MU

“Sıkıcı siyasetten kaçmak isteyenler için
farklı bir seçenek: Dünyanın Gizemleri”
GİZEM DOLU HEYKELLER
Ağızları dikdörtgen şeklinde açılmış hayvan ve insan heykelleri gördünüz mü hiç?
Bilmediğim toprakların fotoğraflarında da olsa çok rastladım onlara…
Birkaçı bir aradaysa hepsi aynı yöne dönmüş, yüzlerinde kederli bir şaşkınlık, ağızlarını bir şey söyler gibi açmışlar.
İyi ama, neden doğal bir biçimde değil de bir ağzın açılabileceği en zor şekilde, dikdörtgen ifadelerle tasvir edilmiş bu heykel ya da heykelcikler?
Sanki bir simgenin ardına sığınmış, seslenir gibiler.

SEVGİLİ MU
Yazı diline bakalım hemen.
İçi boş dikdörtgenler kadim dillerde bugünkü "M" harfinin atasıymış.
Mu dilinde okunuşlarıysa "mu ve ma"…
Geldik yine aynı konuya, kayıp kıtalara…

Mu, kayıp kıtalar arasında en çok hayranlık duyduğum insanların yaşadığı muhteşem bir
barış kıtasıdır. Sonsuza doğru uzanan düzlükler diye betimleyebileceğimiz engebesiz ovalarla kaplıdır her yeri. Allah'ın hayat için verdiği tüm nimetler sanki orası için özel tasarlanmış gibidir.

Teknoloji de çok ileri gittiklerine dair bazı bilgiler vardır. Işıklar içinde büyük bir süratle yol alan gemilerin, su üstü ve su altında gittiğinden; Hintlerin "Ramayana"sındaki ünlü "vimana"lara benzer uçan araçlardan söz edilir. Bunların, Mu'nun hangi döneminde gerçekleştiğini bilemiyorum ama kadim dillerin kadim manastırlarında korunan belgelerin bunlara da açıklık getirdiklerini sanıyorum.

İNSANCIL KOLONİLER

Muluların dünyanın çeşitli yerlerine koloniler kurduklarını; Avrupalılar gibi egemen bir üst sınıf peşinde koşmadan koloni halklarıyla kaynaştıklarını, bilimlerini onlarla paylaştıklarını yazmıştım bir ara… Bir de vurgulama yapmış, tümüyle aynı sözcüklerle olmasa da "Mu'dan geldiklerine dair efsanevi bir söylentinin olduğu Türkler gibi…" demiştim.

İşte Mu insanının kurduğu bu kolonilere Maya deniyor. Amerika'nın Mayaları gibi; Çin, Hindistan, Orta Asya, Tayland, Tibet, Laos, Bengladeş, Anadolu, Atlantis, Mısır, Avrupa ve dünyanın birçok bölgesinde de Maya denilen bu kolonilerden kurulmuş.

HEYKELLERİN AĞIZLARI NEDEN ÖYLE TUHAF

Yukarıda değinip geçtiğim tek yöne bakan heykeller konusuna gelince…
Kaybettikleri ana yurtlarının ardından hüzünle "Mu diye inleyen o heykel ve heykelciklerin yönü, dünyanın her yerinde; bir gecede yok olan "Mu"ya doğru dönmüş. Bu bir gecede sözüme mim koyun lütfen!.. Mim koyun ki, sonradan yazacağım şeylerden birinin de bu olacağını hatırlayalım birlikte…

Dikdörtgen şeklin, kadim dillerde; bugünkü "M" harfinin atası olduğunu ve Mu dilinde okunuşunun "mu ve ma" olduğunu yazmıştım.
"Mu ile Ma"nın okunuşlarının aynı sembollerle ifade edildiğini bilenler için çelişkili sayılmasa da bana ilginç gelen bir durum var. Bu kolonilerin gerçek adı; "Mu Ülkesi" anlamındaki, "Maya" mı "Muya" mı yoksa her ikisi de mi?
O zaman Mu kıtasının adı da Ma olarak telaffuz edilebilir mi?
Hemen bütün dünya dillerinde bulunan; "mum", "ma, mam, mama, mamma, mammy, mater, maw, mum, mummy", "mama", mumya gibi sözcüklerin bu dikdörtgen şekille bir ilgisi var mı?
Ben, akılları karıştırmamak için sınıflandırma yapmadan anlamlarını yazayım; sizse üstünde düşünün.
Tırnak içinde yer alan ilk sözcük, mum; merkezde duran ve bulunduğu yerden ışık saçarak, çevresini aydınlatan bir aracı anlatıyor. Tıpkı Mu'nun çevresini bilimle aydınlatması gibi...
İkincidekiler, "anne, yavrusu olan kadın; vücudunun ürettiği gıdayı göğüsleri aracılığıyla yavrusuna aktararak onu besleyen, gelişmesine yardımcı olan anne" demek. Annenin anlamını ve neyi simgelediğini anlatmam gereksiz bir çaba olur.

Üçüncüsü; ikincide de bulunan sözcükle yani mama ile aynı, "bebekler için hazırlanıp onlara yedirilen yiyecekler" anlamında... Besleyip geliştirerek, büyüten anlamları açıkça görülüyor değil mi?
Dördüncüyse "çok sevilen bir varlığın ölmesi sonucu onunla ilgili anıların yaşatılması amacı güdülerek birtakım işlemler sonucu vücudunun korunup saklanması". Bunun ne anlama geldiği de açıkça belli... Ana yurt Mu'yla ilgili bilgi ve anıların canlı tutulması, orada elde edilen bilgilerin unutulmamasının sağlanması...

Kökenleri ve türeyiş şekilleriyle ilgili hangi tezleri öne sürersek sürelim, sözcüklerin doğumundaki özgün hâllerini ve nereden gelip nereye gittiklerini yüzde yüz bilmedikçe, bu örnekleri çoğaltmak mümkün...
Aslında sormam gerek: Bu sözcükler sizde de birtakım çağrışımlar yaptı mı?

BİLİM ADAMLARINI ÖZGÜR BIRAKIP BİLİMİN PEŞİNDE BİZ KOŞALIM

Bu konulara masal gözüyle bakan, kendilerinin dünyanın gerçekleriyle uğraştıklarını iddia edip sizleri de yanlarına çekmeye çalışanlara aldırmayın siz. Evrendeki tek yaşam belirtilerinin Dünya'da olduğunu, batık kıtalar diye bir şeyin bulunmadığını söyleyen, yalnız gözünün gördüğüne inanan boş kafalı sahte bilimcilerden etkilenmeyin sakın. Böyle yaparsanız; geçmişimizden bugüne miras bırakılan öğütleri göz ardı etmiş, onlardan faydalanma fırsatına sırt dönmüş olursunuz.

Halkın sıradan kesimleri olarak, b
iz sade insanların; günümüz bilim insanlarının birçoğunun gülünecek duruma düşme kaygısıyla kaçtığı bu tür konularda, güç birliği etmesi ve bilimin kurallarına uygun bir yaklaşımla gerçeği araması gerek. İş başa düştü çünkü... 
Geçmişten dersler çıkarabilmemiz için; bilimcilerin yerine bilimcilik oynamadan, onların çoğunun yaptığının tersine, kafa yapılarımıza ters düşen bilgileri hemen reddetmeden; şüpheci bir yaklaşımla araştırarak, inceleyerek, deneyerek, düşünceler geliştirerek akılcı sonuçlara ulaşmamız gerek.

Bacon’ın dediği gibi “bilim adamı ne ağını içinden çekerek ören örümcek gibi ne de çevreden topladığıyla yetinen karınca gibi davranmalıdır. Bilim adamı topladığını işleyen, düzenleyen bal arısı gibi yapıcı bir etkinlik içinde olmalıdır”.
Gerisi size kalmış.

MU, KOLAYCA BİTECEK BİR KONU DEĞİL

Benim dileğimse; zaman zaman da olsa bu konulara birlikte el atabilmek için bu sayfalarda görüşmeye devam etmemiz. Çünkü, "Mu"nun coğrafi konumundan başlamak üzere anlatacak o kadar çok şey var ki!
Şu an Allahaısmarladık deme zamanı ve diyorum da…
Hepiniz, korunaklı topraklar üzerinde yaşayın!

Hepiniz, Allah'a emanet olun!


Günay Tulun

Yukarıdaki Yazı Ayrıca Redakte edilmedenyazarı   
tarafından gönderilen özgün hâliyle yayınlanmıştır
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.