı, renkli gözlü ve oldukça uzun boylu olduklarını söylüyorlar.
Mu kıtasından yayılmanın sonuçları şu:
Önceki yazılarımda söz ettiğim, bundan sonrakilerde de söz edeceğim anıtsal eserlerin hepsi belli bir bölgeye sıkışmış. Birbirlerine oldukça yakın duruyorlar. Bunların anlamını da varın, siz düşünün artık…
Önceki yazılarımda söz ettiğim, bundan sonrakilerde de söz edeceğim anıtsal eserlerin hepsi belli bir bölgeye sıkışmış. Birbirlerine oldukça yakın duruyorlar. Bunların anlamını da varın, siz düşünün artık…
Hadi yine Tiwanaku’ya dönelim.
“Akapana”nın, özellikle Türkçe bilenlere; “önümde durmadan geçemezsiniz” diye seslendiğini duyar gibi oluyor insan.
Bunun da nedenleri var tabii.
O nedenleri de görelim hızla…
Birinci neden Akapana’nın ilk iki harfi…
Nasıl mı?
Ak; bildiğimiz ak, yani beyaz…
Kapana ise kapanan, kapatılabilen şey; yani kapı…
Söylenişler nedeniyle bitişik durumdaki “k” harflerinden biri düşerek telaffuz edilen “A(k)kapana”; ak kapana yani ak kapı, beyaz kapı demek.
Bunun da nedenleri var tabii.
O nedenleri de görelim hızla…
Birinci neden Akapana’nın ilk iki harfi…
Nasıl mı?
Ak; bildiğimiz ak, yani beyaz…
Kapana ise kapanan, kapatılabilen şey; yani kapı…
Söylenişler nedeniyle bitişik durumdaki “k” harflerinden biri düşerek telaffuz edilen “A(k)kapana”; ak kapana yani ak kapı, beyaz kapı demek.
Batı sözcüğünden yola çıktığımızdaysa bu kez “Batı Kapısı”, “Batıya Açılan Kapı” gibi son derece mantıklı bir anlama daha ulaşırız. Tıpkı “Beyaz Kapı” gibi…
“Ak Kapı”nın, yani “Ak Kapana”nın benzerine, İnkaların ünlü efsanesi Kapaktakon’da rastlarız.
Bizim Ergenekon’umuzun bir başka anlatımı olan Kapaktakon’da…
Yani girişi çıkışı zor, kapısı kapalı yurtta; kısaltarak söylersek “Kapalı Yurt”ta…
Bizim Ergenekon’umuzun bir başka anlatımı olan Kapaktakon’da…
Yani girişi çıkışı zor, kapısı kapalı yurtta; kısaltarak söylersek “Kapalı Yurt”ta…
Bu sözcükler; benim çok iyi bildiğim, uykuda olmadığım zamanlar konuştuğum, rüyalarımı bile paylaştığım bir dile ait.
Monolit heykeller konusunaysa özellikle değinmek istemiyorum.
Konuşmama amacım şu düşünceden kaynaklanıyor: Fotoğraflara bakan herkesin, kendi yorumunu yaparak, olaya hiç olmazsa fikren katkıda bulunması fena mı olur!
Yine de bir ipucu verebilirim.
Serinin tüm yazılarını okuyanlar “Mu diye inleyen heykeller”den söz ettiğimi hatırlayacaktır.
Okumamış olanlar dönüp bir göz atsalar fena olmaz.
Yine de bir ipucu verebilirim.
Serinin tüm yazılarını okuyanlar “Mu diye inleyen heykeller”den söz ettiğimi hatırlayacaktır.
Okumamış olanlar dönüp bir göz atsalar fena olmaz.
Tku ya da Tuku size neyi hatırlatır?
Bir yazımda Trakya’dan söz ederken devreye Herodot da girmiş ve yazı ister istemez, kendisinin şahitliğinden hareketle şu şekle bürünmüştü…
Bir yazımda Trakya’dan söz ederken devreye Herodot da girmiş ve yazı ister istemez, kendisinin şahitliğinden hareketle şu şekle bürünmüştü…
O bürünüşü okumak için, 14. sayfayı beklemeniz gerekecek.
KAYIP KITALAR KİTABI" adlı serinin bir önceki yazısı "Açılan İlk İstif: Basamaklı Pramitler” ve
birkaç gün sonra yayınlanması planlanan bir sonraki yazı "Traklardan Tiwanaku'ya"yı,
site ana sayfasındaki "*HABERCİDEN YAZILAR ARŞİVİ" bölümünden seçebilirsiniz
site ana sayfasındaki "*HABERCİDEN YAZILAR ARŞİVİ" bölümünden seçebilirsiniz